2/ BAKARA SÛRESİ



2/ BAKARA SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
2) Üzerinde hiçbir şüpheye yer olmayan bu ilâhi kelâm, Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehber (olarak indirilmiş)tir,
3) onlar ki, insan idrakini aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar;
NOT:3) Gayb = İnsanın kavrayış alanının ötesinde bulunan, onu aşan hakikatin tüm safhalarını ifade etmek için kullanılır. Örneğin; Allah’ın varlığı, evrenin yaratılış amacı, ölümden sonraki hayat, zamanın gerçek mahiyeti, ruhsal güçlerin varlığı ve birbirleriyle ilişkileri gibi.Kur’an, kendisinin, ancak ‘insan idrakini aşan olguların varlığına inananlar için bir rehber’ olduğuna işaret etmek suretiyle, aslında, zihinleri bu temel öncüleri kabullenemeyenler için kapısının- zorunlu olarak- kapalı olacağını ifade eder.
NOT:4) Rızık = (Geçim aracı) İnsan için yararlı olan bütün maddî (gıda, mal, çocuk gibi) veya manevî (bilgi, erdem gibi) şeyleri ifade eder.’Başkaları için harcamak’, burada, Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmak ve namaz ile birlikte zikredilmiştir.Çünkü, gerçek erdemlilik ancak, böyle özverili davranışlar yoluyla tam semeresini verir. (Kur’an ‘da namaz ,genellikle başkaları için karşılıksız harcamak (Zekât) ile birlikte anılmaktadır)(İman etmekle, doğru ve yararlı işler yapmanın genellikle birlikte anılması gibi)
4) ve onlar (ey Peygamber), sana indirilene de, senden önce indirilmiş olana da iman ederler; çünkü onlar, öteki dünyanın varlığına bütün kalpleriyle emindirler.
NOT:5) Hayat,- Kur’an’ın bize öğrettiğine göre- birbiriyle bağlantısız sıçramalar zinciri değil , tersine devamlı ve organik bir süreçtir.Bu kanun, insanın dinî tecrübesini (birikimini) içine alan zihin hayatı için de geçerlidir. Kur’an’ın getirdiği din, ancak kendisinden önce gelen ve İslâm inancına göre en son ve en mükemmel şekline İslâm’da ulaşan büyük tek-tanrılı itikatlar çerçevesinde ele alınması halinde doğru şekilde anlaşılabilir.(3: not 2)
6) Unutma ki, hakikati inkâra şartlanmış olanlar için, kendilerini uyarıp uyarmaman fark etmez; onlar inanmazlar.
NOT:6) Kâfir = Hakikati inkâr eden kimse ) (el-kâfirun)
(Ellezîne keferû) = İfadesinde geçmiş zaman kipinin kullanılması, bilinçli bir niyetin varlığını gösterir.Bu nedenle en uygun karşılık olarak (hakikati inkâra şartlanmış olanlar) şeklinde çevrilmiştir.Yani, küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseler.Kur’an’ın başka bir yerinde bu insanlar ‘kalpleri olup da gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen,kulakları olup da işitemeyenler olarak anılırlar.
7) Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözlerinin üzerinde bir perde vardır, dehşet verici bir azap beklemektedir onları.
NOT:7) Bu ‘mühürleme’ Allah’a izafe edilmektedir; oysa bu, insanın hür tercihinin sonucudur. ’Önceden taktir edilme ‘ değildir.Bu dünyadaki hayatları sırasında,hakikate karşı bilerek kör ve sağır kalmış olanlar için, öteki dünyada hazırlanmış olan azap da, onların hür tercihlerinin bir sonucudur.
8) Ve öyle kimseler var ki, gerçekte inanmadıkları halde ‘Biz Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanıyoruz ‘ derler.
9) (Aslında) onlar (böylece) Allah’ı ve imana ermiş olanları kandırmak isterler. Halbuki kendilerinden başka kimseyi kandıramazlar; ve bunu da fark etmezler.
NOT:Bu tip insanlar münafık (ikiyüzlü insanlardır)
14)Ve imana ermiş olanlarla karşılaştıklarında,’Biz de (sizin gibi) inanıyoruz’ iddiasında bulunurlar;ama şeytani dürtüleri ile baş başa kaldıklarında,’Aslında biz sizin yanınızdayız,onlarla sadece eğleniyoruz’ derler.
NOT:Şeytani dürtü:İnsanın ruhundaki şeytani(yani ,son derece kötü)eğilimleri ve özellikle,hakikate ve maneviyata düşman olan bütün dürtüler.
20)Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık üzerlerine çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar.
Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (yetenek)lerinden yoksun bırakabilirdi.Çünkü Allah her şeye kâdirdir.
NOT:12) Bunun açıkça anlamı şudur:’Ama O bunu dilemez’. Yani Allah, ‘hidayete karşılık sapıklığı alanlar’ın, günün birinde , hakikati anlayıp yollarını düzeltebilecekleri ihtimalini dışlamaz. ‘İşitme ve görme (kabiliyet)leri ifadesi, insanın fıtrî olarak iyi ile kötüyü ayırd etme yeteneğini ve dolayısıyla, ahlâki sorumluluğunu ifade eden bir mecazdır.
25)Ama imana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara,içlerinden ırmaklar akan hasbahçelerin kendilerine ait olacağını müjdele.Onlara ne zaman rızık olarak oradan bazı ürünler bahşedilse,’Bunlar,bize daha önce bahşedilenlerin aynısıymış’ diyecekler.Çünkü onlara o (geçmişte tadılanlar)ı hatırlatacak şeyler verilecek.Onlar,orada tertemiz eşler bulacaklar ve orayı mesken edinecekler.
NOT:17)İnsanın bu dünyadaki eylem ve davranışları,onların öteki dünyadaki’ meyveleri’ne ya da ürünlerine yansıyacaktır.’Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görecek ve kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görecektir.(99:7-8) Eşler’e yapılan atıflara gelince,bir çiftin her iki tarafını yani hem dişiyi hem de erkeği ifade eder.
Hasbahçeler: Cennet
27)Onlar ki,(fıtratlarına)yerleştirildikten sonra Allah’a karşı taahhütlerini bozarlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparıp ayırırlar ve yeryüzünü fesada verirler;İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
NOT:19) Fıtrat =İnsanın kendisine yaratılıştan verilen aklî ve maddî nimetleri Allah’ın istediği şekilde kullanması yolundaki ahlâki sorumluluğuna işaret eder. Bu sorumluluğun üstlenilmesi, akıl melekesinden kaynaklanır ; ki bu meleke,doğru kullanıldığında, insanı, kendi davranışları ile ilgili olarak Allah’ın iradesini tedricen kavramaya yöneltir.’Allah’a karşı taahhüt’ ifadesi, Allah ile yaratılıştan kurulan ve O’nu ‘insana şah damarından daha yakın’ yapan bir ilişki (50:16) Bu taahhüt,hem bilinçli tecrübe yoluyla hem de içgüdüsel olarak algılanabilir.
38)Biz,’Hepiniz buradan çıkıp gidin’ dedikse de size yol göstericiliğimiz devam edecektir;ve Benim yol gösterici mesajlarıma uyanlar için artık ne korku vardır,ne de üzüntü.
NOT:31)İlahî vahiy yoluyla, insana lütfedilen kesintisiz hidayet vardır.Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
41)Bunun için de, size geçmişte bildirilmiş olan haberleri doğrulayıcı nitelikte indirdiğim bu vahye inanın;onun gerçekliğini inkar edenlerin öncüsü olmayın;mesajlarımı küçük bir kazanca değişmeyin; ve Bana,yalnızca Bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın.
NOT:32)Tüm milletler arasında yalnız kendilerinin ilahi vahiy ile şereflendirildiklerine dair ısrarlı Yahudi inancına bir atıf.’Küçük bir kazanç’ onların ‘Allah’ın seçilmiş halkı’ oldukları şeklindeki kanaatleri.
42)Hakkı batıl ile örtüp bile bile gizlemeyin.
NOT:33)Hakkı batıl ile örtmek:Kuran’ın sık sık Yahudileri ithamına sebep olan,Kitab-ı Mukaddes’in metnini tahrif etmeleri kastedilmiştir.Kıtab_ı Mukaddes’te, Hz.Musa’nın,’Tanrı Rab,sizin için aranızdan kardeşleriniz içinden tıpkı benim gibi bir peygamber çıkaracak, siz o’nu dinleyeceksiniz’ şeklindeki sözlerini gözardı etmelerine veya kasden yanlış yorumlamalarına işaret eder. (Bakınız 32: not: 19)
43)Namazda dikkatli ve devamlı olun,karşılıksız yardımda bulunun ve namazda rüku edenlerle birlikte rüku edin.
NOT: 34)Zekat:Karşılıksız yardımda bulunmak demektir.Kişinin sermayesini ve gelirini bencillik kirinden temizlemesi anlamına gelen,Müslümanlara farz kılınmış zorunlu bir vergiyi ifade eder.Ayette,namaz zekat ile birlikte anılmıştır.Çünkü gerçek erdemlilik,ancak böyle özverili davranışlarla tam semeresini verir.Kur’an’da pek çok ayette, namazla zekât birlikte anılmaktadır.(İman ile doğru ve yararlı işlerin yapılmasının birlikte anılması gibi)
44)Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz-hem de ilahi kelâmı okuyup durduğunuz halde?Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
45)(Ey müminler)Sabır ve namazla yardım dileyin:Bu,tam bir sığınma duygusu içinde
yürekten Allah’a yönelenler dışında herkes için zor bir iştir. (153)
58)…..’Günahlarımızın yükünü üzerimizden kaldır’ deyin ki, günahlarınızı bağışlayayım ve iyilik yapanlara sınırsız mükâfat vereyim’ demiştik. (DUA)(A’RÂF :161)
62)Kuşkusuz,(bu ilahî kelâma) iman edenler ile Yahudi inancının takipçilerinden,Hristiyanlar’dan ve Sâbiiler’den Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanmış,doğru ve yararlı işler yapmış olanların tümü Rablerinden hak ettikleri mükâfatları alacaklardır;ve onlar ne korkacak,ne de üzüleceklerdir.
NOT:49) Sâbiiler,Yahudilik ile Hristiyanlık arasındaki tek Tanrılı bir dini grup olarak bilinmektedir.İslam’da ‘kurtuluş fikri’ burada sadece üç şarta bağlanmıştır.Allah’a iman,Hesap Günü’ne iman ve hayatta doğru ve yararlı işler yapmak.
86)Ahiret hayatı karşılığında bu dünya hayatını satın alanlar var ya,işte böylelerinin azabı hafifletilmeyecek ve onlara yardım edilmeyecektir.
87) Biz Musa’ya ilâhi kelâmı bahşettik ve birbiri ardınca o’nu izleyen elçiler gönderdik; Meryem oğlu İsa’ya da hakikatin tüm kanıtlarını vahyettik ve o’nu kutsal ilham ile güçlendirdik…..
NOT:71) Rûhu’l-Kudüs = Kutsallık ruhu Ruh terimi, Kur’an’da sık sık ‘ilahî ilham’ anlamında kullanılmaktadır.Hz.Peygamber’in (s.a.v) ashabından şair Hassân b. Sâbit’in, Rûhu’l-Kudüs nimeti bahşedilmesi için duada bulunduğu rivayet edilmiştir.Aynı şekilde Kur’an da, bütün müminlerin O’ndan(Allah’tan) gelen bir’ ilham (rûh) ile güçlendirildikleri’nden söz eder. (2:253 , 58:22)
102) NOT:83)İnsanın ,her türlü sihir teşebbüsünü reddetme ahlâki yükümlülüğü altında olduğunu dile getirir.Çünkü,sihir ister başarılı ister başarısız olsun,Allah tarafından konulan tabiî düzeni değiştirmeyi amaçlar.
106)Biz yürürlükten kaldırdığımız veya unutturduğumuz herhangi bir mesajı mutlaka daha iyisi veya benzeri ile değiştiririz.Allah’ın her şeye kâdir olduğunu bilmez misin?
NOT:87)Bazı alimler bu ayet-i kerimeden,Kuran’ın bazı ayetlerinin vahiy tamamlanmadan önce Allah’ın talimatı ile ‘Nesh’ edildiği(yürürlükten kaldırıldığı) sonucunu çıkarmaktadırlar.Yukarıdaki Kuran pasajındaki ayet teriminin mesaj olarak anlaşılması ve bu ayetin,Yahudilerin ve Hristiyanlar’ın Kitab-ı mukaddes’in yerini alan herhangi bir vahyi kabul etmediklerini ifade eden önceki pasaj ile bağlantılı olarak okunması halinde derhal ortadan kalkar;çünkü onu bu şekilde okumamız halinde,Neshin,bizzat Kuran’ın herhangi bir bölümü ile değil,sadece geçmiş ilahi mesajlar ile ilgili olduğu görülür.
110)Namazınızda dikkatli ve devamlı olun,arındırıcı (mali) yükümlülüğünüzü yerine getirin,çünkü kendiniz için önceden yaptığınız her iyiliği Allah katında mutlaka bulacaksınız.Unutmayın,Allah bütün yaptıklarınızı görür.
112) Evet, gerçekten her kim tüm benliğini Allah’a teslim eder ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükâfatını görecektir; ve böyleleri ne korkacak ne de üzülecekler.
NOT:92) Kur’an’a göre kurtuluş; herhangi bir özel zümreye tahsis edilmiş olmayıp, Allah’ın birliğini kavrayan, kendini O’nun iradesine teslim eden ve dürüst şekilde yaşamak suretiyle , bu ruhsal tercihe pratik bir anlam kazandıran herkese açıktır.
114) Allah’ın adının O’nun mescidlerinde anılmasına mani olan ve onları tahrif etmek için çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? İşte böylelerinin bu yerlere (Allah) korkusu dışında bir sebeple girmeye hakları yoktur.Onlar için bu dünyada zillet, ahirette ise korkunç bir azap vardır.
NOT:95) Bazı özel düzenlemeler ile , ne kadar çok uyuşmazlık içinde olunsa da, Allah inancını temel eksen olarak kabul eden her dine, tam saygı gösterilmesi mecburiyeti, İslâm’ın temel prensiplerinden biridir.O halde Müslümanlar, ister cami, isterse kilise veya havra olsun, Allah’a adanmış bütün ibadet yerlerini korumak ve onlara saygı göstermekle yükümlüdür.
NOT:96) Süphâne = Yüce Allah’ın herhangi bir noksanlıktan ve yaratılmış bir varlık veya nesne ile herhangi bir benzerlikten kesin olarak uzak olduğunu ifade eder.
115)Doğu da Batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün Allah’ın yönü orasıdır.Unutmayın ki, Allah rahmet ve kudretinde sınırsızdır,her şeyi bilendir.
117)Göklerin ve yerin yaratıcısı O’dur;bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece ‘ol’der ve o (şey hemen)oluverir.
119)Doğusu Biz seni (ey Peygamber) hakikat ile gönderdik; bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak;yakıcı ateşe mahkum olanlardan sen sorumlu değilsin.
121)Kendilerine ilâhi kelâmı emanet ettiklerimiz (ve) ona gereği gibi uyanlar,işte onlardır (gerçekten)iman edenler;hakikati inkara kalkışanlara gelince;işte onlardır asıl kaybedenler.
NOT:98) Yani, onun anlamına nüfûz etmeye ve manevi yapısını anlamaya çalışanlar.
NOT:104) Kâbe'nin yedi defa tavaf edilmesi, Hacc'ın rükünlarından biridir.Bu, sembolik olarak, bütün insan eylemleri ve davranışlarının Allah ve O'nun birliği fikrini merkez olarak almaları gerektiğini gösterir.
127)İbrahim ve İsmail Mâbed’in temellerini yükseltirken yalvardılar:’Ey Rabbimiz, bunu kabul et; Sensin her şeyi bilen, her şeyi duyan’ (DUA)128)’Ey Rabbimiz, bizi Sana teslim olanlardan kıl ve bizim soyumuzdan Sana teslim olacak bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi kabul et; şüphesiz yalnız Sensin tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan’ (DUA)
129)’Ey Rabbimiz, soyumuz içinden onlara Senin mesajlarını iletecek, vahyi ve hikmeti öğretecek ve onları arındırıp tertemiz kılacak bir elçi çıkar.Çünkü yalnız Sensin kudret ve hikmet sahibi.’ (DUA)
136)Deyin ki:’Biz Allah’a inanırız;ve bize indirilene;ve İbrahim’e,İsmail’e, İshak’a,Yakub’a ve onların soyundan gelenlere indirilene;ve Musa’ya,İsa’ya ve Rableri tarafından (diğer) tüm peygamberlere tevdi edilmiş olana (inanırız);onların arasında hiçbir ayırım yapmayız.Ve biz O’na teslim olanlarız.
138)(De ki:Hayatımız) Allah’ın rengi (ile renklenir).Kim (hayata)Allah’tan daha güzel renk verebilir,eğer gerçekten O’na kulluk ediyorsak.
144)Biz,(ey peygamber) senin sık sık yüzünü (bir kılavuz arayışı içinde ) göğe çevirdiğini görüyoruz; ve şimdi seni tam tatmin edecek bir kıbleye döndürüyoruz.Artık yüzünü Mescid_i Haram’a çevir; ve siz, hepiniz nerede olursanız olun, yüzünüzü (namaz esnasında) o yöne döndürün. Doğrusu , daha önce kendilerine vahiy tevdi edilmiş olanlar, bu emrin Rab’lerinden gelen bir hakikat olduğunu çok iyi bilirler; ve Allah onların yaptıklarında habersiz değildir.
148)Çünkü her topluluk , merkezinde O’nun (Allah’ın),bulunduğu, kendisine ait bir istikamete yönelir.Öyleyse, iyi ve güzel işlerde birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi kendi katında toplayacaktır;çünkü Allah her şeye kadirdir.
NOT:124) Kur’an , ‘Gerçek erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir’ (2:177) ve ‘Doğu da batı da Allah’ındır’ (2:115 , 142) buyurmuştur.Sonuç olarak, Kâbe’yi Müslümanların kıblesi olarak tayin eden vahiy (2:149) nedeniyle , ne önceki itikatların mensupları ile bir tartışmanın konusu yapılmalı, ne de onların Kur'an vahyinin gerçekliğine inanmaları için bir sebep teşkil etmelidir.
151)Nitekim size , mesajlarımı iletmesi, sizi arındırması, vahiy ve hikmeti bildirmesi ve bilmediklerinizi öğretmesi için içinizden bir elçi gönderdik;
152)Öyleyse Beni anın ki Ben de sizi anayım; Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin.
153)Siz ey imana ermiş olanlar,Sarsılmaz bir sabır ve namaz ile yardım arayın; zira, unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle birliktedir. (45)
154)Allah yolunda öldürülenlere ‘ölü’ demeyin;Hayır, onlar yaşıyor, ama siz farkında değilsiniz.
155)Muhakkak ki ölüm tehlikesiyle ve açlıkla, dünya malının, canın ve (alınteri) ürünlerinin kaybı ile sizi sınayacağız.Ama zorluklara karşı sabredenlere iyi haberler müjdele.
156)ki,onların başına bir musibet gelince,’doğrusu biz Allah’a aitiz ve muhakkak O’na döneceğiz’ derler. (DUA)
157)İşte Rablerinin nimetleri ve lütfu onlar içindir ve doğru yol üzerinde olanlar işte onlardır.
160) Ancak, tevbe edenler, kendilerini düzeltenler ve (tebliğ edilen) hakikati duyuranlar bunun dışındadır.Onların tevbesini kabul edeceğim; zira yalnız Benim tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan.
161)Hakikati inkâra şartlanmış olanlara ve hakikat inkarcıları olarak ölenlere gelince; onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve tüm(dürüst ve erdemli) insanların lânetine uğramalarıdır.
NOT:129) ‘Allah’ın lâneti = Allah’ın rahmetinden kovulma’ anlamına gelir.
‘Tüm dürüst ve erdemli insanların lâneti = Yani, ahlâki konularda hüküm verebilecek bütün dürüst ve erdemli insanlar’ kastedilmektedir.
164)Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında ; gece ile gündüzün birbirini takip edişinde; insanlara faydalı yüklerle denizlerde seyreden gemilerde; Allah’ın gökten indirerek onunla ölü toprağa can verdiği ve her çeşit canlının çoğalmasını sağladığı yağmurlarda; rüzgârların (yönünün ) değişmesinde ve gökle yer arasında kendileri için tayin edilmiş belirli güzergâhlarda akan bulutlarda, (bütün bunlarda) düşünüp akıllarını kullananlar için mesajlar vardır.
NOT:130) Bu ayet, Kur’an’ın, ‘akıllarını kullananlara; kâinatı kuşatan bilinçli, yaratıcı bir Güc’ün birçok tezahürü olarak, tabiatın her gün gösterdiği olağanüstülükleri ve insanın kendi yeteneğinin ürünlerini (denizlerde seyreden gemiler gibi) gözetlemeleri için yaptığı çağrılardan biridir.
168)Ey insanlar ,yeryüzünde meşru ve iyi ne varsa ondan nasibinizi alın ve Şeytan’ın izinden gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmanınızdır,
169)sizi yalnız kötülük işlemeye, iğrenç ve çirkin işler yapmaya ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyleri Allah’a isnat etmeye çağırır.
NOT:137) Hakkında bilgi sahibi olmayan şeyleri Allah’a isnat etmek = Açık olarak belirlenmediği halde, bazı Müslüman alimlerin, kendiliklerinden sübjektif kıyas yöntemleri ile çıkardıkları ve sonra ‘Allah’ın emirleri’ diye ortaya koydukları sayısız farazî ‘hukuki’ talimatları ve ayrıca , sadece geçmişten kaynaklanması dışında bir anlamı olmayan geleneklere dini bir geçerlilik yüklendiğine işaret eder.
172)Ey imana ermiş olanlar, size rızık olarak sağladığımız iyi şeylerden nasiplenin ve Allah’a şükredin, eğer gerçekten O’na kulluk ediyorsanız.
173) O, size leşi,kanı,domuz etini ve üzerinde Allah’ın adından başka bir adın anıldığı şeyi yasakladı.Ama kim onlara mecbur kalırsa-bir arzu ve iştah duymamak ve zaruri ihtiyacının üstüne çıkmamak şartıyla- günaha girmiş olmaz,çünkü, unutmayın, Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
177) Gerçek erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir,ama gerçek erdem sahibi,Yüce Allah’a, Ahiret Günü’ne, meleklere, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini kendisi için ne kadar kıymetli olsa da , akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara,(yardım ) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında dikkatli ve devamlı olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir.İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.
NOT:144) Meleklere imanın burada zikredilmesinin nedeni; Allah’ın iradesini, peygamberlere ve dolayısıyla tüm insanlığa açıklanması, insan idrakinin ötesindeki bir gerçeklik alanına ait olan bu ruhsal varlıklar veya güçler aracılığıyla gerçekleştirilmesindendir.
Yolcular ifadesi ise; herhangi bir sebepten dolayı geçici veya sürekli olarak evine dönemeyen kimseleri, örneğin; politik sürgün veya mültecileri ifade eder.
Kölelik terimi ise; bugün için bu durum (yani kölelik) yoktur, ama bu ifade bugün için, darda kalan bir kimseyi sıkıntıdan kurtarmak olarak anlaşılmalıdır.
Gerçek erdemlilik; sadece görünür/dış biçimlere ve törenlere sarılmaktan geçmemektedir.
178) Siz ey imana ermiş olanlar! Öldürme (olayların)da adil karşılık (kısas) size farz kılındı….
NOT:147) Nasıl ki erdemlilik, doğru ve yararlı eylemler olmaksızın bir anlam ifade etmezse , bireysel dürüstlük de , toplum içinde bireylerin sosyal hakları ve sorumlulukları ile ilgili, başka bir değişle , bireyin toplum içindeki davranışlarını ve toplumun bireye ve eylemlerine karşı tavrını yönlendirmesi gereken pratik yasalar ile ilgili bir anlaşma olmadıkça, sosyal anlamda gerçek bir etkinlik kazanamaz. Yasal düzenlemelerin İslâm öğretisinde bu kadar önemli bir rol oynamasının ve Kur’an’ın , ahlâki ve ruhî öğütlerini, sürekli olarak sosyal hayatın pratik alanlarına ilişkin buyruklarla örmesinin gerçek sebebi budur
Kısasın amacı ‘intikam’ değil, toplumun korunmasıdır.

180)Herhangi birinize ölüm yaklaştığında, eğer arkasında yeterli bir servet bırakıyorsa, ebeveynine ve (diğer) yakın akrabalarına uygun şekilde vasiyette bulunmak size farz kılındı.Bu ,Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyanlar için bir yükümlülüktür.
181)Ve kim , öğrendikten sonra böyle bir hükmü değiştirirse, böyle davranmanın günahı, yalnız onu değiştirenedir.Doğrusu Allah, her şeyi işitendir,her şeyi bilendir.
183)Siy ey imana ermiş olanlar,oruç,sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı,ki Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.
NOT:155) Bu (ibadet) şafak vaktinden gün batımına kadar yeme, içme ve cinsel münasebetten tamamen uzak durmayı kapsar.Kur’an’ın işaret ettiği gibi oruç, insanlığın bütün tarihi boyunca geniş biçimde uygulama alanı bulmuştur.İslâmi orucun ruhsal arınma genel amacına ek olarak üç tür amacı gerçekleştirir.
1) Kur’an vahyinin başlamasını kutlamak.
2) Etkili bir nefs disiplini sağlamak.
3) Herkese, bizzat kendi tecrübesiyle açlığı ve susuzluğu tattırmak ve böylece yoksulların ihtiyaçlarının gerçek anlamını kavratmak.
185)Kur’an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırd edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayın’da indirilmiştir.Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun.Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde(aynı sayıda oruç tutsun).Allah sizin için kolaylık diler,zorluk çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı yüceltmenizi ve (O’na) şükretmenizi (ister).
186)Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarlarsa (bilsinler ki) Ben çok yakınım; dua edenin yakarışına her zaman karşılık veririm.Öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.
187)(Gündüz) tutulan oruçtan sonraki gece boyunca kadınlarınıza yaklaşmanız helâldir.Onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz.Allah bu konuda kendinizi sıkıntıya sokacağınızı bilir; bu yüzden O size mağfireti ile yönelmiş ve bu zorluğu üzerinizden kaldırmıştır.Şimdi öyleyse onlara yaklaşabilir ve Allah’ın sizin için uygun gördüğünden yararlanabilirsiniz ve gecenin karanlığından tanyerinin aydınlığı fark edilinceye kadar oruca devam edersiniz. Ama mescitlerde ibadet niyetiyle durduklarında, kadınlara yaklaşmayın.
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır.O halde bu sınırları ihlal etmeyin. (işte) böylece Allah mesajlarını insanlara açıklıyor ki O’na karşı sorumluluklarının bilincinde olabilsinler.
188)Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki hilelere başvurmayın.
189) Sana ayın evrelerini soruyorlar.De ki,’Onlar , haccın ve insanların (öteki faaliyetlerinin ) vaktini gösterir.
Öte yandan erdemlilik , (zannedildiği gibi ) evlere arkalarından girmeniz değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyandır.O halde evlere kapılarından girin ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki gerçek mutluluğa erişebilesiniz.
NOT:166) Gerçek erdemlilik, imanî meselelere ‘arka kapıdan’ yaklaşmak , yani yalnızca çeşitli dini vecibelerin yerine getirilmesi için konulmuş şekil ve sürelere uymaktan ibaret değildir.Şekil ve süre sınırlamaları, kendi başlarına ne kadar önemli de olsalar, her eyleme onun ruhsal ‘giriş kapısından’, yani Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyarak yaklaşılmadıkça, gerçek hedeflerine ulaşmış olamazlar.
190) Size savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın, ama (amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın;doğrusu Allah saldırganları sevmez.
NOT:167) Cihâd = Kutsal savaş Bu ve bundan sonraki ayetler, Müslümanlar için savaşın tek hukuki temeli, sadece kendini savunma amacına bağlı olduğunu tereddütsüz bir şekilde ortaya koymaktadır. ‘Allah yolunda’ yani, Allah tarafından konulmuş ahlâki ilkeler uğrunda savaşmak.Kendilerine haksız bir şekilde saldırılan kimselere savaşma izni verilmiştir.
193) O halde,artık zulüm ve baskı kalmayıncaya ve yalnızca Allah’a kulluk edilinceye kadar onlarla savaşın; ancak vazgeçerlerse , (bilinçli olarak) zulüm işleyenlerin dışındakilere karşı tüm düşmanlıklar sona erecektir.
195)Ve Allah yolunda (sınırsızca ) harcayın, kendi elinizle kendinizi mahvetmeyin ve iyilik yapmaya azimle devam edin, unutmayın ki Allah iyilik yapanları sever.
200)İbadetlerinizi bitirdiğinizde , atalarınızı hatırladığınız gibi, hatta daha güçlü bir hatırlayışla Allah’ı hatırla(maya devam ed)in. Çünkü öyle insanlar var ki (sadece),’Ey Rabbimiz, bize bu dünyada ver’ diye dua ederler,-böyleleri, ahiretin nimetlerinden nasip alamayacaklardır.
201)Ama içlerinden öyleleri de var ki: ‘Ey Rabbimiz , bize bu dünyada da iyilik ver, ahirette de ve bizi ateşin azabından koru’ diye dua ederler. (DUA)
202)İşte bunlar, kazandıklarına karşılık (mutluluktan) nasip alacak olanlardır. Ve Allah hesabı çok çabuk görendir.
213)Bütün insanlık bir zamanlar bir tek topluluktu; (sonra ihtilâfa düşmeye başladılar), bunun üzerine Allah, müjdeci ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi ve onlar aracılığı ile hakikati ortaya seren vahiy(ler) bahşetti ki, bununla insanların farklı görüşler edinmeye başladıkları her konuda karar verebilsin. Buna rağmen, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan dolayı, onun anlamı hakkında ihtilâfa düşenler bizzat bu (vahy)in tevdi edildiği aynı insanlardı. Ancak Allah, inananları, Kendi iradesi ile, üzerinde ihtilâfa düştükleri hakikate sevk etti; çünkü Allah, (ulaşmak) isteyeni doğru yola ulaştırır.
NOT:197-198)İnsanın düşünce hayatı, zamanla daha zengin/karmaşık hale gelirken,duyusal kapasitesi ve bireysel ihtiyaçları da daha fazla farklılaştı;düşünce ve menfaat çatışmaları öne çıkmaya başladı ve insanlık, hayat görüşü ve ahlâki değerleri açısından ‘bir tek topluluk’ olmaktan çıktı; işte ilahi rehberlik bu aşamada zorunlu hale geldi.
İnsanın zihni ayrılıklara yatkınlığı, tarihin bir tesadüfü değil, tersine, insan tabiatının Allah’ın muradı gereği olan bütünleyici bir parçasıdır.
214) (Ama), sizden önce gelip geçen(mümin)ler gibi sıkıntı çekmeden, cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve kımıldatmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki, müminlerle birlikte Elçi de ‘Allah’ın yardımı ne zaman gelecek? diye feryat ediyordu. Gözünüzü açın, Allah’ın yardımı (daima) yakındır.
NOT:199) Sadece hakikatin aklen kavranması, nihai kurtuluşa ulaşmanın tek başına bir aracı olamaz. O aklî kavrayışın, fedakârlığa ve çile çekerek ruhsal arınmaya hazır olmakla desteklenmesi gerekir.
216)Hoşunuza gitmese de savaşmak size farz kılındı; mümkündür ki nefret ettiğiniz bir şey sizin için iyi olabilir ve yine mümkündür ki hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir.Allah bilir, ama siz bilmezsiniz.
219)Sana, sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında sorarlar.De ki:’Onların her ikisin- de de hem büyük bir kötülük hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ancak yol açtıkları kötülük, sağladıkları yarardan daha büyüktür……
222)Sana (kadınların) ay halleri hakkında soruyorlar. De ki: ‘O bir zayıflık halidir.Bu yüzden, ay hali sırasında kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın, temizlendiklerinde ise Allah’ın emrettiği şekilde onlara yaklaşın.’
Doğrusu, Allah pişmanlıkla Kendisine yönelenleri ve özlerini temiz tutanları sever.
223)Eşleriniz sizin için ürün veren (verimli) toprak (gibi)dir; öyleyse toprağınızı dilediğiniz gibi işleyin, ama önce kendi ruhlarınız için bir hazırlık yapın.Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve bilin ki O’na mutlaka kavuşacaksınız. Ve sen de (ey Peygamber) imana erişenleri müjdele.
NOT:212) Kadın ile erkek arasındaki ruhsal ilişki, cinsel ilişkilerin vazgeçilmez esasıdır.
224)Allah adına yaptığınız yeminler, erdemliliğe, Allah’a karşı sorumluluk bilincine ve insanlar arasında barışın geliştirilmesine engel teşkil etmesin. Zira Allah, her şeyi duyan, her şeyi bilendir.
NOT:212) Eğer bir kimse (şu şu şeyleri yapacağı veya yapmaktan vazgeçeceğine dair kuvvetli bir yeminde bulunur ama sonra başka türlü davranmasının daha doğru bir yol olacağını anlarsa, yeminini bozmalı, kefâretini vermeli ve doğru olanı yapmalıdır. (Bakınız Yeminin keffâreti için (5:89) , (66:2)
225)Allah, düşünmeden yapmış olduğunuz yeminlerden dolayı siz sorumlu tutmayacak, ama kalplerinizin (ihtirasla) arzuladıklarından sorumlu tutacaktır.Allah, çok affedicidir, çok tahammül (hilm)sahibidir.
228)……kadınların (kocaları üzerindeki) hakları,(kocaların) onlar üzerindeki haklarına eşittir…..
229)Bir boşanma iki defa (geri alınabilir),ki bu durumda evlilik ya iyilikle devam eder veya güzel bir şekilde sona erdirilir.
Ve kadınlarınıza verdiklerinizden herhangi bir şeyi geri almanız,her iki (taraf)ın da Allah’ın koyduğu sınırları koruyamamaktan korkmaları hali dışında, sizin için helâl değildir.O halde, ikisinin de Allah’ın koyduğu sınırları koruyamayacaklarından korkuyorsanız, kadının serbestliğe kavuşması için (kocasına) bazı şeyler bırakmasında her iki taraf için de bir günah yoktur.
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; onları ihlâl etmeyiniz. Zira kim Allah’ın koyduğu sınırları ihlâl ederse, işte onlar zalimlerdir.
NOT:218)İslam Hukuku, kocanın evliliğe ilişkin yükümlülüklerini herhangi bir şekilde ihlâl etmemiş olması şartıyla,sadece kadının isteği üzerine evlilik sona erdirilirse, kadının akti bozan taraf olacağını ve bu nedenle, nikah sırasında kocasından aldığı mehri iade etmek zorunda kalacağını , hükme bağlanmıştır.
230)Ve erkek, (sonunda) kadını boşarsa, bu kadın, başka bir erkekle evlenmedikçe, bir daha kendisine helal olmaz.Eğer sonraki erkek de onu boşarsa – her ikisinin de Allah’ın koyduğu sınırları koruyabileceklerini düşünmeleri şartıyla- birbirlerine dönmelerinde ikisi için de bir günah yoktur.Bunlar, anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlara Allah’ın açıkladığı sınırlardır.
237) …….Size düşenden vazgeçmeniz, Allah’a karşı sorumluluk bilincine daha uygundur.Ve birbirinize karşı lütufkâr davranma(nız gerektiği)ni unutmayın.Doğrusu Allah bütün yaptıklarınızı görür.
238)Namazlarınıza ve namazınızı en uygun şekilde ifa etmeye dikkat edin; ve Allah’ın huzurunda içten bir bağlılıkla durun.
NOT:227)Yani tüm zihin Allah’a yönelmiş olarak,huşû içinde ve O’nun kelâmını tefekkür ederek hulus-i kalp ile namaz kılmak.
Kur’an’ın tümünde geçerli olan sistematik içinde, sosyal kurallar ile ilgili her uzun bölümün ardından mutlaka Allah’a karşı sorumluluğun idraki çağrısı gelir; ve bu sorumluluğun idrakine de en eksiksiz olarak namazda ulaşılır.
239)Ama eğer tehlikede iseniz, yürürken ve binek(üzerin)de (namazınızı ifa edin); tekrar güvenliğe kavuşunca Allah’ı anın, çünkü daha önce bilmediklerinizi size öğreten O’dur.
240)Eğer içinizden biri ölür ve arkasında kadınlar bırakırsa, dul eşlerine,(ölmüş kocalarının evini) terk etmeksizin bir yıllık geçimlerini vasiyet etsinler.Ama eğer (kendi arzularıyla) ayrılırlarsa kendileri hakkındaki meşru tasarruflarından dolayı onlara bir günah yoktur.Ve Allah kudret ve hikmet sahibidir.
242)Aklınızı kullan(mayı öğren)meniz için Allah size mesajlarını böyle açıklıyor.
245)Allah’ın kat kat fazlası ile geriye ödeyeceği bir güzel borcu O’na verecek olan kimdir?Allah alır ve kat kat fazlası ile geri verir,ve hepiniz sonunda O’na döndürüleceksiniz.
NOT:234)Yani, kişinin hayatını Allah yolunda feda etmesiyle yahut O’na adamasıyla.
Yüce Allah'a borç vermek = Karşılıksız yardımda bulunmak
250)Onlar Câlût ve kuvvetleriyle karşı karşıya geldiklerinde,’Ey Rabbimiz, bize zorluklara tahammül gücü bağışla, adımlarımızı sağlam kıl ve hakikati inkâr eden bu topluma karşı bize yardım et’ diye dua ettiler. (DUA)
251)Bunun üzerine, onları Allah’ın izniyle bozguna uğrattılar.Davud da Câlût’u öldürdü; Allah ona hükümranlık ve hikmet verdi ve istediği şeyin bilgisini öğretti.
Ve eğer Allah, insanlara kendilerini başkalarına karşı savunma gücü vermeseydi, yeryüzü çürüme ve yozlaşmaya maruz kalırdı; ama Allah bütün alemlere karşı sınırsız lütuf sahibidir.
NOT:242) Allah’ın ,insanlara kendilerini baskıya ve zulme karşı savunma gücü vermesi.
254)Siz ey imana ermiş olanlar! Pazarlığın, dostluğun ve şefaatin geçerli olmayacağı bir Gün gelmeden önce size rızık olarak bağışladığımız şeylerden (Bizim yolumuzda) harcayın.Ve bilin ki hakikati inkâr edenler zalimlerin ta kendileridir.
NOT:246) 245. ayetin konusuna yeniden dönmektedir.’Allah’a güzel bir borç verecek olan kimdir?’ Bu nedenle, ‘Yüce Allah yolunda harcama’ nın burada yalnızca, kişinin servetinden yapacağı harcamaları değil, Yüce Allah yolundaki her türlü fedakârlığı kapsadığı sonucunu çıkarabiliriz.
255)Allah – O’ndan başka ilah yoktur.Her zaman diridir, bütün varlıkların kendi kendine yeterli yegâne kaynağıdır.
Ne uyuklama tutar O’nu, ne de uyku.Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O’nundur.
O’nun izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan kimdir?
O , insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da bilir; oysa O dilemedikçe insanlar O’nun ilminden hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar.
O’nun sonsuz kudreti ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup desteklenmesi O’na ağır gelmez.Gerçekten yüce ve büyük olan yalnızca O’dur.
256)Dinde zorlama yoktur.Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır.O halde, şeytani güçlere ve düzenlere (uymayı) reddedenler ve Allah’a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam mesnede tutunmuşlardır.Zira Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
NOT:249) Din terimi, hem ahlâki olarak emredici kanunların içeriğini hem de onlara uygun davranmayı ifade eder ve insanın ibadet ettiği objeye karşı yaklaşımını dolayısıyla ‘itikad’ kavramını da içine alır.İnanç veya din ile ilgili her konuda zorlama kesin olarak yasaklanmıştır.Zorla din değiştirme her şart altında geçersiz ve temelsizdir.İslâm hukukçuları, zorla din değiştirmenin büyük bir günah oluşturduğu görüşünü benimsemişlerdir.
258) ……….Allah (bile bile) zulüm işleyen toplumu hidayete erdirmez.
NOT:251) Zulüm, burada, kişinin Allah’ın gösterdiği (hidayet) ışığında kasıtlı olarak uzaklaşmasını ifade eder.
261)Allah yolunda mallarını harcayanların durumu, kendisinden yedi başak çıkan ve her başakta yüz tane bulunan bir buğday tohumuna benzer; Allah dilediğine kat kat verir; ve Allah her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir.
262)Allah yolunda mallarını harcayan ve sonra iyiliklerini başa kakıp (muhtaç kişinin duygularını ) inciterek ( bu ) harcamalarının değerini düşürmeyenler, mükâfatlarını Rableri katında bulacaklar ; onlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü.
263)Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır; ve Allah Kendisine yeterlidir, tahammül (hilm) Sahibidir
264)Siz ey imana ermiş olanlar! Servetini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve ( muhtaç kimsenin duygularını) inciterek yardımlarınızı değersiz hale sokmayın.Onun hali, üzerinde (biraz ) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir.Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerden hiçbir kazançları olmaz, zira Allah , hakikati reddeden bir toplumu hidayete erdirmez.
265) Servetlerini Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben inanmış olarak harcayanların durumu (ise) , verimli topraklar üzerindeki bahçe gibidir, bir sağanak vurur, bu sayede ürün iki misli artar, sağanak olmadığı zaman da hafif yağmur (düşer oraya).Ve Allah yaptığınız her şeyi görür.
267)Siz ey imana ermiş olanlar!Kazandığınız güzel şeylerden ve topraktan sizin için bitirdiğimiz (ürünler) den başkaları için harcayın; ama harcamak için, size verildiğinde küçümser şekilde bakışlarınızı çevirmeden kabul etmeyeceğiniz bayağı şeyleri seçmeyin.Ve bilin ki Allah kendisine yeterlidir, her zaman övgüye layık olandır.
268)Şeytan sizi fakirlik ihtimali ile korkutur ve cimriliği telkin eder.Oysa Allah, size bağışlamasını ve lütfunu vaad eder.Allah kudret ve egemenlikte sınırsızdır, her şeyi bilendir.
269)Dilediğine hikmet bağışlar ve her kime hikmet bağışlamışsa doğrusu ona en büyük servet verilmiş demektir.Ama derin kavrayış sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz.
270)Çünkü , başkaları için her ne harcarsanız ve neyi (harcamak için) adarsanız, Allah onu mutlaka bilir. Ve (hayırda bulunmayı engelleyerek) zulüm işleyenler, kendilerine yardım edecek kimse bulamazlar.
271)Yardımları açıktan yapmanız güzeldir; ama muhtaca gizlice vermeniz sizin için daha hayırlı olur ve günahlarınızın bir kısmını bağışlatır.Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
273)(Ve) Allah yoluna kendilerini tamamen adamış oldukları için yeryüzünde (rızık aramak niyetiyle) gezip dolaşamayan muhtaçlar(a yardım edin).(Onların durumunun) farkında olmayan, onları zengin zanneder, çünkü (istemekten) çekinirler; (ancak) sen onları (bazı) özelliklerinden tanıyabilirsin; insanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar.Ve onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.
NOT:261)Kendilerini tamamen iman yolunda çalışmaya-imanı yaymak, tebliğ etmek veya bedenen ve fikren savunmak şeklinde verenlere veya zamanlarını Allah’ın mesajında yüceltilmiş olan ilmi; öğrenmeye (öğretmeye), insanoğlunun iyiliği için uğraşmaya ve benzeri ulvî hedeflere adayanlara, yahut da bu hedefler uğrunda çabalarken şahsi veya maddi sıkıntılara uğrayan ve bu sebeple kendilerini koruyamayacak durumda bulunanlara.
274) Servetlerini (Allah rızası için) gece ve gündüz, gizlice ve açıkça harcayanlar, mükâfatlarını Rablerinin katında göreceklerdir; onlara ne korku vardır, ne de üzülürler.
276)Allah faizli kazançları bereketten mahrum eder, ama karşılıksız yardımları kat kat arttırarak bereketlendirir.Allah inatçı nankörleri ve günahta ısrarlı olanları sevmez.
( Bakınız 30: 39 not:35)
277)İmana ermiş olanlar, doğru ve yararlı işler yapanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve karşılıksız yardımda bulunanlar; işte onlar mükâfatlarını Rab’lerinden alacaklar ve onlara ne korku vardır, ne de üzülürler.
278)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve eğer (gerçekten) müminseniz faizden doğan kazançların tümünden vazgeçin;
279)çünkü eğer böyle yapmazsanız, bilin ki Allah’a ve Elçisi’ne savaş açmış olusunuz.Ama eğer tevbe ederseniz, ana paranız(ı geri almay)a hak kazanırsınız.Böylece ne haksızlık yapmış ne de haksızlığa uğramış olursunuz.
280)Ancak (borçlu) güç durumda ise, rahatlayıncaya kadar ona bir vade verin; eğer bilirseniz, bir karşılık beklemeden (borcu tamamiyle) silmek, sizin kendi iyiliğinize olacaktır.
281)Allah’a döneceğiniz, sonra herkesin kazancının kendisine eksiksiz geri verileceği ve hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı Gün’ü aklınızdan çıkarmayın.
282)NOT:Belli bir vade ile borç alır ve verirken,vade tarihi ile birlikte,iki erkek şahit ile birlikte kayda alınmalıdır.İki erkek şahit bulunamazsa bir erkek iki kadın şahit olsun (kadının iki kişi olmasını istenmesinin nedeni; genel olarak kadınların ticari usullere erkeklerden daha az aşina olmaları ve bu konularda hata yapmaya daha yatkın olabilmeleri gerçeğinden dolayıdır) ki onlardan biri hata yaparsa diğeri ona hatırlatabilsin, şahitler,şahitlik yapmayı reddetmemelidir,anlaşmayı yazan ve şahit zarara uğramamalıdır.
283)…….Ve şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin; zira, onu gizleyen kalben vebal altındadır; ve Allah yaptığınız her şeyin tüm bilgisine sahiptir.
284) Göklerde ve yerdeki her şey Allah’a aittir.Aklınızdan geçeni açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onun için hesaba çekecektir; ve sonra O, istediğini affedecek, istediğini cezalandıracaktır; zira Allah her şeye kadirdir.
285)Elçi ve o’nunla birlikte olan müminler, Rabbi tarafından o’na indirilene inanırlar:Hepsi, Allah’a, meleklerine, vahiylerine ve elçilerine inanırlar; O’nun elçilerinden hiçbiri arasında ayrım yapmazlar ve; ‘İşittik ve itaat ettik.Bize mağfiret et ey Rabbimiz, zira bütün yolculukların varış yeri Sensin’ derler. (DUA)286)’Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez: kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine’
‘Ey Rabbimiz ! Unutur veya bilmeden hata yaparsak bizi sorgulama!’
‘Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yükler yükleme!’
‘Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize taşıtma!’
‘Günahlarımızı affet, bizi bağışla ve rahmetini yağdır üstümüze! Sen yüce Mevlâmızsın, hakikati inkâr eden topluma karşı bize yardım et!. (DUA)
NOT:278)'Bizden öncekilere yüklediğin gibi' = Hem Hz. Musa’nın kanunlarının İsrailoğulları’na yüklediği ibadetlerin ağırlığına, hem de Hz.İsa’nın kendi takipçilerine tavsiye ettiği terki dünyaya atıf.

1/ FÂTİHA SÛRESİ

1)Rahman,Rahim ALLAH adına
2)Her türlü övgü yalnızca ALLAH’A özgüdür,bütün alemlerin Rabbi,
3)Rahmân ,Rahîm
4)Hesap Günü’nün Hakimi.
5)Yalnız Sana kulluk eder;ve yalnız Senden yardım dileriz.
6)Bizi dosdoğru yola ilet,
7)nimet bahşettiklerinin yoluna;gazab(ın)a uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.

NOT:1)RAHMAN:Yüce ALLAH’ın varlığı kavramı içinde bulunan ve ondan koparılması mümkün olmayan rahmet saçıcılığı vasfı
RAHİM: Bu rahmetin O’nun mahlukâtı üzerindeki görünümü ve onlar üzerindeki
etkisi.
2)Nimet bahşedilmesi:kendilerine peygamberi bir rehberlik bahşedilen ve ondan yararlanmaları sağlanan
3)Gazaba uğrayanlar:Yüce ALLAH’ın mesajından tam haberdar olan,onu anlayan ama kabul etmeyerek, kendilerini O’nun rahmetinden yoksun bırakanlar.
Sapkınlar :Ya hakikatin hiç ulaşmadığı ya da onu hakikat olarak kabul etmelerini güçleştirecek kadar değişmiş ve bozulmuş olarak ulaştığı insanlar.