114/ NÂS SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki : ‘Sığınırım insanların Rabbine,
2) insanların Hakimine,
3) insanların İlâhına;
4) fısıldayan sinsi ayartıcının şerrinden,
5) insanların kalbine fısıldayan;
NOT:1) Yani, Şeytan (14: not: 31)
6) görünmez güçler(in) ve insanlar(ın bütün ayartmaların)dan.
NOT:2) Kendilerinden Allah’a sığınmamız emredilen ‘görünmez güçler’in, kendi kalplerimizin körlüğünden, ihtirasımızdan ve atalarımızdan bize geçen sakat anlayış ve bâtıl değerlerden kaynaklanan , şeytanî eğilimler olduğu sonucuna varılır.

113/ FELAK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki: ‘Sığınırım yükselen şafağın Rabbine,
NOT:1) Felak = ‘Şafağın aydınlığı’ veya ‘yükselen şafak’ terimi, çoğunlukla mecazî olarak, ‘bir belirsizlik döneminden sonra hakikatin ortaya çıkışı’nı anlatır.
‘Yükselen şafağın Rabbi’ adlandırılması; Allah’ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin O’na ‘sığınması’nın hakikatin ardında koşmak ile eş anlamlı olduğuna işaret eder.
2)O’nun yarattıklarının şerrinden,
3) ve bastıran zifirî karanlığın şerrinden,
NOT:2) Yani, ümitsizliğin karanlığından veya ölümün yaklaşmasından.
4) karanlık işlere düşkün tüm insanların şerrinden,
NOT:3) karanlık işlere düşkün = düğümlere üfleyenler
Klâsik Arapça’da bütün esrarengiz uğraşıları tanımlamak için kullanılan deyimsel bir ifade.Zamahşerî ve Râzî’ nin işaret ettikleri gibi, burada , esrarengiz uğraşılarla uğraşanlar ile mutlaka ‘kadın’ların kasdedildiğini göstermez, fakat genel olarak ‘insanoğlu’nu ifade eder.
Müminin, bu tür uygulamalardan ‘Allah’a sığınma’sının emredilmesinin nedeni;- Zemahşerî’ye göre – bu tür uğraşların günah olduğu ve bununla uğraşanlar için, zihinsel bir tehlike taşımasında yatmaktadır.
5) ve kıskançlık duyduğunda, kıskancın şerrinden.’
NOT:4) Yani, başka bir kimsenin kıskançlığının, kişinin hayatı üzerinde doğurabileceği- moral ve sosyal- etkilerden ve kişinin kendisinin kıskançlık şerrine kapılmasından.
Halife Ömer b. Abdülaziz ‘in ( fazilet ve dürüstlüğü nedeniyle 2. Ömer olarak anılır) sözü: ‘Başkasını kıskanandan daha mazlûm görünen bir zâlim düşünemiyorum.’

112/ İHLÂS SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki: ‘O, tek Allah’tır;
2) Allah, öncesiz ve sonrasız, bütün var olmakta olanların sebepsiz Sebebi.
NOT:1) Samed = İlk sebep ve öncesiz-sonrasız Mutlak Varlık kavramlarını, mevcut olan veya tahayyül edilebilen her şeyin, esas kaynağı olan Allah’a döneceği ve bu nedenle hem yoktan var edilmesi hem de varlığını sürdürmesi açısından O’na bağımlı olduğu düşüncesi ile iç içe geçmiş olduğunu ifade eder.
3) O doğurmamıştır, doğurulmamıştır;
4) ve hiçbir şey O’nunla mukayese edilemez.
NOT:2) Allah’ın her bakımdan tek ve benzersiz olduğu, bir başlangıcının ve sonunun olmadığı gerçeği , ‘Hiçbir şey O’na denk tutulamaz’ (89:3 , 19. sure not:77) ifadesinde mantıkî karşılığını bulmaktadır. Böylece O’nu tasvir etme ve tanımlama ihtimallerini de saf dışı bırakmaktadır.Sonuç olarak; Yüce Allah’ın varlığının mahiyeti insan kavrayışının veya tahayyülünün sınırları dışındadır. Bu gerçek, Yüce Allah’ı mecazî temsiller veya hatta soyut semboller aracılığıyla ‘tarif etme’ teşebbüslerinin neden hakikatin inkârı ile eşit görüldüğünü açıklamaktadır.

111/ MESED SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
3)(Öteki dünyada) şiddetle parlayan bir ateşe atılacak,
4)iğrenç söylentilerin taşıyıcısı olan karısı ile birlikte,
5) (o ki), boynunda bükülmüş iplerden bir halat (taşır).
NOT:4) Mesed = Maddesi ne olursa olsun, bükülmüş iplerden yapılan her türlü şeyi gösterir.Bu surede ise, hem bu kadının kötülüğe meyilli bozuk ve eğri tabiatını, hem de ‘her insanın kaderi boynuna bağlanmıştır’ (17:13) manevî gerçeğini anlatır.

110/ NASR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Allah’ın yardımı ve zaferi geldiğinde,
2) ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde,
NOT:1) ‘Allah katında tek (hak) din, (insanın) O’na tam teslimiyetidir. (Orijinal adıyla İSLÂM) (3:19)
3) Rabbinin sınırsız şanını yücelt, O’na hamdet ve O’ndan mağfiret dile; çünkü O, her zaman tevbeleri kabul edendir.
NOT:2) Yani, insanlar doğru dine kalabalıklar halinde girseler bile, mümin kendine aşırı güvenden kaçınmalı, tersine daha mütevazi ve kendi zaaflarının daha fazla bilincinde olmalıdır. Ayrıca, Hz. Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edilir. ‘Dikkat edin, insanlar dine büyük gruplar halinde giriyorlar ama öyle bir zaman gelecek ki, yine büyük gruplar halinde ayrılacaklar.
Bu sure Hz. Peygamber (s.a.v)’in insanlığa duyurduğu son tam suredir.Bu surenin nüzulünden sonra aldığı tek vahiy ‘ Allah’a döneceğiniz, sonra herkesin kazancının kendisine eksiksiz geri verileceği ve hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı Gün’ü aklınızdan çıkarmayın’ (2:281)

109/ KÂFİRÛN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) De ki:’Siz ey hakikati inkâr edenler’!
2) Ben tapmam sizin taptığınıza,
3) siz de tapmazsınız benim taptığıma.
4) Ve be tapmayacağım (asla) sizin tapıp durduğunuza,
5) siz de (hiç) tapmayacaksınız benim taptığıma.
NOT:2) ‘hakikati inkâr etmenize sebep olan bâtıl değerleri terk etmekte gönülsüz davrandığınız sürece’
6) Sizin dininiz size, benimki bana.
NOT:3) Din = Öncelikli anlamı ‘itaat’tır. En geniş anlamıyla; İtikat veya ‘dini hukuk’a’ ya da sadece ‘ahlâki değerler sistemi’ ne itaat.(107:1)

108/ KEVSER SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Bak, Biz sana bol nimet verdik;
NOT:1) Kevser = (Bolluk, çokluk,bereket) Kur’an’da Kevser terimi: Hz.Peygamber ‘e (s.a.v), vahiy, bilgi, hikmet,iyilik ve hem bu dünyada hem de öteki dünyada şerefli ve onurlu olmak gibi soyut ve manevî anlamda iyi ve güzel olan her şeyden bolca ihsan edilmesini anlatmaktadır.(Râzî) Genel olarak müminler açısından ise, bilgi elde etme,iyi fiiller işleme, bütün canlı varlıklara karşı şefkatli davranma ve böylece iç huzura ve tatmine kavuşma imkânını ifade eder.
2) o halde (yalnız) Rabbine ibadet et ve (yalnız O’nun adına) kurban kes.
3) Şu gerçek ki, senden nefret eden, (her türlü iyilik ve güzellikten) kesilmektedir.
NOT:2) ‘iyilik ve güzellikten’ ifadesi, Kâmûs’tan esinlenen bir açıklamaya dayanmaktadır.

107/ MÂ'ÛN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Hiç bütün bir ahlâki değerler sistemini yalanlayan (birini) tasavvur edebilir misin?
NOT:1)’ Ahlâki kurallar kavramı’ ki; ‘din’ teriminin en temel anlamlarından biridir.
2) İşte böyle biridir, yetimi itip kakan,
3) yoksulu doyurma arzusu/gayreti duymayan,
4)Yazıklar olsun şu namaz kılıp duranlara,
5) onlar ki, kalpleri namazlarına yabancıdır,
NOT:Yani, namazlarına karşı (bilerek) gaflet içindedirler.
6) onlar ki, niyetleri yalnızca görülüp takdir edilmektir,
7) ve üstelik onlar, (insanlara) en ufak bir yardımı bile reddederler.!
NOT:4) Mâ’ûn = Herhangi bir zorluk anındaki ‘yardım’ veya ‘desteği’ gösterir.

106/ KUREYŞ SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Kureyş’in emniyeti sağlanabilsin diye,
NOT:1) ‘Kureyş’in güvenliği’ = Kâbe’nin güvenliğinin bir simgesidir.
2) kış ve yaz seferlerindeki emniyeti.
3) O halde bu Mâbed’in Rabbine kulluk etsinler,
4) O ki, aç kalmasınlar diye, onları beslemiş ve tehlikelerden emin kılmıştır.
NOT:4) Hz. İbrahim’in duası: ‘Ey Rabbim! Burayı güvenli bir bölge kıl ve halkına bereketli bir rızık bağışla’ (2:126)

104/ HÜMEZE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Vay haline iftira atanın ve ayıp-kusur arayanın!
NOT:1) Yani, kötü niyetle başkalarında gerçek veya hayali kusurlar aramaya çalışan herkes.2) (Vay haline o kişinin) ki, serveti biriktirir ve onu bir kalkan sayar,
3) zanneder ki, serveti onu sonsuza dek yaşatacak!
4) Hayır, aksine, (öteki dünyada) çökerten bir azaba terk edilecektir o!.
5) Bilir misin nedir o çökerten azap?
6) Allah tarafından tutuşturulan bir ateş,
7) (günahkâr) kalplerin üstünde yükselen;
NOT:5) Yani, onların kalplerinden çıkarak –günahkârların suçlarını geç fark etmelerinde ‘ateş’in ruhî niteliğine bir işaret vardır-
8) üzerlerine salınacak (bir ateş)
9) sonsuz(ca uzayıp giden) sütunlar arasında
NOT:6) ‘geniş sütunlar arasında’ yani, ümitsizlik ile kuşatılmış halde.

103/ 'ASR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Düşün zamanın akıp gidişini!
NOT:1) ‘Asr’ = Zamanın akıp gidişini, yeniden, bir daha yakalanamayacak olan zaman kavramını içerir.
2) Gerçek şu ki, insan ziyandadır;
3) meğer ki, imana erip doğru ve yararlı işler yapanlardan olsun ve birbirlerine hakkı tavsiye edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden…

102/ TEKÂSÜR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Bir aç-gözlülük saplantısı içindesiniz,
2) mezarlarınıza girinceye dek (süren).
NOT:1) Tekâsür = gerçek veya hayali kazançları arttırma ihtirası.
Bu terim, insanın, daha çok konfor, daha fazla maddi servet, insanlar veya tabiat üzerinde daha güçlü otorite ve kesintisiz bir teknolojik ilerleme için çırpınma saplantısını ifade eder.Bu çabaların,başka her şeyi dışlayan bir şekilde aşırı bir tutku ile sürdürülmesi,insanı her türlü ruhî kavrayıştan ve dolayısıyla tamamiyle manevî/ahlâki değerler üstüne kurulmuş herhangi
bir sınırlama ve kısıtlamayı kabullenmekten alıkoyar ve sonuçta sadece bireyler değil, bütün bir toplum iç tutarlılığını ve dengesini ve böylece her türlü mutluluk şansını yavaş yavaş yitirir.
3) Ama, zamanı geldiğinde anlayacaksınız!
4) Evet,evet! Zamanı geldiğinde anlayacaksınız!
5) Hayır ,(onu) tartışmasız bir kesinlikle anlasaydınız,
6) (cehennemin) yakıcı ateşini mutlaka görürdünüz!
NOT:3) Yani, yanlış bir hayat tarzının oluşturduğu ‘yeryüzü cehennemi’: İnsanın doğal çevresinin sürekli olarak tahrip edilmesine ve ölçüsüz,sınırsız ‘ekonomik büyüme’ hedefinin, bütün ruhî ve dinî yönelişlerin izlerini tamamen kaybetmek üzere bulunan insanlığa empoze etme durumunda olduğu -ve günümüzde fiilen empoze ettiği- düş kırıklığı,mutsuzluk ve şaşkınlığa bir işaret.
7)Sonunda onu keskin bir gözle mutlaka göreceksiniz;
NOT:4) Yani, öteki dünyada, kişinin geçmiş fiillerinin gerçek mahiyetini ve insanın hayatın nimetlerini yanlış ve müsrifçe kullanarak kendi başına açtığı kaçınılmaz azabı doğrudan ve berrak bir şekilde kavrayarak.
8)ve o Gün, hayatın nimetleri(ne karşı yaptıklarınız) için mutlaka sorguya çekileceksiniz!.

101/ KÂRİ'Â SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
6) O zaman, (iyiliklerinin) tartısı ağır basan
7) kendisini mutlu bir hayat içinde bulacak;
8) tartısı hafif gelen ise
9) bir uçurumun girdabına sürüklenecektir.
10) Bilir misin nedir o ( uçurum) ?
11) Dağlayan bir ateştir.
NOT:3) Dağlayan ateş = Kızgın ateş
Günahkârların öteki dünyadaki azabı ile ilgili Kur’an’î tasvirlerin tümü, ancak insan tecrübesinin sınırları içindeki maddî olgular ile karşılaştırılarak anlaşılabilecek olan durumlar ve şartlar ile ilgili mecazlar veya benzetmelerdir.

100/ 'ÂDİYAT SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Ooo! Nefes nefese koşan binek atları,
NOT:1) ‘Ooo!’ ünlemi, burada hayret ve şaşkınlık belirten bir ifade olarak kullanılmıştır.
2)ateş saçan kıvılcımlar,
3) sabah vakti akına koşan,
4)böylece (arkalarında) toz bulutları yükselten,
5) (körcesine) bir ordunun içine dalan!.
NOT:2) 6-11. ayetler tartışmasız bir şekilde kınayıcı bir nitelik taşıdığından, ilk beş ayet de aynı veya en azından benzer bir karaktere sahiptir.’Binek atlar’ ile, yoldan çıkmış insan ruhu veya kişiliği sembolize edilmiştir . Bütün ruhî yönelişlerden yoksun, her türlü bâtıl ile şartlanmış ve yönlendirilmiş, bencil arzuların,çılgınca ihtirasların kölesi olmuş, akıl ve bilincin kontrolünden çıkmış, şaşkın toz bulutlarının ve sapık iştahların körleştirdiği, karmaşık/çözümsüz durumlara kendini sokan ve böylece manevî yok oluşunu hazırlayan insan ruhu.6)Gerçek şu ki, insan Rabbine karşı çok nankördür;
NOT:3) Yani,çılgınca akın eden atlarla sembolize edilen, (insan) ihtiras ve iştahlarına ne zaman teslim olursa Allah’ı ve O’na karşı sorumluluğunu unutur.
7) ve kendisi ( de) buna şahittir;
8) çünkü servet hırsına kapılmıştır.

099/ ZELZELE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

6) O Gün bütün insanlar, (geçmiş) fiillerini görmek üzere, biri diğerinden ayrılmış olarak ortaya çıkacaklar.
NOT:3) ‘ayrı varlıklar’ olarak
Şimdi Bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi', ( 6:94) Böylece, her insanın devredilemez bireysel sorumluluğu vurgulanmış oluyor.
7) Ve kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek,
8) kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu(n karşılığını) görecektir

098/ BEYYİNE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Hakikati inkâra şartlanmış olanlar,- ister geçmiş vahyin mensuplarından, isterse Allah’tan başkasına da ilâhlık yakıştıranlardan (olsunlar)- kendilerine hakikatin açık kanıtları gelmeden (O’nun tarafından) gözden çıkarılacak değillerdir;
2) (onlara) kutsanmış tertemiz vahiyler ileten Allah’tan bir elçi (gelmeden),
3)doğruluğu kesin ve açık hükümler taşıyan (vahiyler ileten bir elçi)
NOT:2) ‘Hakikatin kanıtı’ ile sadece Hz. Peygamber (s.a.v) ve Kur’an değil, aynı zamanda bütün önceki peygamberler ve vahiyler kasdedilmektedir. (42:13 )
‘Doğruluğu kesin ve açık hükümler’ ile, en son ve en mükemmel ifadesini Kur’an’da bulan bütün ilâhi mesajları kapsamaktadır.
Kur’an’da birçok defa tekrarlanan, Allah’ın hiç kimseyi bâtıl inançlarından ve eylemlerinden dolayı, doğru ile yanlışın anlamı daha önce kendisine açıkça gösterilmediği sürece hesaba çekmeyeceği. (6:131-132 , 17:15) Yani, kendilerine Allah’ın Peygamberi tarafından doğru yol gösterilmedikçe ve ona tâbi olmayı bilinçli olarak reddetmedikleri sürece, Allah tarafından mahkum edilmezler.
4)Ama kendilerine daha önce vahiy verilenler, hakikatin böyle bir kanıtı geldikten sonra (inanç) birlikteliklerini bozdular.
NOT.4) Yani, onların büyük bir kısmı, kendilerine gönderilmiş olan ve tümü aynı temel hakikatleri tebliğ etmiş bulunan peygamberlerin öğretilerinden saptılar.
5) Oysa, kendilerine yalnızca Allah’a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle yalnız O’na iman ederek, bâtıl olan her şeyden uzak durmaları; namazlarında dikkatli ve devamlı olmaları ve karşılıksız harcamada bulunmaları emrolunmuştu; çünkü bu, doğruluğu kesin ve açık olan bir ahlâki değerler sistemidir.
NOT:6) Zekât = gelirin ve servetin, bencilliğin kirinden arındırılması = karşılıksız harcamada bulunmak
8) (Ve) iman edip doğru ve yararlı işlerde bulunanlar, işte onlar, bütün yaratıkların en hayırlılarıdır.
9) Onların ödülleri Allah katında (kendilerini bekler); içinden ırmaklar akan, sonsuza kadar kalacakları sınırsız nimet bahçeleri ; Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah’tan; bütün bunlar Rablerini ürpertiyle hissedenler içindir.!

097/ KADR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Biz bu (ilâhi kelâm)ı Kadir Gecesi’nde indirdik.
NOT:Kadir Gece’si = Kudret Gece’si = Haşmet Gece’si Hz. Peygamber’in (s.a.v) ilk vahyi aldığı gece böyle tanımlanmaktadır.
2)Bilir misin nedir Kadir Gece’si?
3)Kadir Gece’si bin aydan daha hayırlıdır;
NOT:2) ‘İçinde benzer bir gece bulunmayan bin ay’ (Râzî)
4)o gece melekler, Rablerinin izniyle ilâhi bir esin taşıyarak bölük bölük inerler;(insanı)her türlü (kötülük)ten
5) emin kılar bu (gece), tâ şafak vaktine kadar.
NOT:5) Bu gecenin kutsallığını kavramanın, gereksiz/yersiz düşünce ve eğilimlere karşı bir sığınak vazifesi gördüğü anlamına gelir.

096/ 'ALAK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Oku yaratan Rabbin adına,
NOT:1) Okumak; Kur’an mesajından alınan sözleri veya düşünceleri, anlamak niyetiyle, bilinçli olarak zihne nakşetmeyi ifade eder.
2) insanı bir yumurta hücresinden yaratan’
NOT:2) İnsanın bir yumurta hücresinden- yani , döllenmiş bir yumurtacıktan- embriyonik bir gelişme göstermesine işaret edilerek, böylece insanın biyolojik kökeninin ilkelliği ve basitliği ile zihnî ve ruhî potansiyelinin zıtlığı vurgulanmaktadır; hayatın yaratılışının gerisinde bulunan bilinçli bir plânın ve amacın varlığına işaret edilen bir zıtlık.
3) Oku, çünkü Rabbin sonsuz kerem Sahibidir,
4) (insana) kelemi kullanmayı öğretendir,
5)insana bilmediğini belleten!
NOT:3) Kalem burada, yazma sanatının veya yazı yoluyla kaydedilen bütün bilgilerin sembolü olarak kullanılmıştır. İnsanın, düşüncelerini, tecrübelerini ve kavrayışlarını yazılı kayıtlar aracılığıyla bireyden bireye, kuşaktan kuşağa ve bir kültür çevresinden diğerine aktarması yeteneği, insan bilgisinin toplamına bir birikim karakteri kazandırır.Ve Allah vergisi yetenek sayesinde her birey, insanlığın kesintisiz bilgi birikiminden şu veya bu yolla yararlandığından , burada, tek tek bireylerin kendi başlarına bilmedikleri – ve aslında bilemeyecekleri- şeylerin ‘Allah tarafından insana öğretildiği’ kaydedilmiştir.Ayrıca, Allah’ın insana ‘öğretme’si veya ‘belletme’si, aynı zamanda, O’nun sadece beşeri tecrübe ve akıl ile oluşturulamayan ruhî hakikatleri ve manevî/ahlâkî ilkeleri/ölçüleri peygamberler aracılığı ile vahyetmesini de göstermektedir; ve böylece ilâhi vahiy olgusunun çerçevesi oluşturulmuş bulunmaktadır.
6) Gerçek şu ki, insan fütursuzca azar,
7)ne zaman kendini yeterli görse;
8) oysa, herkes eninde sonunda Rabbine dönecektir.
NOT:4) ‘dönüş’ burada iki anlamda kullanılmıştır.1) Herkes mutlaka hesap vermek için Allah’ın huzuruna getirilecektir. 2) Var olan her şey asıl kaynağı olan Allah’a geri dönecektir.
9)Hiç düşündün mü şu engellemeye kalkışanı
10)(Allah’ın) bir kulu(nu) namazdan?
NOT:5) Yüce Allah ,bu ayetinde, namazla sembolize edilen dine karşı koyanları ve engelleyenleri yermektedir.Rahmetli Muhammed Esed bu ayetin tefsirinde,yalnız namaz ibadetini engelleyenlerle sınırlı olmadığını, bireyin özel yaşamını düzenleyen dini kurallara karşı çıkanları ifade ettiği gibi, dinin, sosyal hayatı şekillendiren fonksiyonlarına karşı çıkıp engelleyenleri de kapsadığını ifade etmektedir.

095/ TÎN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)İnciri ve zeytini düşün,
2) ve Sina Dağı’nı,
3) ve bu güvenli toprakları!
NOT:1) İncir ve zeytin, bu anlam akışı içinde, bu ağaçların çokça bulunduğu toprakları yani Akdeniz’in doğusuna sınır olan ülkeleri, özellikle Filistin ve Suriye’yi sembolize etmektedir.Kur’an’da zikredilen Hz. İbrahim soyundan peygamberlerin çoğu bu topraklarda yaşayıp bu topraklarda tebliğde bulunduklarından, bu iki ağaç cinsi, son İbrani Peygamber Hz. İsa’da doruğa erişen Allah’tan vahiy alan bu insanlar zincirinin dile getirdiği dini öğretilerin sembolü olarak kabul edilebilirler.Öte yandan ‘Sina Dağı’ ise, Hz. Musa’nın peygamberliğini özellikle vurgulamaktadır.Çünkü, Hz. Musa , vahyi , sina çölündeki bir dağda almıştı. ‘bu güvenli topraklar’ ifadesi, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’in doğduğu ve ilâhi çağrıyı aldığı yer olan Mekke’yi gösterir.
Böylece, yukarıdaki 1-3 ayetler, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed (s.a.v) ‘in şahıslarında temsil edilen tevhid dininin üç tarihi safhasında geçerli öğretilerin- sahîh öğretilerin- gerisindeki temel ahlâki aynılığa dikkatimiz çekmektedir.4) Gerçek şu ki, Biz insanı en güzel şekilde yaratırız,
NOT:2) Allah’ın yarattığı her şeyin, insanoğlu ve insan kişiliği (nefs) de dahil olmak üzere, ‘yaratılış amacına uygun şekilde’ var edildiği. (91:7 , 87:2) Bu ifade,insanların bedensel ve zihinsel donanımlar açısından aynı ‘güzel şekle’ sahip olduklarını kesinlikle göstermez; o sadece, her insanın tabii avantaj veya dezavantajlarına bakılmaksızın, doğuştan getirdiği özellikleri ve içine doğduğu çevreyi mümkün olan en iyi şekilde kullanabilme yeteneği ile donatıldığını anlatır. (30:30 , 30:27-28)
5) ve sonra onu aşağıların en aşağısına indiririz,
NOT:3) ‘aşağıların en aşağısına çekilmek’ Yani, insanın kendi yaptıklarının ve yapmayı ihmal ettiklerinin sonucu, insanın kendi aslî, olumlu kimliğini saptırmasının, başka bir deyişle yozlaştırmasının bir sonucudur.
6) iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar hariç; onlar için kesintisiz bir ödül vardır!
7) Öyleyse, (ey insan), nedir bu ahlâki değerler sistemini yalanlamana yol açan?
NOT:4) ‘Ahlâk sistemi’: Yazara göre: Din teriminin bu bağlamda taşıdığı anlam budur.
Burada işaret edilen ahlâk sistemi, bütün tevhîdi dinlerin öğretilerinde vurgulanmış olduğundan,bunun gerçekliği, önyargısız herkes için apaçık ortadadır.Bu gerçekliği reddetmek, insan açısından onun ahlâki seçimde bulunma özgürlüğünü reddetmeye; Allah açısından ise, sonraki ayetin işaret ettiği gibi, tanım gereği ‘hükmedenlerin en adili’ olan Allah’ın adaletini reddetmeye kadar varan bir tavır olacaktır.
8) Allah hükmedenlerin en adili değil mi?

094/ ŞERH SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Biz kalbini aç(ıp ferahlat)madık mı,
2) ve üzerindeki yükü kaldırmadık mı,
3) o belini büken (yükü)?
NOT:2) Yani, ‘şimdi affedilmiş olan geçmiş günahlarının yükünü ’Bu, Hz. Muhammed (s.a.v) için söz konusu olduğunda, o’nun peygamberliğinden önce yapmış olduğu hatalar ile bağlantılıdır. ‘Yolunu kaybetmiş görüp seni doğru yola ulaştırmadık mı?’ (93:7)
4) şerefini ve itibarını yükseltmedik mi?
5) Elbette her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır;
6) Şüphesiz, her güçlükle bir kolaylık!
7) Öyleyse (sıkıntıdan) kurtulduğun zaman sağlam dur,
8) ve yalnız Rabbine sevgi ile yönel.

093/ DUHÂ SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Aydınlık sabahı düşün,
2)ve durgun karanlık geceyi.
NOT:1) ‘Aydınlık sabah’ ifadesi; insan hayatında az sayıdaki ve geniş aralıklı mutluluk dönemlerini sembolize etmektedir.Buna karşılık, ‘durgun ve karanlık gece’ ise, insanın bu dünyadaki varoluşunu kuşatan üzüntü ve sıkıntı dönemleri, daha uzun bir zaman kesitini kapsamaktadır. (90:4) Başka bir anlamı ise şudur: Nasıl ki, sabah geceyi izliyorsa, aynı kesinlikle Allah’ın rahmeti ve şefkati de, hem bu dünyadaki hem de öteki dünyadaki her türlü sıkıntıyı giderecektir.Çünkü Allah ‘rahmeti ve şefkati Kendine ilke edinmiştir’ (6:12-54)
6) O seni yetim olarak bulup bir sığınak vermedi mi?
7) Ve yolunu kaybetmiş görüp, seni doğru yola ulaştırmadı mı?
8) İhtiyaç içinde bulup seni tatmin etmedi mi?
9) Öyleyse yetime haksızlık yapma,
10) yardım isteyeni asla geri çevirme,
NOT:4) Bu ifade sadece ‘dilenci’yi değil, hem maddi hem de manevi açıdan zor durumda iken yardım ve hatta bir konuda aydınlanma (tavsiye) isteyen herkesi kapsar.11) ve (her zaman) Rabbini(n) nimetlerini an.
NOT:5) Yani, kendi sıkıntından daha çok olarak.

092/ LEYL SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

5) Her kim (başkaları için) harcar ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşırsa,
6) ve nihaî güzelliğin/iyiliğin gerçekliğine inanırsa,
NOT:3) Yani, zamandan ve sosyal şartlardan bağımsız ahlâki değerlere ve dolayısıyla, ‘ahlâki vecibe’ olarak tanımlanabilecek olanın mutlak geçerliliğine.
7) işte onun için (nihaî) huzur ve rahatlığa giden yolu kolaylaştıracağız.
8) Cimrilik yapana ve kendi-kendine yeterli olduğunu zannedene,
9) ve nihaî güzelliği/iyiliği yalan sayana gelince,
10) onun için zorluğa ve sıkıntıya giden yolu kolaylaştıracağız,
11) bakalım serveti onu koruyacak mı (mezarına) girdiği zaman?
12) Bakın Bize düşen doğru yolu göstermektir;
13) ve hem öteki dünya, hem de (hayatınızın) bu ilk bölümü (üzerinizdeki) hakimiyet Bize aittir.
17) Ama, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olanlar (ateşten) uzak kalacak;
18) arınmak için servetini (başkalarına) harcayanlar,
19) gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak değil,
NOT:8) ‘O’nun nezdinde hiç kimsenin karşılığı ödenecek bir iyiliği yoktur.’ Bu ibare, en geniş anlamıyla, geleceğe yönelik bir karşılık beklentisini de kapsamaktadır.
20) ama yalnızca Yüce Rabbinin rızasını kazanmak için;
21)işte böyleleri de, zamanı geldiğinde sevinci tadacaklar.

091/ ŞEMS SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

7) İnsan benliğini düşün ve onun nasıl (yaratılış) amacına uygun şekillendirildiğini,
NOT:4) Nefs terimi, burada bir bütün olarak, insan benliğini veya kişiliğini gösterir; fiziksel bir beden ile genelde ‘ruh’ olarak tanımlanan, ama ne olduğu tam olarak tasavvur edilemeyen hayat özünün bileşimi olan bir varlık.
8)ve nasıl ahlâki zaaflarla olduğu kadar Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle de donatıldığını,
NOT:6) Yani, insanın hem üstün ruhî mertebelere yükselme, hem de açık ahlâki zaaflar gösterebilme özelliğine aynı ölçüde sahip olduğu gerçeği, insan tabiatının temel bir özelliğidir.Yani, insanın kötü/yanlış davranabilme özelliği, onun doğru davranma yeteneğinin bir eşidir.Başka bir değişle, her ‘doğru’ seçime bir değer kazandıran ve böylece insanı ahlâki olarak serbest irade sahibi kılan şey, temelde mevcut bulunan bu eğilim kutupluluğudur. (7:24-25)
9)Her kim (benliğini) arındırırsa, kesinlikle mutluluğa erişecektir,
10) onu ( karanlığa) gömen ise hüsrandadır.

090/ BELED SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Ben bu beldeyi tanıklığa çağırırım,
2) senin serbestçe yaşadığın bu beldeyi,
3) ve (tanıklığa çağırırım) anne-babayı ve çocukları;
NOT:2) Yani, baştan sona bütün insan soyu
4) Gerçek şu ki, Biz insanı acı,sıkıntı ve imtihan (ile yüklü bir hayat)a gönderdik.
5) İnsan, kimsenin kendi üzerinde güç sahibi olmadığını mı zannediyor?
6) Övünüp duruyor: ‘Ben yığınla servet tükettim!’
NOT:4) İnsanın kendi kaynaklarının ve dolayısıyla imkânlarının bitip tükenmez gördüğüne bir işaret . Bu övünme,- dinî gerilemenin ve zayıflamanın yoğunlaştığı bütün dönemlerin karakteristiği olan – insanın önündeki güç imkânlarının sınırsız olduğu ve bu nedenle dünyevî ‘menfaat’lerin doğru ile yanlışın tek ölçüsü olduğu şeklindeki yaygın inancın mecaz yoluyla ifadesidir.
7) Peki kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
NOT:5) Yani, kendisinden başka kimseye sorumlu olmadığını mı sanıyor?
8) Biz ona iki göz vermedik mi?
9) Bir dil ve bir çift dudak,
NOT:6) Yani, Allah’ın varlığı hakikatini tanıması ve bu hakikati dile getirmesi veya en azından hidayet istemesi için.
10) ve ona (kötülüğün ve iyiliğin) iki yolunu da göstermedik mi?
11) Ama o, sarp yokuşa tırmanmayı denemedi
12) Bilir misin nedir o sarp yokuş?
13) (O), boynunu (günah zincirinden) kurtarmaktır;
14) yahut (kendi) aç iken (başkasını ) doyurmaktır.
15) yakını olan bir yetimi,
16) yahut toprağa uzanıp kalmış olan (yabancı) bir yoksulu,
17) ve imana ermişlerden ve birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.
18) İşte böyleleri dürüstlüğe ve erdemliliğe erişmiş olanlardır;
NOT:8) Sağdaki/ sağ taraftaki insanlar (74:39)
19) Bizim mesajlarımızın doğruluğunu inkâra şartlanmış olanlar ise, kötülüğe batmış kimselerdir,
NOT: Yani soldaki/sol taraftaki kimseler
20) üzerlerine salınmış ateş (ile).
NOT:9)Yani, öteki dünyada ‘(günahkârların) kalpleri üzerinde yükselen’ ve ‘ onları kuşatan’ ümitsizlik/çaresizlik ateşi. (104:6-8)

089/ FECR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Şafağı düşün
2) ve on geceyi!
NOT:1) Şafak (fecr), insanın ruhî uyanışını sembolize eder, bu nedenle, ‘on gece’ Hz. Muhammed (s.a.v) ilk vahyini aldığı ve insanlığın ruhî uyanışına katkıda bulunmakla görevlendirildiği Ramazan ayının son üçte birlik kısmına işaret eder.
3) Çok olanı ve Tek olanı düşün!
NOT:2)Yani, Yaratıcı’nın tekliği ve benzersizliğine karşılık, yaratılanların çokluğu.
3) Kendi yolunda akıp giden geceyi düşün
NOT:3) İnsanın Allah’ın bilincine varması ile birlikte ‘kendi yolunda akıp gitmeye’- yani, uzaklaşıp ortadan kalkmaya- mahkum olan ruhsal karanlığın oluşturduğu geceye îma.
5) Düşün bütün bunları, bunlarda, akıl sahipleri için hakikatin sağlam bir kanıtı yok mudur?
11) (Onlar) toprakları üzerinde hak ve adalet sınırlarını aştılar;
12) ve orada büyük bir yozlaşma ve çürümeye sebep oldular;
13) işte bu yüzden Rabbin onları azap kırbacından geçirdi;
14)çünkü Rabbin, şüphesiz, her zaman gözetleyip durmaktadır.
15) İnsana gelince, ne zaman Rabbin onu, cömertliğiyle ve hoşnut olacağı bir hayat bağışlamakla denese, ‘Rabbim, bana karşı (ne kadar) cömertmiş!’ der;
NOT:9) Yani, o, Allah’ın lütfunu, kendisinin hakkı olarak görür. (Râzî)
16) ama geçim vasıtalarını daraltarak onu denediği zaman ise, ‘Rabbim beni küçük düşürdü!’ di(ye sızlanı)r
NOT:10) Yani, o refah yokluğunu veya kaybını bir imtihan olarak değil, ama ilahî ‘adaletsizliğin’ bir delili olarak görür – ve dolayısıyla Allah’ın varlığını inkâra kadar gider.
17) Ama hayır, hayır, (ey insanlar, bütün yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı bir düşünün): siz yetime karşı cömert değilsiniz,
18) muhtaçları doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,
NOT:11) yani, ‘muhtaçları doyurma isteği duymuyorsunuz’ (107:3)
19) (başkalarının) mirasını açgözlülükle yiyip bitiriyorsunuz,
20) ve sınırsız bir sevgiyle malı-mülkü seviyorsunuz!
27) (Ama dürüst ve erdemlilere), ‘Ey iç huzuruna ermiş olan insanoğlu!’ (diye seslenecek Allah) ,
28) ‘Rabbine O’ndan hoşnut kalmış ve (O’nu) hoşnut etmiş olarak dön.29) gir, öyleyse Benim (öteki sadık) kullarımla birlikte,
30) gir cennetime!’

088/ ĞÂŞİYE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

8) Bazı yüzler (de) o Gün mutlulukla parıldayacak,
9)çabaları(nın meyvesini tatmak)tan memnun,
10) harika bir bahçede,
11) boş lakırdı işitmeyecekleri(bir bahçede).

087/ A'LÂ SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Yücelt Rabbinin sınırsız şanını; Yüceler Yücesi(nin şanını),
2) O ki, (her şeyi) yaratmakta ve amacına uygun şekiller vermektedir.
NOT:1)Yani, Yüce Allah, onu (insanı) kendi içinde tutarlı kılmakta ve yerine getirmekle yükümlü olduğu fonksiyonlara uygun vasıflarla donatmakta,böylece insanı varoluşun gereklerine baştan uygun hale getirmektedir.
3) O ki, ( bütün mevcudatın) tabiatını belirlemekte ve onu (hedefine doğru) yöneltmektedir.
NOT:3) Bütün mevcudatın tabiatını belirlemek = Yani, yarattığı ve devam ettirdiği büyük kozmik düzen içinde her şeye veya her olaya belli bir fonksiyon, belli bir özellik ve keyfiyet tayin eden Yüce Allah’tır. Onu hedefine doğru yöneltmek = Yani, mecazen, ‘hayat vermekte ve ölüme götürmektedir’.
6) Biz sana öğreteceğiz ve (öğrendiklerinden hiç birini) unutmayacaksın,
7) Allah’ın (unutmanı) diledikleri hariç; çünkü , (yalnız) O’dur (insanın) kavrayışına açık olan her şeyi ve (ondan) gizli olanları bilen,
NOT:4 ) Burada, insanı yaratılış amacına uygun olarak şekillendiren ve ona doğru yolu göstereceğini vaad eden Allah’ın, ona, insanlığın biriktireceği, kaydedeceği ve kollektif olarak ‘hatırlayacağı’ bilgi unsurlarını elde etme yeteneği vereceği ( ve böylece ona öğreteceği) bildirilmektedir.Ancak Allah’ın, insana, yeni tecrübeler edinme yoluyla erişilebilen ileri becerileri de kapsayan daha geniş ve zengin bilgilerin yanı sıra tümdengelimci veya spekülatif bilgi unsurlarına sahip olması sonucu ‘unutturabileceği’ (başka bir deyişle , terk ettirebileceği) gereksiz ve yararsız hale gelen bilgiler bunun dışında kalır.
'Ondan gizli olan'la kasdedilen ise, mahiyet itibariyle, insan kavrayışının ötesinde olan her şeyi (ğayb). Bunun anlamı ise, beşeri bilgi, ebediyen yetersiz kalmaya mahkum olduğundan, insan, ilâhî vahyin yardımı olmaksızın hayatta izleyeceği yolu bulamaz.
9) O halde, ( hakikati başkalarına) hatırlat, bu hatırlatma ister fayda ver(iyor görün)sün, (ister görünmesin).
10)(Allah’tan) korkan, düşünüp ondan ders alır,
11)ona yabancılaşan ise, bir zavallı bîçare olarak kalır,
14)(Bu dünyada) arınmayı başaran ise, (öteki dünyada) mutluluğa ulaşır,
15) ki böylesi,Rabbinin ismini hatırlayan ve (O’na) ibadet edendir.

086/ TÂRIK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Düşün gökleri ve gece vakti geleni!
NOT:1) Târık (gece vakti gelen) demektir. Kur’an’ın ifade tarzında târık, felâketin ve sıkıntının derin karanlığında bunalmış bir insana zaman zaman gelen semavî bir teselli ve rahatlamayı, veya belirsizliğin karanlığını gideren ani, sezgisel bir aydınlanmayı veya adeta insanın kalp kapılarını çalan ve böylece hem teselli ve rahatlama hem de aydınlanma fonksiyonlarını gören ilahî vahyi ifade den bir mecazdır.
2)Bilir misin nedir gece vakti gelen?
3) O, yıldızdır (inanmadan yaşanan hayatın) karanlığını delip geçen;
4) (zaten) hiçbir insan korunmasız bırakılmamıştır.
NOT:2) ‘Üzerinde muhafızı bulunmayan (veya gözetilmeyen ) hiçbir insan yoktur.’ (82:10-12 not:7) 'gözetleyici güç’ , onun bilinç altında yatan bütün dürtüleri ve eylemlerini kaydeden ‘kendi vicdanıdır'

085/ BURÛC SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Düşün büyük burçlarla dolu göğü,
2) ve (tahayyül et) vaad edilen Günü,
NOT:1) Yani, Kıyamet Günü’nü
3) ve O (her şeye) tanıklık eden ile (O’nun tarafından) tanıklık edileni!
NOT:2) Allah, evreni yaratmakla, denilebilir ki, Kendi kendine ve eşsiz-ortaksız oluşuna ‘tanıklık yapar’ ‘Allah O’ndan başka tanrı olmadığına (bizzat Kendisi) şahittir. (3:18)
21)Yok yok, hayır! Bu (reddettikleri ilâhi kelâm) şerefli/soylu bir hitabedir.
22) kaybolmayan bir levha üzerine (işlenmiş bir hitabe).
NOT:11) ‘iyi muhafaza edilen bir levhada (levh-i mahfûz)’ Bu ifade, Kur’an’ın hiçbir zaman bozulmayacağı ve her zaman bütün keyfi ilâvelerden, çıkarmalardan ve lafzî değişikliklerden uzak kalacağı şeklindeki ilâhi vaad ile ilgilidir.

084/ İNŞİKÂK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

6)(Öyleyse), ey insan – sen (madem ki) zahmetli bir çaba ile Rabbine yönelmektesin- sonunda mutlaka O’na kavuşacaksın!
NOT:4) İnsanın yeryüzündeki hayatında- farkında olalım veya olmayalım – üzüntü, acı, sıkıntı ve endişenin, nadir anlardaki gerçek mutluluk ve tatminin çok üzerinde olduğu gerçeğine işaret.Böylece, bu insanlık durumu, ‘zahmetli bir çaba ile Rabbine doğru yönelmek’ yani, O’na kavuşacağı yeniden dirilişteki ana doğru yönelmek olarak tanımlanmıştır.
7) Sicili sağ eline verilecek olan kimse,
8) zamanı geldiğinde kolay bir hesaba çekilecektir;
9)ve kendi görüş ve anlayışındaki insanlara sevinçle dön(ebi)ecektir.
NOT:6) Yani, kendisi gibi, dünyada iken dürüst ve erdemli bir hayat sürenlere.
10) Sicili arkasından verilecek olan ise,
NOT:7) Bu ilk bakışta , kötülerin sicilinin ‘sol eline verileceği’ni belirten 69:25 ile çelişir gibi görünmektedir.Ama bu ayetteki ifade ve tasvir, günahkârın kendi sicilinden duyduğu dehşeti ve onu hiç görmeme dileğini yansıtmaktadır.Başka bir değişle, onu görmek istememesi, (sicilinin) ona, ‘arkasından’ verilmesi ile sembolize edilmektedir.
16) Yok yok! Hayır! Akşamın (geçip giden) alacakaranlığını tanıklığa çağırırım.
17) ve geceyi, onun (safha safha) gözler önüne serdiklerini,
18) ve dolunay haline gelen ayı.
NOT:9) Böylece Allah, Kendi yarattığı evrendeki hiçbir şeyin durağan olmadığı gerçeğini ‘tanıklığa çağırmakta’dır.Çünkü, her şey, sürekli olarak bir durumdan diğerine , her durumda görüntüsünü ve şartlarını değiştirerek, hareket edip durmaktadır.
19) (işte böylece, ey insanlar), siz adım adım ilerleyeceksiniz.
NOT:10)Yani, kesintisiz bir ilerleme içinde, hamilelik, doğum, büyüme, yaşlanma, ölüm ve sonunda yeniden dirilme.
24)O halde, onlara (öteki dünyada) şiddetli azabı haber ver.
25) yalnız (pişmanlık duyup) iman edip, doğru ve yararlı işler yapanlar hariç, onlar için kesintisiz bir ödül vardır.

083/ MUTAFFİFÎN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Vay haline ölçüyü eksik tutanların;
2) onlar, ( öteki) insanlardan haklarını eksiksiz isterler;
3) ama borçlarını ölçüp tartmaya gelince, onu azaltmaya çalışırlar.
NOT:1) Bu ayetler, elbette sadece ticarî işlemlere işaret etmeyip, her kişinin maddî mal varlığı ilgili haklarını ve sorumluluklarını kapsayan hem pratik hem de ahlâki her türlü sosyal ilişkiye işaret etmektedir.
34) (Hesap) Günü ise, imana ermiş olanlar (geçmişte) hakikati inkâr edenler(in halin)e gülecekler;
NOT:14)Dürüst ve erdemlilerden bahsederken Kur’an, Hesap Günü Allah’ın ‘onların içlerinde (takılıp kalmış) olabilecek uygunsuz bütün düşünce veya duyguları silip çıkaracağını’ sık sık vurgular. (7:43 , 15:47). Öteki dünyada günahkârların başına gelecek cezalara karşı kutsanmışların bir intikam sevinci duymaları ‘değersiz/uygunsuz duygular’ kategorisine girdiğinden, onlara ‘gülmeleri’, sadece kendi güzel hallerinden hoşnutluk duyduklarını gösteren mecazî bir anlama sahiptir.

082/ İNFİTÂR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

6)Ey insan! Nedir seni lütuf sahibi Rabbinden uzaklaştıran,
NOT:3) Hiçbir insanın , aralarından sadece hakikati inkâr etmeye şartlanmış olanlarla sınırlı olmayan, şeytani eğilimlerden (fitne) tamamiyle masum olmadığına işaret ediliyor. (8:25)
7) seni yaratan ve varlık amacına uygun olarak şekillendiren, tabiatını adil ölçüler içinde oluşturan,
NOT:5) Yani, bireysel hayatınızın ve çevrenizin ihtiyaçlarıyla ilgili bütün özellik ve yeteneklerle sizi donatan Allah , aynı zamanda ‘ruh ile beden’ in istekleri arasında önceden mevcut bir çatışma olmadığı bir varlık olarak, çünkü insan cinsinin bu her iki yüzü/cephesi ilâhi irade eseridir ve bu nedenle de manevî/ahlâki açıdan dengeli ve adildir.’Seni ölçülü yapandır O’, yani, insanı maddî ihtiyaçlara ve duygusal dürtülere bağımlı ve aynı zamanda zihnî ve ruhî kavrayışlar ile donatılmış bir varlık yapmıştır Allah.
10) Halbuki üzerinizde gözetleyici güçler vardır,
11) değerli kaydedici(ler),
12) yaptığınız her şeyin farkında olan.
NOT:7) Her insanın başına dikilen ‘gözetleyici güç’ , onun bilinç altında yatan bütün dürtüleri ve eylemlerini kaydeden ‘kendi vicdanıdır’. Bu, insan yapısının en temel unsuru olduğundan ‘değerli’ olarak tanımlanmıştır.

081/ TEKVÎR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

8) bütün hayvanlar bir araya toplandığında,
NOT:2) İnsanlar tarafından sevilen hayvanların öteki dünyada kendilerini sevenler ile birlikte olacakları söylenmiştir. (Zemahşerî) .Bu yorum, 6:38 ‘e dayanmaktadır.-‘yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi (Allah’ın) mahlukları olmasınlar’ ve hemen ardından ‘Onlar(ın tümü) Rableri (katında) toplanacaklardır’.
27) Bu (mesaj), bütün insanlık için bir öğüt ve uyarıdan başka bir şey değildir,
28) doğru yolda yürümek isteyen her biriniz için.
29) Ama Allah, bütün alemlerin Rabbi, (o yolu size göstermeyi) istemedikçe, siz onu isteyemezsiniz.
NOT:11) Yani, ‘Siz onu isteyebilirsiniz, çünkü ancak Allah insana bağışladığı olumlu içgüdüler,akıl yoluyla ve peygamberlerine indirdiği vahiyler aracılığıyla, size doğru yolu göstermek istemiştir; bu da doğru yolu seçmenin, Allah’ın evrensel rehberliğinden yararlanmak isteyen herkese açık olduğuna işarettir.

080/ 'ABESE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

23) Hayır, (insan) Allah’ın kendisine buyurduklarını henüz yerine getirmiş değildir.
NOT:8) ‘Âdem’den bugüne kadar hiçbir insan hatalardan münezzeh olmamıştır.(Zemahşeri, Beydâvi) Bu, mükemmelliğin sadece Allah’a ait olduğu şeklindeki Kur’an’i ilke ile uyumlu bir yorumdur.
37) O Gün her birinin durumu kendisi için yeterli bir endişe kaynağı olacak.
38) Bazı yüzler O Gün mutlulukla parıldayacak,
39) güleç ve müjdelere sevinen.
40) Bazı yüzler de O Gün toz-toprakla kapanacak
41) her yanı kuşatan bir karanlıkla.

079/ NÂZİ'ÂT SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

17) ‘Sen Firavun’a git- çünkü o hak ve adalet sınırlarını ihlâl ediyor-
18) ve (ona) söyle: ‘Arınmaya istekli misin?
NOT:8) İnsanın, Allah’ın varlığının tam bilincinde olmadıkça, ahlâki olarak doğru ile yanlış arasında gerçek bir ayırım yapamayacağına işaret.Allah adil olduğundan, bu ayırım yapma derecesine, veya ‘(ahlâki) arınmaya’ henüz ulaşmamış bulunan hiç kimseyi cezalandırmaz. (6:131) ‘Bir toplumun fertleri, (doğru ile eğrinin anlamından) habersiz olduğu sürece Rabbin o toplumu yaptığı yanlışlıklardan dolayı asla yok etmez’.
27) (Ey insanlar)! Sizi yaratmak, göğü yaratmış olan Allah için daha mı zordur?
NOT:12) Allah’ın eseri olan evrenin boyutu ve karmaşıklığı ile karşılaştırıldığında, insanın bir hiç olduğuna işaret etmek suretiyle, ‘insan merkezli’ evren görüşünü reddetmektedir.

078/ NEBE' SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Birbirlerine (bu kadar sık) neyi soruyorlar?
2)O müthiş (yeniden dirilme) haberini (mi),
NOT:1) İnsanı ,tüm öteki sorunlardan çok daha fazla meşgul eden sorun – ölümden sonra bir hayatın olup olmadığı sorunu – çağlar boyunca değişik biçimlerde cevaplandırılmıştır.
8) Sizi çiftler halinde yarattık
NOT:4) Evrenin tümünde görülen iki kutupluluk olgusu (Evrende her şeyin bir zıddı vardır, ancak Allah tektir.)
9) Uykunuzu ölüm(ün bir sembolü) kıldık,
10) ve geceyi (onun) örtüsü yaptık.
11) gündüzü de hayat(ın sembolü).
NOT:6) Uykunun (yahut ‘ölüm’) ve uyanıklığın (yahut ‘hayat’) çift kutupluluğunda (6:60) değinilen bedeni ölüme ve yeniden dirilmeye bir hatırlatma vardır.
21) (O Gün) , cehennem, (hakikati inkâr edenleri) kuşatmak için bekleyecek,
22) hak ve adalet sınırlarını ihlâl etmiş olanların durağı!
23) Onlar orada uzun süre kalacaklar.
NOT:12) Yani, ebediyen değil.’ Cehennem’ olarak tanımlanan azap sonsuza kadar değil.
(6:128) (40:12)

31) (Ama) Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar için büyük bir tatmin vardır;
32)muhteşem bahçeler ve bağlar,
33)müthiş uyumlu harika eşler
NOT:16) Kur’an’ın cennetin güzellikleri ile ilgili bütün benzetmeleri aynı ölçüde hem erkek hem de kadın için geçerli bulunmaktadır..
34)ve dolup taşan (mutluluk) kadehleri.
35) Orada, (cennette), ne boş sözler ne de yalanlar duyacaklar.
36) (Bütün bunlar), Rabbinden bir ödül, (Kendi) hesabına göre bir armağandır.
NOT:17) Yani, sadece onların güzel işlerine göre değil, ama onların da üstünde, Allah’ın sınırsız lütfuna göre.
38) bütün (insan) ruhların(ın) ve bütün meleklerin saf saf sıralandıkları Gün. Rahman’ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşmayacak ve (herkes, yalnız) doğruyu söyleyecek.
NOT:19) Bu, peygamberlerin Hesap Gün’ü günahkârlar için sembolik olarak ‘şefaat etme’ haklarını içermektedir. (10:3) ‘Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse O’nun nezdinde şefaat edemez ve bu ‘şefaat’in, Allah’ın günahkârın tevbesini daha başta kabul ettiğinin işaretidir.Allah’ın konuşmasına izin vereceği kişinin ‘(sadece) doğru olanı söyleyeceği’ ifadesi, daha geniş anlamda, hiç kimsenin Hesap Gün’ü gerçeğin dışına çıkamayacağına işaret eder.

077/ MÜRSELÂT SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Düşün bu (mesaj)ları dalga dalga gönderilen,
NOT:1) Yani, birbiri ardından: Kur’an’ın tedricî olarak, safha safha vahyedilişine işaret.
2) ve sonra fırtına şiddetiyle patlayan!
3)Düşün bu (mesaj)ları, (hakikati) dört bir yana yayan,
4) böylece (doğru ile eğriyi) kesin şekilde ayıran,
5) ve sonra bir öğüt ve hatırlatmada bulunan,
6) suçlardan arınma(yı vaad eden) veya bir uyarı(da bulunan),
NOT:3) Doğru davranış prensiplerini ve ahlâki olarak yanlış olan ve kaçınılması gereken şeyleri göstererek.
7)Bakın, bekleyip görün denilen her şey mutlaka gerçekleşecektir.
NOT:4) Yani, yeniden dirilme.
8)Yıldızlar söndüğü zaman (gerçekleşecek),
9) ve gök parçalandığı zaman,
10)ve dağlar toz gibi ufalandığı zaman,
11) ve bütün elçiler belirlenen bir vakitte toplanmaya çağrıldıkları zaman,
NOT:5)Yani, Allah’ın mesajlarını ilettikleri kişi ve topluluklar aleyhine veya onlar lehine şahitlik yapmaları için.
12) Ne zaman gerçekleşecek (bütün bunlar)?
13)(Doğruyu yanlıştan) ayırd etme Gün’ü!
NOT:6) Yeniden dirildiğinde, insanın kendisine ve geçmişteki eylem ve tavırlarının gerisindeki sebep ve dürtülere mükemmel, kusursuz bir bakış açısı kazanacağını sık sık tekrarlayan Kur’an’i ifade.
25) Biz toprağı toplanma yeri yapmadık mı?
26)diriler ve ölüler için.
NOT:9) Bu ayet sadece, toprağın diri ve ölü insanlar ve hayvanlar için bir kalım/yerleşim yeri olduğu gerçeğine işaret etmekle kalmaz, ama aynı zamanda bütün organik hayatta, ilâhi bir kanun olarak doğma, büyüme, yaşlanma ve ölme devr-î dâim şeklindeki hareketine işaret eder ve böylece, ‘ölüden diriyi, diriden ölüyü meydana getiren’ Yaratıcı’nın varlığının bir kanıtı olarak görülür.
29) Haydi, yalanlayıp durduğunuz şu (kıyamete) doğru gidin bakalım!
30)Üç katlı gölgeye doğru gidin,
NOT:11) Yani, ölümün, yeniden dirilmenin ve Allah’ın yargısının (gölgesine); ki üçü de günahkârların kalbine korku salar.
50) Peki, bundan sonra, hangi habere inanacaklar?!

076/ İNSAN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
2) Şüphesiz, (sonraki hayatında) denemek için insanı katışık bir sperm damlasından yaratan Biziz. Biz, onu işitme ve görme (duyuları) ile donatılmış bir varlık kıldık.
3) Gerçek şu ki, Biz ona yolu-yöntemi gösterdik; şükredici veya nankör (olması artık kendisine kalmıştır.).
NOT:4) Yani, Allah insanı sadece ‘işitme ve görme’ (duyuları), yani akıl ve doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırd etme içgüdüsel yeteneği (90:10) ile donatmış değildir; ama aynı zamanda peygamberlere indirilen vahiy yoluyla onu fiilen de doğruya yöneltmektedir.
NOT:5) ‘Hakikati inkâr etmek’(küfr), insanın hem fıtratında var olan Allah’ın varlığını tanıma yeteneğini (7:172) baskı altına alması, hem de sahip olduğu, iyiyi ve kötüyü içgüdüsel olarak kavrama yetisini gözardı etmesi anlamına gelir.
7) (Gerçek erdem sahipleri) onlar(dır ki), sözlerini yerine getirirler ve şiddeti yayılıp genişleyen bir Gün’ün korkusunu duyarlar.
NOT:9) Yani, inançlarından kaynaklanan ruhsal ve sosyal yükümlülüklerini.
8)Ve kendi istekleri ne kadar çok olursa olsun, muhtaçlara, yetimlere ve esirlere yedirirler,
NOT:10) ‘Yedirmek’ kavramı, bu bağlamda hem maddi hem de manevî her türlü yardım ve desteği kapsar.Hz. Peygamber şunları söylemiştir: ‘Sizin borçlunuz, sizin esirinizdir, o halde esirinize güzel davranın’ (Zemahşerî, Râzî ve diğerleri). Yardıma muhtaç olan ve bu sebeple şu veya bu anlamda ‘esir’ olan herkese güzel davranma emri, aynı ölçüde hem müminleri, hem de mümin olmayanları kapsar ve insanın hizmetinde olan hayvanları da kapsar.
9)(ve kendi-kendilerine konuşurlar); ‘Biz sizi yalnız Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz,
10)doğrusu, sıkıntı ve dehşet dolu bir Gün’de Rabbimize (vereceğimiz) hesabın korkusunu duyuyoruz!’.
NOT:Yani, bu cümleleri içimizden söylemeliyiz, yardım ettiğimiz insanların yüzüne değil.
24) Öyleyse Rabbinin hükmünü sabırla bekle ve onlardan hiçbir günahkâra veya nanköre uyma;
25) Rabbinin ismini sabah akşam an.
NOT:23) Yani, O’nun yaratılıcılığında tezahür eden ‘sıfatlar’nı , çünkü insan aklı, sadece O’nun varlığını ve bu ‘sıfatlar’ın tezahürlerini kavrayabilir, ama O’nun zatının ‘nasıl’ olduğunu asla kavrayamaz. (Râzî)
26) ve gecenin bir kısmında, O’nun önünde secde et ve uzun geceler boyu O’nun sınırsız şanını yücelt.
NOT:24)Yani, uyandığın her an.
NOT:25)Yani, ‘ne zaman mutsuzluk seni bunaltır ve etrafındaki her şey karanlık görünürse’
29) Bütün bunlar bir uyarıdır; öyleyse, dileyen Rabbine giden yolu bulabilir.
30)Ama Allah (size o yolu göstermeyi ) dilemedikçe, siz onu dileyemezsiniz; çünkü, bilin ki Allah her şeyi görendir, hikmet Sahibidir.
NOT: Bu surenin 3. ayeti arasında açık bir bağlantı bulunmaktadır. ‘Biz ona yolu- yöntemi gösterdik; şükredici ya da nankör (olması artık kendisine bağlıdır) (74:56)
31) Dileyeni rahmetine kabul eder; ama zalimler için ( öteki dünyada) şiddetli bir azap hazırlamıştır.

075/ KIYÂMET SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Kıyamet Günü’nü tanıklığa çağırırım!
NOT:1) Bu ifade, o Gün’ün gelip çatacağının kesinliğini bildirmeyi amaçlamaktadır.
2) İnsan vicdanının kınayan sesini tanıklığa çağırırım.
NOT:2) Yani, insanın kendi kusurlarının ve eksikliklerinin farkında oluşunu.
16) (Vahyin sözlerini tekrarlarken) dilini hızla oynatıp durma;
NOT:6) Bu ayet Hz. Peygamber’e hitap etmektedir. Ama aynı zamanda, Kur’an’ı okuyan, dinleyen veya inceleyen her mümini ilgilendirmektedir. (20:114) de, Kur’an’ın tek tek ayetlerinden veya ifadelerinden aceleyle –ve bu nedenle hatalı olabilecek- sonuçlar çıkarmamamız emredilmiştir.Çünkü Kur’an mesajının ancak tümü ile incelenmesi halinde, onun hakkında doğru bir anlayışa sahip olabiliriz.Diğer taraftan bu ayet, her kelimenin ve ifadenin anlamını en kapsayıcı şekilde düşünebilmek ve mekanik bir tekrarlamadan farkı olmayan, daha da önemlisi, onu okuyan, anlatan veya dinleyen kişiyi; Kur’an’ın mesajını anlamadan – ve hatta yeterince önem vermeden – sadece dilinin ses güzelliği ile tatmin olmaya sevk eden bir tür aceleciliğe mani olmak için ilâhi kelâmın yavaşça ve ağır ağır hazmedilerek okunması ihtiyacını vurgulamaktadır.
17) çünkü onu (senin kalbine) yerleştirmek ve (gerektiğinde) okutturmak Bizim işimizdir.
NOT:7) Kur’an , ancak düşünerek, sanki bölünmez bir bütünmüş gibi okunması halinde (doğru) anlaşılabilir, yoksa sadece ahlâki ilkeler, kıssalar ve bölük –pörçük kurallar kolleksiyonu olarak değil.
18) Böylece, onu telâffuz ettiğimiz zaman, kelimelerini (bütün zihnini vererek) takip et;
NOT:8) Yani kelimelerde dile gelen mesaj. Kur’an’ı vahyeden ve insana onu anlama yeteneği bahşeden güç Allah olduğundan, onun ‘okunuşu’nu da Kendisi'ne izafe etmektedir.
19) sonra onun anlamını açıklamak da Bize düşer.
NOT:9) yani , Kur’an ‘gerektiği gibi ‘ okunursa -Muhammed Abduh tarafından vurgulandığı gibi – kendisinin en iyi tefsiri olur.
34)(Ama ey insan, akibetin geliyor her dakika) yakınına, daha da yakınına,
35) yakınına, daha da yakınına!

074/ MÜDDESSİR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

4)Öz benliğini temiz tut!
NOT:2) Kalbini bütün kötülüklerden arındır.
5)Ve bütün pisliklerden kaçın!
6)İyilik yapmayı kendine kazanç aracı kılma,
7)ama sabırla Rabbine yönel
11) Bana bırak yalnız yarattığım o kişi(yle uğraşma)yı,
NOT:5) ‘Hakikati inkâr edenlere’e karşı beşerî cezalandırma yolu yasaklanmış olmaktadır.
NOT: Kâfir = Hakikati inkâr eden veya kabul etmeye yanaşmayan kişi
Müşrik= Allah’ı inkâr eden değil, Allah’ı kabul ettiği halde, Allah ile kullar arasında aracı tanrılar tanıyıp, onlara da tapan. Yani, Allah’ın hakkı olan ibadete, başka tanrıları da ortak eden kimse (Süleyman Ateş)
12)kendisine geniş imkânlar verdiğim,
13)ve (sevginin) şahitleri olarak çocuklar,
14) ve hayatına geniş bir ufuk açtığım,
15)buna rağmen o, hâlâ ihtirasla ,verdiğimden daha fazlasını istiyor.
30)Onun üzerinde ondokuz (güç) vardır.
NOT:15)Râzî, burada, insanın kendi içindeki maddî, zihnî ve duygusal güçlere işaret edildiği görüşündedir.İnsanı potansiyel olarak öteki yaratıkların üstüne çıkaran, ama yanlış kullanıldıklarında, onun bütün kişiliğinde yozlaşmaya ve bu nedenle öteki dünyada şiddetli bir azaba yol açan güçler.İnsana kavramsal düşünme yeteneği kazandıran ve onu bu konuda meleklerin bile üstüne çıkaran bu güçlerdir.
48) Ve böylece, onlar için şefaat edecek olanların hiç birinin (zerre kadar) faydası olmaz.
NOT:27) En yanlış anlaşılan İslâmî kavramlardan biri olan ‘şefaat’ konusu: (10:3) ‘O’nun izni olmadan O’nun nezdinde şefaat edecek kimse yoktur.’
(2:255) ‘Kim şefaat edebilir, O’nun katında, O’nun izni olmadan’
Bu öğretileriyle Kur’an, yaşayan veya ölmüş bulunan peygamber ve velilerin şartsız yada kendiliklerinden şefaat ve aracılık yapabilecekleri yolundaki avami inancı reddetmektedir. Allah, dünya hayatında tevbeleri ve olumlu çabalarıyla Allah’ın bağışlamasını ve hoşnutluğunu zaten kazanmış bulunan günahkârlar için, Yargı Günün’de peygamberlere sembolik olarak şefaat etme, kayırma izni verilecektir.Bir başka ifadeyle, peygamberlere verilen şefaat hakkı yada yetkisi, bu anlamda, sadece Allah’ın bu günahkârları bağışlamasının bir ifadesi olacaktır.

073/ MÜZZEMMİL SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Ey örtülere bürünen (insan)!,
2)Gece biraz ilerleyince (namaz için) kalk;
3) gece yarısı-biraz önce,
4) ya da sonra- (kalk) ve ağı ağır, duyarak Kur’an oku.
NOT:3) Tertîl terimi; bir metnin okunuşu ile ilgili olarak kullanıldığında, anlamını düşünce süzgeçinden geçirerek, sakin ve ölçülü okumayı anlatır.
5)Biz sana (sorumluluğu) ağır bir mesaj tevdî edeceğiz;
6)(ve) gerçek şu ki, gece vakti zihin daha zinde ve güçlü olur ve okuma daha da berraklaşır,
7)halbuki gündüzleri seni meşgul edecek yığınla iş var,
8) ama (hem gece hem gündüz) Rabbinin adını an ve bütün varlığınla kendini O’na ada.
20) ……O halde Kur’an’ın kolayca okuyabileceğiniz kadarını okuyun. Allah, zaman zaman içinizde hastalar, Allah’ın lütfunu aramak için yola koyulanlar ve Allah yolunda savaşa çıkanlar olacağını bilir. Öyleyse ondan (yalnızca) kolayca okuyabileceğiniz kadarını okuyun, namazınızda dikkatli ve devamlı olun ve karşılıksız harcamada bulunun ve (böylece) Allah’a güzel bir borç verin; çünkü kendi adınıza güzel ne iş yaparsanız karşılığını aynen Allah katında görürsünüz; evet, daha iyi ve daha zengin bir ödül olarak. Ve (daima) Allah’ın bağışlayıcılığını arayın;kuşkusuz Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:Allah'a güzel bir borç vermek = Karşılıksız harcamada (yardımda) bulunmak

072/ CİN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA


13)…….Rabbine inanan kimse hiçbir zaman ziyana veya haksızlığa uğrama korkusu duymaz.
16) Öyleyse (bilin ki) onlar, (çağrımızı duyanlar), şaşmadan (doğru) yoldan gidecek olurlarsa, kendilerine sınırsız nimetler yağdıracağız
NOT:12) Sınırsız nimetlerle kasdedilen ‘bol yağmur’dur.Kur’an’da çok sık tekrarlanan cennetin ‘ırmakları’na temsilî atıfları yansıtan bir mutluluk mecazı (Ebû Müslim, Râzi’nin nakli)
17) ve onları bu yolla deneyeceğiz; çünkü Rabbini anmaktan uzaklaşanı Allah, en şiddetli azaba uğratır.
NOT:13)Yani, Allah’ın nimetlerini ihsan etmesi, sadece iyiliğin bir ödülü değil, ama daha çok insanın O’na karşı sorumluluk bilincinin ve bu nedenle O’na şükrünün sınanmasıdır.
26) (Yalnız) O bilir yaratılmışların kavrayış sınırlarının ötesindekini ve hiç kimseye açmaz Kendi erişilmez derinlikteki sırlarını,
27) seçmekten hoşnutluk duyduğu elçisi hariç; o zaman Allah hem o’nun gözü önüne serilmiş olan her konuda, hem de aklının ermeyeceği her alanda o’nu gözetlemek için (semavî güçler) gönderir.
NOT:22) İlahi vahiyle onurlandırılmanın, her peygamberi, hayatındaki bilebildiği veya bilgisi dışındaki bütün endişelerden ruhsal olarak korunduğu gerçeğine işaret ediliyor.

071/ NÛH SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

13) Size ne oluyor ki Allah’ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz,
14) sizi(n her birinizi) peşpeşe aşamalardan geçirerek yaratanın O olduğunu gördüğünüz halde?
NOT:7) Yani, annenin rahminde bir sperm damlasıyla döllenmiş bir hücreden (dişi yumurtasından) başlayarak embriyonun yani, kendi başına var olan bir insan kimliği haline gelmesiyle sona eren tedricî evrim süreci yoluyla (22:5); bütün bunlar bir plânın ve bir amacın varlığına ve dolayısıyla ilim sahibi bir Yaratıcı’ya işaret eder.
15) Görmüyor musunuz Allah yedi göğü nasıl birbiriyle uyumlu yaratmıştır,
16) ve onların içine hilâli (yansıyan) bir ışık olarak yerleştirmiş ve güneşi (ışık saçan) bir lamba yapmıştır?
NOT:9) Güneş ‘bir parlak ışık (kaynağı)’ (ziyâ), hilâl de, ‘aydınlık’ (nûr) olarak tanımlanmıştır.
17) Ve Allah sizi yerden (tedricî bir şekilde) yeşertip büyütmüştür; ve sonra sizi (öldükten sonra) ona geri döndürecektir.
NOT:10) Bu ifade ikili bir anlama sahiptir. İlk olarak, her insan bedeninin hem toprağın içinde hem de toprağın üstünde bulunan aynı özden- organik ve inorganik- çıkarılıp geliştirilmesine işaret eder; ve bu anlamda insanın 14. ayette işaret edilen ‘peşpeşe aşamalardan geçerek’ yaratılmasını kapsar. İkinci olarak, insan türünün evrimini, yani yeryüzünde yaşayan en ilkel organizmalardan başlayarak en yüksek gelişme safhalarına tedricî bir şekilde yükselmesini ve sonuçta insanın sahip olduğu beden,akıl ve ruhun eşsiz bileşimine ulaşmasını ifade eder.
18) (daha sonra) sizi yeniden dirilterek tekrar ortaya çıkaracaktır.
28) ‘Ey Rabbim! Bana, anneme-babama, evime mümin olarak giren herkese ve ( daha sonraki) bütün mümin kadınlara ve erkeklere bağışlayıcılığını göster; ve zulüm işleyenleri her zaman helâke uğrat!’ (DUA)

070/ ME'ÂRİC SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Sorup araştırmak isteyen biri, (öteki dünyada) başa gelecek azabı sorabilir,
2)hakikati inkâr edenlerin (başına). (Öyleyse bil ki) hiçbir şey ona mani olamaz;
3)(çünkü o), Allah’tan (gelir), katına yükselmenin birçok yolu olan (Allah’tan),
NOT:3) İnsanı Allah’ın varlığını kavramaya ve böylece O’nunla ruhsal yakınlık kurmaya yükselten birçok yolun olduğuna işaret eden mecazi bir ifade- bu sebeple- kendisini Allah’a götüren yollardan uzaklaşmanın insanın kendi elinde olduğuna işaret ediliyor. (76:3)
4) bütün melekler ve (insana bahşedilmiş olan) ilham O’na (bir günde ) yükselir, uzunluğu elli bin yıl (gibi) süren bir günde.
NOT:4) Meleklerin ve ilhamın ‘yükseliş’i, sık sık tekrarlanan ‘her şey ( kaynağı olan) Allah’a döner’ ifadesi ile aynı bağlantıda anlaşılmalıdır. (Râzî)
NOT:5) ‘Rabbinizin ölçüsüyle bir gün, sizin hesabınızla bir yıl gibidir.’(22:47) Başka bir ifadeyle, bir gün, bir çağ, bin yıl, yahut elli bin yıl, O’nun için aynıdır.Çünkü bu ölçüler, sadece yaratılmış dünyada açık bir gerçekliğe sahiptirler ve Yaratıcı ile hiçbir ilgileri yoktur.Aynı şekilde, öteki dünyada zaman, insan için anlamını yitirmiş olacağından, zalimlerin ‘ne zaman’ azaba uğrayacaklarını ve dürüst ve erdemlilerin ne zaman ödüllerini alacaklarını sormanın hiçbir anlamı yoktur.
5)Bu nedenle, (sen ey iman eden), bütün sıkıntılara sabırla katlan;
19) Gerçek şu ki, insan tatminsiz bir tabiata sahiptir.
NOT:7) ‘İnsan tatminsiz yaratılmıştır’ –yani insan, kendini aynı derecede hem verimli başarılara, hem de kronik memnuniyetsizlik ve hayal kırıklıklarına sürükleyen bir iç tatminsizlik ile donatılmıştır.Başka bir deyişle, bu donanımın pozitif veya negatif bir karakter göstereceğini belirleyen, insanın bu Allah vergisi donanımı kullanma tarzıdır.
20) (Kural olarak) başına bir kötülük geldiği zaman sızlanmaya başlar,
21) bir iyilik ile karşılaşınca da onu bencilce (sahiplenip başka insanlardan) uzak tutar.
NOT: Sadece gerçek ruhî ve ahlâki bilinç, o fıtrî tatminsizliği pozitif bir güce dönüştürür ve böylece iç huzuruna ve kalıcı hoşnutluğa yol açar.
22) Ancak namazda bilinçli olarak Allah’a yönelenler böyle değildir,
NOT:9) Bu ifade , sadece namazın şekli tarafını değil, daha çok, onun gerisindeki zihnî durumu ve ruhî ihtiyacı anlatır.Bu anlamda, 19. ayetteki ‘insan tatminsiz bir tabiata sahiptir’ ifadesi ile bağlantılıdır ki, bu tatminsizlik, doğru şekilde kullanıldığında, insanı hem bilinçli ruhî gelişmeye, hem de bütün bencillik ve düşkünlüklerden uzaklaşmaya iter.
23)(ve) namazlarında devamlı ve kararlı olanlar;
24) ve şunlar: malları üzerinde (başkasının) hak sahibi olduğunu kabul edenler,
25) (yardım) isteyenlerin ve (hayatın güzel şeylerinden) yoksun bulunanların,
26) ve Hesap Günü’nü(n geleceğini) tasdik edenler;
27) ve Rabbinin azabına karşı korku ve saygı içinde bulunanlar,
28) zaten Rabbinin azabına karşı hiç kimse kendini (tam) bir güven içinde hissedemez;
NOT:11) Bu uyarı, dolaylı olarak,kişinin bütün eylemlerinde bilinçli olmayı elden bırakmamaya bir çağrıdır , çünkü, kötülük ayartısı (fitne), sadece, hakikati inkâr edenlere musallat olmaz (8:25), ama aynı zamanda dürüst ve erdemlilere de musallat olabilir.
29) Ve iffetlerine karşı duyarlı olanlar,
30) eşleri, yani (nikah yoluyla) meşru şekilde sahip oldukları dışında (isteklerini frenleyenler), çünkü ancak o zaman hiçbir kınanmaya uğramazlar.
31) ama o (sınır)ın ötesine geçmek isteyenler, gerçek haddi aşanlardır;
32) emanetlere ve ahidlerine riayet edenler;
33) ve şahitlik yaptıkları zaman kararlı duranlar;
34) ve namazlarını (bütün dünyevî endişelerden) uzak tutanlar;
35) İşte bunlardır (cennet) bahçeler(in)de ağırlanacak olanlar!
36) O halde, bu hakikati inkâra şartlanmış olanlara ne oluyor ki senin önünde şaşkın vaziyette oraya buraya koşuşturuyorlar,
37)sağdan ve soldan kalabalıklar halinde (sana gelerek)?
NOT:14) Allah’ın varlığı hakikatini görmek istemeyen ve bu sebeple dünya görüşlerini üstünde oturtacakları sağlam bir temelden yoksun bulunan insanlar, aynı zamanda belli bireysel ve sosyal değer ölçülerinden de uzak olurlar. Bu nedenle, ne zaman bir iman çağrısı ile karşılaşırlarsa, ruhî bir şaşkınlık içinde ‘oraya buraya koşuştururlar’ ve kendilerini entellektüel olarak haklı çıkarmak için, her tarafa çekilebilir çelişkili kanıtlarla söz konusu iman çağrısını çürütmeye çalışırlar.
38) Onların her biri (bu şekilde) bir esenlik bahçesine gireceğini mi sanıyor?
NOT:15) Yani, başka birinin inancını ‘çürütmek’ suretiyle, iç huzuru ve ve tatmini sağlayabileceklerini mi sanırlar?
39) Asla! Çünkü, Biz onları (çok iyi ) bildikleri bir şeyden yarattık!
NOT:16) Yani, toz-topraktan. Buradan çıkarılacak sonuç: Sadece ruhî bilincin ve tavrın, insanı maddî varlık kalıplarının üstüne çıkarabileceği ve ona burada mecazen ‘esenlik bahçesi’ olarak tanımlanan iç tatmini sağlama gücü verebileceğidir.
40) Evet! Bütün gündoğumu ve günbatımı noktalarının Rabbini (Bizim varlığımıza) tanıklık etmeye çağırırım; şüphesiz Biz muktediriz,
NOT:17) Yani, güneş yılı süresince güneşin ‘doğduğu’ ve ‘battığı’ noktaların bütün hareketlerinin. Böylece, Allah’ın evrendeki bütün yörünge hareketlerinin Nihaî Sebebi ve dolayısıyla evrenin yaratıcısı olduğu gerçeği vurgulanmaktadır.
41)onları, kendilerinden daha hayırlı (bir toplum) ile değiştirmeye; çünkü Bizi (istediğimizi yapmaktan) alıkoyan hiçbir şey yoktur.
NOT:18) Bunun anlamı şudur:Bu dünyada ‘hakikati inkâr edenler’i müminler ile yer değiştirmek Allah’ın iradesi değildir, çünkü böyle bir ‘değiştirme’, inancın her zaman inançsızlık ile sınanmasına veya tersinin yapılmasına imkân veren Allah’ın insan varlığını çok biçimli olarak yaratması gerçeği ile çatışır.
42) O halde, bırak onları, kendilerine vaad edilen (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar boş konuşmalarla oyalansınlar ve (kelimelerle) oynayıp dursunlar.
NOT:19) Yani, ‘yaratılmamış’ saydıkları bir dünya ve ‘kendi kendine oluştuğu’nu farzettikleri bir hayat üzerine felsefe yapsınlar; ayrıca, ölümden sonraki hayat ile Allah’ın varlığı hakkındaki desteksiz kaba ‘inkârcılık’larını sürdürsünler.

069/ HÂKKA SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

15)İşte böyle, olup bitmesi gereken o Gün olup bitecek;
16) ve gök yarılıp parçalanacak- çünkü o Gün zayıf ve güçsüz düşecek-;
17) ve melekler onun başlarında (duracak); ve onların da üstünde, o Gün sekiz(i) Rabbinin kudret ve egemenlik tahtını taşıyacak.
NOT:11) Allah hem zaman hem de mekânda sonsuz/sınırsız olduğundan, O’nun ‘taht’ı (arş) tamamen mecazî bir anlama sahiptir.Ve Allah’ın mevcut olan veya olabilecek her şey üzerindeki mutlak ve erişilmez derinlikteki otoritesini gösterir.Bu nedenle, O’nun ‘kudret tahtının taşınması’ ancak bir mecaz olabilir, yani, Allah’ın kudretinin Hesap Günü’ndeki tam ve kesin tezahürünün işareti. Kur’an, bu tezahürün dayandığı ‘sekiz’in ne veya kim olduğu hakkında bir açıklama yapmaz.Kur’an’ın başka bir yerde ifade ettiği gibi ‘Allah’tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez.’ (3:7)
18) O Gün hesaba çekileceksiniz; en gizli işiniz (bile) gizli kalmayacak.
19) Sicili sağ eline tutuşturulan, haykıracak: ‘Gelin, hepiniz gelin! Şu sicilimi okuyun!
20) Zaten (bir gün) hesabımın önüme konulacağını bilmiştim.!
21)Ve o, kendini böylece mutlu bir hayatın içinde bulacak,
22) yüce bir cennette,
23) (yaptıklarının) meyvelerine kolayca ulaşabileceği.
24) (Ve böylece kutsanan herkese), ‘Geçip gitmiş günlerde ilerisi için yaptığınız bütün (güzel işler)e karşılık neşe ile yiyip için!’ (denilecek)
25) Sicili sol eline tutuşturulana gelince, ‘Eyvah!’ diye feryat edecek, ‘keşke sicilim bana gösterilmeseydi,
26) ve (keşke) şu hesabımı görmemiş olsaydım!
27) Keşke bu (ölümüm) benim sonum olsaydı!
28) (Şimdiye kadar) sahip olduğum şeylerin bana hiçbir faydası olmadı,
29)(ve) bütün tartışma ve karşı koyma gücüm elimden kayıp gitti!’
30)(Daha sonra), ‘Onu yakalayıp bağlayın!’ (diye emredilir),
31)’Ve sonra cehenneme atın,
32) ve sonra (kendisi gibi suçluların bağlandığı) bir zincire bağlayın, uzunluğu yetmiş arşın olan (bir zincire),
NOT:18) ‘yetmiş’ sayısı , Arapça’da sıkça yapıldığı gibi, mecazen ‘çok’ anlamında kullanılmıştır.Son derece uzun bir zincir.
33) çünkü o, yüce Allah’a inanmadı,
34) ve ihtiyaç içinde olanları yedirip içirmek için hiçbir istek ve kararlılık duymadı,
35) bundan dolayı bugün ne bir dostu var,
36) ne de pislikten başka bir yiyeceği,
NOT:20) ‘pislik’ terimi, ruhî anlamda iğrenç olan her şeyi iştahla atıştırmayı anlatır.
37) suçlulardan başkasının yemediği bir yiyecek!
48) Gerçek şu ki, bu (Kur’an), Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için bir öğüt ve uyarıdır.
NOT:23) Allah’a karşı sorumluluk bilinci duymak = İnsan kavrayışının ötesindeki şeyin varlığına inanmak

068/ KALEM SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

3)Ve senin için kesintisiz bir ödül vardır;
4)çünkü, sen, üstün bir hayat tarzına sahipsin.
NOT:4) ‘Hayat tarzı’ en geniş anlamıyla kişinin karekterini,doğuştan mizacını veya tabiatını ve aynı zamanda kişinin ‘ikinci tabiatı’ haline gelen davranış alışkanlıklarını gösterir.
10) Ayrıca, yemin edip duran alçağa uyma,
11) (yahut) iğrenç dedikodular yapan iftiracıya,
12) (yahut) iyiliğe mani olana, (yahut) günahkâr zorbaya,
13)(yahut) ihtiraslarına esir olmuş zalime, ve bütün bunların ötesinde (hemcinslerine) hiçbir faydası dokunmayana.
17) Ve Biz o (günahkâr)ları (sadece) sınayacağız, tıpkı ağaçtaki meyveleri ertesi gün kesinlikle toplayacağına yemin eden bazı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi,
18)ve onlar( Allah’ın iradesi ile ilgili) hiçbir istisnaî kayıt da koymamışlardı;
NOT:12) Yani ‘Allah dilerse’ şeklinde hiçbir ihtiyat kaydı koymadan amaçlarını gerçekleştirmeye koyuldular. (İnşallah demediler)
19) bunun üzerine, onlar uykudayken Rabbinden (gelen) bir salgın o (bahçeyi) sarmıştı,
20)ve ertesi gün (bütün bitkiler) sararıp kurumuştu.
21) Sabah erken kalktıklarında birbirlerine seslendiler,
22)’Meyve toplamak istiyorsanız erkenden tarlanıza gidin’
23) Derken yola koyuldular, giderken fısıldaşıyorlardı,
24)’Bugün hiçbir yoksul, bahçenize girip (siz habersizken) yanınıza (sokulmayacak)’
NOT:13) Tevrat’ın nuzülünden bu tarafa, yoksulların, kendilerinden daha iyi durumdaki kişilerin sahip olduğu tarla ve bahçelerin ürünlerinde pay sahibi oldukları kabul edilmektedir. ‘(Yoksullara) hasat günü haklarını verin’ (6:141)
25)ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler.
26) Ama bahçeye bakıp onu (tanınmaz halde) görünce ‘Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız’ diye bağıdılar;
27) (ve sonra da) ‘Hayır, galiba elimizden çıkmış’ (dediler)
28)Aralarındaki en akl-ı selim sahibi olanı, ‘Ben size , Allah’ın sınırsız şanını yüceltmelisiniz demedim mi?’ diye sordu.
29)Onlar, ‘Rabbimizin şanı yücedir! Doğrusu biz zulüm işliyorduk’ diye cevap verdiler.
42)insan bedeninin bir kemik yığınından ibaret hale getirileceği Gün ve onların, (şimdi hakikati inkâr edenlerin, Allah’ın huzurunda) secde etmeye çağrılacakları ama onu yapmaya güçlerinin yetmeyeceği Gün,
43)işte o Gün) gözleri zilletin ağırlığıyla ürkekleşip durgunlaşacaktır; çünkü hayatta iken (Allah’ın huzurunda) secde etmeye çağrılmaları (boşa gitmişti)
45) çünkü onlara bir süre belli bir üstünlük versem de, Benim ince plânım son derece sağlamdır.
NOT:25) ‘İnce plân’ = İnsanın ancak parça parça görebildiği ve hiçbir zaman bütününü kavrayamayacağı Allah’ın erişilmez derinlikteki yaratış plânı.Yukarıdaki ayet, Allah’ın neden bu kadar çok sayıda zalim kimsenin keyifli bir şekilde hayat sürmesine izin verirken, birçok dürüst ve erdemli insanın sıkıntı çekmesine müdahale etmediği sorusuna da cevap vermektedir.Bu cevabın özü şudur: Bu dünyadaki hayatı esnasında insan, görünürdeki mutluluğun ve mutsuzluğun nihaî olarak nereye doğru gideceğini ve Allah’ın ‘ince plânı’ içinde nasıl bir rol oynadığını doğru bir şekilde kavrayamaz.

067/ MÜLK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
2)O, hem ölümü hem de hayatı yaratmıştır ki, sizi sınamaya tâbi tutsun (ve böylece) davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O’(nun) kudret Sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizi inandırsın)
NOT:1) ‘Ölüm’ olarak nitelenen şeyin Allah tarafından yaratılmış olduğu vurgulandığı için, ‘ölüm’ü ‘var-olmama’ ile aynı görmek yanlış olur. Aksine ölüm, açık bir şekilde kendine ait kesin/belli bir gerçekliği olan bir olgu olarak görülmelidir.Yazara göre(M.Esed’egöre), bu, önce , bitkilerde ve cansız varlıklarda hayatın belirmesinden önceki cansız varoluş durumunu, ikinci olarak da, bu dünyada bildiğimiz hayattan Kur’an’da ‘öte’ veya ‘öteki dünya’(ahiret) olarak zikredilen-bizim henüz tahayyül edemediğimiz- varoluş durumuna geçiş olgusunu kasdetmektedir.
5)Biz,yeryüzüne en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik ve onları (insanlar arasında bulunan) şeytan-ruhluların boş ve anlamsız spekülasyonlarına konu yaptık; ve onlar için yakıcı alevden bir azap hazırladık.
NOT:5) Bu bağlamda özel olarak ‘insanlar arasındaki şeytanlara, yani astrologlara/medyumlara’ işaret etmektedir.
6)çünkü, (bu şekilde) Rablerine karşı isyankâr davranan herkesi cehennem azabı beklemektedir; orası, ne kötü bir varış yeridir.
NOT:6) İnsanın,gelecekte ne olacağını bildiğini iddia ederek, kozmik uzayın (göklerin) gizlerini hiçbir zaman gerçekten keşfedemeyeceği ve dolayısıyla, yıldızların görüntüsünden ve konumlarından hareketle yeryüzü ile ilgili olayları önceden haber veremeyeceği vurgulanıyor. Çünkü, ‘yaratılmış varlıkların kavrayışının ötesindeki’ni (ğayb) bilmek yalnız Allah’a mahsus olduğundan, böyle bir iddiaya kalkışmak, isyankârlık ve küfürdür.
10) ve onlar, ‘Eğer biz’ diye ekleyecekler, ‘(bu uyarıları) dinlemiş olsaydık veya (en azından) kendi aklımızı kullansaydık, (şimdi) yakıcı ateşi hak edenler arasında bulunmazdık.
NOT:8) Akıl, doğru kullanıldığında, insanı Allah’ın varlığını tanımaya ve böylece, O’nun bütün yaratma eylemlerinin altında, belirli bir plânın yattığını anlamaya sevk edecektir.
16) O Gökteki’nin, yeryüzünün bir gün gelip sarsılmaya başladığında sizi yutmasına izin vermeyeceğine emin olabilir misiniz?
NOT:15)’Gök’ terimiyle sembolize edilen, Allah’ın kozmik yaratıcılığının her cephesinde kendini gösteren ve her cephesine nüfûz eden Allah’ın varlığının ve gücünü erişilmez derinliğini vurgulamayı amaçlamaktadır.
23) De ki, ‘O, sizi hayata getiren, size kulaklar, gözler ve kalpler bağışlayandır, (yine de) ne kadar az şükrediyorsunuz?’
NOT:20) Kalp= Hissetme, doğru düşünme melekesi

066/ TAHRÎM SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

2) (Ey müminler!) Allah, (doğru ve haklı gerekçesi olmayan) yeminlerinizi bozmayı ve kefâretini vermeyi (size) emretmiştir. Allah, sizin Yüce Efendinizdir ve yalnız O’dur her şeyi bilen, gerçek hikmet Sahibi.
NOT:2) Yeminin kefâreti için bakınız 5:89
8)Siz ey imana ermiş olanlar! Gönülden tevbe ederek Allah’a yönelin; umulur ki, Rabbiniz kötü fiillerinizi yok eder ve Allah’ın Peygamberi ile o’nun inancını paylaşanları utandırmayacağı o Gün, sizi içinden ırmaklar akan bahçeler koyar; onlar, önlerinden ve sağ taraflarından hızla ışık yayarlar ve ‘Ey Rabbimiz!’ diye yalvarırlar, ‘Bu ışığımızı ebediyen parlat ve günahlarımızı bağışla; çünkü Sen her şeye kâdirsin!’ (DUA)

065/ TALÂK SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

2) ……Ve Allah, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyan herkese (mutsuzluktan) bir çıkış yolu (daima) sağlar,
3) ve ona bütün beklentilerin ötesinde bir rızık verir; Allah’a güvenen herkese O (tek başına) yeter. Gerçek şu ki, Allah, irade ettiği işi sonucuna ulaştırır; (ve) Allah her şey için bir (vade ve) ölçü belirlemiştir.
4)…….Allah, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyan herkese, buyruklarına uymayı kolaylaştırır.
NOT:11) Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olması, mümini Allah’ın her türlü buyruğuna kalp huzuruyla teslim olmaya teşvik eder.
5)….Ve O, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olan herkesin (bazı) kötü fiillerini örter ve onlara büyük bir ödül bağışlar.
7) (Bütün bu durumlarda), geniş imkânlara sahip olan kişi, genişliği ile uyumlu olarak harcasın; rızık imkânları dar olan kimse ise Allah’ın kendisine verdiğine uygun şekilde harcasın; Allah hiç kimseye Kendi verdiğinden daha fazlasını yüklemez; (ve mümkündür ki) Allah sıkıntıdan sonra rahatlık verecektir.
NOT: ‘Elbette her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır’ ‘Şüphesiz, her güçlükle bir kolaylık!’ (94: 5-6)
11) Allah’ın apaçık mesajlarını size aktaran bir elçi ( göndermiştir) ki,iman edip doğru ve yararlı işler yapanları zifiri karanlıktan aydınlığa çıkarabilsin…….
12)Allah, yedi göğü ve aynı şekilde yeri(n sayısız parçasını) yaratandır..O’nun (yaratıcı) iradesi, bütün bu (yarattık)ları aracılığıyla kesintisiz tecelli eder ki Allah’ın her şeye kâdir olduğunu ve her şeyi bilgisiyle kuşattığını göresiniz

64/ TEĞABÜN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
2) Sizi yaratan O’dur; içinizden kimi hakikati inkâr eder, kimi de (ona) inanır. Ve Allah her yaptığınızı görür.
NOT:1) Bütün insanlar, Yüce Yaratıcı’nın varlığını kavrama içgüdüsel yeteneğiyle donatılmış olduklarından,birinin bu hakikati inkâr etmesi ile başka birinin ona inanması, son tahlilde,özgür seçimin bir ürünüdür.
3) O, gökleri ve yeri (derunî bir) anlam ve amaç üzere yaratmış ve size (belli bir) şekil vermiştir; hem de öyle güzel bir şekil ki; yolculuğunuzun varışı O’nadır.
NOT:2) Bakınız (10 not:11) İnsan şekli,insan hayatının gerekleri ile uyumlu bir şekilde.
9)……Kim, Allah’a inanıp iyi ve doğru işler yaparsa, (o Gün) Allah onun kötü fiillerini silecek ve onu içinden ırmaklar akan, sonsuza kadar kalacağı bahçelere koyacaktır; bu, büyük bir kurtuluş olacak.
11) Allah’ın izni olmadıkça (insanın) başına hiçbir musibet gelmez; o halde, kim Allah’a inanırsa kendi kalbini (bu hakikate) açmış olur; ve Allah her şeyi bilendir.
NOT:9) Allah’a bilinçle inanmanın, insanın aklını, duygularını ve eğilimlerini, bu inancın işaret ettiği doğrultuda kontrol etmeye ve yönlendirmeye zorladığı düşüncesini vurgular.
Yani , Allah’ın iradesine teslimiyet , insanı, rahatlık zamanlarında şükretmeye, felâket zamanlarında ise sabır göstermeye yönlendirir.
14) Siz ey imana ermiş olanlar! Bakın, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazısı size düşmandır; öyleyse onlara karşı dikkatli olun. Ama (hatalarını) hoş görür, tahammül eder ve affederseniz, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır.
15) Sizin malınız mülkünüz ve çocuklarınız, sadece sınama ve ayartma aracıdır, halbuki Allah katında muhteşem bir ödül vardır.
NOT:12) Ailesini sevmesi, bazen erkek ve kadın mümini, inancının ve bilincinin gereklerine aykırı davranmaya itebilir.Ve bazen de, sevilen taraflardan biri veya diğeri –karı, koca veya çocuk- kişiyi, bazı gerçek veya sunî ‘ailevî çıkarları’ korumak amacıyla ahlâki taahhütlerini terk etmeye ve böylece, ötekinin ruhsal ‘düşman’ı olmaya bilinçli olarak teşvik edebilir.
16) O halde, elinizden geldiği kadar Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, (O’nu) dinleyin ve itaat edin. Ve kendi iyiliğiniz için karşılıksız harcamada bulunun; böylece açgözlülüklerinden kurtulmuş olanlar, işte onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar.
17) Eğer Allah’a güzel bir borç verirseniz, O bunu fazlasıyla size geri ödeyecek ve günahlarınızı bağışlayacaktır; çünkü Allah, şükrün karşılığını her zaman verendir, halîmdir;
NOT: ‘Allah’a borç vermek’ = Karşılıksız yardımda bulunmak demektir.

63/ MÜNÂFİKÛN SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
2)Onlar yeminlerini (yalan ve sahtekârlıklarına) kalkan yapmakta ve böylece başkalarını Allah yolundan saptırmaktadırlar.Yaptıkları, gerçekten çok çirkindir.
3)böyledir, çünkü onlar imana erdi(klerini iddia eder)ler, halbuki (içlerinde) hakikati inkâr ederler ve böylece, kalplerine bir mühür vurulmuştur; artık (neyin doğru, neyin yanlış olduğunu) anlayamazlar.
4)……..Onlar (bütün inançlara) düşmandırlar; öyleyse onlara karşı dikkatli ol. (işte bu bedduayı hak ediyorlar): ‘Allah kahretsin onları’ Akılları nasıl da (hakikatten) sapıyor!
NOT: Münâfık = ikiyüzlü Önce Yüce Allah’a teslimiyetlerini ifade edip, sonra da hakkı inkâr edenler.Hem çevresindekileri bilerek aldatmaya çalışan deyim yerindeyse bilinçli mürailer için, hem de zihin karışıklığı, ruh bozukluğu veya irade eksikliği yüzünden kendi kendilerini aldatma zaafı içindeki kararsız insanlar için söylenir. İnançlarında ve ahlâki sorumluluklarında zayıf veya kararsız olan ve sadece kendi kendilerini kandırmaktan öteye geçemeyen kişiler.Hayatı, içinde bulunduğu şartlarda kendisine pratik faydalar sağlayacak vaadlere göre düzenleyerek, manevi ve sosyal yükümlülüklerinden her zaman kolayca sıyrılma yolları arayan bir kişilik yapısına sahiptirler.
İkiyüzlünün işaretleri: 1) Yalan söyler 2) Sözünden döner 3) İş veya sır verildiğinde, emanete hıyanet eder.
6) Onlar için bağışlanma dilemen ile dilememen aynıdır; Allah onları bağışlamayacaktır; çünkü Allah, böyle sapkın bir halka rehberliğini bahşetmez.
9) Siz ey imana ermiş olanlar! Malınızın, mülkünüzün veya çocuklarınızın sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasına izin vermeyin; çünkü böyle davranan herkes ziyana uğrayanlardan olur.

62/ CUMA SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

2)O, kitap ile ilgisiz bir topluma, kendi içlerinden kendilerine Allah’ın mesajlarını aktaran, onları arındıran, ilahi kelâmı ve hikmeti öğreten bir elçi göndermiştir ki, o’ndan önce, açık bir sapıklık içindeydiler.
NOT: Sapkın: Ya hakikatin hiç ulaşmadığı ya da onu hakikat olarak kabul etmelerini güçleştirecek kadar değişmiş ve bozulmuş olarak ulaştığı insanlar.
3)ve başka toplumlarla temasa geçmeleri sonucunda, kendilerinden diğerlerine (bu mesajın yayılmasını sağlamıştır); çünkü yalnız O, güç ve hikmet Sahibidir.
NOT:2) Yani, Kur’an mesajının Araplar ve onların dilleri aracılığıyla öteki iklimlerdeki veya gelecek zamanlardaki insanlara ulaşmasını sağlamıştır. Bu ifadeyle, Muhammed (sav) ‘e indirilmiş olan hakikatin evrenselliği ve zamanlar üstü geçerliliğini vurgulamaktadır.
5) Tevrat’ın yükü ile onurlandırılmış iken, bu yükü taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş (ama onlardan habersiz bulunan) merkebin durumuna benzer.
Allah’ın mesajlarını yalanlamaya şartlanmış olanların durumu ne acıdır, çünkü Allah rehberliğini böyle zalim bir halka ihsan etmez.!
NOT:4) Onlara(İsrailoğulları’na) , Allah tarafından, O’nun birliği ve benzersizliği mesajını bütün dünyaya ulaştırma görevi emanet edilmişti.Ama onlar, Hz.İbrahim, İshak, ve Yakup soyundan gelmiş olmaları sebebiyle kendilerini ‘Allah’ın seçilmiş toplumu’ olarak gördüklerinden ve dolayısıyla, ilahi mesajın başka bir toplum için değil sadece kendileri için geldiğine inandıklarından bu görevi yerine getirmediler.Bundan dolayı, peygamberliğin İsrailoğulları’na mensup olmayan herhangi bir kimseye verilmiş olması ihtimalini inkâr ettiler. Hz.Muhammed (sav) ‘in peygamberliğini, bizzat Tevrat’ta bile o’nun gelişi ile ilgili açık bir haber bulunmasına rağmen, reddettiler.Onlar, Hz. Musa’ya indirilen ilahi kelâmın temel anlamını böylece çarpıtmak suretiyle, bizzat kendileri ondan gerçek bir manevi fayda elde etmeyi ve onun öğretilerine uygun şekilde yaşamayı sağlayamadılar.
9)Siz ey iman ermiş olanlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda, her türlü dünyevî alışverişi bırakıp, Allah’ı anmaya koşun; eğer bilseniz, bu sizin yararınızadır.
10)Ve namaz bittiğinde yeryüzüne serbestçe dağılın ve Allah’ın lütfundan (rızkınızı) aramaya devam edin; mutluluğa ulaşabilmek için de Allah’ı sıkça anın.
11)…….De ki: ‘Allah katında olan, bütün geçici eğlencelerden ve bütün kazançlardan çok daha hayırlıdır.!Ve Allah rızık verenlerin en iyisidir.!’

61/ SAF SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1)Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah’ın sınırsız şanını yüceltir; çünkü yalnız O’dur kudret ve hikmet Sahibi.
2)Siz ey imana ermiş olanlar! Neden söyledikleriniz ile yaptıklarınız birbirine uymuyor?
NOT:1) İlâhi kelâmın teşvik ve telkin ettiği her şeyi hayata geçirmek istediklerini iddia eden ama sonra bu kararlarında zaaf gösteren herkese hitap etmektedir.
3)Yapmadığınız şeyi söylemeniz Allah nazarında en tiksinti verici şeydir.
6)Ve vaktiyle Meryem oğlu İsa: ‘Ey İsrailoğulları! Şüphesiz, ben, Tevrat’tan geriye kalmış hakikat adına ne varsa hepsini doğrulamak ve benden sonra gelecek olan Ahmed adındaki bir elçiyi müjdelemek için size gönderilmiş olan Allah’ın elçisiyim’ dedi(ğinde de aynı şey geçerliydi)……
NOT:6) Son Peygamberin iki ismi Muhammed ve Ahmed aynı anlamı taşır.10) Siz ey imana ermiş olanlar! (Hem bu dünyada hem de öteki dünyada) şiddetli bir azaptan sizi koruyacak bir alışveriş göstereyim mi size?
NOT:11) ‘Allah, karşılığında cennet vaad ederek, müminlerin canlarını ve mallarını satın almıştır’ (9:111)
11) Allah’a ve Peygamberi’ne inanır ve Allah yolunda malınız ve canınızla gayret gösterirseniz, bu sizin kendi iyiliğinizedir; keşke bilseydiniz.
12) (Eğer böyle yaparsanız), Allah günahlarınızı bağışlayacak ve sizi (öteki dünyada) içinden ırmaklar akan bahçelere ve bu sonsuz mutluluk bahçelerindeki güzel köşklere koyacaktır; bu büyük bir mazhariyettir.

60/ MÜMTEHİNE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

4) ‘Ey Rabbimiz! Sana güveniyor ve Sana yöneliyoruz; çünkü bütün yolların varışı Sana’dır’ (DUA)
5)’Ey Rabbimiz! Bizi hakikati inkâr edenler için bir oyun ve eğlence aracı yapma! Ve günahlarımızı bağışla, Ey Rabbimiz, çünkü Sensin tek kudret ve hikmet Sahibi. (DUA)
8) İnanc(ınız)dan dolayı size karşı savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan sürmeyen (inkârcılara) gelince, Allah, onlara nezaketle ve adaletle davranmanızı yasaklamaz; çünkü Allah adil davrananları sever.
9) Allah, yalnızca, inanc(ınız)dan dolayı size karşı savaşan ve sizi anayurdunuzdan süren veya (başkalarının) sizi sürmesine yardım edenlere dostlukla yaklaşmanızı yasaklar; ve (içinizden) onlara dostluk gösterenlere gelince, gerçek zalimler işte onlardır.

59/ HAŞR SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

1) Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ın sınırsız şanını yüceltir; çünkü yalnız O’dur izzet ve hikmet Sahibi.
10) Onlardan sonra gelenler, ‘Ey Rabbimiz!’ diye yalvarırlar, ‘Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve imana ermiş olan(lardan hiçbiri)ne karşı kalplerimizde yersiz ve uygunsuz düşünce ve duygulara yer bırakma. Ey Rabbimiz! Sen şefkat Sahibisin, rahmet kaynağısın. (DUA)
17) Böylece, sonunda ikisi de, (hem hakikati inkâr edenler hem de ikiyüzlüler), kendilerini yerleşip kalacakları bir ateşte bulacaklar; çünkü zalimlerin cezası budur.
18)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; herkes yarın için ne hazırladığına baksın! Ve (bir kez daha) Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
19)ve Allah’tan habersiz olan, bu nedenle Allah’ın da kendileri (için neyin iyi olduğu)ndan habersiz bıraktıkları gibi olmayın; (çünkü) onlar gerçekten sapmış olanlardır.
NOT:25) Yani, Allah’ın insana bağışladığı akıl melekesini kasıtlı bir şekilde yanlış kullanmakla ve- O’ndan gafil olmanın sonucunda- kendi ruhî potansiyelini boşa harcamak suretiyle.
21) Bu Kur’an’ı bir dağa indirmiş olsaydık, dağın ezip büzülerek Allah korkusuyla paramparça olduğunu görürdün. Ve işte (bütün) bu temsilleri, belki düşün(meyi öğrenebil)irler diye insanların önüne koyuyoruz.
NOT:26) Yani, Allah’a ve bütün manevî/âhlâki sınırlara/değerlere karşı gaflet içinde bulunmakla, ruhen hareketsiz bir dağdan daha fazla cansız olanların tersine.
22)Allah O’dur ki,O’ndan başka ilâh yoktur. O, yaratılmışların kavrayış alanı dışındaki şeyleri de, duyuları yahut akıllarıyla kavrayabildiklerini de tek Bilendir. O, Rahman ve Rahim.
23) Allah O’dur ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Mutlak Hakim, Kutsal, Kurtuluşun Tek Kaynağı, İman Bağışlayan, Doğru ile Yanlışın Tek Belirleyicisi, Üstün, Eğriyi Düzeltip Doğruyu İhya Eden, Bütün İhtişamın Sahibi. Şanı yüce olan Allah, insanların ilahlık yakıştırdıkları her şeyden münezzehtir.
24) O, Allah’tır, Yaratıcı, bütün özlere ve görüntülere şekil veren Yapıcı. Bütün mükemmellik vasıfları (yalnız) O’nundur.Göklerde ve yerde olan her şey O’nun sınırsız şanını yüceltir; çünkü yalnız O’dur kudret ve hikmet Sahibi olan.
NOT:Bu surenin son üç ayetinin (22,23,24) fazileti hakkında Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur.Her kim sabahleyin üç defa ‘taşlanmış şeytanın şerrinde Yüce Allah’a sığınırım’ dedikten sonra bu üç ayeti okursa,Allah, ona akşama kadar bağışlanmasını dileyecek yetmiş bin melek görevlendirir. O kimse, o gün ölürse, şehit olarak ölür.Akşamleyin okursa yine böyledir. (Bu açıklama Diyanet işleri Başkanlığının hazırlattığı Kuran’ı Kerim ve Türkçe açıklamalı meali’nden alınmıştır.)

58/ MÜCÂDELE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

3) o halde, ‘Sen bana annem kadar haramsın’ diyerek hanımlarından ayrılanlara ve sonra söylediklerinden geri dönenlere gelince, (onların kefareti) eşlerin tekrar birbirlerine dokunmadan önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak olacaktır; size (burada) tavsiye edilen budur; çünkü Allah yaptığınız her şeyden tamamiyle haberdardır.
NOT:5) Köleliğin az veya çok ortadan kaybolduğu modern çağlarda, ‘bir kölenin veya tutsağın özgürlüğüne kavuşturulması’ kavramı, Muhammed Esed’e göre, bir insanın büyük bir borç yükünün veya yoksulluğun tutsağı olmaktan kurtarmayı içine alacak şekilde genişletilebilir.
4) Ancak, buna imkânı olmayan , (bunun yerine), birbirlerine dokunmadan önce peş peşe iki ay oruç tutacak; ve buna gücü yetmeyen altmış yoksulu doyuracak; bu, Allah’a ve Elçisi’ne inancınızı ispat etmeniz için (gerekli)dir.
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır;ve hakikâti inkâr edenleri (öteki dünyada) şiddetli bir azap beklemektedir.
NOT:7) ‘Buna gücü yetmeyen/imkânı olmayan ifadesi ise, ya maddî imkânlarının yetersizliğini yahut gerçek veya sembolik kölelikten kurtarabilecek birini bulmanın imkânsızlığını gösterir.Bu ifade, ilk bakışta, ‘köleliğin İslâmî hedeflere uygun olarak ortadan kaldırılacağı ’şartlar ile ilgilidir.
NOT:8) Veya alternatif olarak, bir yoksulu altmış gün süreyle doyuracak, peşpeşe iki ay oruç tutmanın imkânsızlığı ya hastalıktan veya gerçekten engelleyici dış şartlardan olabilir.( örneğin, büyük bir bedenî ve/veya zihnî gayret ve dikkat gerektiren işleri yapma mecburiyeti)
7) Ey insanoğlu), göklerde ve yerde olan her şeyi Allah’ın bildiğinden haberin yok mu? Aralarında gizli gizli konuşan her üç kişinin dördüncüsü mutlaka O’dur, her beş kişinin altıncısı; ister daha az isterse çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar O’nsuz olamazlar…..
11) Siz ey imana ermiş olanlar! Size, ‘Toplumsal hayatınızda birbirinize yer verin!’ denildiğinde yer verin; (karşılığında) Allah da (rahmetinde) size yer verir. Ve ne zaman size, ‘(İyi bir iş için) ayağa kalkın’ denildiğinde ayağa kalkın; (ve) Allah, içinizden iman etmiş olanları ve (hepsinin üstünde), kendilerine (doğru) bilgi tevdî edilenleri (kat kat ) yüceltecektir.Çünkü Allah bütün yapıp-ettiklerinizden haberdardır.
NOT:19) Bu ayet gösteriyor ki, eğer bir kimse, Allah’ın kullarının mutluluğu ve iyiliği için gerekli imkânları arttırırsa, Allah da onun için bu dünyadaki ve öteki dünyadaki bütün iyilikleri arttırır.Bu nedenle, hiçbir akıl sahibi, bu ayet(in maksadını) yalnızca (gerçek) bir toplantıda bir başkasına yer verme ile sınırlayamaz.
NOT:20) ‘Her ne zaman iyi bir iş yapmaya çağrılırsanız, bu çağrıya uyun’ (Katâde’nin sözleri)
NOT:21) Hz. Peygamber’in şu sözü: ‘Bilgin (âlim) bir kişinin (yalnızca) ibadet eden birine (âbid) üstünlüğü, ayın dolunay olduğu gecede bütün öteki yıldızlara üstünlüğüne benzer’ (Îbni Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Neseî, İbni Mâce ve Dârimî)
12) Siz ey imana ermiş olanlar! Elçi’ye ne zaman bir şey danış(maya niyetlen)irseniz, bu danışma vesilesiyle karşılıksız yardımda bulunun; bu sizin yararınıza olacak ve sizin (iç) temizliğinizi sağlayacaktır. Ama buna gücünüz yetmezse (bilin ki) Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
NOT:22) Her mümin, ne zaman kendisini Elçi’nin öğretilerini araştırmaya/öğrenmeye verse, yahut Kur’an’ın tanımladığı gibi, ilâhi kelâmı bize aktaran Elçi’ye ‘danışma’ya niyetlense, ‘karşılıksız yardımda bulunma’sı –bu hem muhtaç bir kişiye maddî yardımda bulunma olabilir, hem de aydınlanmaya muhtaç olan bir kişiyi bilgilendirme ya da zayıf bir insana iltifatta bulunma bile olabilir – tavsiye edilmiştir.
13) (Elçi’ye) danışmanız vesilesiyle kimseye bir yardımda bulunamamaktan dolayı (günah işlemiş olabileceğinizden) korkuyor musunuz? Eğer (imkânlarınızın olmamasından dolayı) bunu yapamazsanız ve Allah size affediciliğini gösterirse, siz de namazlarınızda dikkatli ve devamlı olun ve (sadece) arındırıcı yükümlülüklerinizi yerine getirin ve (böylece) Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
NOT:24) Yani, bir müminin servetini ve gelirini kirinden arındırmayı hedefleyen zorunlu vergiyi (Zekât) bu demektir ki, kişinin karşılıksız yardım olarak daha fazlasını yapma imkânına sahip olmaması bir günah sayılmaz.
22) Allah’a ve Ahiret Günü’ne (gerçekten) inanan, ama (aynı zamanda)- babaları, oğulları, kardeşleri yahut (öteki) akrabaları bile olsa- Allah’a ve Elçisi’ne karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin. (Gerçek müminlere gelince), Allah’ın kalplerine imanı nakşettiği ve ilhamı ile güçlendirdiği kimseler onlardır ve (zamanı gelince) onları içlerinden ırmaklar akan bahçelerde barındıracaktır.Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah’tan.İşte onlar, Allah’tan yana olanlardır. İşte onlar, Allah’tan yana olanlar, mutluluğa ulaşacaklardır.
NOT:29) Bu ayetin kilit ifadesi; ‘Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelenler’ tanımlamasıdır.Yani, Allah’ın mesajına ve Elçisi’nin kişiliğine yahut öğretisine aktif bir düşmanlık besleyenler. İslâm’a aktif olarak düşmanlık yapmayan inkârcılar ile ilişkiler konusunda ise Kur’an, birçok yerde ( meselâ 60:8-9)da, onlara nezaket ve dostluk/yakınlık içinde davranılmasına açıkça izin vermekte ve hatta bunu zımnen emretmektedir

57/ HADÎD SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
1) Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ın sınırsız kudretini yüceltir; çünkü yalnız O’dur güç Sahibi, hikmet Sahibi
3) O, İlk ve Son’dur; hem Dış görüntüdür hem de İç Gerçeklik; ve O, her şeyin bilgisine Sahiptir.
NOT:1) O’nun varlığı, öncesiz ve sonrasızdır.O’dan önce hiçbir şey yoktu ve hiçbir şey O’nun gibi sonsuz olmayacaktır.Bu yorum, bizzat Hz. Peygamber’in kendisi tarafından yapılmıştır.Böylece ‘zaman – insan anlayışının ötesindeki bir kavram olarak- bizâtihî Allah’ın yarattığı bir şeydir. ‘O hem Zâhir’dir, hem Bâtın’ yani, ‘O’nun varlığı, fiillerinin/eylemlerinin etki ve sonuçlarından açıkça anlaşılmaktadır (zâhir), halbuki O’nun bizâtihî kendisi, bizim duyularımızın kavrayamayacağı bir gerçekliktir’ (bâtın). (Zemahşerî)
Zâhir = Görmek Bâtın = Duymak (hissetmek)

4) O, gökleri ve yeri altı evrede yaratmış ve kudret ve egemenlik tahtına oturmuştur.O, hem toprağa giren ve ondan çıkan her şeyi, hem de gökten inen ve ona yükselenleri bilir.Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir; ve Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.
5) Göklerin ve yerin mülkü O’nundur; ve bütün işler ( asıl kaynağı olan) Allah’a döndürülür.
6) O, gündüzü kısaltarak geceyi uzatır,ve geceyi kısaltarak gündüzü uzatır;ve O, (insanların) kalpler(in)de olanı eksiksiz bilir.
7) Allah’a ve Elçisi’ne inanın ve O’nun size emanet olarak tevdî ettiği şeylerden başkaları için harcayın; çünkü sizden imana eren ve (Allah yolunda) sınırsızca harcayanlar büyük bir mükâfat göreceklerdir.
NOT:5) İnsanın ‘sahip olduğu ‘ her şeyin Allah’ın tevdî ettiği bir emanetten başka değildir.Çünkü ‘göklerde ve yerde olan her şey’ O’na aittir, insan ise sadece onların kullanımına yetkilidir.
8) Elçi, sizi Rabbiniz (olan Allah)a inanmaya çağırdığı halde ve O sizden bir taahhüt almış bulunduğu halde neden Allah’a inanmazsınız? (Herhangi bir şeye) inanabildiğiniz halde (O’na neden inanmıyorsunuz?)
NOT:6) Allah’ın ‘söz/ taahhüt alması, Allah tarafından insana bahşedilen ve her sağlıklı insanın Allah’ın yaratıcılığının tabiattaki bütün tezahürlerini gözlemek ve elçilerinin öğretilerine kulak vermek suretiyle, Allah’ın varlığının gerçekliğinin kavramasına imkân veren akıl melekesine bir işarettir. ( 7:172)
11) Kimdir Allah’a güzel, bereketli bir borç verip, onu kat kat fazlasıyla geri alacak olan? Böyle (yapan)lar değerli ve anlamlı bir mükâfat görecekler,
NOT:11) İnsanın hiçbir karşılık beklemeden, sadece Allah rızası için yapabileceği her şeyi kapsamaktadır.Karşılıksız olarak yapılan yardım.
12) bütün mümin erkekleri ve mümin kadınları önlerinde ve sağ taraflarında hızla yayılan ışık dalgalarıyla göreceğin Gün, (o Gün onlar şu hitapla karşılanacaklar:) ‘Bugün size bir müjde (var), içinden ırmaklar akan, mesken edineceğiniz bahçeler! Bu, en büyük mazhariyettir.’
NOT:12) Müminlerin önünde ve sağ taraflarında, onların ‘Allah’ı bilmelerinin, yüksek ahlâkî seviyelerinin ve kör bir idraksizlikten ve kötü fiillerden uzak olmalarının’ bir sonucu olarak ‘hızla yayılan ışık’ ile sembolize edilmiştir. (Râzî)
13) O Gün ikiyüzlü erkek ve kadınlar, imana ermiş olanlara; ‘Bizi bekleyin’ diyecekler, ‘Sizin nurunuzdan bir (parça) ışık alalım’ (Ama) onlara: ‘Geriye dönüp gidin ve (kendinize ait) bir ışık arayın’ denilecek. Bunun üzerine onlar(la müminler) arasına kapısı olan bir duvar çekilecek; içinde rahmet ve şefkat bulunacak, dışında ise azap.
NOT:13) Burada, sadece doğrudan ‘ikiyüzlüler’ değil, aynı zamanda inançlarında kararsız ve ahlâki değerlerinde zayıf olmalarından dolayı kendi kendilerini kandırmaya eğilimli olan kimseler de kastedilmektedir.
‘Geriye dönüp gidin ve kendinize ait ışık arayın’ dan kasıt; yani ‘yeryüzünde yaşarken ışığı/aydınlığı aramış olmalıydınız.’
Geçek müminler ile ikiyüzlüleri (veya inancı zayıf olanları) ayıran duvardaki kapının vurgulanmış olması; ikinci grubun pişmanlık duymaları ihtimaline işaret etmektedir.
14) O(nun dışında kala)nlar, şu (içindeki)lere, ‘Sizinle değil miydik?’ diye seslenecekler. Berikiler, ‘Evet öyleydi’ diye cevap verecekler, ‘Ama siz kendi kendinizi ayarttınız, (inancınızda) tereddüt gösterdiniz; (yeniden dirilme konusunda) şüpheye kapıldınız ve Allah’ın buyruğu ulaşıncaya kadar, kuruntunuz sizi yoldan çıkardı; çünkü, Allah hakkındaki ayartıcı düşünceler(iniz) sizi yanılgıya sürükledi.
NOT:16) Yani, ‘dünyevî kazançları arttırarak’ veya ‘kişisel güvenliğiniz için korkuya kapılmak suretiyle’ her ikisi de hem yarım gönüllüleri hem de ikiyüzlüleri karekterize eder.
16) İmana ermiş olanların kalplerinin , Allah’ı ve (kendilerine) indirilen hakikati anarken acizliklerini fark etmelerinin zamanı gelmedi mi? (Ve vakti gelmedi mi) kendilerin daha önce vahiy indirilmiş olanlara ve zamanın geçmesiyle kalpleri katılaşarak çoğu (bugün) yoldan sapmış olanlara benzememelerinin.
NOT:22) Yani, ‘Allah’ı ve O’nun vahyini hatırlamak, onları kibirlendirmek yerine acizliklerini görmeye sevk etmez mi?’ Bu, ‘iman etmeye’ karşı duyulan her türlü küçümsemeye ve büyüklük taslamaya karşı – kendilerini ‘sofu’ gören bazı insanlara çok fazla bulaşan zaaf- güçlü bir uyarıdır.Kendilerin daha önce vahiy indirilenler’den kasıt; kendilerini ‘Allah’ın seçkin toplumu’ olarak gören ve bu nedenle başından beri kendilerini O’nun rızasına mazhar olmuş sayan Yahudiler arasındaki kibirli olanlara bir işarettir.
17) …… Ve aklınızı kullanabilesiniz diye, mesajlarımızı sizin için kolay anlaşılır kıldık.
20) Bilin ki, (ey insanlar), bu dünya hayatı, sadece bir oyundan,geçici bir eğlence ve güzel bir gösteriden, birbirinizle büyüklük yarışı(na girişmenizden) ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsın(ız) dan ibarettir…….
NOT:29) ‘Biz göğü ve yeri ve ikisi arasındaki her şeyi bir anlam ve amaçtan yoksun yaratmadık’ (38:27) ‘Sizi boş ve anlamsız bir oyun olsun diye yarattığımızı mı sanırsınız?’ (23:115)
Hayat, bizatihî Allah’ın bir armağanı ve her türlü nimetin potansiyel kaynağı olduğu halde, duyarsız ve kör bir şekilde ve manevî değerleri ve endişeleri gözardı ederek yani öteki dünyayı hiçe sayarak yaşanması halinde, bu olumlu niteliğini tamamen yitirir.
22) Hiçbir musibet, daha önce buyruğumuzda (öngörülmüş) olmadıkça ne yeryüzünün ne de sizin başınıza gelmez; şüphesiz bu Allah için kolay (bir iş)tir.
23) (Bunu bilin ki), elinizden kaçan (iyi ve güzel) şeylere üzülmeyesiniz ve elinize geçen (iyi ve güzel) şeylerle de (boş yere) şımarmayasınız; çünkü Allah kendini beğenip küstahça davrananları sevmez.
NOT:37) Böylece, ne vuku bulduysa, vuku bulmak zorunda olduğunu- vuku bulmamasının mümkün olmadığını- çünkü,onun Allah tarafından, akıl-sır ermez plânı uyarınca irade edildiğini bilmesi, gerçek bir mümini, karşılaşacağı her türlü iyi veya kötü şeyi bilinçli bir tevekkül ile karşılamaya sevk etmektedir.
27) Ve sonra onların ardından öteki elçilerimizi gönderdik; ve (zaman içinde) arkalarından kendisine İncil verdiğimiz Meryem oğlu İsa’yı gönderdik; o’na (sadık bir şekilde) uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Ruhbanca riyazete gelince, Biz onlara bunu emretmedik; Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla onu kendileri uydurdu. Ama sonra ona, (her zaman) gerektiği gibi uymadılar; böylece Biz, (gerçekten) iman etmiş olanlara karşılığını verdik, ama onların çoğu yoldan çıkmışlardı.
NOT:47) Ruhbâniyye terimi, Hristiyanlığın ilk döneminin belirgin özelliği olan ama İslâm’ın tasvip etmediği bir tavır.
NOT:48) ‘Onu kendileri uydurdu (çünkü) Biz onu kendilerine emretmedik. (Biz onlara) sadece Allah’ın rızasını arama(yı emrettik).’
NOT:49) Yani, onların tümü, onu doğru şekilde anlamış/ müşahede etmiş değildir.Çünkü zaman içinde onların çoğu-yahut -daha doğrusu, ilk zâhitlerden sonra gelenlerin büyük kısmı Teslis ve Allah’ın Hz. İsa’da tecessümü doktrinlerini kabul etmek ve boş bir şekilciliğe saplanmak suretiyle bağlılıklarını bozdular. (Râzî). İsrailoğulları’nın bir kısmı o’nu bir peygamber ve dolayısıyla, sadece yaratılmış bir beşer olarak kabul ederken, diğerleri zaman içinde o’nu ‘Allah’ın oğlu-ve dolayısıyla, ‘Allah’ın tecessümü- olarak görmek suretiyle bu gerçeği inkâr ettiler; diğer bir bölümü ise o’nu ve mesajını tamamiyle reddettiler. Hz.İsa’nın ilk izleyicilerinin o’nu sadece bir beşer olarak gördükleri gerçeği, milâdi takvimin ilk üç veya dört yüzyılı boyunca devam etmiş olan birçok teolojik tartışmadan açıkça anlaşılmaktadır.(61:not:15)
28) Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve O’nun Elçisi’ne inanın, ki O, size rahmetinden iki kat versin ve sizin için (aydınlığında) yürüyeceğiniz bir ışık yaksın ve (geçmiş günahlarınızı) bağışlasın; çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:51) Bu şekilde hitap edilen toplum, önceki ayetten anlaşılacağı gibi, geçmiş vahyin mensupları (ehlu’l- kitâb) ve özellikle Hz. İsa’nın sadık izleyicileridir.
29) Ve geçmiş vahyin mensupları bilsinler ki, Allah’ın lütfu üzerinde hiçbir güçleri yoktur; bütün lütuf (yalnızca) Allah’ın elindedir; onu dilediğine verir; Allah sonsuz lütuf Sahibidir.
NOT:53) Yani, kendilerinin Allah’ın hiçbir nimeti üzerinde özel bir imtiyaza sahip olmadıklarını bilsinler. Bu ifade, ilk bakışta , peygamberlik makamının İsrailoğulları’nın özel bir ‘imtiyaz’ı olduğu düşüncesiyle Muhammed (sav) indirilen vahyi reddeden Yahudilere ve aynı zamanda Kitâb-ı Mukaddes’in izleyicileri olarak bu temelsiz iddiayı zımnen kabul etmiş olan Hristiyanlara seslenmektedir.