99) es SABÛR

es-SABÛR : Çok sabırlı
Allah’ın bu isminin Halîm ismine yakın bir manası varsa da; ondan bir nüansla ayrılmaktadır.
Halîm = Acele ve kızgınlıkla davranmayan. Bu ismiyle Allah , kuluna hem süre verir hem de bu sıfatı gereği çoğu zaman affetme söz konusudur.
Sabûr = Bu isminde ise Allah , suçlulara süre verir ama cezalandırmayı ihmâl etmez.
Yüce Allah , kullarını , karşılaştıkları eziyetlere karşı sabırlı olmaya davet ederek , en sevdiği kullarının bu vasıfta olduğunu bildiriyor.Sabredenleri, onlarla beraber olduğunu ve Cennetle müjdeliyor.
‘’Gerçek şu ki; senden önce(de) peygamberler yalanlanmıştır; ama onlar, Bizden yardım gelinceye kadar bütün düzmece ithamlara ve kendilerine yapılan bütün eziyetlere sabırla katlandılar….’’ (En’am 34)
‘’….Ve zor durumlarda sabır gösterin , çünkü Allah , gerçekten ,zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir.’’ (Enfâl  46)

99) es SABÛR

es -SABÛR : Çok sabırlı
Allah’ın bu isminin Halîm ismine yakın bir manası varsa da; ondan bir nüansla ayrılmaktadır.
Halîm = Acele ve kızgınlıkla davranmayan. Bu ismiyle Allah , kuluna hem süre verir hem de bu sıfatı gereği çoğu zaman affetme söz konusudur.
Sabûr = Bu isminde ise Allah , suçlulara süre verir ama cezalandırmayı ihmâl etmez.
Yüce Allah , kullarını , karşılaştıkları eziyetlere karşı sabırlı olmaya davet ederek , en sevdiği kullarının bu vasıfta olduğunu bildiriyor.Sabredenleri, onlarla beraber olduğunu ve Cennetle müjdeliyor.
‘’Gerçek şu ki; senden önce(de) peygamberler yalanlanmıştır; ama onlar, Bizden yardım gelinceye kadar bütün düzmece ithamlara ve kendilerine yapılan bütün eziyetlere sabırla katlandılar….’’ (En’am 34)
‘’….Ve zor durumlarda sabır gösterin , çünkü Allah , gerçekten ,zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir.’’ (Enfâl  46)

98)er-REŞÎD

er-REŞÎD : Bütün işleri isabetli ve hedefine ulaşıcı , dilediği kuluna doğru yolu nasip eden
‘’ …..Allah kime yol gösterirse doğru yolu bulan odur ve kimi de sapıklık içinde bırakırsa , artık onun için doğru yolu gösteren bir dost , bir koruyucu bulamazsın.’’ (Kehf 17)

97) el-VÂRİS

el-VÂRİS :Bütün yaratıkların yok olmasından sonra kalan Bâki
Mülk aslında Yüce Allah’a aittir. İnsanların tasarrufuna geçici bir zaman için verilmiştir.
‘’Ve muhakkak ki , hayatı bahşeden de ,ölüme hükmeden de Biziz ; ve geçici olan göçüp gittikten sonra her şeyin sahibi olarak kalacak olan yine Biziz.’’ (Hicr 23)

96) el-BÂKÎ

el-BÂKÎ : Varlığının sonu olmayan
Zaman içerisinde varlıklar özellikle canlılar , belli bir süre var oluyorlar, sonra ölüp yok oluyorlar , ardından yeni canlılar geliyor , onlar da bir süre yaşayıp ,yok oluyorlar.Böylece sürüp gidiyor.Bütün varlıklar gelip geçici, sonsuza kadar kalıcı olan ise sadece Yüce Allah’tır.
‘’Her can ölümü tadacaktır……’’ (Âl-i imrân 185)

95) el-BEDİ’

el-BEDİ’ :Eşi ve örneği olmayan , sanatkârane yaratan
Yüce Allah , dünyada ne kadar insan varsa hepsine farklı bir sima , değişik bir ses ve herkese farklı bir parmak izi vermiştir.
‘’Hayır , kesinlikle ! Onu parmak uçlarına kadar yeniden var etmeye kâdiriz.’’ (Kıyâmet 4)

94)el-HÂDÎ

el-HÂDÎ : Yol gösteren ,murada erdiren , hidayet eden
Canlı varlıkların özellikle insanların maddi ve manevi sayısız ihtiyaçları vardır.Bu ihtiyaçlarını nasıl temin edeceklerini kendilerinin bilmeleri mümkün değildir.Yüce Yaratıcımız , onlara ilham vererek yol gösterir ve onları ihtiyaçlarına kavuşturur.Örneğin; çocuğa doğar doğmaz memeyi emmeyi ,ördek ve balık gibi suda yüzenlere suda yüzmeyi , arıya altı köşeli petek deliklerini inşa etmeyi ,çeşitli çiçekleri gezip onlardan bal imal etmeyi ilham vererek öğretir.
‘’O ki,(bütün mevcudatın) tabiatını belirlemekte ve onu (hedefine doğru) yöneltmektedir.’’ (A’lâ 3)
‘’Doğru yola ulaşmak isteyenlere gelince ; Allah , onların (Kendi) rehberliği(ne uyma arzu ve yetenekleri)ni çoğaltır ve Allah’a karşı sorumluluk bilinçlerinin derinleşmesini sağlar ‘’ (Muhammed 17)

93) en-NÛR

en-NÛR : Nurlandıran , aydınlatan
‘’Allah göklerin ve yerin nûrudur……’’ (Nûr 35)
Yüce Allah’ın nuruyla , insanlar doğru yolu bulur , sapıklıktan korunurlar.

92) en-NÂFİ’

en-NÂFİ’ : Fayda veren şeyleri yaratan
Darr ve Nâfi isimleri birlikte anılmalıdır.
‘’De ki: Allah size bir zarar vermek veya yarar sağlamak isterse , kim Allah’ın istediği bir şeyi geri çevirebilir? Hayır (kimse çeviremez) ama Allah yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.!’’ (Fetih 11)

91) ed-DARR

ed-DARR : Elem ve zarar verecek şeyleri yaratan

90) el- MÂNÎ’

el- MÂNÎ’ : İstemediği şeylerin işlenmesine engel olan
Yüce Allah’tan başka yaratıklarını koruyup kollayacak , onlara yardım edecek hiç kimse yoktur.
İnsan sadece kendi vücuduna Yüce Allah’ın koyduğu savunma sistemini (bağışıklık sistemini) düşünse , O Yüce Kuvvet'ten başka hiçbir koruyucu ve savunucusunun bulunmadığını anlar.
İnsanın başına gelen her felâket , sıkıntı onun için bir imtihandır.O sıkıntıyı veren Allah , kulunu sınıyor.Bu sıkıntı ve acılara isyana sapmadan ,kulluk görevini unutmadan , sabırla dayanıp dayanamayacağını imtihan ediyor.Zamanı geldiğinde ise , bu sıkıntı vazifesini tamamladığında , Allah sıkıntıyı kaldırır ve kuluna daha fazla zarar vermeden yok eder.
‘’ Rahman’dan başka size kalkan olabilecek ve sizi (tehlikelere karşı) koruyabilecek kimse var mı?...’’ (Mülk 20)

89) el-MUĞNÎ

el-MUĞNÎ :Zenginlik veren , tatmin eden
‘’İhtiyaç içinde bulup , seni tatmin etmedi mi?’’ (Duhâ 8)
Allah , dilediği kullarını zengin edip ,ihtiyaçlarını giderdiği gibi , kullarını da iyilikte bulunmaya , yardım etmeye ,muhtaçların ihtiyaçlarını gidermeye teşvik ederek ; bu vasfının tecellisini , kullarında bu şekilde gösterir.

88) el- GANÎ

el- GANÎ : Kendi dışında her şey O’na muhtaç olan
Allah , yaratıklarına hiçbir şekilde muhtaç olmadığını belirtmeye büyük önem vermiştir.Bir çok ayet bunu dile getirir.
‘’(fakat unutmayın ki ), onların ne etleri Allah’a ulaşır , ne de kanları ; lâkin O’na ulaşan , sadece sizin O’na karşı gösterdiğiniz bilinç ve duyarlılıktır….’’ (Hac 37)
Takva =Yüce Allah’a karşı olan bilinç ve duyarlılık (Yüce Allah'a karşı duyulan sorumluluk bilinci)(İnsanın kendisine ve doğaya karşı sorumluluğu ve saygısı yani kendisine ve çevresine zarar vermekten sakınması.)
Allah’ın kurbanlara ihtiyacı olmadığı gibi , diğer ibadetlere de ihtiyacı yoktur.
Allah’ın insanlara emrettiği iyilik ve ibadetlerin faydaları Allah’a değil insanlara geri döner.Bu nedenle Allah emretmiştir.’
‘’ Ve sadece Rabbindir Kendi kendine yeterli , sınırsız merhamet Sahibi….’’ (En’am 133)

87) el-CAMİ’

el-CAMİ’ : Toplayıp düzenleyen , Kıyamet Günü hesaba çekmek için mahlukatı toplayan
Yüce Allah , birbirine benzeyen ve birbirinden çok farklı olan hatta birbirine zıt olan birçok unsuru tam bir ahenk ve düzen içinde birleştirir. Örneğin; gökleri,yeri, yıldızları ,havayı ,denizleri,hayvanları, bitkileri,insanları,madenleri bir araya toplamıştır.Bunların şekilleri,yapıları,tatları ve diğer özellikleri farklı olmasına rağmen Allah bunları bir sistem içinde bir araya getirmiştir.
Kur’an’ı Kerim’de Ahiret ‘’yevmu’l-cem’’=Toplanma Günü olarak nitelendirilmektedir. Allah; ölenleri ,Ahiret Hayatında canlandırarak ,onları hesaba çekecektir. Bu sınav sonunda iman edip doğru ve yararlı iş yapanları Cennet’de , bunların dışında davrananları da Cehennem’de toplayacaktır.
‘’Sana sadece Bizim mesajımız emanet edilmiştir. İşte Biz sana Arap dilinde bir hitabe gönderdik ki , bütün kentlerin atasını ve çevresinde oturanları uyarabilesin; yani (varlığı) her türlü şüphenin üzerinde olan Toplanma Günün’ne karşı (onları) uyarasın: (O Gün) bazısı Cennet’e girecek, bazısı da yakıcı ateşe.’’ (Şûrâ 7)

86) el-MUKSIT

el-MUKSIT :Adaletle hükmeden
Zalimden mazlumun hakkını adaletle alan
‘’….Ama eğer bir karar verirsen , onlar arasında adaletle karar ver ; Allah adil davrananları sever.’’ (Mâide 42)
‘’Bunun içindir ki , ey kavmim , ölçüyle tartıyla yaptığınız alış verişte dürüst ve duyarlı olun (adaletle yapın) , insanları kendi hakları olan şeylerden yoksun bırakmayın , ve kötülüğü yayarak yeryüzünde karışıklık çıkarmayın.’’ (Hûd 85)

85) ZÜ’L-CELÂLİ VE’L-İKRAM

ZÜ’L-CELÂLİ VE’L-İKRAM : Azamet sahibi , kullarına karşı ikram ve ihsan Sahibi
Yüce Allah’ın bu sıfatı , Allah ve Rahman isimleri gibi , O’ndan başkası için mecazen de olsa kullanılamayan isimdir.
‘’ İhtişam Sahibi ve Kerîm Rabbinin ismi ne yücedir.’’ (Rahmân 78)
‘’ama Kudret ve İhtişam Sahibi olan Rabbinizin Zâtı sonsuza dek kalıcıdır.’’ (Rahmân 27)

84) MALİKÜ’L MÜLK

MALİKÜ’L MÜLK : Mülkün sahibi
Allah’tan başka hiç kimsenin gerçek anlamda ve kendi başına ne gücü ,ne kuvveti , ne geçerli hüküm ve kanunu , ne otorite ve egemenliği ,ne izin ve ruhsat verme ,ne de kanun koyma yetkisi bulunmaktadır.O’nun ortaya koyduğu deliller de fıtrata seslendiği ve yaradılışın bağrından çıktığı için karşı konulmaz kesinliktedir.Buna göre; Yüce Allah’ın bu vasfı ; insan ,cin , meleklerden meydana gelen bütün akıl sahiplerinin , Allah’ın saltanat ve hakimiyetine büyük bir itaatle boyun eğdiklerini ifade ediyor.
Allah dilemezse insan ,değil küfür ve isyan etmek , bir an olsun varlık aleminde bile duramaz.Şu var ki , imtihan gereği kararlarında serbest bırakılır ki , davranışlarının sorumluluğunu yüklenebilsin.
‘’De ki : Ey mutlak egemenlik sahibi (mülkün gerçek sahibi) Allah’ım! Sen egemenliği dilediğine verirsin , dilediğinden alırsın ; dilediğini yüceltirsin ,dilediğini alçaltırsın. Bütün iyilikler Senin elindedir.Doğrusu Sen istediğini yapmaya kâdirsin.’’ (Âl-i imrân 26)

83) er-RAÛF

er-RAÛF : Şefkatli
Rahmet ; rahmet edilene iyiliğin , faydanın , hayrın dokunmasına sevk eden sevgi dolu acımadır. Raûf ise; kötülüğün dokunmasına , zarar görmesine , acı çekmesine mani olmaya sevk eden sevgi dolu acımadır. Rahmetin en şiddetlisi , daha ileri derecesi demektir.
Allah , derin rahmet ve bol yardım Sahibidir.
Korkak ve çekingen tavuk , Yüce Allah’ın tavuğun yüreğine koyduğu o engin şefkatle , yavrusunu kaptırmamak için ,aslana saldırarak kendisini feda etmektedir.
‘’….Sonra , bir kere daha ; acıması esirgemesiyle (Allah) onlara teveccüh etti .Çünkü O ,gerçekten onlara karşı çok merhametli ve çok şefkatlidir.’’ (Tevbe 117)
‘’ Ya Allah’ın fazlı ve rahmeti üzerinizde olmasaydı ; (ya) Allah çok acıyıp esirgeyen gerçek şefkat Sahibi olmasaydı!’’ (Nûr 20)
‘’ve onlara alçak gönülle ve acıyıp-esirgeyerek kol kanat geresin ; ve ‘’Ey Rabbim! diyesin , ‘’Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi , Sen de onlara merhamet eyle’’ (İsrâ 24)
İnsan , gururunu bırakıp , ne denli acz içinde olduğunun bilincinde olmalı , kul olduğunu göstererek ‘’Allah bana yeter.O ne mükemmel bir vekildir(koruyucudur.)’’ demelidir.

82) el- AFÜVV

el- AFÜVV : Günahları affeden
İnsan olarak yaptığımız hata ,kusur ve günahtan uzak olmadığımız halde , Allah varlık sahasından silip atmamakta , hatta bunca isyan ve günahımıza rağmen , bize nimet ve lûtfunu devam ettirmektedir.Ancak , bu durum bizi hiçbir zaman aldatmamalı , O’nun rahmetine güvenip, bizi boş vermişliğe , ihmale sürüklememelidir. Yüce Allah’ın affı , aslında ,ahirette gerçekleşecek , inanıp yararlı ve doğru işler yapan kulları üzerinde olacaktır.Onların günahlarının üzerine af örtüsünü gererek , o günahları işlememiş gibi diğer mü’min kullarıyla Cennet’ine koyacaktır.

81) el- MÜNTAKİM

el- MÜNTAKİM : Suçluları cezalandıran
Allah’ın varlığını inkâr eden , yüceliğini hafife alan , kullarına zulmedenlere karşı Allah’ın azabı ve cezası çok şiddetlidir.Bu O’nun adaletinin bir gereğidir.Kendi adına olmasa bile , haksızlığa uğrayan mü’min kulları adına düşmanlarından intikam alması ve onları cezalandırması Allah’ın adaletinin gereğidir.Affa uğradıkça şımaran , kötülük ve zulüm yapmaktan zevk alan ve gittikçe daha çok haksızlık yapacak olanlara karşı affedici olmak , onların yaptığı fenalıklara ortak olmak ve teşvik etmek olur ki , Yüce Allah böyle bir zilletten uzaktır. ‘’(Ey Muhammed), senden önceki toplumlara da kendi içlerinden ve onlara hakikatin her türlü kanıtını getirmişlerdi ; ve sonra (müminleri zafere ulaştırmak suretiyle) , (kasden) kötülük işleyenlerden öcümüzü almıştık ; zaten inananlara yardım etmeyi üstümüzde bir sorumluluk olarak görmüştük.’’ (Rûm 47)

80) et-TEVVÂB

et-TEVVÂB : Kullarını tevbeye sevk eden , tevbeleri kabul eden
Yüce Allah , kullarını terk etmediği için , sırf tevbe etsinler diye , onları bir takım sıkıntılara , imtihanlara tâbi tutar.Tüm bunlar , insanların kendileri ve çevreleri için doğru yolu ve doğru davranışları bulmaları içindir.Allah öyle Tevvabtır ki, kullarını tekrar tekrar tevbe etmeleri için sebepler hazırlar.Bunun için onlara , ayetlerini açıklar, uyarılarda bulunur, kötülükten sakındırıcı emirlerini bildirir.Allah isterse bütün günahları affeder.
‘’De ki :’’(Allah şöyle buyuruyor: ‘’Ey kendilerine karşı haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin.Allah bütün günahları bağışlar ; çünkü O , çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.’’ (Zümer 53)
Fakat normal olarak , önce af sonra ihsan etmesi için tevbeyi şart koşmuştur. Çünkü , önemli olan , insanın dünya hayatında iken , kötülüklerden dönerek, zararını azaltarak, faydaları arttırarak, böylece Allah katında değerini yükseltmesidir.
‘’Şu kadar ki , pişman olup doğru yola dönen , inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan kimseler bunun dışındadır ; bundan ötürü , (önceki) kötü hallerini Allah’ın iyi hallere dönüştürdüğü kimseler işte böyleleridir ; çünkü Allah çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.
‘’ ……Doğrusu , Allah , pişmanlıkla kendine yönelenleri ve özlerini temiz tutanları sever. ‘’ (Bakara 222)

79) el- BERR

el- BERR : İyilik eden , vaadini yerine getiren
Yüce Allah , iyilikseverliğinin tecellisi olarak kullarına ; güzel ahlâklı olmayı , iyilik ve hayırda yardımlaşmayı , anne ve babaya iyilik etmeyi , insanlara yardım olarak verdiklerinde kötüsünden değil de , sevdikleri şeylerden vermeyi tavsiye etmiştir.
‘’Kim (Allah’ın huzuruna) iyi bir iş ve davranışla çıkarsa bu yaptığının on katını kazanacaktır; ama kim de kötü bir fiil ile çıkarsa onun aynısıyla cezalandırılacaktır ; ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır.’’ (En’am 160)

78) el-MÜTEÂLÎ

el-MÜTEÂLÎ :İzzet , şeref ve hükümranlık bakımından en yüce
‘’O , yaratılmışların duyu ve tasavvurlarının ötesinde olanları da , onların görüp gözleyebildikleri şeyleri de , tam olarak bilmektedir.Büyük olan O’dur ; var olan veya olması mümkün olan her şeyin/herkesin üstünde ve ötesinde olan O.’’ (Ra’d 9)

77) el-VÂLÎ

el-VÂLÎ : Kâinata hakim olup onu yöneten
Yüce Allah , yaratıklarının idarelerini üstlenen , onlarda dilediği gibi tasarruf eden , üzerlerinde emir , kudret ve hükmünü icra eden ve tüm bunları rahmet ve inayet düsturlarına göre gerçekleştirendir.
‘’(hem) korkuyu, (hem de) umudu tattırmak için size şimşeği gösterip (yağmur) yüklü bulutları çağıran O’dur; gök gürlemesi O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini övgüyle anmakta ; melekler de korku ve sakınma içinde bunu yapmaktalar.Ve O yıldırımları gönderip onlarla dilediğini çarpmaktadır. (Hal böyleyken) onlar yine de Allah hakkında tartışıp duruyorlar; hem de O’(nun) , kavranmaz ince ve derin plânını gerçekleştirmek için sınırsız bir kudrete sahip olduğu ortada olduğu halde.’’ (Ra’d 12-13)

76) el- BÂTIN

el- BÂTIN : Zatının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi gizli
İmam Gazâli’nin ifadesiyle ; ‘’Şanı Yüce Allah , duyu organlarının idraki ve hayal gücü ile aranacak olursa Bâtındır. Deliller yoluyla ve akıl hazinesiyle aranacak olursa Zahirdir.
Yüce Allah’ın varlığı her şeyden daha açıktır. Gözümüzün gördüğü her manzara , kulağımızın işittiği her name ,elimizin her tuttuğu , düşündüğümüz her konu , kısaca gerek içimizde gerekse dışımızda olan ve anlayıp sezebildiğimiz her şey O’nun varlığına , birliğine , çok üstün niteliklerine şahitlik ediyor.

75) ez-ZAHİR

ez-ZAHİR : Varlığı ve birliği apaçık ortada olan

74) el-ÂHİR

el-ÂHİR :Varlığının sonu olmayan , varlıkların göçmesinden sonra bâki olan.
Yüce Allah’ın zıt isimleri , ayrı ayrı değil birlikte anılmalıdır.
‘’ O evveldir ,âhirdir ,zahirdir, bâtındır’’ (Hadid 3)

73) el-EVVEL

el-EVVEL :Varlığının başlangıcı olmayan

72) el-MUAHHİR

el-MUAHHİR : Arkaya bırakan , geri koyan
Yüce Allah , bazen , kullarının çalışmalarının sonucunu , onların bekledikleri zamanda sonuçlandırmayıp , o anda bilemedikleri çeşitli hikmetlerden dolayı bunları erteler.Bu durumda kul ;’’ Ben bana düşen görevi yaptım.Bundan sonra Yüce Allah’ın taktir ettiği olacaktır’’ demelidir.
Vazife ve yükümlülüklerde öncelikleri belirleyen , görevleri önem derecesine göre sıraya koyan O’dur.Kul da , günlük yaşantısında yapacağı işlerde önce olması gereken ile , sonra olması gerekeni belirleyip , hayatını ona göre düzenlemelidir.

71) el-MUKADDİM

el-MUKADDİM : Öne alan, öne geçiren

70) el-MUKTEDİR

el-MUKTEDİR :Her şeye gücü yeten kudretli
Bu isim Kâdir ismiyle aynı kökten gelir.Muktedirin mastarı olan ‘’iktidar’’ (kudrete göre) daha büyük bir anlama sahiptir.Kâdir olduğu fiili yapmak suretiyle kudretini açığa çıkarandır.
‘’Firavun halkına (da) kesinlikle bu tür uyarılar gelmişti; onlar Bizim bütün mesajlarımızı yalanlamışlardı.Bunun üzerine , sadece her şeyin belirleyicisi olan Kudret Sahibinin hesap soracağı şekilde onlara hesap sorduk.’’ (Kamer 41-42)

69) el-KÂDİR

el-KÂDİR : Her şeye gücü yeten kudretli
Allah’ın kâdir olması demek ; her şeyi ölçüp biçmesi , önceden zamanını belirlemesi ,belirlenen o şeyin belirlendiği şekilde olmasıdır.
‘’İnsan neden yaratıldığına bir baksın .O , spermalı bir sıvıdan yaratılmıştır.(erkeğin) beli ile (kadının) leğen kemiği arasından çıkan. Elbette O , (insanı yoktan var eden ) onu yeniden (hayata) döndürmeye de kâdirdir.’’ (Târık 5-8)

68) es-SAMED

es-SAMED :Başkasına asla muhtaç olmayan
Bütün varlıklar O’na muhtaçtır. Ama O , hiçbir varlığa muhtaç değildir.Yüce Allah , insanları kime muhtaç etmişse ve onların ihtiyaçlarını kimin vasıtasıyla bitirmişse , bu isminden bir tecelli ile ona ikram etmiş demektir.
‘’De ki : hayat veren ve hiçbir şeye muhtaç olmayan O dururken göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah’tan başka birini mi dost edineceğim?....’’ (En’am 14)

67) el-VÂHİD

el-VÂHİD : Bölünüp parçalanmayan tek , benzeri olmayan tek
Yüce Allah’ın hiçbir sıfatının benzeri başkasında bulunmaz. Yaratıklarında bilhassa insanlarda O’nun sıfatlarının benzerleri değil , ancak izleri ve tecellileri vardır ki , onlardan Allah’ın yüce sıfatları sezilir ve iman edilir.
‘’ oysa ,( anlamıyorlar ki,) göklerde ve yerde Allah’tan başka tanrılar olsaydı, bu iki âlem de kargaşalık içinde yıkılıp giderdi…..’’ (Enbiyâ 22)

66) el-MÂCİD

el-MÂCİD : Şanı yüce , sıfat ve fiilleri güzel, çok cömert

65) el-VÂCİD

el-VÂCİD : Dilediğini dilediği zaman bulan
‘’ Ama hakikati inkâra şartlanmış olanlar , ‘’Kıyamet Saati bizi asla bulmaz!’’ diye düşünürler. De ki . ‘’Hayır, insan kavrayışının ötesindeki her şeyi bilen Rabbimin hakkı için o mutlaka sizi bulacaktır!’’….’’ (Sebe’ 3)

64) el-KAYYÛM

el-KAYYÛM : Her şeyin varlığı Kendisine bağlı olan
Her şeyi ayakta tutan , besleyen , bununla birlikte Kendisinden hiçbir şey eksilmeyen ve daima ebedi hayatla diri olan sadece Yüce Allah’tır.

63) el-HAYY

el-HAYY : Ebedi hayatla diri
‘’ Allah, O’ndan başka ilâh yoktur ; her zaman diridir, bütün varlıkların kendi kendine yeterli yegâne Kaynağıdır….’’ (Bakara 255)

62) el-MÜMÎT

el-MÜMÎT : Öldüren ,can alan
‘’O, hem ölümü , hem de hayatı yaratmıştır ki, sizi sınamaya tâbi tutsun (ve böylece) davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O’(nun) Kudret Sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizi inandırsın). (Mülk 2)

61)el-MUHYÎ

el-MUHYÎ : Can veren ,dirilten
‘’İşte (ey insanoğlu), bunlar Allah’ın rahmetinin işaretleridir; (bak), ölü toprağa nasıl can veriyor!İşte ölüye tekrar can veren de (Allah)tır ; zaten O , her şeyi yapmaya kâdirdir.!’’ (Rûm 50)
Allah , mânen ölü olan imansız kalpleri de, iman ve hidayet nuru ile diriltip, canlandırır. ‘’ (Ruhen) ölü iken hayata kavuşturduğumuz ve insanlar arasında yolunu bulması için kendisine ışık tuttuğumuz kimse , hiç içinden çıkamayacağı derin karanlığın içine (gömülüp kalmış) biri gibi olur mu? (Ama) böyle : hakikati inkâr edenlere yaptıkları güzel görünür.’’ (En’am 122)

60) el-MUÎD

el-MUÎD : Tekrar yaratan , öldükten sonra dirilten
Kıyamet Günü , Yüce Allah , vaadini yerine getirerek herkesin çürümüş bedenini , parmak uçlarındaki çizgilere varıncaya kadar (Kıyamet 4 ‘’Hayır, kesinlikle! Onu parmak uçlarına kadar yeniden var etmeye Kâdiriz’’) yeniden yaratacak ve her bedenin ruhunu kendisine verecektir.
‘’Cansız iken size hayat veren ve sizi ölüme götüren , sonra tekrar hayata kavuşturan ve (sonunda) Kendisine döndürüleceğiniz Allah’ı nasıl inkâr edersiniz?

59) el-MÜBDİ’

el-MÜBDİ’ : İlk yaratan
Başlangıcı toprak ve bir damla su (sperm) olan biz insanlar ; Bu maddelerden düşünen, hisseden, gören, duyan, seven, nefret eden, ağlayan ,gülen ve bunlar gibi birçok özelliklere sahip hale gelmişiz.O halde ,yaratılışımızdaki bu ahenk karşısında el-Mubdi’ olan ve bizlere güzel bir başlangıçla yaratılış lütfeden Yüce Allah’ın huzurunda eğilerek , O’na kulluğumuzu lâyıkıyla yapmalıyız.

58) el-MUHSÎ

el-MUHSÎ : Bu isim Kur’an’da geçmemekle birlikte Esmâ-ül Hüsnâ hadisinde yer almaktadır.
Her şeyi tek tek ayrıntılarıyla bilen demektir.
Bu isimden alınması gereken mesaj şudur: Allah, her şeyi tek tek sayıp kaydederek, insanların yaptıklarını, söz ve davranışlarını hatta niyet ve düşüncelerini bile kayıtlara geçirmektedir. Rabbimizin, Kehf suresi 49 da buyurarak , dikkatimizi çektiği ‘’ Ve (o Gün , herkesin dünyada yapıp-ettiklerine dair) sicil(ler) önlerine konduğunda , suçluların orada (yazılı) olanlardan irkildiklerini görürsün: Vah bize! Nasıl bir sicilmiş bu! Küçük, büyük hiçbir şey bırakmamış , her şeyi hesaba geçirmiş!! derler.Ve yapıp-ettikleri her şeyi (kaydedilmiş olarak) önlerinde bulurlar; ve Rabbinin kimseye haksızlık yapmadığını (anlarlar).’’

57) el-HAMİD

el-HAMİD :Bu isim hamd mastarından gelir.’’Hamd olunan’’ demektir. Hamd ise; ‘’kendisindeki güzel vasıflardan ve yaptığı iyiliklerden dolayı bir kimseyi övmek’’ anlamına gelir.
Yaptıklarında, söylediklerinde , verdiği hükümlerde yani yaptığı her şeyden dolayı her türlü övgüye lâyık olan sadece Yüce Allah’tır.
‘’Göklerde ve yerde var olan her şey O’na aittir; ve Allah’tır, yalnız O’dur bütün övgülere lâyık ve Kendine yeterli olan.’’ (Hac 64)

56) el- VELÎ

el- VELÎ : Yardımcı ve dost
Yüce Allah , iman edenlerin dostudur, onlara yardım eder, darlıkları ,sıkıntıları kaldırır, ferahlık verir, yardımsız bırakılan kullarının yardımcısıdır.
Allah , velî ismiyle, musibet anında , kulunun ümididir.Böyle durumlarda , insan iman şuuruyla ,yalnız olmadığını, her şeye kadir ,rahmeti sonsuz bir Rabbi ve Sahibinin bulunduğunu bildiğinde acı ve sıkıntıları gider, içinde büyük bir ümit kapısı açılır.
‘’Allah, inanç sahiplerine yakındır, onları koyu karanlıklardan aydınlığa çıkarır;…) (Bakara 257)

55) el-METÎN

el-METÎN : Her şeye gücü yeten , kudretli
el-Kaviy İsmi ;O’nun kuvvetinin sınırsızlığını ; el-Metîn ismi ise , kuvvetinin şiddetini bildirir.
‘’ çünkü bizzat Allah, bütün rızıkları verendir, her türlü kudretin Sahibidir, bakî olandır.’’ (Zâriyat 58 )

54) el-KAVİY

el-KAVİY : Her şeye gücü yeten , kuvvetli
Yaratıklar , kuvvet ile nitelendirildiklerinde , kuvvetlerinin bir sınırı vardır.Ancak , tek kuvvet kaynağı sadece Yüce Allah’tır.
‘’Allah , kullarına çok lütufkârdır; dilediğine rızık verir , çünkü yalnız O güçlüdür , yücedir.’’ (Şûrâ 19)

53) el- VEKÎL

el- VEKÎL : Bütün yaratılanları idare eden , tüm ihtiyaçlarını sağlayan, tüm durumlarını ve davranışlarını bilen ve gözeten ve O’na bel bağlayıp güvenenlerin her şeyine yeten demektir.( Koruyucu (3:173 ) , destekleyici, savunucu (4:109) , her şeyi gözetiminde tutan (6:102 , 11:12) )
Allah’a bağlanarak O’nu vekil bilen mümin , kendini sonsuz bir güven içinde hisseder.
‘’O inananlar ki, başka insanlar tarafından ‘’Bakın , size karşı bir ordu toplanmış, onlardan kendinizi koruyun !’’ şeklinde uyarılmışlardı.Ama bu , onların sadece imanını arttırdı ve ‘’Allah bize kâfidir; O , ne mükemmel bir koruyucudur’’diye cevap verdiler.’’ (Âl-i ‘İmrân 173)

52) el-HAKK

el-HAKK :Fiilen var olan , varlığı ve yüceliği gerçek olan
‘’Allah , melekleri hak ile indirir.’’ (Hicr 8)
‘’peygamberlerini hak ile gönderir.’’ (A’raf 43)

‘’O peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.(Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı).Şahit olarak Allah yeter.’’ ( Fetih 28)
Allah , peygamberlerine , gerçeğin yolunu gösterdiğini ve insanlar arasında hükmettikleri zaman hak ve adaletle hükmetmelerini vehyetmiştir. (Yunus 35 – Sad 26)
Kullarına , birbirlerine karşı hakkı tavsiye etmelerini (Asr 3) ,
Hakkı söylemelerini , (Kehf 25)
Hakkı gözetlemelerini, (Bakara 42)
Emretmektedir.
Allah’ın başta akıl olmak üzere , tüm duyularımız ve duygularımız ; hep hakkı ve gerçeği görmemize yöneliktir.Ayrıca , yeryüzünde ve gökyüzünde kısaca evrende ki sayısız sanat eserleri de , hep hakkı ve gerçeği görmemize yöneliktir.

51) eş-ŞEHÎD

51) eş-ŞEHÎD :Her şeyi gözlemiş olarak bilen , Kendisinden hiçbir şey saklanamayan ve hiçbir şeyi unutmayan
‘’Yine O, Kendi ilmiyle Kitabı indirdiğine şâhitlik eder.’’ (Nisâ 166)
‘’Allah , Kendinden başka tanrı olmadığına şehâdet ettiği gibi, melekler ve ilim sahipleri de buna şâhitlik ederler.’’ (Âl-i İmran 18)
Başkalarının yanında yapmaktan çekindiğimiz kötü işleri, yalnız kaldığımızda da yapamamalıyız çünkü , Kendisinde hiçbir şey saklanamayan ve her yerde bulunan Yüce Allah hep yanımızdadır.

50) el-BÂİS

el-BÂİS : Ölümden sonra dirilten
‘’İşte (ey insanoğlu) , bunlar Allah’ın rahmetinin işaretleridir;(bak) , ölü toprağa nasıl can veriyor! İşte ölüye tekrar can veren de (Allah)tır ; zaten O , her şeyi yapmaya kâdirdir.’’ (Rum 50)

49) el- MECÎD

el- MECÎD : Şanlı, şerefli
Sanki Mecîd ismi; Celîl, Vehhab ve Kerîm isimlerinin anlamlarını kendisinde toplamaktadır.
Her namazın son oturuşunda okuduğumuz salavât duasında ‘’inneke Hamîdun Mecîd = Şüphesiz Sen çok hamde lâyık ve şanı yücesin’’ cümlesinde de bu noktaya işaret vardır.

48) el-VEDÛD

el-VEDÛD :Çok seven, çok sevilen
‘’Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin.Muhakkak ki Rabbim çok merhametli çok sevendir.’’ (Hud 90)
‘’De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’’ (Âl-i İmran 31)
Allah, iyilik edenleri, tevbe edenleri, temizlenenleri, takva sahiplerini (Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olan ve Allah’ın istediği şekilde davranan) , sabredenleri, Allah’a dayanıp Allah’a güvenenleri, adaletli olanları sever.
Kulun Allah’ı sevmesi ise , sadece seviyorum demekle olmaz.O’nu memnun etmek için çırpınır,O’na karşı bir kusur işlediğinde, özür ve af diler.O’nun buyruklarını yerine getirir.

47) el-HAKÎM

el-HAKÎM : Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan
Kâinata tefekkür gözüyle (düşünerek) baktığımızda , her şeyde bir düzen ölçü ve amaç gözetildiğini görürüz.
Atomun parçaları incelendiğinde , her parçanın bir görevi olduğu ortaya konulmuştur.Canlıların vücuduna yerleştirilen her organ bir veya birçok amaca hizmet etmektedir.
İsraf eden, yeryüzünün en temel prensibi olan’’ tutumu- iktisadı’’ yapmamasından dolayı, gerçeğe ters hareket etmektedir.
‘’Yiyin, için fakat israf etmeyin çünkü O , israf edenleri sevmez’’ (Araf 31)

46) el- VÂSİ

el- VÂSİ : İlmi ve merhameti her şeyi kuşatan
‘’Doğu da batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır.Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır.Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır,hakkıyla bilendir.’’ (Bakara 115)
Allah’ın vâsi sıfatı , bir varlığınkiyle kıyaslandığında geniş olması söz konusu değil, aslında sınırsızdır.

45) el-MUCÎB

el-MUCÎB : Dileklere karşılık veren
‘’Kullarım , Beni senden sorarlarsa , (bilsinler ki), gerçekten Ben (onlara çok) yakınım.Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm.O halde, doğru yolu bulmaları için Benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.’’ (Bakara 186)
En zor durumda,en sıkıntılı halde olan ve her halde yardım edecek bir Sahibinin bulunduğunu bilen bir kimse ne kadar da bahtiyardır değil mi?

44) er-RAKÎB

er-RAKÎB : Gözetleyip kontrol eden
‘’Şüphesiz insanı Biz yarattık.Nefsinin kendisine ne fısıldadığını biliriz ve Biz ona şah damarından daha yakınız.’’ (Kâf 16)
Kulun , Yüce Allah’ın bu isminden alması gereken ders ve ibret şu olmalıdır : Allah , insanı her an görüp gözetlemekte olduğundan; her hareket hatta niyet ve düşüncelerimize dikkat ederek yaşamalıyız.Allah’ın huzuruna kendimizi utandıracak bir durumda çıkmamalıyız.

43) el- KERÎM

el- KERÎM : Fazilet türlerinden hepsine sahip
‘’ Herkes yaptığı ve yapmayıp geri bıraktığı her şeyi bilecektir.Ey insan, keremi bol olan Rabbine karşı seni aldatan ne? O Rabbin ki; seni yarattı, vücudunu ölçü ve ahenk içinde düzene koydu.Seni Kendi dilediği bir şekle kavuşturdu.’’ (İnfitar 5-8)

42) el- CELÎL

el- CELÎL : Azamet sahibi
Yüce Allah’ın ; Celîl ismi; sıfatlarının kemâlini gösterir.. Kebir ismi; Zât’ının kemâlini, Azîm ismi ise hem Zât’ının hem de sıfatlarının kemâllerinin toplamını gösterir.

41)el-HASÎB

el-HASÎB : Kullarına yeten , onları hesaba çeken
Allah , kullarının yaptığı hiçbir şeyi boşa çıkarmaz.Bütün amelleri kaydeder.Karşılığını hem dünyada hem de ahrette verir.
‘’Kıyâmet Günün’de Biz adalet terazilerini kurduğumuzda, hiç kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz.Hardal tanesi kadar bir amel de olsa, onu ortaya koyarız.Hesap görücü olarak Biz kâfiyiz.’’ (Enbiya 47)
‘’Kim Allah’a güvenirse O , ona yeter’’ (Talak 3)
Sadece Allah’a tevekkül edilmeli, O’na güvenip dayanmalıdır.

40) el-MUKİT

el-MUKİT :Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp, veren, bilip, gücü yeten ve koruyan ,şahit olan ,gözetleyen
Bu isim ; hem ilmi hem de kudreti içine alır ki; hem Kâdir hem de Âlim sıfatlarından daha tamdır.Çünkü her ikisinin anlamını birden içine almaktadır.
‘’Kim haklı bir dava uğruna üstün çaba gösterirse , onun kazandıracağı nimetlerden bir pay alacaktır.Ve kim de haksız bir dava için koşturursa, sorumluluğunun hesabını verecektir.çünkü Allah, her şeyi gözetleyicidir.’’ (Nisâ 85)

39) el-HAFÎZ

el-HAFÎZ : Koruyup , gözeten ve dengede tutan
Allah , gökleri , yeri ve tüm yaratılmışları belirlenen ömürleri tamamlanıncaya kadar , her türlü âfetlerden muhafaza etmiştir.Her saat dünyamıza sayısız göktaşı bir mermi hızıyla gelmektedir.Yüce Allah, bu ismiyle, göktaşlarını dünyamıza ulaşmadan havada yakarak kül haline getirmekte, zerrelerini de yağmur damlalarının çekirdeği yapmaktadır.
Yüce Allah , her yaratığa , zararlı olan şeyleri bilecek bir his ilham buyurmuştur.Bu da Hafîz isminin bir tecellisidir.Örneğin, bir hayvan kendine zararlı olan otları bilir ve yemez.
Her bir canlı , kendini savunacak bir çeşit silahla donatılmıştır.
Yüce Allah , bu ismiyle ,insanlara zararlı şeyleri haram kılmıştır.İnsanları maddi varlıklarını zehirleyen her türlü maddeyi,zinayı,alkolü ve benzerlerini haram kıldığı gibi; insanların manevi varlıklarını zehirleyen inkârı , sapıklığı, cahilliği ve benzerlerini de haram kılmıştır.
Yüce Allah, kudret ve rahmetiyle , sıkıntıya düşmüş her kulun sığınağıdır.O’na sığınan kimse asla yenilmez.
‘’ Halbuki (İblis’in) onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücü yoktu.(zaten İblis’e insanları baştan çıkarma izni vermişsek) , ahretin varlığına (gerçekten) inananları ona şüphe ile bakanlardan kesin bir şekilde ayırd etmek için (vermişizdir.)Çünkü Rabbin , her şeyi görüp gözetendir. ‘’ (Sebe 21)

38) el-KEBÎR

el-KEBÎR :Zatını mahiyeti aşılamayacak kadar ulu
Her şey Kendisinde daha küçük olan ve hiçbir çerçeveye sığdırılamayan tek ve biricik büyüktür.
Allah’ın Kebîr vasfı ,Azîm vasfıyla yakın anlamdadır.
‘’ Bu böyledir, çünkü nihaî gerçek , şüphesiz Allah’tır ; apaçık düzmece ve sahte olan ise , onların O’ndan başka yalvarıp yakardıkları varlıklardır ; ve çünkü Allah ulular ulusu , yüceler yücesidir.’’ (Hac 62)

37) el-ALİY

el-ALİY :İzzet , şeref ve hükümranlık bakımından en yüce
Allah , yüceler yücesidir.Bütün varlıkların üstündedir.Hiçbir şey bu noktada O’nunla rekabet içine giremez, bu sıfatı O’nunla asla paylaşamaz.
‘’ İçlerinde (yalnız) kendi ismi anılsın diye Allah’ın yükseltilmelerine izin verdiği evlerde O’nun kudret ve yüceliğini sabah akşam dile getiren (öyle)’’ (Nûr 36)

36) eş-ŞÜKÜR

eş-ŞÜKÜR : Az iyiliğe çok mükâfat veren
Allah güzel amellere , güzel sevap ve mükâfat ile karşılıkta bulunur.Yapılan hayırlı işlerin mükâfatını kat kat öder.Anne ve babaya da iyiliği elden bırakmamak gerekir.Çünkü , Lokman 14 de ‘’ Allah’tan sonra anne ve babaya şükredilmesi ‘’ emredilmiştir

35) el-GAFÛR

el-GAFÛR : Bütün günahları bağışlayan yani tam affedici.
Kur’an’ı Kerimde en fazla yer alan kelimelerdendir. Bu da Allah’ın ne derece kullarını bağışlamayı ve kusurlarını örtmeyi dilediğini gösterir.
‘’Kullarıma bildir ki; Ben çok bağışlayan ve çok merhamet edenim.’’ (Hicr 49 )
GAFÛR : Günahların çokluğu nisbetinde bağışlamanın da çok olduğunu delâlet eder.Günahların sadece bir çeşidi bağışlayana Gafûr denmez.
GAFFAR : Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan demektir. Öyle ki; tüm günahlara bir defada bağışlayan ve defalarca günaha dönen insanı bağışlamayan Gaffar ismine müstehak olmaz.

34) el-AZÎM

el-AZÎM : Zatı ve sıfatı itibariyle en büyük
Allah’ın büyüklüğünden başka her büyüklük, ancak kendisine nazaran küçük olan bir şeye nisbetledir.
Büyük dediğimiz tüm adamları, bir damlacık sudan meydana getiren ve onlara büyüklük vasfını kazandıran, kudret ve kabiliyet bağışlayan , büyükler büyüsü sadece Allah’tır.

33) el- HALÎM

el- HALÎM : Acele ve kızgınlıkla muamele etmeyen
‘’Eğer Allah, insanları kazandıkları günahlar yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı.Fakat Allah onların cezasını takdir edilmiş bir vakte kadar geri bırakır’’( Fâtır 45 )
Allah’ın halîm olması insanı aldatmamalı, af ve rahmetine güvenip de, boşvermişliğe sevk etmemelidir.Çünkü Allah , kullarına belli bir süre tanısa da, onları başıboş bırakmaz,yaptıklarının hesabını bir gün mutlaka sorar.

32)el-HABÎR

el-HABÎR : Her şeyin içyüzünü bilen
‘’Gizliyi ve açığı bilendir ve O , hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.’’ (En’am 73)
Bir mümin de , kendisi ilgilendiren konu ve olaylarda, bunlarla ilgili gerçekleri mümkün olan azami bir şekilde öğrenmeye çalışmalıdır.

31)el-LATÎF

el-LATÎF :Yaratılmışların tüm ihtiyaçlarını karşılayan , faydalı şeyleri kullarına ve yaratıklarına güzellikle ve incelikle ulaştıran,lûtuf ve ihsan eden , işlerin en ince ve gizli yönlerini bilen.
‘’Çocuğu anne karnında kat kat karanlıklar içinde yaratması Allah’ın lûtfundandır, Allah cenini orada yaratır,korur ve doğuma kadar göbek bağı yoluyla besler. Doğduğunda, memeyi alıp emmesini ilham eder.Doğar doğmaz , kimseden görmeden öğrenmeden hemen memeye yapışıp emmeye başlar.Doğumu takip eden ilk aylarda dişlerini yaratmaz ki, memeyi rahatlıkla emebilsin.Çünkü o dönemde onun gıdası sadece süttür.Sütün dışında gıda alabileceği zaman dileri çıkmaya başlar.Tüm bunlar Allah’ın bir lûtfudur.
(Nahl 13) : ‘’Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerde yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi.Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır.’’
Bir insan lâtif isminden nasibini almışsa ; iyi davranış, güzel ahlâk ve faydalı hizmetleriyle herkese örnek olur.

30)el-ADL

el-ADL : Mutlak adalet sahibi,aşırılığa meyletmeyen
‘’Biz,kıyamet günü için adalet terazileri kurarız.Artık,kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez.(Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz.Hesap gören olarak Biz (herkese)yeteriz.
Yüce Allah, zulmetmez.Rahmeti ve şefkati Kendisine ilke edinmiştir.(En’âm 12,54) Her hak sahibinin hakkını belirleyip ,korur.Birinin hakkını elinden alanı ,bu dünyada da, ahirette de cezalandırır.
‘Allah adil olanları sever’’(Mümtehine 8 ,Hucurât 9)
‘’Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.Sakın dengeyi bozmayın.Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın’’ (Rahmân 7,8,9)
Kâinatta hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de gerçek zulüm ve ölçüsüzlük yoktur.

29)el-HAKEM

el-HAKEM: Son hükmü veren
‘’….Kıyamet Günü Rabbin,muhakkak onların ihtilâfa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir’’ (Nahl 124)
‘’Hayır! Rabbine and olsun ki,onlar aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp,,sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.’’ (Nisa 65)
‘’’’Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder’’(Nisa 58)
Allah’ın hakemliği,sadece insanlar arasındaki ilişkilerde değil,insanların diğer varlıklarla olan ilişkilerinde,diğer varlıkların birbirleriyle olan ilişkilerinde hatta cansız varlıklar arasındaki ilişkilerde de cereyan etmektedir.

28)el-BASÎR

el-BASÎR : Gören
Yüce Allah,herşeyi hakkıyla görür.Karalıkta da,aydınlıkta da.Gelmiş,geçmiş hepsini birden aynı anda görür.Gerçek mü’min,Allah’ın herşeyi gördüğünü bilerek,O’nun hoşlanmayacağı bir davranışı yapmaz.

27)es-SEMİ

es-SEMİ:İşiten
‘’Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir.Allah,sizin konuştuklarınızı işitendir.Çünkü Allah işitendir,bilendir.’’ (Mücâdele 1)
‘’Şüphesiz Allah herşeyi işiten ve herşeyi görendir’’ (Hacc 75)
Allah herşeyi işitir.İşitmesine uzaklık,yakınlık,gizlilik,açıklık farketmez.O,en gizli fısıltıları ve yalvarışları duyar.Bu nedenle,gerçek bir mü’min Yüce Allah’ın herşeyi işittiğini bilerek;Allah’ın rızasına uygun olmayan sözler sarf etmekten kaçınır.Ve yine,kulağının kendisine boşuna verilmemiş olduğunu bilerek,Allah’ın kelâmını dinleyerek,yaşayışını O’nun dileğine uydurarak yaşar.

26)el-MÜZİLL

el-MÜZİLL: Alçaltan,zillet veren
Hükümranlığın,gücün tek ve gerçek sahibi Yüce Allah’tır.Allah,dünyada da ,ahrette de , özelliklerine göre kullarını ya şerefli kılar ya da zillet (alçaklık) verir.Zilletin kaynağı, maddi olsun manevi olsun ,Yüce Allah’ı bırakıp,başka tanrılara,ölümlü sevgililere kul köle olmaktır.İzzetin kaynağı ise,sadece ve sadece Yüce Allah’a gerçek kul olmaktır.
‘’De ki :Ey mülkün sahibi Allah’ım! Mülkü dilediğine verir, dilediğinden çekip alırsın.Dilediğini azîz(yüceltir),dilediğini zelîl(alçaltır) edersin. Her türlü iyilik Senin elindedir. Gerçekten Sen her şeye kadirsin.’’(Âl-i İmran26)
Geceyi gündüze katarsın,gündüzü de geceye.Ölüden diriyi çıkarısın,diriden de ölüyü.Dilediğine de sayısız rızık verirsin.’’ (Âl-i İmran 27)

25)el-MUİZZ

el-MUİZZ :Üstün ,şerefli kılan (izzet veren)

24)el-RÂFİ

el-RÂFİ :Yücelten,izzet ve şeref veren
Maddi ve manevi,kulun iradesine bağlı olan veya olmayan her türlü alçaltma ve yüceltme tamamen Yüce Allah tarafından gerçekleştirilerek,O’nun bu iki isminin tecellisi bulunmaktadır.Mümin kul bunu düşünerek,sadece Yüce Allah’ı razı etmelidir.Mükafat;takvâ sahibi olanlarındır.Yani,Yüce Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olarak , ahlak disiplinine girmektir.
‘’Kıyamet koptuğu zaman artık onu yalanlayacak kimse olmaz.O kimini alçaltır,kimini yükseltir.’’ (Vâkıa 1-3)

23)el-HÂFIT

el-HÂFIT:Alçaltan,insana haddini bildiren, zillete düşüren

22)el-BÂSIT

el-BÂSIT :Rızkı genişleten,ruhları bedenlere yayan
Yüce Allah,ölüm anında ruhu alır,dünyaya gelirken ve hayatta iken ruhu bedende bırakır.Uyurken,ölümün kardeşi olan uykuyla ruhumuzu bir derece alarak,bedenin aktivitesini biraz kısarak Kâbıt isminin tecellisini gösterdiği gibi;uykudan uyandığımızda da ruhumuzu geri salarak,aktivitemizi arttırarak Bâsıt isminin tecellisini göstermektedir.Ölümle ruhlarımızı tamamen alacak olan Yüce Allah,ahirette dirilişle yeniden ruhlarımızı bedenlerimize salıp göndererek,bu iki isminin tecellilerini gösterecektir.
Kalplerin nurlandırıcısı ve aydınlatıcısı olan Yüce Allah,nuru bizzat insan kalbine attığı gibi; kulun yanlış tercihi sonucu ;kalbinden iman nurunu çekip alan yine Yüce Allah’tır.
‘’Allah,rızkı kullarından dilediğine bol bol verir,,dilediğine de kısar.Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.’’ (Ankebût 62)

21)el-KÂBIT

el-KÂBIT:Rızkı tutan,canlıların ruhunu alan

20)el-ALÎM

el-ALÎM :Herşeyi hakkıyla bilen.
‘’Ne zaman sen bir işte bulunsan,ne zaman Kur’an’dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman,Biz mutlaka üstünüzde şahidiz.Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki,apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.’’ (Yunus 61)
‘’Hiç Yaratan bilmez mi? O,en ince işleri görüp bilmektedir ve herşeyden haberdardır.’’ (Mülk 14)

19)el-FETTAH

el-FETTAH :İyilik kapılarını açan,hakemlik yapan.
Yüce Allah,maddi ve manevi anlamda bütün kapalılıkları açandır.Her zorluğu verdiği akılla,indirdiği kitaplarla ve sevgili kullarının gönlüne verdiği ilhamla açandır.
‘’Biz sana doğrusu apaçık fetih ihsan ettik.’’(Fetih 1)
‘’Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz.O’nun tuttuğunu O’ndan sonra salıverecek de yoktur.O üstündür,hikmet sahibidir’’ (Fatır 2)

18)er-REZZAK

er-REZZAK:Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren.
‘’Şüphesiz rızık veren,güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır’’ (Zariyat 58)
Rızıklar iki kısımdır: 1)Bedenin muhtaç olduğu rızıklar.Bunlar hertürlü maddi yiyecek ve içeceklerdir.2)Kalbin muhtaç olduğu rızıklar.Bunlar hertürlü bilgiler ve ilhamlardır.
‘’İşte onlara,sabretmelerinden ötürü,mükafatları iki kat verilecektir.Bunlar kötülüğü iyilik ile savarlar,kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar’’ (Kasas 54)
‘’De ki,Rabbim,kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar.Siz hayıra ne harcarsanız ,Allah onun yerine başkasını verir.O,rızık verenlerin en hayırlısıdır.’’ (Sebe 39)
Yüce Allah,vereceği rızıklarda tam bir kudret ve yetki sahibidir.Rızık hazinesi tükenmez.Verdiğini başa kakmaz.Karşılığında bir şey beklemez.

17)el-VEHHAB

el-VEHHAB:Karşılık beklemeden bol bol veren.
‘’Allah size istediğiniz herşeyi vermiştir.Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayıp bitiremezsiniz.Doğrusu insan çok zalim,çok nankördür’’ (İbrahim 34)

16)el-KAHHAR

el-KAHHAR:Gücüne karşı durulmaz,yenilmeyen.Hak sahibi olarak,adaletle hüküm veren,karşısına hiç kimsenin çıkamayacağı tek Hükümran ve Gâlip.
Kulun,bu isimden alacağı hisse,insanın en zararlı düşmanı olan ve bizzat içindeki nefsine gem vurup,dizginlemesini bilmeli,hakimiyeti altına almalıdır.Nefsin gayrimeşru isteklerine uymayan,öfkesini yenen ve kötülüklerden uzak duran bir kimse Kahhar isminin muhatabı olmaya başlamış demektir.Bundan sonra,diğer düşmanlarını alt etmesi daha kolay hale gelir

15)el -GAFFAR

el- GAFFAR : Günahları sık sık, çokça örten,bağışlayan.
‘’Şüphesiz Allah,dilediği kimselerin daha hafif günahlarını bağışladığı halde,Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz;zira Allah’a ortak koşanlar,gerçekten korkunç bir günah işlemiş olurlar. (Nisa 48)
Allah, bağışlayıcı ve kusur örtücü olduğu gibi,biz kullarının da böyle olmasını istiyor.
‘’Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi yapılmaya değer işlerdendir.’’ ( Şûrâ 43 )
Allah’ın hata ve günahları örtmesinin diğer bir hikmeti de,O kişileri ahirette affetmesidir.
GAFÛR : Günahların çokluğu nisbetinde bağışlamanın da çok olduğunu delâlet eder.Günahların sadece bir çeşidi bağışlayana Gafûr denmez.
GAFFAR : Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan demektir. Öyle ki; tüm günahlara bir defada bağışlayan ve defalarca günaha dönen insanı bağışlamayan Gaffar ismine müstehak olmaz.

14)el-MUSAVVİR

el-MUSAVVİR:Herşeye şekil ve özellik veren.Bu şekil ve özellik maddi olabileceği gibi manevidir de.
‘’Size şekil verip de,şekillerinizi güzel yapan,sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah’tır’’ (Mü’min 67)
Herşeyin kendine göre bir şekli,bir yapısı ve görünüşü vardır.Bu özellikler başkalarına benzemez.Parmak uçlarındaki çizgiler her insanda değişiktir.
‘’And olsun ki,sizi yarattık,sonra size şekil verdik’’(Araf 11)
‘’Ey insan,ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?O Allah ki;seni yarattı,seni düzgün ve dengeli kılıp ölçülü bir biçim verdi.Seni istediği herhangi bir şekilde parçalardan oluşturdu. (İnfitar 6-8)

12)el-HÂLIK

12)el-HÂLIK :Allah bütün yaratılmışların Yaratıcısıdır.
Allah’ın yaratması iki şekilde olur.1) Hiç yoktan yaratmak 2) inşa ; yani mevcut zerrelerden, değişik canlı ve cansız yaratıkların vücutlarının inşası.
Yaratılan her varlık, belli bir plân ve program içinde yaratılmakta ve ona birçok özellik, sıfat verilmektedir.
Örneğin, vücudumuzda altmış kadar element kullanılmıştır.Elbette, bu elementler rastgele ve gelişigüzel yığılıp insan vücudu meydan gelmiş değildir.Yaratan Yüce Allah, bu elementleri yoğurup; görebilen,işitebilen,düşünebilen harika bir sanat eseri ortaya koymuştur.İnsan; şekli,biçimi, görünümü, rengi,hayatı, kalbi, duyu ve kabiliyetleri bakımından ,hiç yoktan yaratılmıştır.Elementlerin bir araya getirilip, vücudun yaratılması da inşaya bir örnektir.
Bu evren , bütün yönleriyle bir zamanlar yoktu. Allah onları yoktan var etti.Evren ve evrenin içindeki canlı cansız varlıkların bütün özellikleri sonradan yaratıldığı gibi, ana maddeleri de sonradan yaratılmıştır.
‘O insanı (sadece) bir sperm damlasından yarattı; ama yeri gelince, bu aynı yaratık, düşünme ve karşı çıkma gücüyle donatılmış olduğunu hemen ortaya koyuyor.’ (16:4)
‘halbuki görünmez varlıkları garip bir ateş alevinden yaratmıştır.’ (55:15)
‘Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah,(yok olanların) yerine onlar gibi (yeni)lerini yaratmaya muktedir olamaz mı?’ (36:81)

13)el-BÂRİ’

el-BÂRİ’ :Varlıkları düzgün,tertipli yaratması.
Yüce Allah’ın plânlayıp takdir etmesi Hâlık;düzgün,tertipli yaratması Bârî;şekil vermesi Musavvir isimlerinin icraatıdır.
Kur’an’da,’’Şüphesiz ki,herşeyi bir ölçüye göre yarattık’’ (Kamer 49) buyurulmaktadır. Neye bakarsak bakalım,herşey zerrelerine kadar ölçülüp biçilerek yaratılmıştır.

12)el-HÂLIK

el-HÂLIK: Allah bütün yaratılmışların Yaratıcısıdır.
Allah’ın yaratması iki şekilde olur.1) Hiç yoktan yaratmak 2) inşa ; yani mevcut zerrelerden, değişik canlı ve cansız yaratıkların vücutlarının inşası.
Yaratılan her varlık, belli bir plân ve program içinde yaratılmakta ve ona birçok özellik, sıfat verilmektedir.
Örneğin, vücudumuzda altmış kadar element kullanılmıştır.Elbette, bu elementler rastgele ve gelişigüzel yığılıp insan vücudu meydan gelmiş değildir.Yaratan Yüce Allah, bu elementleri yoğurup; görebilen,işitebilen,düşünebilen harika bir sanat eseri ortaya koymuştur.İnsan; şekli,biçimi, görünümü, rengi,hayatı, kalbi, duyu ve kabiliyetleri bakımından ,hiç yoktan yaratılmıştır.Elementlerin bir araya getirilip, vücudun yaratılması da inşaya bir örnektir.
Bu evren , bütün yönleriyle bir zamanlar yoktu Allah onları yoktan var etti.Evren ve evrenin içindeki canlı cansız varlıkların bütün özellikleri sonradan yaratıldığı gibi, ana maddeleri de sonradan yaratılmıştır.
‘O insanı (sadece) bir sperm damlasından yarattı; ama yeri gelince, bu aynı yaratık, düşünme ve karşı çıkma gücüyle donatılmış olduğunu hemen ortaya koyuyor.’ (16:4)
‘halbuki görünmez varlıkları garip bir ateş alevinden yaratmıştır.’ (55:15)
‘Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah,(yok olanların) yerine onlar gibi (yeni)lerini yaratmaya muktedir olamaz mı?’ (36:81)

11)el- MÜTEKEBBİR

el- MÜTEKEBBİR :İnsanlar için, ‘büyüklük taslayan’ anlamında olan bu isim, Yüce Allah için , bütün büyüklüklerin,bütün kuvvetlerin ve üstünlüklerin sahibidir anlamına gelir.Allah’tan başka hiçbir varlık kendini büyük göremez.Yaratıklardaki güç, kuvvet, zenginlik, akıl, ilim kendilerinden değildir, bu özellikler onlara Yüce Allah tarafından verilmiştir.
‘Hamd, göklerin Rabbi ve yerin Rabbine mahsustur; bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a!
Göklerde ve yerde bütün azamet yalnız O’nundur; ve yalnız O, kudret ve hikmet sahibidir.’ (45:36-37)
‘Haydi, girin kapılarından bakalım, içinde kalıp duracağınız cehennemin! Gerçekten de, ne kötü olacak (o Gün), kendilerini boş yere büyüklük duygusuna kaptırmış olanların düştüğü durum!’ (16:29)

10)el-CEBBÂR

el-CEBBÂR :Bu isimde iki anlam vardır.Biri, halkın eksikliklerini tamamlayan, ihtiyaçlarını gideren, işlerini düzelten ve bu konuda yapılması gerekeni gereği gibi yapmaya gücü yeten. İkincisi, dilediğini yaptıran anlamındadır.
Bu ismin tecellisiyle, bütün varlıklar O’nun büyüklüğü karşısında teslim olur, boyun eğer, itaat eder.
O’nu tanıyan ve bilen kişi, kendi hiçliğini, güçsüzlüğünü anlayarak, Yüce Allah’ın bütün emir ve hükümlerine teslim olur ,kendisinden istenileni yapar, gerisine karışmaz, O’na güvenir , O’na dayanır

09)el-AZÎZ

el-AZÎZ :Elmalılı’nın ifadesi: Azîz (kudret ve ihtişamlı), gayet izzetli, onurlu, şanlı, hiçbir şekilde yenilmeyen, her işinde galip olan, mutlak öç alıcı, kudreti elinde tutan.
Allah, kudretiyle her işte galiptir.Fakat hikmetiyle, kötülerin cezasını erteler, Allah’ın hikmeti bunu gerektirir.
Bazı güçlü, büyük insanlar vardır ki, kuvvetlerini gösterirler ama bunu kötülük için kullanmazlar.Böyle kimseler, Allah’ın bu isminden nasiplenmiş kimselerdir. Kur’an’da , izzetin, sadece Allah’a, Peygamberine ve müminlere ait olduğu, izzet isteyen kişinin, bütün izzetin Allah’a ait olduğunu bilerek, Allah’a dayanması gerektiğini vurgular.
‘…….Ama asıl şeref, Allah’a, O’nun elçisine ve inananlara aittir; ama ikiyüzlüler bunun farkında değiller’ (63:8)

‘Bunun içindir ki, sakın Allah’ın, elçilerine verdiği sözden döneceğini sanma; çünkü, mutlak öc alıcı kudreti elinde tutan en yüce iktidar sahibi elbette Allah’tır’ (14:47) ‘Kudret ve ihtişam arayan kimse (bilsin ki), gerçek kudret ve ihtişam (yalnız) Allah’a aittir…….’ (35:10)

08)el-MÜHEYMİN

el-MÜHEYMİN :Bir şeyin her özelliğini bilen, onu kuşatan, gözetleyen ve koruyan, o şeyin ‘müheymin’i sayılır.Yüce Allah, kullarının içlerinde olanı da dışa vurduklarını da bilen, yarattığını her haliyle kuşatan ve onu koruyandır.Yani, yarattığının ‘müheymini’dir.
‘’Ey Rabbimiz! Şüphesiz, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilen Sensin. Çünkü yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz.’ (14:38)
Allah’ın bu ismi, Kur’an’da , bir defa Kur’an’ın ismi olarak kullanılmıştır.Ve aşağıdaki ayette Kur’an’ı, geçmiş kitaplarda neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğuna karar vermenin belirleyici ölçüsü olarak tanımlamak için kullanılmıştır.
‘Ve sana, (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilâhi kelâmı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik…….’ (5:48)
Allah’ın Müheymin olduğunu bilen ,yani manevî kameralarla çepeçevre kuşatıldığını, her eyleminin , hatta kalbinden geçen en gizli duygu ve düşüncelerinin kaydedildiğini, gözetildiğini, korunduğunu anlayan kişi Allah’a güvenir, yaptığı her işin kaydedildiğini bilerek bu ümitle yaşar ve kötülük yapmaya cesaret edemez, fenalıklardan elini çeker.

07)el- MÜ’MİN

el- MÜ’MİN : Mü’min kelime anlamıyla iman eden demektir.İmân ise; Allah’ı tanımak ve kulluk ederek , O’na bağlanmak demektir.
Allah bu ismi ile; bizi korktuklarımızdan emin kılar ve ihtiyaçlarımızı temin edip, umduklarımızı vermekle de ,bize emniyet ve güven verir.Örneğin, göz, kulak, el, ayak ve özellikle akıl, bizim için ne kadar büyük güven ve emniyet vesileleridir.Bunların biran için olmadıklarını düşünelim ; ne kadar büyük korku ,endişe ve tehlikelerle karşı karşıya kalırdık.Vücudumuza bu organları verip, bize ihsanda bulunan Rabbimiz, bu organların vesile oldukları her türlü güven ve emniyeti sağlayarak, bize lütfetmiş oluyor.
Hatalardan,kusurlardan, günahlardan bir an için bile uzak olmayan insan için; af edici ve bağışlayıcılığıyla, Allah , en büyük güven kaynağıdır.Tevbe edip, pişman olan kullarını affeder.O’nun rahmeti, gazabını aşmıştır.
Gazalî bu isimle ilgili olarak şöyle der; Emniyet ve selâmet Allah’tan olduğu gibi, korku da O’ndandır.Allah’ın korkutucu olması, emniyet verici olmasına engel değildir.O, hem emniyet verici hem de korkutucudur.Mü’min (emniyet verici) Allah’a isim olmuştur fakat, Muhavvif (korkutucu) Allah’a isim olmamıştır.
‘O ki; aç kalmasınlar diye onları beslemiş ve tehlikelerden emin kılmıştır.’ (106:4)
‘Onlar ki, inanmışlar ve Allah’ı anmakla kalpleri huzur ve doyum bulmuştur; çünkü bilin ki, kalpler gerçekten de ancak Allah’ı anarak huzura erişir.’ (13:28)

06) es-SELÂM

es-SELÂM : Allah, selâm ismiyle,yarattıklarına manevî olduğu kadar maddî, dünyada olduğu kadar ahirette de barış ve huzur ve rahatlık verir. Allah, ahirette, cennetlik olan kullarına selâm verecektir.
Kudüs ismi, geçmiş ve bugün ile ilgilidir.Selâm ismi ,gelecek ile ilgilidir.
Müminler arasında alınıp verilen selâm; barış, huzur, rahatlık temennisidir.
Allah’tan gelen selâm ise; bir temenni değil, bu huzur ve rahatlığın lütfedilip gerçekleştirilmesidir.
‘Rahmet saçıcı Rabbin sözüyle gelen katıksız bir huzur ve rahatlık içinde’ (36:58)

05)el-KUDDÛS

el-KUDDÛS : Her türlü noksandan uzak, temiz ve mukaddes.
Kâinattaki bütün zerafet ve paklık Allah’tan gelir.Kâinat o kadar temiz ve naziftir ki, o kadar kirsiz ve bulaşıksızdır ki, lüzumsuz bir şey, faydasız bir madde ve tesadüfî bir kir bulunmaz.Allah, kâinata çok iyi bakıyor.
O’nun kudsî temizlemeden gelen emirlerini denizlerin etobur temizleyicileri ve karaların kartalları, cenazeleri toplayan kurtlar ve karıncalar bile dinliyor.Kudsî emri, kandaki alyuvar ve akyuvarlar bile dinleyip kanı temizliyor, göz kapakları gözleri temizliyor.Bu emri hava ve bulut da dinliyor.Hava, zeminin yüzüne konan toz toprak gibi süprüntülere üfler, temizler. Bulut süngeri, zemine su serper,tozu toprağı yatıştırır.
Kâinatı tertemiz tutan bu ulvî, genel temizleme elbette Allah’ın kuddüs isminin parıltısı ve gereğidir.
İnsan, maddi her türlü pislikten ve manen de birer manevî kir olan bâtıl inanç, kötü huy,günahlardan arınmak suretiyle O’nun kuddüs isminin şuurlu bir aynası olmalıdır.
‘Doğrusu ,Allah pişmanlıkla Kendisine yönelenleri ve özlerini temiz tutanları sever.’ (2:222)
Temizlik imandandır.(Hadis)

04)el-MELİK

el-MELİK : Allah’ın egemenliğini (hükümdarlığını) simgeleyen bir ismidir. Yerde ve gökte, bütün kâinatta, dünya ve ahirette her türlü egemenlik, saltanat, tasarruf ve idare Yüce Allah’ın elindedir. Birine bunları verirse emaneten ve imtihan için verir.Her şey,Yüce Allah’ın emir ve iradesiyle olur.Egemenliğinde ortak kabul etmez.
Bir ülke hükümdarsız ve idarecisiz olmadığı gibi, en muhteşem bir ülkeden hadsiz derecede daha düzgün, daha bakımlı ve kanunları daha adilâne yürüyen bu âlem de, sahipsiz değildir.Etrafımıza baktığımızda görüyoruz ki; Dilediğinin önüne et koymuş ; dilediğinin önüne ot, dilediğine denize girmeyi yasaklamış, diğerine denizden çıkmayı,kimine kol vermiş, kanat vermemiş; kimine kanat vermiş, kol vermemiş, bir kısmını iki ayaklı yapmış, bir kısmını dört,altı,kırk ayaklı yapmış.Kısaca her şeyin dizgini O’nun elinde.Her şey O’nun emir ve iradesiyle halledilir.
‘De ki:’Ey mutlak egemenlik sahibi Allah’ım! Sen egemenliği dilediğine verirsin,dilediğinden alırsın; dilediğini yüceltirsin, dilediğini alçaltırsın. Bütün iyilikler Senin elindedir. Doğrusu, Sen istediğini yapmaya kâdirsin.’ (3:26)

03)er-RAHÎM

er-RAHÎM : Ahirette, sadece müminlere merhamet eyleyen, koruyan , günahlarını af edecek olandır.Allah, imanlı ile imansızı, iyi ile kötüyü ayırt ederek, iyileri sonuçta mükâfatlandırır.Yaratıklarına karşı çok şefkatli ve merhametlidir..
Er-Rahman genellikle özel isim olduğu halde, Er- Rahîm daima sıfattır.Rahman dünya ile Rahîm ise ahiretle ilgilidir. Rahîm sıfatı, Rahman isminin bir devamıdır
Rahîm, Kur’an’da bir yerde Hz. Peygamber’i nitelendirir.
‘ Gerçek şu ki, (ey insanlar), size kendi içinizden bir elçi gelmiştir; sizin (öte dünyada) çekmek zorunda kalabileceğiniz sıkıntıdan ötürü kendini (zihnen) büyük bir yük altında hisseden; size çok düşkün (ve) müminlere karşı şefkat ve merhametle dolu bir elçi' (9:128)
Her şey , ilk varoluştan itibaren Allah’ın rahmetinden nasibini almıştır.Ancak, Allah’ın bu rahmeti, her şeyin sonuna kadar devam edecek anlamında değildir.Allah, azabı hak edenleri, azabına uğratır, hükmüne ve iradesine kimse engel olamaz.Bu kimseler, rahmete lâyık olmaktan çıkmışlar, azabı hak etmişlerdir.
Allah diyor ki; ….. ‘Azabıma dilediğim kimseyi uğratabilirim, ama rahmetim her şeyi kuşatır; bunun içindir ki, onu Bana karşı sorumluluk bilincine sahip olan, arınmak için verilmesi gerekeni veren ve ayetlerimize inanan kimselere pay olarak ayıracağım’ (7:156)
De ki: ‘Kime aittir göklerde ve yerde her şey?’ De ki: ‘Rahmeti ve şefkati kendisine ilke edinen Allah’a…..(6:12)
Allah diyor ki: ‘Rahmetim, gazabımı geçmiştir’ (Hadis-i şerif)
Bu dünyada yapılan karşılıksız ve samimi yardımlar, Yüce Allah’ın rahmet ve hoşnutluğunu kazanma vesilesidir.

02) er-RAHMAN

er-RAHMAN : Rahmet sahibi demektir.Rahman isminin gereği olarak, bu dünyada Allah’ın rahmeti, mümin olsun , kâfir olsun herkes içindir.Allah’ın rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve her varlığın her türlü rızkını merhametle verir.

01) ALLAH

ALLAH :Yüce Allah,Kendisini Kur'an'da isim,sıfat ve fiilleriyle tanıtmaktadır.Bir insan,bu isimlerden ne kadarını bilir ve bu isimlerin yeryüzündeki anlamını ve gerçekleşmesini ne derece görürse,o derecede Yüce Allah'ı tanımaya başlar.
Yüce Allah’ın diğer sıfatları ve isimleri birer anlama işaret ettikleri halde,bu isim diğer bütün isimlerin hepsinin anlamını öz olarak kendinde bulundurur.

114/ NÂS SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki : ‘Sığınırım insanların Rabbine,
2) insanların Hakimine,
3) insanların İlâhına;
4) fısıldayan sinsi ayartıcının şerrinden,
5) insanların kalbine fısıldayan;
NOT:1) Yani, Şeytan (14: not: 31)
6) görünmez güçler(in) ve insanlar(ın bütün ayartmaların)dan.
NOT:2) Kendilerinden Allah’a sığınmamız emredilen ‘görünmez güçler’in, kendi kalplerimizin körlüğünden, ihtirasımızdan ve atalarımızdan bize geçen sakat anlayış ve bâtıl değerlerden kaynaklanan , şeytanî eğilimler olduğu sonucuna varılır.

113/ FELAK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki: ‘Sığınırım yükselen şafağın Rabbine,
NOT:1) Felak = ‘Şafağın aydınlığı’ veya ‘yükselen şafak’ terimi, çoğunlukla mecazî olarak, ‘bir belirsizlik döneminden sonra hakikatin ortaya çıkışı’nı anlatır.
‘Yükselen şafağın Rabbi’ adlandırılması; Allah’ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin O’na ‘sığınması’nın hakikatin ardında koşmak ile eş anlamlı olduğuna işaret eder.
2)O’nun yarattıklarının şerrinden,
3) ve bastıran zifirî karanlığın şerrinden,
NOT:2) Yani, ümitsizliğin karanlığından veya ölümün yaklaşmasından.
4) karanlık işlere düşkün tüm insanların şerrinden,
NOT:3) karanlık işlere düşkün = düğümlere üfleyenler
Klâsik Arapça’da bütün esrarengiz uğraşıları tanımlamak için kullanılan deyimsel bir ifade.Zamahşerî ve Râzî’ nin işaret ettikleri gibi, burada , esrarengiz uğraşılarla uğraşanlar ile mutlaka ‘kadın’ların kasdedildiğini göstermez, fakat genel olarak ‘insanoğlu’nu ifade eder.
Müminin, bu tür uygulamalardan ‘Allah’a sığınma’sının emredilmesinin nedeni;- Zemahşerî’ye göre – bu tür uğraşların günah olduğu ve bununla uğraşanlar için, zihinsel bir tehlike taşımasında yatmaktadır.
5) ve kıskançlık duyduğunda, kıskancın şerrinden.’
NOT:4) Yani, başka bir kimsenin kıskançlığının, kişinin hayatı üzerinde doğurabileceği- moral ve sosyal- etkilerden ve kişinin kendisinin kıskançlık şerrine kapılmasından.
Halife Ömer b. Abdülaziz ‘in ( fazilet ve dürüstlüğü nedeniyle 2. Ömer olarak anılır) sözü: ‘Başkasını kıskanandan daha mazlûm görünen bir zâlim düşünemiyorum.’

112/ İHLÂS SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki: ‘O, tek Allah’tır;
2) Allah, öncesiz ve sonrasız, bütün var olmakta olanların sebepsiz Sebebi.
NOT:1) Samed = İlk sebep ve öncesiz-sonrasız Mutlak Varlık kavramlarını, mevcut olan veya tahayyül edilebilen her şeyin, esas kaynağı olan Allah’a döneceği ve bu nedenle hem yoktan var edilmesi hem de varlığını sürdürmesi açısından O’na bağımlı olduğu düşüncesi ile iç içe geçmiş olduğunu ifade eder.
3) O doğurmamıştır, doğurulmamıştır;
4) ve hiçbir şey O’nunla mukayese edilemez.
NOT:2) Allah’ın her bakımdan tek ve benzersiz olduğu, bir başlangıcının ve sonunun olmadığı gerçeği , ‘Hiçbir şey O’na denk tutulamaz’ (89:3 , 19. sure not:77) ifadesinde mantıkî karşılığını bulmaktadır. Böylece O’nu tasvir etme ve tanımlama ihtimallerini de saf dışı bırakmaktadır.Sonuç olarak; Yüce Allah’ın varlığının mahiyeti insan kavrayışının veya tahayyülünün sınırları dışındadır. Bu gerçek, Yüce Allah’ı mecazî temsiller veya hatta soyut semboller aracılığıyla ‘tarif etme’ teşebbüslerinin neden hakikatin inkârı ile eşit görüldüğünü açıklamaktadır.

111/ MESED SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
3)(Öteki dünyada) şiddetle parlayan bir ateşe atılacak,
4)iğrenç söylentilerin taşıyıcısı olan karısı ile birlikte,
5) (o ki), boynunda bükülmüş iplerden bir halat (taşır).
NOT:4) Mesed = Maddesi ne olursa olsun, bükülmüş iplerden yapılan her türlü şeyi gösterir.Bu surede ise, hem bu kadının kötülüğe meyilli bozuk ve eğri tabiatını, hem de ‘her insanın kaderi boynuna bağlanmıştır’ (17:13) manevî gerçeğini anlatır.

110/ NASR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Allah’ın yardımı ve zaferi geldiğinde,
2) ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde,
NOT:1) ‘Allah katında tek (hak) din, (insanın) O’na tam teslimiyetidir. (Orijinal adıyla İSLÂM) (3:19)
3) Rabbinin sınırsız şanını yücelt, O’na hamdet ve O’ndan mağfiret dile; çünkü O, her zaman tevbeleri kabul edendir.
NOT:2) Yani, insanlar doğru dine kalabalıklar halinde girseler bile, mümin kendine aşırı güvenden kaçınmalı, tersine daha mütevazi ve kendi zaaflarının daha fazla bilincinde olmalıdır. Ayrıca, Hz. Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edilir. ‘Dikkat edin, insanlar dine büyük gruplar halinde giriyorlar ama öyle bir zaman gelecek ki, yine büyük gruplar halinde ayrılacaklar.
Bu sure Hz. Peygamber (s.a.v)’in insanlığa duyurduğu son tam suredir.Bu surenin nüzulünden sonra aldığı tek vahiy ‘ Allah’a döneceğiniz, sonra herkesin kazancının kendisine eksiksiz geri verileceği ve hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı Gün’ü aklınızdan çıkarmayın’ (2:281)

109/ KÂFİRÛN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki:’Siz ey hakikati inkâr edenler’!
2) Ben tapmam sizin taptığınıza,
3) siz de tapmazsınız benim taptığıma.
4) Ve be tapmayacağım (asla) sizin tapıp durduğunuza,
5) siz de (hiç) tapmayacaksınız benim taptığıma.
NOT:2) ‘hakikati inkâr etmenize sebep olan bâtıl değerleri terk etmekte gönülsüz davrandığınız sürece’
6) Sizin dininiz size, benimki bana.
NOT:3) Din = Öncelikli anlamı ‘itaat’tır. En geniş anlamıyla; İtikat veya ‘dini hukuk’a’ ya da sadece ‘ahlâki değerler sistemi’ ne itaat.(107:1)

108/ KEVSER SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Bak, Biz sana bol nimet verdik;
NOT:1) Kevser = (Bolluk, çokluk,bereket) Kur’an’da Kevser terimi: Hz.Peygamber ‘e (s.a.v), vahiy, bilgi, hikmet,iyilik ve hem bu dünyada hem de öteki dünyada şerefli ve onurlu olmak gibi soyut ve manevî anlamda iyi ve güzel olan her şeyden bolca ihsan edilmesini anlatmaktadır.(Râzî) Genel olarak müminler açısından ise, bilgi elde etme,iyi fiiller işleme, bütün canlı varlıklara karşı şefkatli davranma ve böylece iç huzura ve tatmine kavuşma imkânını ifade eder.
2) o halde (yalnız) Rabbine ibadet et ve (yalnız O’nun adına) kurban kes.
3) Şu gerçek ki, senden nefret eden, (her türlü iyilik ve güzellikten) kesilmektedir.
NOT:2) ‘iyilik ve güzellikten’ ifadesi, Kâmûs’tan esinlenen bir açıklamaya dayanmaktadır.

107/ MÂ'ÛN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Hiç bütün bir ahlâki değerler sistemini yalanlayan (birini) tasavvur edebilir misin?
NOT:1)’ Ahlâki kurallar kavramı’ ki; ‘din’ teriminin en temel anlamlarından biridir.
2) İşte böyle biridir, yetimi itip kakan,
3) yoksulu doyurma arzusu/gayreti duymayan,
4)Yazıklar olsun şu namaz kılıp duranlara,
5) onlar ki, kalpleri namazlarına yabancıdır,
NOT:Yani, namazlarına karşı (bilerek) gaflet içindedirler.
6) onlar ki, niyetleri yalnızca görülüp takdir edilmektir,
7) ve üstelik onlar, (insanlara) en ufak bir yardımı bile reddederler.!
NOT:4) Mâ’ûn = Herhangi bir zorluk anındaki ‘yardım’ veya ‘desteği’ gösterir.

106/ KUREYŞ SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Kureyş’in emniyeti sağlanabilsin diye,
NOT:1) ‘Kureyş’in güvenliği’ = Kâbe’nin güvenliğinin bir simgesidir.
2) kış ve yaz seferlerindeki emniyeti.
3) O halde bu Mâbed’in Rabbine kulluk etsinler,
4) O ki, aç kalmasınlar diye, onları beslemiş ve tehlikelerden emin kılmıştır.
NOT:4) Hz. İbrahim’in duası: ‘Ey Rabbim! Burayı güvenli bir bölge kıl ve halkına bereketli bir rızık bağışla’ (2:126)

104/ HÜMEZE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Vay haline iftira atanın ve ayıp-kusur arayanın!
NOT:1) Yani, kötü niyetle başkalarında gerçek veya hayali kusurlar aramaya çalışan herkes.2) (Vay haline o kişinin) ki, serveti biriktirir ve onu bir kalkan sayar,
3) zanneder ki, serveti onu sonsuza dek yaşatacak!
4) Hayır, aksine, (öteki dünyada) çökerten bir azaba terk edilecektir o!.
5) Bilir misin nedir o çökerten azap?
6) Allah tarafından tutuşturulan bir ateş,
7) (günahkâr) kalplerin üstünde yükselen;
NOT:5) Yani, onların kalplerinden çıkarak –günahkârların suçlarını geç fark etmelerinde ‘ateş’in ruhî niteliğine bir işaret vardır-
8) üzerlerine salınacak (bir ateş)
9) sonsuz(ca uzayıp giden) sütunlar arasında
NOT:6) ‘geniş sütunlar arasında’ yani, ümitsizlik ile kuşatılmış halde.

103/ 'ASR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Düşün zamanın akıp gidişini!
NOT:1) ‘Asr’ = Zamanın akıp gidişini, yeniden, bir daha yakalanamayacak olan zaman kavramını içerir.
2) Gerçek şu ki, insan ziyandadır;
3) meğer ki, imana erip doğru ve yararlı işler yapanlardan olsun ve birbirlerine hakkı tavsiye edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden…

102/ TEKÂSÜR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Bir aç-gözlülük saplantısı içindesiniz,
2) mezarlarınıza girinceye dek (süren).
NOT:1) Tekâsür = gerçek veya hayali kazançları arttırma ihtirası.
Bu terim, insanın, daha çok konfor, daha fazla maddi servet, insanlar veya tabiat üzerinde daha güçlü otorite ve kesintisiz bir teknolojik ilerleme için çırpınma saplantısını ifade eder.Bu çabaların,başka her şeyi dışlayan bir şekilde aşırı bir tutku ile sürdürülmesi,insanı her türlü ruhî kavrayıştan ve dolayısıyla tamamiyle manevî/ahlâki değerler üstüne kurulmuş herhangi
bir sınırlama ve kısıtlamayı kabullenmekten alıkoyar ve sonuçta sadece bireyler değil, bütün bir toplum iç tutarlılığını ve dengesini ve böylece her türlü mutluluk şansını yavaş yavaş yitirir.
3) Ama, zamanı geldiğinde anlayacaksınız!
4) Evet,evet! Zamanı geldiğinde anlayacaksınız!
5) Hayır ,(onu) tartışmasız bir kesinlikle anlasaydınız,
6) (cehennemin) yakıcı ateşini mutlaka görürdünüz!
NOT:3) Yani, yanlış bir hayat tarzının oluşturduğu ‘yeryüzü cehennemi’: İnsanın doğal çevresinin sürekli olarak tahrip edilmesine ve ölçüsüz,sınırsız ‘ekonomik büyüme’ hedefinin, bütün ruhî ve dinî yönelişlerin izlerini tamamen kaybetmek üzere bulunan insanlığa empoze etme durumunda olduğu -ve günümüzde fiilen empoze ettiği- düş kırıklığı,mutsuzluk ve şaşkınlığa bir işaret.
7)Sonunda onu keskin bir gözle mutlaka göreceksiniz;
NOT:4) Yani, öteki dünyada, kişinin geçmiş fiillerinin gerçek mahiyetini ve insanın hayatın nimetlerini yanlış ve müsrifçe kullanarak kendi başına açtığı kaçınılmaz azabı doğrudan ve berrak bir şekilde kavrayarak.
8)ve o Gün, hayatın nimetleri(ne karşı yaptıklarınız) için mutlaka sorguya çekileceksiniz!.

101/ KÂRİ'Â SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
6) O zaman, (iyiliklerinin) tartısı ağır basan
7) kendisini mutlu bir hayat içinde bulacak;
8) tartısı hafif gelen ise
9) bir uçurumun girdabına sürüklenecektir.
10) Bilir misin nedir o ( uçurum) ?
11) Dağlayan bir ateştir.
NOT:3) Dağlayan ateş = Kızgın ateş
Günahkârların öteki dünyadaki azabı ile ilgili Kur’an’î tasvirlerin tümü, ancak insan tecrübesinin sınırları içindeki maddî olgular ile karşılaştırılarak anlaşılabilecek olan durumlar ve şartlar ile ilgili mecazlar veya benzetmelerdir.

100/ 'ÂDİYAT SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Ooo! Nefes nefese koşan binek atları,
NOT:1) ‘Ooo!’ ünlemi, burada hayret ve şaşkınlık belirten bir ifade olarak kullanılmıştır.
2)ateş saçan kıvılcımlar,
3) sabah vakti akına koşan,
4)böylece (arkalarında) toz bulutları yükselten,
5) (körcesine) bir ordunun içine dalan!.
NOT:2) 6-11. ayetler tartışmasız bir şekilde kınayıcı bir nitelik taşıdığından, ilk beş ayet de aynı veya en azından benzer bir karaktere sahiptir.’Binek atlar’ ile, yoldan çıkmış insan ruhu veya kişiliği sembolize edilmiştir . Bütün ruhî yönelişlerden yoksun, her türlü bâtıl ile şartlanmış ve yönlendirilmiş, bencil arzuların,çılgınca ihtirasların kölesi olmuş, akıl ve bilincin kontrolünden çıkmış, şaşkın toz bulutlarının ve sapık iştahların körleştirdiği, karmaşık/çözümsüz durumlara kendini sokan ve böylece manevî yok oluşunu hazırlayan insan ruhu.6)Gerçek şu ki, insan Rabbine karşı çok nankördür;
NOT:3) Yani,çılgınca akın eden atlarla sembolize edilen, (insan) ihtiras ve iştahlarına ne zaman teslim olursa Allah’ı ve O’na karşı sorumluluğunu unutur.
7) ve kendisi ( de) buna şahittir;
8) çünkü servet hırsına kapılmıştır.

099/ ZELZELE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

6) O Gün bütün insanlar, (geçmiş) fiillerini görmek üzere, biri diğerinden ayrılmış olarak ortaya çıkacaklar.
NOT:3) ‘ayrı varlıklar’ olarak
Şimdi Bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi', ( 6:94) Böylece, her insanın devredilemez bireysel sorumluluğu vurgulanmış oluyor.
7) Ve kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek,
8) kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu(n karşılığını) görecektir

098/ BEYYİNE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Hakikati inkâra şartlanmış olanlar,- ister geçmiş vahyin mensuplarından, isterse Allah’tan başkasına da ilâhlık yakıştıranlardan (olsunlar)- kendilerine hakikatin açık kanıtları gelmeden (O’nun tarafından) gözden çıkarılacak değillerdir;
2) (onlara) kutsanmış tertemiz vahiyler ileten Allah’tan bir elçi (gelmeden),
3)doğruluğu kesin ve açık hükümler taşıyan (vahiyler ileten bir elçi)
NOT:2) ‘Hakikatin kanıtı’ ile sadece Hz. Peygamber (s.a.v) ve Kur’an değil, aynı zamanda bütün önceki peygamberler ve vahiyler kasdedilmektedir. (42:13 )
‘Doğruluğu kesin ve açık hükümler’ ile, en son ve en mükemmel ifadesini Kur’an’da bulan bütün ilâhi mesajları kapsamaktadır.
Kur’an’da birçok defa tekrarlanan, Allah’ın hiç kimseyi bâtıl inançlarından ve eylemlerinden dolayı, doğru ile yanlışın anlamı daha önce kendisine açıkça gösterilmediği sürece hesaba çekmeyeceği. (6:131-132 , 17:15) Yani, kendilerine Allah’ın Peygamberi tarafından doğru yol gösterilmedikçe ve ona tâbi olmayı bilinçli olarak reddetmedikleri sürece, Allah tarafından mahkum edilmezler.
4)Ama kendilerine daha önce vahiy verilenler, hakikatin böyle bir kanıtı geldikten sonra (inanç) birlikteliklerini bozdular.
NOT.4) Yani, onların büyük bir kısmı, kendilerine gönderilmiş olan ve tümü aynı temel hakikatleri tebliğ etmiş bulunan peygamberlerin öğretilerinden saptılar.
5) Oysa, kendilerine yalnızca Allah’a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle yalnız O’na iman ederek, bâtıl olan her şeyden uzak durmaları; namazlarında dikkatli ve devamlı olmaları ve karşılıksız harcamada bulunmaları emrolunmuştu; çünkü bu, doğruluğu kesin ve açık olan bir ahlâki değerler sistemidir.
NOT:6) Zekât = gelirin ve servetin, bencilliğin kirinden arındırılması = karşılıksız harcamada bulunmak
8) (Ve) iman edip doğru ve yararlı işlerde bulunanlar, işte onlar, bütün yaratıkların en hayırlılarıdır.
9) Onların ödülleri Allah katında (kendilerini bekler); içinden ırmaklar akan, sonsuza kadar kalacakları sınırsız nimet bahçeleri ; Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah’tan; bütün bunlar Rablerini ürpertiyle hissedenler içindir.!

097/ KADR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Biz bu (ilâhi kelâm)ı Kadir Gecesi’nde indirdik.
NOT:Kadir Gece’si = Kudret Gece’si = Haşmet Gece’si Hz. Peygamber’in (s.a.v) ilk vahyi aldığı gece böyle tanımlanmaktadır.
2)Bilir misin nedir Kadir Gece’si?
3)Kadir Gece’si bin aydan daha hayırlıdır;
NOT:2) ‘İçinde benzer bir gece bulunmayan bin ay’ (Râzî)
4)o gece melekler, Rablerinin izniyle ilâhi bir esin taşıyarak bölük bölük inerler;(insanı)her türlü (kötülük)ten
5) emin kılar bu (gece), tâ şafak vaktine kadar.
NOT:5) Bu gecenin kutsallığını kavramanın, gereksiz/yersiz düşünce ve eğilimlere karşı bir sığınak vazifesi gördüğü anlamına gelir.

096/ 'ALAK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Oku yaratan Rabbin adına,
NOT:1) Okumak; Kur’an mesajından alınan sözleri veya düşünceleri, anlamak niyetiyle, bilinçli olarak zihne nakşetmeyi ifade eder.
2) insanı bir yumurta hücresinden yaratan’
NOT:2) İnsanın bir yumurta hücresinden- yani , döllenmiş bir yumurtacıktan- embriyonik bir gelişme göstermesine işaret edilerek, böylece insanın biyolojik kökeninin ilkelliği ve basitliği ile zihnî ve ruhî potansiyelinin zıtlığı vurgulanmaktadır; hayatın yaratılışının gerisinde bulunan bilinçli bir plânın ve amacın varlığına işaret edilen bir zıtlık.
3) Oku, çünkü Rabbin sonsuz kerem Sahibidir,
4) (insana) kelemi kullanmayı öğretendir,
5)insana bilmediğini belleten!
NOT:3) Kalem burada, yazma sanatının veya yazı yoluyla kaydedilen bütün bilgilerin sembolü olarak kullanılmıştır. İnsanın, düşüncelerini, tecrübelerini ve kavrayışlarını yazılı kayıtlar aracılığıyla bireyden bireye, kuşaktan kuşağa ve bir kültür çevresinden diğerine aktarması yeteneği, insan bilgisinin toplamına bir birikim karakteri kazandırır.Ve Allah vergisi yetenek sayesinde her birey, insanlığın kesintisiz bilgi birikiminden şu veya bu yolla yararlandığından , burada, tek tek bireylerin kendi başlarına bilmedikleri – ve aslında bilemeyecekleri- şeylerin ‘Allah tarafından insana öğretildiği’ kaydedilmiştir.Ayrıca, Allah’ın insana ‘öğretme’si veya ‘belletme’si, aynı zamanda, O’nun sadece beşeri tecrübe ve akıl ile oluşturulamayan ruhî hakikatleri ve manevî/ahlâkî ilkeleri/ölçüleri peygamberler aracılığı ile vahyetmesini de göstermektedir; ve böylece ilâhi vahiy olgusunun çerçevesi oluşturulmuş bulunmaktadır.
6) Gerçek şu ki, insan fütursuzca azar,
7)ne zaman kendini yeterli görse;
8) oysa, herkes eninde sonunda Rabbine dönecektir.
NOT:4) ‘dönüş’ burada iki anlamda kullanılmıştır.1) Herkes mutlaka hesap vermek için Allah’ın huzuruna getirilecektir. 2) Var olan her şey asıl kaynağı olan Allah’a geri dönecektir.
9)Hiç düşündün mü şu engellemeye kalkışanı
10)(Allah’ın) bir kulu(nu) namazdan?
NOT:5) Yüce Allah ,bu ayetinde, namazla sembolize edilen dine karşı koyanları ve engelleyenleri yermektedir.Rahmetli Muhammed Esed bu ayetin tefsirinde,yalnız namaz ibadetini engelleyenlerle sınırlı olmadığını, bireyin özel yaşamını düzenleyen dini kurallara karşı çıkanları ifade ettiği gibi, dinin, sosyal hayatı şekillendiren fonksiyonlarına karşı çıkıp engelleyenleri de kapsadığını ifade etmektedir.

095/ TÎN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)İnciri ve zeytini düşün,
2) ve Sina Dağı’nı,
3) ve bu güvenli toprakları!
NOT:1) İncir ve zeytin, bu anlam akışı içinde, bu ağaçların çokça bulunduğu toprakları yani Akdeniz’in doğusuna sınır olan ülkeleri, özellikle Filistin ve Suriye’yi sembolize etmektedir.Kur’an’da zikredilen Hz. İbrahim soyundan peygamberlerin çoğu bu topraklarda yaşayıp bu topraklarda tebliğde bulunduklarından, bu iki ağaç cinsi, son İbrani Peygamber Hz. İsa’da doruğa erişen Allah’tan vahiy alan bu insanlar zincirinin dile getirdiği dini öğretilerin sembolü olarak kabul edilebilirler.Öte yandan ‘Sina Dağı’ ise, Hz. Musa’nın peygamberliğini özellikle vurgulamaktadır.Çünkü, Hz. Musa , vahyi , sina çölündeki bir dağda almıştı. ‘bu güvenli topraklar’ ifadesi, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’in doğduğu ve ilâhi çağrıyı aldığı yer olan Mekke’yi gösterir.
Böylece, yukarıdaki 1-3 ayetler, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed (s.a.v) ‘in şahıslarında temsil edilen tevhid dininin üç tarihi safhasında geçerli öğretilerin- sahîh öğretilerin- gerisindeki temel ahlâki aynılığa dikkatimiz çekmektedir.4) Gerçek şu ki, Biz insanı en güzel şekilde yaratırız,
NOT:2) Allah’ın yarattığı her şeyin, insanoğlu ve insan kişiliği (nefs) de dahil olmak üzere, ‘yaratılış amacına uygun şekilde’ var edildiği. (91:7 , 87:2) Bu ifade,insanların bedensel ve zihinsel donanımlar açısından aynı ‘güzel şekle’ sahip olduklarını kesinlikle göstermez; o sadece, her insanın tabii avantaj veya dezavantajlarına bakılmaksızın, doğuştan getirdiği özellikleri ve içine doğduğu çevreyi mümkün olan en iyi şekilde kullanabilme yeteneği ile donatıldığını anlatır. (30:30 , 30:27-28)
5) ve sonra onu aşağıların en aşağısına indiririz,
NOT:3) ‘aşağıların en aşağısına çekilmek’ Yani, insanın kendi yaptıklarının ve yapmayı ihmal ettiklerinin sonucu, insanın kendi aslî, olumlu kimliğini saptırmasının, başka bir deyişle yozlaştırmasının bir sonucudur.
6) iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar hariç; onlar için kesintisiz bir ödül vardır!
7) Öyleyse, (ey insan), nedir bu ahlâki değerler sistemini yalanlamana yol açan?
NOT:4) ‘Ahlâk sistemi’: Yazara göre: Din teriminin bu bağlamda taşıdığı anlam budur.
Burada işaret edilen ahlâk sistemi, bütün tevhîdi dinlerin öğretilerinde vurgulanmış olduğundan,bunun gerçekliği, önyargısız herkes için apaçık ortadadır.Bu gerçekliği reddetmek, insan açısından onun ahlâki seçimde bulunma özgürlüğünü reddetmeye; Allah açısından ise, sonraki ayetin işaret ettiği gibi, tanım gereği ‘hükmedenlerin en adili’ olan Allah’ın adaletini reddetmeye kadar varan bir tavır olacaktır.
8) Allah hükmedenlerin en adili değil mi?

094/ ŞERH SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Biz kalbini aç(ıp ferahlat)madık mı,
2) ve üzerindeki yükü kaldırmadık mı,
3) o belini büken (yükü)?
NOT:2) Yani, ‘şimdi affedilmiş olan geçmiş günahlarının yükünü ’Bu, Hz. Muhammed (s.a.v) için söz konusu olduğunda, o’nun peygamberliğinden önce yapmış olduğu hatalar ile bağlantılıdır. ‘Yolunu kaybetmiş görüp seni doğru yola ulaştırmadık mı?’ (93:7)
4) şerefini ve itibarını yükseltmedik mi?
5) Elbette her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır;
6) Şüphesiz, her güçlükle bir kolaylık!
7) Öyleyse (sıkıntıdan) kurtulduğun zaman sağlam dur,
8) ve yalnız Rabbine sevgi ile yönel.

093/ DUHÂ SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Aydınlık sabahı düşün,
2)ve durgun karanlık geceyi.
NOT:1) ‘Aydınlık sabah’ ifadesi; insan hayatında az sayıdaki ve geniş aralıklı mutluluk dönemlerini sembolize etmektedir.Buna karşılık, ‘durgun ve karanlık gece’ ise, insanın bu dünyadaki varoluşunu kuşatan üzüntü ve sıkıntı dönemleri, daha uzun bir zaman kesitini kapsamaktadır. (90:4) Başka bir anlamı ise şudur: Nasıl ki, sabah geceyi izliyorsa, aynı kesinlikle Allah’ın rahmeti ve şefkati de, hem bu dünyadaki hem de öteki dünyadaki her türlü sıkıntıyı giderecektir.Çünkü Allah ‘rahmeti ve şefkati Kendine ilke edinmiştir’ (6:12-54)
6) O seni yetim olarak bulup bir sığınak vermedi mi?
7) Ve yolunu kaybetmiş görüp, seni doğru yola ulaştırmadı mı?
8) İhtiyaç içinde bulup seni tatmin etmedi mi?
9) Öyleyse yetime haksızlık yapma,
10) yardım isteyeni asla geri çevirme,
NOT:4) Bu ifade sadece ‘dilenci’yi değil, hem maddi hem de manevi açıdan zor durumda iken yardım ve hatta bir konuda aydınlanma (tavsiye) isteyen herkesi kapsar.11) ve (her zaman) Rabbini(n) nimetlerini an.
NOT:5) Yani, kendi sıkıntından daha çok olarak.

092/ LEYL SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

5) Her kim (başkaları için) harcar ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşırsa,
6) ve nihaî güzelliğin/iyiliğin gerçekliğine inanırsa,
NOT:3) Yani, zamandan ve sosyal şartlardan bağımsız ahlâki değerlere ve dolayısıyla, ‘ahlâki vecibe’ olarak tanımlanabilecek olanın mutlak geçerliliğine.
7) işte onun için (nihaî) huzur ve rahatlığa giden yolu kolaylaştıracağız.
8) Cimrilik yapana ve kendi-kendine yeterli olduğunu zannedene,
9) ve nihaî güzelliği/iyiliği yalan sayana gelince,
10) onun için zorluğa ve sıkıntıya giden yolu kolaylaştıracağız,
11) bakalım serveti onu koruyacak mı (mezarına) girdiği zaman?
12) Bakın Bize düşen doğru yolu göstermektir;
13) ve hem öteki dünya, hem de (hayatınızın) bu ilk bölümü (üzerinizdeki) hakimiyet Bize aittir.
17) Ama, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olanlar (ateşten) uzak kalacak;
18) arınmak için servetini (başkalarına) harcayanlar,
19) gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak değil,
NOT:8) ‘O’nun nezdinde hiç kimsenin karşılığı ödenecek bir iyiliği yoktur.’ Bu ibare, en geniş anlamıyla, geleceğe yönelik bir karşılık beklentisini de kapsamaktadır.
20) ama yalnızca Yüce Rabbinin rızasını kazanmak için;
21)işte böyleleri de, zamanı geldiğinde sevinci tadacaklar.

091/ ŞEMS SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

7) İnsan benliğini düşün ve onun nasıl (yaratılış) amacına uygun şekillendirildiğini,
NOT:4) Nefs terimi, burada bir bütün olarak, insan benliğini veya kişiliğini gösterir; fiziksel bir beden ile genelde ‘ruh’ olarak tanımlanan, ama ne olduğu tam olarak tasavvur edilemeyen hayat özünün bileşimi olan bir varlık.
8)ve nasıl ahlâki zaaflarla olduğu kadar Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle de donatıldığını,
NOT:6) Yani, insanın hem üstün ruhî mertebelere yükselme, hem de açık ahlâki zaaflar gösterebilme özelliğine aynı ölçüde sahip olduğu gerçeği, insan tabiatının temel bir özelliğidir.Yani, insanın kötü/yanlış davranabilme özelliği, onun doğru davranma yeteneğinin bir eşidir.Başka bir değişle, her ‘doğru’ seçime bir değer kazandıran ve böylece insanı ahlâki olarak serbest irade sahibi kılan şey, temelde mevcut bulunan bu eğilim kutupluluğudur. (7:24-25)
9)Her kim (benliğini) arındırırsa, kesinlikle mutluluğa erişecektir,
10) onu ( karanlığa) gömen ise hüsrandadır.

090/ BELED SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Ben bu beldeyi tanıklığa çağırırım,
2) senin serbestçe yaşadığın bu beldeyi,
3) ve (tanıklığa çağırırım) anne-babayı ve çocukları;
NOT:2) Yani, baştan sona bütün insan soyu
4) Gerçek şu ki, Biz insanı acı,sıkıntı ve imtihan (ile yüklü bir hayat)a gönderdik.
5) İnsan, kimsenin kendi üzerinde güç sahibi olmadığını mı zannediyor?
6) Övünüp duruyor: ‘Ben yığınla servet tükettim!’
NOT:4) İnsanın kendi kaynaklarının ve dolayısıyla imkânlarının bitip tükenmez gördüğüne bir işaret . Bu övünme,- dinî gerilemenin ve zayıflamanın yoğunlaştığı bütün dönemlerin karakteristiği olan – insanın önündeki güç imkânlarının sınırsız olduğu ve bu nedenle dünyevî ‘menfaat’lerin doğru ile yanlışın tek ölçüsü olduğu şeklindeki yaygın inancın mecaz yoluyla ifadesidir.
7) Peki kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
NOT:5) Yani, kendisinden başka kimseye sorumlu olmadığını mı sanıyor?
8) Biz ona iki göz vermedik mi?
9) Bir dil ve bir çift dudak,
NOT:6) Yani, Allah’ın varlığı hakikatini tanıması ve bu hakikati dile getirmesi veya en azından hidayet istemesi için.
10) ve ona (kötülüğün ve iyiliğin) iki yolunu da göstermedik mi?
11) Ama o, sarp yokuşa tırmanmayı denemedi
12) Bilir misin nedir o sarp yokuş?
13) (O), boynunu (günah zincirinden) kurtarmaktır;
14) yahut (kendi) aç iken (başkasını ) doyurmaktır.
15) yakını olan bir yetimi,
16) yahut toprağa uzanıp kalmış olan (yabancı) bir yoksulu,
17) ve imana ermişlerden ve birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.
18) İşte böyleleri dürüstlüğe ve erdemliliğe erişmiş olanlardır;
NOT:8) Sağdaki/ sağ taraftaki insanlar (74:39)
19) Bizim mesajlarımızın doğruluğunu inkâra şartlanmış olanlar ise, kötülüğe batmış kimselerdir,
NOT: Yani soldaki/sol taraftaki kimseler
20) üzerlerine salınmış ateş (ile).
NOT:9)Yani, öteki dünyada ‘(günahkârların) kalpleri üzerinde yükselen’ ve ‘ onları kuşatan’ ümitsizlik/çaresizlik ateşi. (104:6-8)

089/ FECR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Şafağı düşün
2) ve on geceyi!
NOT:1) Şafak (fecr), insanın ruhî uyanışını sembolize eder, bu nedenle, ‘on gece’ Hz. Muhammed (s.a.v) ilk vahyini aldığı ve insanlığın ruhî uyanışına katkıda bulunmakla görevlendirildiği Ramazan ayının son üçte birlik kısmına işaret eder.
3) Çok olanı ve Tek olanı düşün!
NOT:2)Yani, Yaratıcı’nın tekliği ve benzersizliğine karşılık, yaratılanların çokluğu.
3) Kendi yolunda akıp giden geceyi düşün
NOT:3) İnsanın Allah’ın bilincine varması ile birlikte ‘kendi yolunda akıp gitmeye’- yani, uzaklaşıp ortadan kalkmaya- mahkum olan ruhsal karanlığın oluşturduğu geceye îma.
5) Düşün bütün bunları, bunlarda, akıl sahipleri için hakikatin sağlam bir kanıtı yok mudur?
11) (Onlar) toprakları üzerinde hak ve adalet sınırlarını aştılar;
12) ve orada büyük bir yozlaşma ve çürümeye sebep oldular;
13) işte bu yüzden Rabbin onları azap kırbacından geçirdi;
14)çünkü Rabbin, şüphesiz, her zaman gözetleyip durmaktadır.
15) İnsana gelince, ne zaman Rabbin onu, cömertliğiyle ve hoşnut olacağı bir hayat bağışlamakla denese, ‘Rabbim, bana karşı (ne kadar) cömertmiş!’ der;
NOT:9) Yani, o, Allah’ın lütfunu, kendisinin hakkı olarak görür. (Râzî)
16) ama geçim vasıtalarını daraltarak onu denediği zaman ise, ‘Rabbim beni küçük düşürdü!’ di(ye sızlanı)r
NOT:10) Yani, o refah yokluğunu veya kaybını bir imtihan olarak değil, ama ilahî ‘adaletsizliğin’ bir delili olarak görür – ve dolayısıyla Allah’ın varlığını inkâra kadar gider.
17) Ama hayır, hayır, (ey insanlar, bütün yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı bir düşünün): siz yetime karşı cömert değilsiniz,
18) muhtaçları doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,
NOT:11) yani, ‘muhtaçları doyurma isteği duymuyorsunuz’ (107:3)
19) (başkalarının) mirasını açgözlülükle yiyip bitiriyorsunuz,
20) ve sınırsız bir sevgiyle malı-mülkü seviyorsunuz!
27) (Ama dürüst ve erdemlilere), ‘Ey iç huzuruna ermiş olan insanoğlu!’ (diye seslenecek Allah) ,
28) ‘Rabbine O’ndan hoşnut kalmış ve (O’nu) hoşnut etmiş olarak dön.29) gir, öyleyse Benim (öteki sadık) kullarımla birlikte,
30) gir cennetime!’

088/ ĞÂŞİYE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

8) Bazı yüzler (de) o Gün mutlulukla parıldayacak,
9)çabaları(nın meyvesini tatmak)tan memnun,
10) harika bir bahçede,
11) boş lakırdı işitmeyecekleri(bir bahçede).

087/ A'LÂ SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Yücelt Rabbinin sınırsız şanını; Yüceler Yücesi(nin şanını),
2) O ki, (her şeyi) yaratmakta ve amacına uygun şekiller vermektedir.
NOT:1)Yani, Yüce Allah, onu (insanı) kendi içinde tutarlı kılmakta ve yerine getirmekle yükümlü olduğu fonksiyonlara uygun vasıflarla donatmakta,böylece insanı varoluşun gereklerine baştan uygun hale getirmektedir.
3) O ki, ( bütün mevcudatın) tabiatını belirlemekte ve onu (hedefine doğru) yöneltmektedir.
NOT:3) Bütün mevcudatın tabiatını belirlemek = Yani, yarattığı ve devam ettirdiği büyük kozmik düzen içinde her şeye veya her olaya belli bir fonksiyon, belli bir özellik ve keyfiyet tayin eden Yüce Allah’tır. Onu hedefine doğru yöneltmek = Yani, mecazen, ‘hayat vermekte ve ölüme götürmektedir’.
6) Biz sana öğreteceğiz ve (öğrendiklerinden hiç birini) unutmayacaksın,
7) Allah’ın (unutmanı) diledikleri hariç; çünkü , (yalnız) O’dur (insanın) kavrayışına açık olan her şeyi ve (ondan) gizli olanları bilen,
NOT:4 ) Burada, insanı yaratılış amacına uygun olarak şekillendiren ve ona doğru yolu göstereceğini vaad eden Allah’ın, ona, insanlığın biriktireceği, kaydedeceği ve kollektif olarak ‘hatırlayacağı’ bilgi unsurlarını elde etme yeteneği vereceği ( ve böylece ona öğreteceği) bildirilmektedir.Ancak Allah’ın, insana, yeni tecrübeler edinme yoluyla erişilebilen ileri becerileri de kapsayan daha geniş ve zengin bilgilerin yanı sıra tümdengelimci veya spekülatif bilgi unsurlarına sahip olması sonucu ‘unutturabileceği’ (başka bir deyişle , terk ettirebileceği) gereksiz ve yararsız hale gelen bilgiler bunun dışında kalır.
'Ondan gizli olan'la kasdedilen ise, mahiyet itibariyle, insan kavrayışının ötesinde olan her şeyi (ğayb). Bunun anlamı ise, beşeri bilgi, ebediyen yetersiz kalmaya mahkum olduğundan, insan, ilâhî vahyin yardımı olmaksızın hayatta izleyeceği yolu bulamaz.
9) O halde, ( hakikati başkalarına) hatırlat, bu hatırlatma ister fayda ver(iyor görün)sün, (ister görünmesin).
10)(Allah’tan) korkan, düşünüp ondan ders alır,
11)ona yabancılaşan ise, bir zavallı bîçare olarak kalır,
14)(Bu dünyada) arınmayı başaran ise, (öteki dünyada) mutluluğa ulaşır,
15) ki böylesi,Rabbinin ismini hatırlayan ve (O’na) ibadet edendir.

086/ TÂRIK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Düşün gökleri ve gece vakti geleni!
NOT:1) Târık (gece vakti gelen) demektir. Kur’an’ın ifade tarzında târık, felâketin ve sıkıntının derin karanlığında bunalmış bir insana zaman zaman gelen semavî bir teselli ve rahatlamayı, veya belirsizliğin karanlığını gideren ani, sezgisel bir aydınlanmayı veya adeta insanın kalp kapılarını çalan ve böylece hem teselli ve rahatlama hem de aydınlanma fonksiyonlarını gören ilahî vahyi ifade den bir mecazdır.
2)Bilir misin nedir gece vakti gelen?
3) O, yıldızdır (inanmadan yaşanan hayatın) karanlığını delip geçen;
4) (zaten) hiçbir insan korunmasız bırakılmamıştır.
NOT:2) ‘Üzerinde muhafızı bulunmayan (veya gözetilmeyen ) hiçbir insan yoktur.’ (82:10-12 not:7) 'gözetleyici güç’ , onun bilinç altında yatan bütün dürtüleri ve eylemlerini kaydeden ‘kendi vicdanıdır'

085/ BURÛC SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Düşün büyük burçlarla dolu göğü,
2) ve (tahayyül et) vaad edilen Günü,
NOT:1) Yani, Kıyamet Günü’nü
3) ve O (her şeye) tanıklık eden ile (O’nun tarafından) tanıklık edileni!
NOT:2) Allah, evreni yaratmakla, denilebilir ki, Kendi kendine ve eşsiz-ortaksız oluşuna ‘tanıklık yapar’ ‘Allah O’ndan başka tanrı olmadığına (bizzat Kendisi) şahittir. (3:18)
21)Yok yok, hayır! Bu (reddettikleri ilâhi kelâm) şerefli/soylu bir hitabedir.
22) kaybolmayan bir levha üzerine (işlenmiş bir hitabe).
NOT:11) ‘iyi muhafaza edilen bir levhada (levh-i mahfûz)’ Bu ifade, Kur’an’ın hiçbir zaman bozulmayacağı ve her zaman bütün keyfi ilâvelerden, çıkarmalardan ve lafzî değişikliklerden uzak kalacağı şeklindeki ilâhi vaad ile ilgilidir.

084/ İNŞİKÂK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

6)(Öyleyse), ey insan – sen (madem ki) zahmetli bir çaba ile Rabbine yönelmektesin- sonunda mutlaka O’na kavuşacaksın!
NOT:4) İnsanın yeryüzündeki hayatında- farkında olalım veya olmayalım – üzüntü, acı, sıkıntı ve endişenin, nadir anlardaki gerçek mutluluk ve tatminin çok üzerinde olduğu gerçeğine işaret.Böylece, bu insanlık durumu, ‘zahmetli bir çaba ile Rabbine doğru yönelmek’ yani, O’na kavuşacağı yeniden dirilişteki ana doğru yönelmek olarak tanımlanmıştır.
7) Sicili sağ eline verilecek olan kimse,
8) zamanı geldiğinde kolay bir hesaba çekilecektir;
9)ve kendi görüş ve anlayışındaki insanlara sevinçle dön(ebi)ecektir.
NOT:6) Yani, kendisi gibi, dünyada iken dürüst ve erdemli bir hayat sürenlere.
10) Sicili arkasından verilecek olan ise,
NOT:7) Bu ilk bakışta , kötülerin sicilinin ‘sol eline verileceği’ni belirten 69:25 ile çelişir gibi görünmektedir.Ama bu ayetteki ifade ve tasvir, günahkârın kendi sicilinden duyduğu dehşeti ve onu hiç görmeme dileğini yansıtmaktadır.Başka bir değişle, onu görmek istememesi, (sicilinin) ona, ‘arkasından’ verilmesi ile sembolize edilmektedir.
16) Yok yok! Hayır! Akşamın (geçip giden) alacakaranlığını tanıklığa çağırırım.
17) ve geceyi, onun (safha safha) gözler önüne serdiklerini,
18) ve dolunay haline gelen ayı.
NOT:9) Böylece Allah, Kendi yarattığı evrendeki hiçbir şeyin durağan olmadığı gerçeğini ‘tanıklığa çağırmakta’dır.Çünkü, her şey, sürekli olarak bir durumdan diğerine , her durumda görüntüsünü ve şartlarını değiştirerek, hareket edip durmaktadır.
19) (işte böylece, ey insanlar), siz adım adım ilerleyeceksiniz.
NOT:10)Yani, kesintisiz bir ilerleme içinde, hamilelik, doğum, büyüme, yaşlanma, ölüm ve sonunda yeniden dirilme.
24)O halde, onlara (öteki dünyada) şiddetli azabı haber ver.
25) yalnız (pişmanlık duyup) iman edip, doğru ve yararlı işler yapanlar hariç, onlar için kesintisiz bir ödül vardır.

083/ MUTAFFİFÎN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Vay haline ölçüyü eksik tutanların;
2) onlar, ( öteki) insanlardan haklarını eksiksiz isterler;
3) ama borçlarını ölçüp tartmaya gelince, onu azaltmaya çalışırlar.
NOT:1) Bu ayetler, elbette sadece ticarî işlemlere işaret etmeyip, her kişinin maddî mal varlığı ilgili haklarını ve sorumluluklarını kapsayan hem pratik hem de ahlâki her türlü sosyal ilişkiye işaret etmektedir.
34) (Hesap) Günü ise, imana ermiş olanlar (geçmişte) hakikati inkâr edenler(in halin)e gülecekler;
NOT:14)Dürüst ve erdemlilerden bahsederken Kur’an, Hesap Günü Allah’ın ‘onların içlerinde (takılıp kalmış) olabilecek uygunsuz bütün düşünce veya duyguları silip çıkaracağını’ sık sık vurgular. (7:43 , 15:47). Öteki dünyada günahkârların başına gelecek cezalara karşı kutsanmışların bir intikam sevinci duymaları ‘değersiz/uygunsuz duygular’ kategorisine girdiğinden, onlara ‘gülmeleri’, sadece kendi güzel hallerinden hoşnutluk duyduklarını gösteren mecazî bir anlama sahiptir.

082/ İNFİTÂR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

6)Ey insan! Nedir seni lütuf sahibi Rabbinden uzaklaştıran,
NOT:3) Hiçbir insanın , aralarından sadece hakikati inkâr etmeye şartlanmış olanlarla sınırlı olmayan, şeytani eğilimlerden (fitne) tamamiyle masum olmadığına işaret ediliyor. (8:25)
7) seni yaratan ve varlık amacına uygun olarak şekillendiren, tabiatını adil ölçüler içinde oluşturan,
NOT:5) Yani, bireysel hayatınızın ve çevrenizin ihtiyaçlarıyla ilgili bütün özellik ve yeteneklerle sizi donatan Allah , aynı zamanda ‘ruh ile beden’ in istekleri arasında önceden mevcut bir çatışma olmadığı bir varlık olarak, çünkü insan cinsinin bu her iki yüzü/cephesi ilâhi irade eseridir ve bu nedenle de manevî/ahlâki açıdan dengeli ve adildir.’Seni ölçülü yapandır O’, yani, insanı maddî ihtiyaçlara ve duygusal dürtülere bağımlı ve aynı zamanda zihnî ve ruhî kavrayışlar ile donatılmış bir varlık yapmıştır Allah.
10) Halbuki üzerinizde gözetleyici güçler vardır,
11) değerli kaydedici(ler),
12) yaptığınız her şeyin farkında olan.
NOT:7) Her insanın başına dikilen ‘gözetleyici güç’ , onun bilinç altında yatan bütün dürtüleri ve eylemlerini kaydeden ‘kendi vicdanıdır’. Bu, insan yapısının en temel unsuru olduğundan ‘değerli’ olarak tanımlanmıştır.

081/ TEKVÎR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

8) bütün hayvanlar bir araya toplandığında,
NOT:2) İnsanlar tarafından sevilen hayvanların öteki dünyada kendilerini sevenler ile birlikte olacakları söylenmiştir. (Zemahşerî) .Bu yorum, 6:38 ‘e dayanmaktadır.-‘yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi (Allah’ın) mahlukları olmasınlar’ ve hemen ardından ‘Onlar(ın tümü) Rableri (katında) toplanacaklardır’.
27) Bu (mesaj), bütün insanlık için bir öğüt ve uyarıdan başka bir şey değildir,
28) doğru yolda yürümek isteyen her biriniz için.
29) Ama Allah, bütün alemlerin Rabbi, (o yolu size göstermeyi) istemedikçe, siz onu isteyemezsiniz.
NOT:11) Yani, ‘Siz onu isteyebilirsiniz, çünkü ancak Allah insana bağışladığı olumlu içgüdüler,akıl yoluyla ve peygamberlerine indirdiği vahiyler aracılığıyla, size doğru yolu göstermek istemiştir; bu da doğru yolu seçmenin, Allah’ın evrensel rehberliğinden yararlanmak isteyen herkese açık olduğuna işarettir.

080/ 'ABESE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

23) Hayır, (insan) Allah’ın kendisine buyurduklarını henüz yerine getirmiş değildir.
NOT:8) ‘Âdem’den bugüne kadar hiçbir insan hatalardan münezzeh olmamıştır.(Zemahşeri, Beydâvi) Bu, mükemmelliğin sadece Allah’a ait olduğu şeklindeki Kur’an’i ilke ile uyumlu bir yorumdur.
37) O Gün her birinin durumu kendisi için yeterli bir endişe kaynağı olacak.
38) Bazı yüzler O Gün mutlulukla parıldayacak,
39) güleç ve müjdelere sevinen.
40) Bazı yüzler de O Gün toz-toprakla kapanacak
41) her yanı kuşatan bir karanlıkla.

079/ NÂZİ'ÂT SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

17) ‘Sen Firavun’a git- çünkü o hak ve adalet sınırlarını ihlâl ediyor-
18) ve (ona) söyle: ‘Arınmaya istekli misin?
NOT:8) İnsanın, Allah’ın varlığının tam bilincinde olmadıkça, ahlâki olarak doğru ile yanlış arasında gerçek bir ayırım yapamayacağına işaret.Allah adil olduğundan, bu ayırım yapma derecesine, veya ‘(ahlâki) arınmaya’ henüz ulaşmamış bulunan hiç kimseyi cezalandırmaz. (6:131) ‘Bir toplumun fertleri, (doğru ile eğrinin anlamından) habersiz olduğu sürece Rabbin o toplumu yaptığı yanlışlıklardan dolayı asla yok etmez’.
27) (Ey insanlar)! Sizi yaratmak, göğü yaratmış olan Allah için daha mı zordur?
NOT:12) Allah’ın eseri olan evrenin boyutu ve karmaşıklığı ile karşılaştırıldığında, insanın bir hiç olduğuna işaret etmek suretiyle, ‘insan merkezli’ evren görüşünü reddetmektedir.

078/ NEBE' SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Birbirlerine (bu kadar sık) neyi soruyorlar?
2)O müthiş (yeniden dirilme) haberini (mi),
NOT:1) İnsanı ,tüm öteki sorunlardan çok daha fazla meşgul eden sorun – ölümden sonra bir hayatın olup olmadığı sorunu – çağlar boyunca değişik biçimlerde cevaplandırılmıştır.
8) Sizi çiftler halinde yarattık
NOT:4) Evrenin tümünde görülen iki kutupluluk olgusu (Evrende her şeyin bir zıddı vardır, ancak Allah tektir.)
9) Uykunuzu ölüm(ün bir sembolü) kıldık,
10) ve geceyi (onun) örtüsü yaptık.
11) gündüzü de hayat(ın sembolü).
NOT:6) Uykunun (yahut ‘ölüm’) ve uyanıklığın (yahut ‘hayat’) çift kutupluluğunda (6:60) değinilen bedeni ölüme ve yeniden dirilmeye bir hatırlatma vardır.
21) (O Gün) , cehennem, (hakikati inkâr edenleri) kuşatmak için bekleyecek,
22) hak ve adalet sınırlarını ihlâl etmiş olanların durağı!
23) Onlar orada uzun süre kalacaklar.
NOT:12) Yani, ebediyen değil.’ Cehennem’ olarak tanımlanan azap sonsuza kadar değil.
(6:128) (40:12)

31) (Ama) Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar için büyük bir tatmin vardır;
32)muhteşem bahçeler ve bağlar,
33)müthiş uyumlu harika eşler
NOT:16) Kur’an’ın cennetin güzellikleri ile ilgili bütün benzetmeleri aynı ölçüde hem erkek hem de kadın için geçerli bulunmaktadır..
34)ve dolup taşan (mutluluk) kadehleri.
35) Orada, (cennette), ne boş sözler ne de yalanlar duyacaklar.
36) (Bütün bunlar), Rabbinden bir ödül, (Kendi) hesabına göre bir armağandır.
NOT:17) Yani, sadece onların güzel işlerine göre değil, ama onların da üstünde, Allah’ın sınırsız lütfuna göre.
38) bütün (insan) ruhların(ın) ve bütün meleklerin saf saf sıralandıkları Gün. Rahman’ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşmayacak ve (herkes, yalnız) doğruyu söyleyecek.
NOT:19) Bu, peygamberlerin Hesap Gün’ü günahkârlar için sembolik olarak ‘şefaat etme’ haklarını içermektedir. (10:3) ‘Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse O’nun nezdinde şefaat edemez ve bu ‘şefaat’in, Allah’ın günahkârın tevbesini daha başta kabul ettiğinin işaretidir.Allah’ın konuşmasına izin vereceği kişinin ‘(sadece) doğru olanı söyleyeceği’ ifadesi, daha geniş anlamda, hiç kimsenin Hesap Gün’ü gerçeğin dışına çıkamayacağına işaret eder.