50/ KÂF SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

4)Biz toprağın onların bedenlerini nasıl çürütüp yok ettiğini iyi biliriz; çünkü Katımızda şaşmaz bir sicil vardır.
NOT:3)Yani, ‘yerin onlardan ne eksilttiğini’ Sonuçta, yeniden dirilme, ‘yeni bir yaratma/yoktan var etme’ gibi olacaktır. (10:4 , 21:104 , 30:11 , 85:13 , vd) Bu da, bütün organik tabiatta görülen sürekli yaratma ve yeniden yaratma sürecini çağrıştırmaktadır. (10:34 , 27:64 , 30:27)
5)Buna rağmen onlar, (yeniden dirilmeyi inkâr edenler), ne zaman kendilerine tebliğ edildiyse hakikati yalanladılar; ve şimdi bir şaşkınlık içindeler.
NOT:4) İnsan hayatına ilişkin ‘neden ve niçin’ sorularına yeterli cevap verememeleri, insanların kaderlerinin birbirinden farklı olması ve tabiatın görünürdeki duygusuz ve kör acımasızlığı onları şaşırtır.Bu problemler, ancak bedeni ölümden sonra hayatın devam edeceğine ve böylece, bütün yaratılışın/oluşun gerisinde bir plân ve amacın yattığına inanmakla çözülebilir.
16)Gerçek şu ki, insanı yaratan Biziz ve onun iç benliğinin ona ne fısıldadığını Biz biliriz; çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.
17) (Ve böylece), ne zaman (tabiatında mevcut) iki eğilim, sağdan soldan çatışarak karşı karşıya gelseler,
NOT:11)İnsanın tabiatında mevcut bulunan iki motivasyonu gösterir.Bir taraftan , cinsel olan veya olmayan temel içgüdüsel dürtü ve arzuları, diğer taraftan hem sezgisel hem de düşünsel aklı. Bu her iki dürtü, insanın içinde üstünlük kurmak için çabalayan iki güçdür.
18)insanın söylediği her şeyde yanıbaşında mutlaka bir gözetleyici bulunur.
NOT:12) Yani vicdanı.
20) Ve (yeniden diriliş) sûru, (sonunda) üflenecektir; işte o, bir uyarının gerçek olacağı Gün’dür.
21)Her insan, (kendi geçmiş) iç dürtüleri ve vicdanı ile ortaya çıkacak,
NOT: 14) Lâfzen, ‘bir sürücü (sâik) ve bir şahit ile’
Sürücü= İnsanın aslî dürtülerini – ve özellikle- onu kendi tutkularına sınırsız şekilde bağlayan ve böylece günaha sürükleyen dürtüleri
Şâhit = Vicdan ( İnsanı kendisine karşı ‘şahitlik yapma’ya –sonraki 22. ayette atıfta bulunulan ‘perdenin kaldırılması’na – zorlayan kendi manevî/ahlâki gerçekliğinin farkına varmasına yol açan insan vicdanının daha derin katmanlarının uyanışına işaret edilmektedir.
22)(ve ona), ‘Sen’ (denilecek), ‘bu (Hesap Günü)nü umursamıyordun, ama şimdi Biz senin (gözündeki) perdeni kaldırdık, bakışın bugün artık daha keskindir’.
25)’Bu (her) hayra engel olanları, günahkâr saldırganları, (ve insanlar arasında) güvensizlik ve şüphe yayanları,
26) Allah’ın yanı sıra başka ilâhlar edinenleri; o halde atın bunları şiddeti azabı içine.’
33) İnsan kavrayışının dışında olduğu halde, Rahman’ın ürpertisini duyan ve pişmanlık dolu bir kalple (O’na) gelmiş olan (herkese).
34) Bu (cennete) huzur içinde girin; bu, ebedî hayatın başladığı Gün’dür.
35) Onlar orada arzu ettikleri her şeye sahip olacaklar, ama (bilsinler ki) Katımız’da daha fazlası da var.
37) Bunda şüphesiz kalpleri açık olanlar, (yani) uyanık bir zihinle kulak verenler için bir uyarı vardır.
39)O halde (ey müminler), onların söyleyebilecekleri her şeye karşı sabırlı olun ve güneşin doğmasında ve batmasından önce Rabbinizin sınırsız ihtişamını yüceltin ve hamd edin;
40)geceleri ve her namazın sonunda O’nun şanını yüceltin.
45)Biz onların, (o yeniden dirilmeyi inkâr edenlerin) ne söylediklerini iyi biliyoruz; ve sen onları hiçbir şekilde (inanmaya) zorlayamazsın.Ama sen yine de Benim uyarımdan korkabileceklere, bu Kur’an aracılığıyla hatırlatmada bulun.

49/ HUCURÂT SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

6) Siz ey imana ermiş olanlar, yoldan çıkmışın biri size (yalan) bir haber getirirse, muhakemenizi kullanın; yoksa istemeden insanları incitir ve sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız.
NOT:5) Yani, bu tür haberlere veya söylentilere inanmadan önce gerçeği araştırın. Haber taşıyanlar burada ‘yoldan çıkmış/ fâsık’ olarak nitelendirilmişlerdir.Çünkü, başkalarının itibarını etkileyecek asılsız söylentilerin yayılması fiili, manevi bir incitme oluşturur.
NOT:6) Toplumun, kadın ve erkek her mensubunun şeref ve itibarını korumak bir ahlâki gerekliliktir.
7) …….Ama, görüldüğü gibi, Allah imanı(nızı) size sevdirdi, onu kalplerinizde güzelleştirdi ve hakikati inkâr etmeyi, günah işlemeyi ve (güzel olan şeylere) karşı çıkmayı size çirkin gösterdi. İşte bunlar, doğru yolu izleyenlerdir.
8) Allah’ın nimeti ve lütfu sayesinde; ve Allah her şeyi bilendir, hikmet Sahibidir.
9) O halde, müminler içinden iki grup çatışırsa, onlar arasında barışı sağlayın; ama sonra iki (grup)tan biri diğerine haksız şekilde davranırsa, (davranışı)nı Allah’ın buyruğuna uygun hale getirinceye kadar, haksızlık yapan taraf ile mücadele edin; (yaptıklarından) vazgeçerlerse, adil bir şekilde aralarını bulun ve (onlara) eşit davranın; çünkü Allah, eşit davrananları sever.
10) Bütün müminler kardeştir.O halde, (her ne zaman araları açılırsa) iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki, O’nun rahmetine nail olasınız.
11)Siz ey imana ermiş olanlar! Hiçbir insan (başka) insanları alaya alıp küçümsemesin; belki o (alay edip küçümsedik)leri kendilerinden daha hayırlı olabilirler; ve hiçbir kadın (başka) kadınları (küçümseyip alaya almasın); onlar kendilerinden daha hayırlı olabilirler. Ve hiçbiriniz başka birini karalamasın, birbirinizi (yaralayıcı,incitici) lâkaplar ile aşağılamayın; (kişi) iman ettikten sonra ona hiçbir şekilde günah isnad etmeyin; ve (bu suçu işleyen, ama sonra) pişmanlık duymayanlar- işte gerçek zalimler onlardır.
NOT:13) Bu aşağılanandan çok aşağılayanın imanı için geçerlidir.(Râzi) ‘zulüm işleyerek inançlarını karartmayanlar’ (6:82)
12)Siz ey imana ermiş olanlar! (Birbiriniz hakkında) yersiz zanda bulunmaktan kaçının; çünkü (bu şekildeki) zannın bir kısmı (da) günahtır; birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın ve arkanızdan birbirinizi çekiştirmeye kalkışmayın. Aranızdan, hiç ölmüş kardeşinin etini yemek isteyen kimse çıkar mı? Hayır, siz ondan iğrenirsiniz! Ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, rahmet kaynağıdır.!
NOT:14) Yani, başka bir kişinin davranış şekilleri hakkında temelsiz kuşkulara yol açabilecek bir zan.
13) Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık; ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki, birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah katında en üstün olanınız, O’na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.
NOT:16) Herkes, birbiri üzerinde hiçbir kalıtımsal üstünlüğe sahip olmadan, tek bir insanlık ailesine mensuptur. İnsanların ‘kavimler ve kabilelere’ dönüşmesi, görünürdeki farklılıkların ardındaki temel insanî birliği/birlikteliliği anlama ve takdir etme eğilimini azaltmayı değil, tersine bu eğilimi arttırmayı amaçlamalıdır.Ve bunun karşılığında da bütün ırkçı, miliyetçi/kavmiyetçi veya kabilevî /asabiyye önyargılar kınanmıştır. (28:15 not:15)
Kabilevî asabiyye = Haksız oldukları bir konuda , insanın kendi halkına/kabilesine arka çıkmak
Takva = Yüce allah'a karşı duyulan sorumluluk bilinci
15)(Şunu bil ki , gerçek) müminler, sadece Allah’a ve Elçisi’ne iman edenler ve (bu konuda) bütün şüphelerden uzak duranlardır ve Allah yolunda bütün malları ve canları ile cihâd edenlerdir; işte onlardır sözlerinde duranlar!
NOT:Cihâd (adil savaş)= İmanın ve özgürlüğün savunulması için yapılan savaş

48/ FETİH SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
8) Gerçek şu ki (ey Muhammed), Biz seni (hakikatin) bir şahidi, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
10)Sana bağlılıklarını bildirenler, Allah’a bağlılıklarını göstermiş olurlar; Allah’ın eli onların elleri üzerindedir. O halde, kim ahdini bozarsa, yalnız kendi aleyhine bozmuş olur; ve kim Allah’a karşı taahhüdüne uyarsa , (Allah) ona büyük bir ödül ihsan edecektir.
NOT:8) Kişinin Allah’ın elçilerine inanmasının, anlam ve amaç olarak bizzat Allah’a inanmakla eş anlamlı olduğunu ve böylece Allah’a itaat etme isteğinin O’nun Elçisi’ne de itaat gerektirdiğini anlatmaktadır. ‘Allah’ın eli onların elleri üzerindedir’ ifadesi, sadece, Hz. Peygamber’in bütün arkadaşlarının kendisine bağlılıklarını bildirmek için el sıkışmalarına işaret etmeyip, aynı zamanda Allah’ın onların bağlılıklarına şahit olduğunun da mecazi bir ifadesidir.
13) Allah’a ve Elçisi’ne inanmayanlara gelince, Biz bu tür bütün hakikat inkârcıları için yakıcı bir ateş hazırlamışızdır.
14) Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaba uğratır ve O, gerçekten çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır.
NOT:13) Allah’ın, en katı günahkârları bile, gerçekten pişmanlık duyup yollarını değiştirmeleri halinde affedebileceğini anlatmaktadır.
28) O, Elçisini rehberliği ve hak dini (yayma görevi) ile göndermişti ki, bu (dini) öteki bütün (bâtıl) dinlere üstün kılsın; ve hiç kimse Allah kadar (hakikate) şahitlik yapamaz.
NOT:42)’Allah katında tek (hak) din, (insanın) Allah’a teslimiyetidir.’ (3:19) (Orijinal adıyla İSLÂM) Buradan şu sonuç çıkar; yukarıdaki prensibe dayanmayan her din sırf bu sebepten bâtıldır/geçersizdir.
29)Muhammed , Allah’ın Elçisi’dir; ve (sadakatle) o’nun yanında olanlar, bütün hakikat inkârcılarına karşı kararlı ve tavizsiz, (ama) birbirlerine karşı merhamet doludurlar.Onların (namazda) eğilerek (ve) yere kapanarak Allah’ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün; onların işaretleri, yüzlerindeki secde izleridir…….
NOT:45) Secde izleri; imanın, inananların hayat tarzındaki ve hatta dış görünüşündeki yansımayı gösterir. ‘Yüz’ insan kişiliğinin en anlamlı parçası olduğundan, Kur’an’da çoğu kez kişinin ‘tüm benliği’ anlamında kullanılmıştır.

47/ MUHAMMED SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA
1)Hakikati inkâra şartlanmış olan ve (başkalarını) Allah yolundan alıkoymaya kalkışanlar, Allah, işte onların bütün (güzel ve iyi) işlerini değersiz kılacaktır.
NOT:1)Yani, onların yukarıda zikredilen günahları, yapabilecekleri her türlü iyiliğin öylesine üzerine çıkacaktır ki, bu iyi ve güzel işler Hesap Günün’de hiçbir anlam ve değer ifade etmeyecektir.
2) İman edip, doğru ve yararlı işler yapan ve Rableri tarafından Muhammed’e indirilen hakikate inanmış olanlar ise (Allah’ın rahmetine erişeceklerdir.) Allah onların (geçmişte işledikleri) kötü fiillerini silecek ve kalplerini sükûna kavuşturacaktır.
NOT:3) Gerçek müminlerin ’hakikate uymaları’nın sonucu olarak ‘kötü fiilleri silinecektir’.
4) ………Ve (bilin ki) Allah dilemiş olsaydı onları (bizzat Kendisi) cezalandırabilirdi; ama (O, mücadele etmenizi istiyor ki) sizi birbiriniz aracılığıyla sınasın.
Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını zayi etmeyecektir.
NOT:7)Yani, müminlere imanlarının derinliğini ve fedakârlığa hazır olduklarını fiili olarak ispatlama ve saldırganlara da, ne kadar hatalı olduklarını anlama imkân ve yeteneği vermek ve böylece onları hakikate yaklaştırmak için.
Cihâd = Adil savaş (Sıcak savaşı meşru hale getiren temel şart olan, imanın ve özgürlüğün savunulması için, baskı ve zulüm kalmayıncaya kadar ve yalnız Allah’a kulluk edilinceye kadar , adil savaş caizdir , hatta gerekli hale gelir.)
5)Onlara (öteki dünyada da) rehberlik yapacak ve kalplerini sükûna kavuşturacaktır.
6)ve onları kendilerine vaad ettiği cennete koyacaktır.
15)Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyanlara vaad edilmiş olan cennet örneği – (bir cennet ki) , içinde zamanın bozamadığı sudan ırmaklar, tadı hiç değişmeyen sütten ırmaklar, içene lezzet veren şaraptan ırmaklar ve saf süzme baldan ırmaklar var ve içinde (yaptıkları güzel işlerin) bütün meyvelerini ve Rablerinin mağfiretini tadabilme (imkânı) var; işte bu (cennet), ateşi mesken edinenlerin ve bağırsaklarını parçalaması için yakıcı ümitsizlik sularını içmeye mahkum edilenlerin (hak ettikleri karşılık) ile bir olur mu?
NOT:13) Öteki dünya ile ilgili tasvirler tamamen temsilidir (mecazî)
17) Doğru yola ulaş(mak istey)enlere gelince, Allah, onların (Kendi) rehberliği(ne uyma arzu ve yetenekleri)ni çoğaltır ve Allah’a karşı sorumluluk bilinçlerinin derinleşmesini sağlar.
19) O halde, (ey insanoğlu), bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur, ve (hâlâ vakit varken) kendi günahlarının ve öteki bütün mümin erkek ve kadınların (günahlarının) bağışlanmasını dile; çünkü Allah bütün geliş-gidişlerinizi ve (dinlenmek için) bütün kalışlarınızı bilir.
NOT:24)Yani Allah, bütün yaptıklarınızı ve yapamadıklarınızı bilir.
23)Böyleleri, Allah’ın gözden çıkardığı, (hakikatin sesine karşı) sağırlaştırdığı ve (ışığa karşı gözlerini körleştirdiği kimselerdir.
24)Öyleyse, onlar bu Kur’an üzerinde hiç düşünmezler mi?Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?
NOT:28)İnatçı zalimlerin kalplerinin Allah tarafından ‘mühürlenmesine’ atıf (2:7) ’Allah size gözler, kulaklar ve kalp vermiştir’ (67:23)Kalp = Hissetme ve rasyonel düşünme melekesi
31) ve hepinizi mutlaka sınayacağız ki, (Bizim yolumuzda) üstün gayret gösterenleri ve sıkıntılara göğüs gerenleri (diğerlerinden) ayırabilelim; çünkü Biz, bütün iddialarınız(ın doğruluğunu ) deneyeceğiz.
NOT:38) ‘inanç konusunda bütün iddiaların denenmesi’ = Kişinin herhangi bir fedakârlığa, hatta kendi hayatını feda etmeye hazır olup olmaması ile ilgilidir.
Çünkü, bu surenin büyük bölümü, Allah yolunda adil savaş (cihâd) konusunu ele almaktadır.
35)Böylece, (adil bir dava uğrunda mücadele ettiğinizde), korkup gevşemeyin ve barış için yalvarıp yakarmayın. Allah sizinle beraber olduğuna göre (sonunda) mutlaka siz üstün geleceksiniz ve O, sizin (iyi ve güzel) fiilleriniz zayi etmeyecektir.
36)Bu dünya hayatı, bir oyundan ve geçici bir eğlenceden ibarettir; ama eğer (Allah’a) inanır ve O’na karşı sorumluluk bilinci duyarsanız, size (hak ettiğiniz) her türlü ödülü bağışlayacaktır.
Dikkat edin ! O, sizden sahip olduğunuz bütün varlıkları (Kendi davası uğrunda feda etmenizi) istemez;
NOT:41) Zekât = Arındırıcı yükümlülük Müslümanların gelirlerinin ve mülklerinin yüzde 2,5 oranında ödemeleri gereken yıllık zorunlu vergi mükellefiyeti. Bu verginin gelirleri, Kur’an’ın Allah yolunda/uğrunda diyerek tanımladığı yani, dinin/inancın korunması ve tebliği ve toplumun refahı için harcanmalıdır.Bu yükümlülüğün ruhsal amacı ise,Müslüman’ın mal varlığını; ihtiras ve bencilliğin kirlerinden arındırmaktır.
NOT:26) Muhkem = açık ve kesin hükümlü
37)(çünkü), O, her şeyinizi isteseydi ve sizi zorlasaydı (onlara) cimrice sarılırdınız ve böylece sizin ahlâki zaaflarınızı ortaya çıkarmış olurdu.
NOT:43) İnsan ‘zayıf yaratılmış’ olduğundan (4:28), müminler üzerine çok fazla yük yüklemek, kendi kendini zayıflatma olurdu, çünkü imanın artması yerine yok olmasıyla da sonuçlanabilirdi. Bu pasaj, insan tabiatını, olduğu gibi, bütün Allah vergisi karmaşıklığı ve iç çelişkileri ile dikkate alan ve bu nedenle, ilke olarak imkânsız bir ideali insan davranışına temel almayan Kur’an’ın üstün gerçekçiliğini gösterir. İnsan kişiliği hem ‘ahlâki zaaflarla hem de Allah’a karşı sorumluluk bilinci ile donatılmış’ tır. (91:8) (50:21)

46/ AHKÂF SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

3)Biz, gökleri ve yeri ve onlar arasındaki her şeyi ancak (derunî bir) anlam ve amaç üzere ve (Bizim tarafımızdan) konulmuş bir süre için yarattık;….
NOT:2)Evrende var olan , somut ve soyut her şeyin anlamlı olduğunu, belli bir amaca dayandığını,hiçbir şeyin ‘tesadüfi’ olmadığına işaret eden bir ifade.(45:22 , 10:5)
10) De ki:’Eğer bu gerçekten Allah’tan (gelen bir vahiy) ise ve buna rağmen onun gerçekliğini inkâr ediyorsanız (halinizin ne olacağını) hiç düşündünüz mü?.......
12)……..bu (Kur’an), zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara bir müjdeli haber (getirmek) için (Tevrat’taki) hakikati tasdik etmek üzere Arap dilinde indirilmiş ilâhi bir kelâmdır;
NOT:15) Kur’an, Tevrat’tan(Tevrat’ın bozulmamış aslından) geriye hakikat adına ne kalmışsa hepsini teyid ve tasdik eder.
13)artık ‘Rabbimiz Allah’tır’ diyen ve ondan sonra (inançlarında) sağlam duranlar ne bir korkuya kapılırlar ne de üzüntüye;
14) onlar yaptıkları her şeyin bir ödülü olarak, hep orada kalacak cennetliklerdir.
15)İmdi, insana emrettiğimiz (fiillerin en güzellerinden biri), anne-babasına karşı iyi davranmasıdır. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu; annesinin onu taşıması,onun anneye bağımlılığı otuz ayı buldu. Nihayet tam olgunluğa erişip kırk yaşına vardığında o , (dürüst ve erdemli biri olarak), ‘Ey Rabbim’ diye yakarır, ‘Bana ve anne-babama lütfettiğin nimetler için ebediyen şükretmemi ve Senin kabulüne mahzar olacak (şekilde) doğru ve yararlı şeyler yapmamı nasip et; benim soyuma (da) iyilik bağışla. Gerçek şu ki, pişmanlık içinde Sana döndüm; elbette ben Sana teslim olanlardanım’ (DUA)
NOT:18) Kırk yaş; insanın zihnî ve ruhî olgunluk yaşı olarak kabul edilmektedir.
16)Onlar (öyle) kişilerdir ki, Biz yaptıklarının iyilerini kabul ederiz ve kötü fiillerini de görmezden geliriz; (onlar), kendilerine bu dünyada verilen doğru sözün tutulmasıyla, cennet sakinleri arasına katılacaklardır.
NOT:20) Yani, ‘onları yaptıklarının en iyisine göre ödüllendiririz’. Bakınız (29:7)
19) (öteki dünyada) onların tümü, yaptıkları (iyi veya kötü) şeylere göre tesbit edilmiş bir dereceye sahip olacaklardır; ve böylece Allah, onların yaptıklarının karşılığını tam olarak ödeyecek ve hiç kimseye haksızlık yapılmayacaktır.

45/ CÂSİYE SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

3) Bakın, göklerde ve yerde inan(mak istey)enler için (ibret dolu) mesajlar vardır.
NOT:2) âyât terimi (2:164 de de aynı şekilde olmak üzere) aynı şekilde çevrilmiştir.Çünkü bu bilinçli Yaratıcı Güç’ün görünür işaretleri, insan için manevî mesajlar taşır. Ayet =mesaj = işaret =ders
4)Kendi yaratılışınızda ve O’nun (yeryüzüne ) serpiştirdiği hayvan (tür)ler(in)de bütün kalpleriyle inananlar için mesajlar vardır.
NOT:3) İnsan ve hayvan bedenlerinin karmaşık yapısı ve bütün canlı varlıkların sahip olduğu savunma içgüdüleri, bütün bunların ‘tesadüfî’ olarak geliştiği varsayımını imkânsız kılmaktadır.Bütün tabii fenomenler,bunları, ‘bir amaç ve anlam üzere’ yaratan ,bilinçli bir Güç’ün iradesi ile meydana gelmiştir.
5)Gece ile gündüzün birbirini izlemesinde ve Allah’ın göklerden indirip, onunla cansız toprağa hayat verdiği rızık imkânlarında ve rüzgârların değişmesinde, (bütün bunlarda) akıllarını kullanan insanlar için mesajlar vardır.
NOT:4) Yani, yağmurda. Kur’an’ın yağmura sıkça atfettiği, maddî ve ruhî rahmet anlamındadır.
6)Hakikati ortaya koyan Allah’ın bu mesajlarını sana aktarıyoruz. Eğer Allah’ın (bu ibret dolu) mesajlarına değilse, başka hangi habere inanacaklar?
11)(Allah’ın işaretlerine ve mesajlarına dikkatlice kulak vermek; işte) rehberliğ(in anlamı ) budur; diğer taraftan, Rablerinin mesajlarını inkâra şartlanmış olanları, (yaptıkları) çirkinliklerin bir karşılığı olarak, acı bir azap beklemektedir.
13) O, göklerde ve yerde olan her şeyi, Kendin’den (bir bağış olarak) emrinize vermiştir; bunda düşünen bir topluluk için mesajlar vardır.
NOT:11) Yani, bütün canlı varlıklar arasında, yalnız insana yaratıcı akıl/zekâ vererek ve böylece, kendisini çevreleyen ve kendi içinde bulunan tabiatı bilinçli şekilde kullanma yeteneği ile donatarak.
14)İman etmiş herkese söyle; Allah’ın Günleri’nin geleceğine inanmayanları affetsinler, (çünkü) insanlara hak ettiklerinin karşılığını vermek (yalnız) O’na özgüdür.,
NOT:12) Allah’ın Gün’leri = Kıyamet Gün’ü
17) ve onlara (imanın ) amacını konusunda açık işaretler verdik;……
NOT:15) İmanın amacı : Bütün sahih itikatların temel hedefi;önce Allah’ın varlığının ve her insanın O’na karşı sorumluluğunun kavranması, sonra , insanın Allah’ın yaratma plânındaki sahip olduğu değerli konumunun bilincine varması ve böylece her türlü hurafeden ve irrasyonel korkulardan kendini kurtarması ve yaptığı her iyi ve her kötü şeyin sadece kendisine fayda veya zarar vereceği bilincinin kazandırılmasıdır.
20)(İşte) bu (vahiy), insanlık için bir kavrayış aracıdır; tereddütsüz bir inanca ve emniyete ulaşanlar için de bir rahmet ve hidayettir.
22) Çünkü Allah, gökleri ve yeri (derunî bir) hakikate göre yarattı ve (bu sebeple diledi ki) her insan kazandığının karşılığını görsün ve hiç kimseye haksızlık yapılmasın. (46:3)
NOT:23) Eğer haklı ile haksız veya doğru ile yanlış arasında bir farklılık olmasaydı, ilâhi plânın eseri olan yaratılış kavramında bir ‘derunî hakikat’ bulunmazdı . Bakınız (10:5)
23)Kendi arzu ve özlemlerini tanrı edinen ve (bunun üzerine) Allah’ın, (zihninin hidayete kapalı olduğunu) bilerek saptırdığı, kulaklarını ve kalbini mühürlediği ve gözlerinin üzerine bir perde çektiği (insan)ı, hiç düşündün mü? Allah(ın onu terk etmesin)den sonra kim ona doğru yolu gösterebilir? O halde, hiç düşünüp ders çıkarmaz mısınız?
NOT:24) Bakınız 14:4 not:4
‘Allah,tutum ve davranışlarının gidişine göre, asla imana ermeyeceğini bildiği insanların dışında hiç kimseyi saptırmaz.İmanı seçeceğini bildiği kimseye de bu yolda yardım ve destek bahşeder.Bu durum, insanın serbest seçiminin bir sonucudur.’
28)Ve (o Gün) bütün insanları (zillet içinde) diz çökmüş görürsün; herkes kendi sicili ile(yüzleşmeye) çağrılır; ‘Bugün yaptığınız her şeyin karşılığını göreceksiniz’!
29)Bu Bizim kayıtlarımız, sizin ile ilgili her şeyi bütün gerçekliğiyle anlatır; çünkü yaptığınız her şeyi kayda geçirtmiştik.!
36) Hamd, göklerin Rabbi ve yerin Rabbine mahsustur; bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a!

44/ DUHÂN SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

3)Biz onu kutlu bir gecede indirdik; zaten Biz, (insanı) her zaman uyarmaktayız.
NOT:4)Kur’an vahyi, insan bilincinin şafağından başlayarak bugüne kadar gelen bütün ilâhi vahiylerin devamı ve zirvesidir. Kur’an’ın temel hedefi, her zaman, insanı maddi ihtiraslarına ve zevklerine köle olmaması ve böylece manevi değerlere karşı duyarlılığını kaybetmemesi yolunda uyarmaktır.İlk defa indiği ‘kutlu gece’ ile sembolize edilen Kur’an, insana iyi ile kötü arasında yahut Allah’ın varlığının derinliğine kavranışı sayesinde, manevi gelişmeye yol açan şeyler ile manevi körleşme ve kendi kendini tahriple sonuçlanan şeyler arasında ayırım yapmayı sağlar.
10) Öyleyse, gökyüzünde (Son Saat’in yaklaştığını) haber veren bir duman tabakasının belireceği Gün’ü bekle.
38) İşte (böyle), Biz, gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunan her şeyi sırf bir oyun olsun diye yaratmadık.
39)Bunların hiçbirini (derunî bir ) hakikatten yoksun yaratmış değiliz; ama çoğu bunu anlamaz.
NOT:21) Yani anlamsız ve amaçsız bir şekilde yaratılmamıştır.Eğer öteki dünya olmasaydı, insanın yeryüzündeki hayatı kesinlikle anlamsız hale gelirdi.
54)İşte böyle olacak. Ve Biz onları güzel gözlü saf ve temiz eşler ile birleştireceğiz.
NOT:30) Hûri = Güzel gözlü saf ve temiz eşler Hûri ifadesi, her iki cinsi de kapsar.
55)Orada (cennette), güven içinde, (geçmiş fiillerinin) bütün meyvelerini (meşru şekilde)isteyip tadabilecekler.
58)Böylece (ey Peygamber), Biz bu (ilâhi kelâmı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler.(41:44 , 43:3)
NOT:34) İlâhi mesaj, insana her zaman kendi dilinde vahyedilmiştir.
‘Biz her elçiyi, ancak kendi halkının diliyle (vahyedilmiş) (bir mesajla) gönderdik’ (14:4) (19:97)
Her zaman insan zihninin kavrayabileceği kavramlarla ifade edilmiştir. (43:3, 41:44)
YÜCE ALLAH ; OKUNSUN , ANLAŞILSIN , DÜŞÜNÜLEREK DERS ALINSIN DİYE (DOĞRU İLE YANLIŞ AYIRT EDİLEBİLSİN DİYE) , MESAJLARI (ÂYÂTLARI) HER TOPLUMA KENDİ DİLİYLE VAHYETMİŞTİR.

Âyât=Âyet diye okuyoruz

43/ ZUHRUF SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
2) Düşün özünde apaçık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilâhi fermanı,
3)onu, düşünüp kavrayabilmeniz için Arapça bir hitabe yaptık.
NOT: Kur’an ‘ın Arapça olarak indirilmesinin nedeni; okunup ,anlaşılması ve düşünerek doğru ile yanlışın kavranması içindir.(44:58 , 41:44)

4) Ve o, katımızda bulunan bütün vahiylerin kaynağında(n çıkmış)tır,o, gerçekten yücedir, hikmet doludur.
5)(Siz ey hakikati inkâr edenler) Kendi kişiliğinizi harcayan insanlar olduğunuzu göre göre , bu hatırlatma ve uyarıyı sizden tamamen geri mi çekelim?
NOT:5) Allah, vahiyleri aracılığı ile günahkârları ‘uyarmak’tan asla vazgeçmeyeceğini ve tevbeleri daima kabul edeceğini belirtiyor.
11) O’dur gökten gerekli miktarda suyu tekrar tekrar indiren. İşte, Biz (nasıl) onunla ölü toprağa hayat veriyorsak, siz de böyle (öldükten sonra) yeniden sahneye çıkarılacaksınız.
12)ve O bütün karşıtları (da) yaratandır. O’dur bütün gemileri ve hayvanları binmeniz için sizin hizmetinize veren;
NOT:10) Varlıklar aleminde her şeyin ‘yüksek ve alçak’, ‘sol ve sağ’, ‘ön ve arka’ , geçmiş ve gelecek’ gibi bir tamamlayıcıya sahip olduğu; oysa Allah’ın – yalnız O’nun – benzersiz olduğu ve ‘karşıt’ veya ‘benzer veya tamamlayıcı’ olarak tanımlanabilecek her şeyde uzak olduğu hususu. ‘Hiçbir şey O’na denk tutulamaz’ (112:4)
13) böyle yapar ki, onlara hükmedesiniz ve ne zaman onlardan yararlanırsanız, Rabbinizin nimetlerini hatırlayıp ‘(Bütün) bunları bizim hizmetimize veren O ne yücedir, çünkü (O olmasaydı) biz bunu elde edemezdik;
NOT:12) Yüce Allah’ın, yarattıkları ile ilgili her mesaj (âyet), işaret , bize bunları veren Yüceler yücesi Allah’a şükretmemiz ve O’nun eşsizliğini, benzersizliğini hiç unutmamamız ve mutlaka O’na döneceğimizi hatırlamamız içindir.
14) o halde biz mutlaka O’na döneceğiz’ diyesiniz.
32)Rabbinin rahmetini yoksa onlar mı bölüştürüyorlar? (Hayır, nasıl ki) bu dünyada geçim araçlarını onlar arasında bölüştüren ve onların bazısını, başkalarına yardım etmeleri için diğerlerinin üstüne çıkaran Biziz ; (aynı şekilde, dilediğimize manevi bağışlarda bulunan da Biziz). Rabbinin bu rahmeti, onların yığabilecekleri bütün (dünyevî servetler)den daha hayırlıdır.
33)Eğer (sınırsız zenginliklerin önlerine serilmesiyle) bütün insanlar tek bir ( şeytanî) toplum haline gelmeyecek olsaydı, (şimdi) Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerini gümüşten çatılar ve tırmanacakları (gümüşten) merdivenler ile donatırdık.
NOT:29) ‘İnsan zayıf yaratılmış olduğu’ndan (4:28), sahip olacağı büyük bir servetin onu her türlü ruhî ve ahlâki endişeden uzaklaştırabileceği ve ona tamamen bencil, kibirli ve insafsız/acımasız bir kişilik kazandırabileceği ‘tabii bir kanun’dur.
NOT:26) İyi ile kötü arasında nasıl ayırım yapacakları kendilerine açıkça gösterilmedikçe, Allah insanları yapabilecekleri yanlışlardan dolayı asla sorumlu tutmayacaktır. (43:29 , 6:131-132)
36)Rahman’ın uyarısını görmezden gelmeyi tercih eden kimseye gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere (kalıcı) bir şeytanî dürtü yerleştiririz. (41:25, 14:22 , 15:17)
37)Bu (şeytanî dürtüler) böylelerini (hakikat) yolundan alıkoyar ve bunlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
38)Ama sonunda (bu şekilde günaha batmış olan) kişi, (Hesap Günü) önümüze geldiği zaman, (öteki kişiliğine), ‘Keşke benimle senin aranda doğu ile batı kadar bir mesafe olsaydı’ diyecektir; şu öteki kişilik ne kadar da kötüymüş.
44) ve bu (vahiy) şüphesiz senin ve halkın için bir şeref ve itibar (kaynağı) olacaktır; ama zamanı gelince hepiniz (ona karşı tutumunuzdan dolayı) hesaba çekileceksiniz.
NOT:37) Hesap Günü bütün Peygamberlere, mecazi olarak toplumlarından nasıl bir karşılık gördükleri sorulacaktır.(5:109) ve onlara tâbi olduklarını itiraf edenler, kendilerin tebliğ edilen vahyi manevi ve sosyal plânda esas almalarından veya almamalarından dolayı hesaba çekileceklerdir; ve böylece Hz. Muhammed ‘in izleyicilerine vaad edilen ‘üstünlük’ , onların sadece inandıklarını bildirmelerine değil, aynı zamanda fiili davranışlarına bağlı olacaktır.
60) Ve eğer isteseydik, (siz ey meleklere tapanlar), sizi yeryüzünde birbiri ardından gelen melekler yapardık.
NOT:47) Melekler de ‘birbiri ardından gelen’ ifadesinde görüldüğü gibi, yaratılmış ölümlü varlıklardır.Bu nedenle, ilâhlık statüsünden kesinlikle uzaktırlar. (Beydâvi)
69) (Siz ey) mesajlarımıza iman etmiş ve kendilerini Bize teslim etmiş olanlar!
70) Siz ve eşleriniz, sevinç ve mutlulukla cennete girin.
72)Geçmişte yaptıklarınız sayesinde, hak edeceğiniz cennet işte böyledir.
73) (bu yaptıklarınızın) meyvelerini bolca görecek (ve) onları tadacaksınız.
74) (Ama) dikkat edin, günaha batmış olanlar cehennem azabı içinde kalacaklar,
75) bu (azap), onlar için hiç hafifletilmeyecek ve orada çaresizlik, ümitsizlik içinde kaybolup gidecekler.
NOT:53) ‘Allah, rahmet ve şefkati kendine ilke edinmiştir’ (6:12 ve 54) şeklindeki Kur’an ifadesi gereğince, ‘cehennem’ olarak adlandırılan öteki dünya azabının sınırsız bir süreyi kapsamayacağını göstermektedir. Râzi , ‘onlar cehennem azabı içinde kalacaklardır’ ifadesinin ,yalnızca belirsiz bir süreyi gösterdiğini, yoksa ‘süreklilik anlamı taşımadığını ‘ vurgular.
80)Yoksa onlar, dışarı vurmadıkları düşüncelerini ve gizli konuşmalarını duymaz mıyız sanırlar? Elbet (Biz duyarız) ve yanıbaşlarındaki semavî güçlerimiz (bütün o gizlediklerini) kaydederler.
NOT:57)Semavî güçler = Melekler

42/ ŞÛRÂ SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

5)En üstteki gökler (O’nun korkusundan) neredeyse parçalanır, melekler Rablerinin sonsuz ihtişamını hamd ile yüceltir ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler.
Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:3) Bütün insanlar – ister inansın ister inanmasınlar – hata yapmaya ve günah işlemeye yatkın olduklarından, Allah ‘işledikleri zulümlere rağmen insanlara karşı hep bağışlayıcıdır.’
(13:6) (10:11)
8)Eğer Allah dileseydi, onları tek bir ümmet yapardı; bununla birlikte O, (kavuşturulmayı) dileyeni rahmetine kavuşturur; halbuki (Hesap Günü) zalimler ne kendilerini koruyacak bir kimse, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
NOT:6) ama tek bir ümmet olmasını dilememiştir. (5:48 , 66-67 ) (16:93) (10:19)
NOT.7) ‘Dileyeni rahmetine kabul eder’ ‘Allah dilediğini doğru yola ulaştırır ve dilediğini şaşırtır’ ‘Allah dileyeni doğru yola ulaştırır, dileyeni şaşırtır.’ Bakınız (14:4 not:4)
İnsanın sapıp da ‘yoldan çıkması’ kelimenin avamî anlamıyla ‘kader’in veya ‘alınyazısı’nın keyfi bir sonucu değil, fakat kesinlikle insanın kendi tutum ve eğilimlerinin bir sonucudur.Zemahşerî şöyle diyor: (Allah bile-isteye) hakkı inkâr yolunu seçip bu (inkârcılığı)nda inat göstereceğini bildiği kimseyi yüzüstü bırakır; ve imanı seçeceğini bildiği kimseye de (bu yolda) yardım ve destek bahşeder.Bu durum, insanın serbest iradesiyle yaptığına bağlıdır.
10) Öyleyse (ey müminler biliniz ki ) ayrılığa düştüğünüz her konuda hüküm Allah’a aittir…..
NOT:8) Bakınız (5:101 not:120) deki açıklamalar.
NOT) (5: not:120) İslâm Hukuku (şeri’at) , bir bütün olarak, Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in emirlerinin gerçek anlamlarından çıkarılan açık kurallardan başka şeyleri kapsamaz.Bu nedenle, bu tür açık ve seçik buyrukların kapsamını kişisel metodlarla genişletmeye izin verilmemiştir.Elbette Müslüman toplumunu, gerekli olduğunda Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in öğretilerinin ruhu ile uyumlu olmak kaydıyla, geçici her türlü düzenlemeyi yapmaktan alıkoymaz.Ama ,açıkça anlaşılmalıdır ki; bu tür ilâve düzenlemeler, İslâm Hukuku’nun esas unsuru olarak kabul edilemezler.
11) (O’dur) gökleri ve yeri (yoktan) var eden. O, nasıl ki hayvanlar arasında eşler (bulunmasını) irade etmişse, size de kendi cinsinizden eşler vermiştir ve sizi böylece çoğaltıp durmaktadır;….
12)Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur; O , dilediğine bol rızık verir, dilediğine az; çünkü O her şeyi bilendir.
NOT:11)Var olan her şey yalnız O’na aittir.İnsanların durumu, genelde ‘mülk’ olarak bilinen şey üzerinde ‘kullanma hakkına sahip’ olmaktan öteye geçmez.14)(Geçmiş vahyin mensuplarına gelince), onlar (hakikati) tanıyıp öğrendikten sonra, aralarındaki kıskançlık ve çekişmelerden dolayı, bütünlükten uzaklaştılar;…
NOT:14) ‘Allah katında tek (hak) din, (insanın) O’na teslimiyetidir’ (Orijinal adıyla İSLÂM) (3:19)
‘kim Allah’a teslimiyetten başka din ararsa bu hiçbir zaman kabul edilmeyecektir.’ (3:85)
‘(Siz ey inanalar), gerçek şu ki, bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir; çünkü hepinizin Rabbi Benim’ (21:92 , 23:52)
Farklı toplumların (zaman içinde değişen) şartlarıyla uyumlu olarak getirilen (özel) durum ve uygulamalar ile ilgili bütün farklılıklara rağmen , bütün dinler ‘TEK ALLAH’ inancına dayanmaktadır.
Tek Allah’a inanan bütün müminlerin, tarihsel kökenleri ne olursa olsun, kendilerini ‘bir tek toplum’ olarak kabul etmelidirler.

17) çünkü indirdiği vahiy ile hakikati ortaya koyan ve (böylece insana, doğru ile eğriyi tartacağı) bir terazi veren O’dur…….
NOT:22) Allah, insana, birbirini izleyen vahiyler yoluyla doğru ile yanlış arasında ayırım yapmasını sağlayan bir ölçü verdiği için, O’nun varlığı ve ahirette yargılaması ile ilgili itirazda bulunmak saçmalık ve haddini bilmezliktir.
20)Kim öteki dünyada kazanç elde etmeyi isterse onun kazancında bir artış sağlarız; bu dünyada bir kazanç isteyene ise ondan bir şeyler ver(ebil)riz, fakat böyle biri, öteki dünya(nın nimetlerin)den hiçbir pay alamayacaktır.
23)…….De ki, (ey Muhammed): ‘bu (mesaj) karşılığında sizden yol arkadaşlarınızı sevmenizden başka bir şey beklemiyorum.’…..
NOT:29) Yani, bir başkasının maddî ve manevî iyiliğini düşünmeyi öngören ahlâki davranışa işaret eden bir ilişki.
27)Eğer Allah (bu dünyada) kullarına bol rızık vermiş olsaydı, yeryüzünde küstahça davranırlardı; halbuki O, (rahmetini) gereği kadar dilediğince ihsan etmektedir; çünkü O, kullarının (ihtiyaçlarından) tamamiyle haberdardır ve onları görmektedir.
NOT:31)İnsan yaratılışı gereği, daima daha fazlasını ister (102:1) , İnsan ne zaman kendisini yeterli görse, çabucak azar. (96:6) . Kur’an, bu eğilimi dengelemek için, Allah’ın iyilere- ve aynı zamanda kötülük yapanlara- vereceği ‘karşılığın’, mutlaka, her şeye rağmen, insan varlığının ilk ve kısa bir safhasını oluşturan bu dünyada değil, ancak öteki dünyada tam olarak ortaya çıkacağını tekrar tekrar vurgulamaktadır.
28) O, (insanların) bütün ümitlerini yitirdikten sonra yağmuru indiren ve (bu suretle) rahmetini sergileyendir; çünkü (insanların) koruyucusu yalnız O’dur, hamd O’na mahsustur.
30)(Hesap Günü) başınıza gelecek her felâket, kendi ellerinizle yapıp-ettiklerinizin bir ürünü olacaktır; bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır.
NOT:34) Ahiret Hayat’ı, yeryüzündeki hayatın organik bir devamı olduğundan,insanın daha sonraki (Ahiret’teki) manevî gelişme ve olgunlaşması yahut tersine bunalımı ve sıkıntısı – sembolik olarak Allah’ın ‘mükâfatı’ ve ‘azab’ı, yahut ‘cennet’ ve ‘cehennem’ olarak tanımlanmıştır- kişinin daha önceden ‘kazandığı’na bağlıdır ve onun bir sonucudur.
35) Ve bilsinler ki, mesajlarımızı sorgulayanlar için kurtuluş yoktur.
NOT:37) Cedete fiili,fi edatı ile kullanıldığında ; Onu sorgulamak = Bir hakikate karşı çıkmak anlamına gelir. (Bakınız 40:35 not:25)
36) (Unutmayın ki), size ne verildiyse, bu dünya hayatından (geçici) bir zevk almanız içindir.Allah katında olan ise daha iyi ve daha kalıcıdır. (Bu ödül), iman eden ve Rablerine güvenenler (içindir);
37) bağışlanmaz günahlardan ve hayasızlıktan kaçınanlar ve öfke bastığında da kolayca affedenler (için);
38) Rablerinin (çağrısına) karşılık verenler ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar (için); ve (bütün ortak meselelerini) aralarında danışma ile karara bağlayanlar (için); ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden başkalarına harcayanlar (için);
39) ve bir zorbalık ile karşılaştıkları zaman kendilerini savunanlar (için).
NOT:40) Kişi kendisini zorbalığa ve baskıya karşı savunurken, saldırganlık yapması kesinlikle yasaklanmıştır. (2:190)
40)Ama (unutma ki), kötülüğü cezalandırma (teşebbüsü) de, bizâtihi bir kötülük olabilir; o halde, kim (düşmanını ) affeder ve barış yaparsa, mükâfatı Allah katındadır, çünkü O, zalimleri sevmez.
41)Zulme uğradıklarında, kendilerini savunanlara gelince; onlara hiçbir suç isnad edilemez;
42) ancak (başka) insanları baskı altına alan ve yeryüzünde gaddarca davranarak, her türlü haksızlığı yapanlar, suç işlemişlerdir; onları şiddetli bir azap beklemektedir.
43)Ama bilin ki, kim sıkıntıya göğüs gerer ve affederse, işte bu, gönülden istenen bir şeydir.(41:35)
48)…….Ve bakın, (Bizim mesajlarımıza yüz çevirmek, insan tabiatının zayıflığı ve kaypaklığından kaynaklanır, böylece), Biz insana rahmetimizi tattırdığımız zaman, onunla övünç duyar, ama kendi eliyle yaptıklarının sonucu olarak başına bir belâ gelirse, o zaman, şükürden ne kadar uzak olduğunu gösterir.
NOT:50) Yani, geçmişteki mutluluğunu şükranla anmak yerine, Allah’ın varlığını sorgulamaya çalışır ve Allah gerçekten var olsaydı (sümmehaşa) bu kadar çok şanssızlığın ve mutsuzluğun yeryüzüne hakim olmasına ‘izin vermezdi’ iddiasında bulunur; bu yanıltıcı/saptırıcı bir itirazdır, çünkü öteki dünya gerçeğini dikkate almamakta ve Allah kavramına sadece beşeri düşünceler ve beklentiler açısından yaklaşmaktadır.
53)…..Gerçek şu ki, her şeyin başı ve sonu Allah’tadır.
NOT:57) yani, her şey asıl kaynağı olan Allah’a geri döner ve girdiği yolda O’nun iradesine tâbi olarak yürür. (Beydâvî)

41/ FUSSİLET SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
3) bir ilâhi kelâm ki, (taşıdığı) mesajlar, anlama ve kavrama yeteneğine sahip insanlar için Arapça bir hitabe olarak apaçık beyan edilmiştir;
NOT: Kur’an Arapça indirilmiştir,yani indirilen toplumun anadiliyle indirilmiştir.Çünkü Yüce Allah, insanların Kur’an’ın mesajlarını; okumasını,anlamasını ve düşünmesini istemektedir.İnsan doğru ile yanlışı ancak bu şekilde ayırabilir.
7)(vay haline) karşılıksız harcamadan kaçınanların; işte böyleleridir ahireti inkâr edenler.
NOT:6) Allah’ın birliğine inanmak ve insanlara karşılıksız yardımda bulunmak, İslâm’ın iki temel buyruğudur.Bu nedenle, bu iki buyruğa kasıtlı şekilde karşı çıkmak, insanın Allah’a karşı sorumluluğunun ve sonuçta hayatın öteki dünyada da devam edeceğinin inkârı anlamına gelir.
Zekât = Karşılıksız harcama Zekât’ın Müslümanlar üzerindeki zorunlu bir vergi yükümlülüğü şeklinde anlaşılması Medine döneminde başlar.Halbuki, bu sure Mekke dönemine aittir.
9)De ki, ‘Siz, arzı iki evrede yaratmış olan Allah’ı gerçekten inkâr mı ediyorsunuz? Ve O’na, alemlerin Rabbine rakip güçlerin bulunduğunu mu iddia ediyorsunuz?’
12)Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi.Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları emniyetli kıldık. İşte bu, Kudret Sahibi ve her şeyi Bilen’in taktiridir.
NOT:7) Kozmik olaylarla ilgili bir çok Kur’an ayetinde olduğu gibi, evrenin yaratıldığı ‘altı çağ’ ya da ‘altı evre’ –bunların ikisi 9. ayete göre, dünya da dahil, inorganik evrenin gelişmesiyle geçmiştir- tam bir temsili muhtevaya sahiptir.Bu durumda, evrenin ‘ezeli’ olmadığına, zaman içinde belli bir başlangıcının olduğuna ve bu hale gelinceye kadar, belli bir zamanın geçmesi gerektiğine işarettir.
25) ve (Bize karşı isyankâr olduklarından), onlara(şeytani dürtülerini) öteki kişilikleri (olarak) musallat ettik; ve bunlar ,önlerine serilmiş olan ile, bilgi alanlarının dışında kalanı kendilerine güzel gösterdi…..
NOT:24)’Rahman’ın uyarısını görmezden gelmeyi tercih eden kimseye gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere (kalıcı) bir şeytani dürtü yerleştiririz. (43:36) Şeytani dürtü , onların ikinci kişiliği olmuştur. Bu şeytani dürtü, önlerine serilmiş bulunan bütün dünyevî cazibelerin sınırsız zevklerini, hiçbir ahlâki seçme yapmaksızın, onlar için baştan çıkarıcı kıldı ve aynı zamanda, yeniden dirilme ve Allah’a hesap verme düşüncesini de bir yanılgı gibi görerek dışlamalarına yol açtı ve böylece, bilgi alanları dışında kalan şeyler konusunda onlara yanlış bir güvenlik duygusu verdi.
30)(Fakat), ‘Rabbimiz Allah’tır’ diyen ve sebatla doğru yolu izleyenlere gelince, onların üzerine sık sık melekler iner (ve şöyle derler): ‘Korkmayın ve üzülmeyin, işte alın size vaad edilmiş olan cennet müjdesini!
31)Biz bu dünya hayatında sizin dostunuzuz ve öteki dünyada (da dostunuz olacağız) orada canınızın çektiği her şeye sahip olacak ve istediğiniz her şeye kavuşacaksınız,
32)bağışlayıcı ve rahmet kaynağı olan Allah’tan bir karşılama (olarak)’
33) (İnsanları) Allah’a çağıran, doğru ve adil olanı yapan ve ‘Şüphesiz ben Allah’a teslim olanlardanım!’ diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
34) (Madem ki) iyilik ile kötülük bir değil, sen (kötülüğü) daha güzel olan ile sav, bak, o zaman seninle arasında düşmanlık olan kimse, (eski bir ) dostun, gerçek bir arkadaşınmış gibi davranır.
NOT:31)Bu örnekteki ’kötülüğü daha güzel olan bir şey ile savma’ emri , Kur’an’a karşı yapılan kaba itirazlara ve düşmanca eleştirilere yöneliktir. ‘ (13:22) ise, ‘kötülüğü iyilik ile savmak’ ; (bir şeyden) yoksun bırakıldıkları zaman verirler , kendilerine yapılan kötülüğü bunu yapana iyilik yaparak savarlar, ve ‘kötülüğü kötülük ile değil, iyilik ile giderirler.’
35)Ama ( bu mazhariyet) sadece sıkıntıya karşı sabredenlere verilmiştir; sadece (faziletten) en büyük payı almış olanlara verilmiştir.(42:43)
36) Bu nedenle , eğer Şeytan’dan gelen bir vesvese seni (anlamsız, sebepsiz bir öfkeye) sürükleyecek olursa, hemen Allah’a sığın; şüphesiz yalnız O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
NOT:32) Yani, yalnız O, insanların kalplerinden neler geçtiğini görür ve yalnız O , Kur’an’ı düşmanca bir şekilde eleştirenlerin , kendilerinin de farkında olmadıkları ,iç saiklerden haberdardır.
NOT: saik= niyet
39) O’nun işaretlerinden biri de şudur; Sen toprağı çorak görürsün ama üzerine yağmur yağdırdığımızda, hemen harekete geçer ve (hayata) uyanıverir. Ona hayat veren, şüphesiz, ölü (kalbe de) hayat verir; çünkü O, her şeye kâdirdir.
NOT:34)Toprağın canlanması benzetmesi, insanın sonuçta yeniden dirilmesinin bir benzetmesi olarak Kur’an’da çok sık anılmaktadır. Yukarıdaki ayette ,
Allah’ın varlığı ve kudreti gerçeğine şimdiye kadar kapalı kalmış olan kalplere, ruhi bir hayat bağışlama gücünün tasviri olarak görünmektedir. Yani, ‘Hakikati inkâr edenler’in, günün birinde Kur’an mesajının özünü kavrayabilecekleri ümidini, müminlerin hep hatırlamaları gerektiğinin bir ifadesidir.
42)Hiçbir boşluk ve anlamsızlık ona ne açıkça yaklaşabilir, ne de gizlice; (çünkü o ) Hikmet Sahibi ve övgüye lâyık olan tarafından indirilmiştir.
NOT:35) Yani ilâhi kelâm (Kur’an), ne ekleme ne de çıkarma yoluyla, ne de düşmanca veya bilerek yapılan saptırıcı/yanıltıcı yorumlar yoluyla gizlice değiştirilemez. ‘Nesih’ teorisinin, kesin olarak reddedilmesinin dayandığı ayetlerden biri de budur.(Büyük müfessir Ebû Müslim el- İsfehâni’den Râzi tarafından nakledildiği gibi)
Herhangi bir Kur’an ayetinin ‘nesh’i yani iptali –yani nesihten sonra artık geçersiz ve hükümsüz olduğunun açıktan veya gizlice ilânı- anlamına geldiğinden, neshedilen ayetin, Kur’an’ın mevcut anlam örgüsü içinde ‘bâtıl’ (gereksiz ve anlamsız) olarak görülmesi gerekecekti; ve bu, Ebû Müslim’in işaret ettiği gibi, yukarıdaki ‘hiçbir bâtıl (boşluk ve anlamsızlık) ona yaklaşamaz’ ifadesi ile açık şekilde çelişirdi.
44) Eğer bu (ilâhi kelâmın) Arapça dışında bir dilde (indirilmiş) bir hitabe olmasını dileseydik, onlar, (şimdi onu reddedenler), bu defa, ‘Neden onun mesajları anlaşılır bir şekilde ifade edilmemiş?Hayret! Arapça dışında bir dil(de indirilmiş bir mesaj bu) ve (tebliğ eden de) bir Arap (elçi)’ diyeceklerdi.De ki:’Bu (ilâhi kelâm ) iman edenler için, bir rehber ve bir şifa kaynağıdır; O’na inanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir sağırlık var ve bundan dolayı (Kur’an) onlara kapalı, anlaşılmaz gelir; onlar çok uzaktan seslenilen (insanlar gibi)ler.
NOT:Kur’an ‘ın Arapça olarak indirilmesinin nedeni; okunup ,anlaşılması ve düşünerek doğru ile yanlışın kavranması içindir.(43:3 , 12:3, 44:58)
46)Kim doğru ve yararlı bir iş yaparsa, kendi iyiliği için yapmış olur; ve kim de kötülük işlerse, kendi aleyhine işlemiş olur; Allah hiçbir zaman kullarına haksızlık yapmaz.
47)Son Saat’in ne zaman geleceği bilgisi yalnız O’nun katındadır. O’nun bilgisi olmadan ne meyveler kabuklarını çatlatır, ne de bir dişi gebe kalır veya doğurur….
49)İnsan (hayatın) güzel (şeyler)ini isteyip aramaktan asla bıkmaz; kötü bir olayla karşılaşınca da endişeye kapılarak bütün ümitlerini kaybeder.
51)Ne zaman insana nimetlerimizi bağışlasak yan çizer ve (Bizi anmaktan ) uzaklaşır, başına bir kötülük gelince de hemen dualar okumaya başlar.
52)Ya inkâr ettiğiniz bu (vahiy), gerçekten Allah’tan ise (halinizin ne olacağını) hiç düşündünüz mü? Kendisini kötülüğe ve eğriliğe (bu kadar) çok kaptırandan daha sapık kim olabilir?
53)Zamanı geldiğinde, insana mesajlarımızı (evrenin) uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde (bulduklarıyla) tam olarak anlatacağız, ki, bu (vahy(in) tartışılmasız bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu(nu bilmeleri onlara) hâlâ yetmez mi?
NOT:49)Yani, insanın bilinçli bir Yaratıcı’nın varlığına tanıklık eden kendi ruhunun derinliklerini kavraması ve kâinatın ihtişamına daha derin ve kapsamlı bir şekilde bakması suretiyle.
54)Gerçek şu ki, onlar,(Hesap Günü) Rableri ile karşılaşıp karşılaşmayacaklarından tam emin değiller!. Şüphesi O, her şeyi kuşatır.
NOT:51)Yani, O, Kudret Sahibidir ve her şeyi Görür; bu başlı başına , insanın Allah’a karşı sorumluluğunu hatırlatmaya yetecek temel bir hakikattir.

40/ ĞÂFİR SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

4)Yalnız hakikati inkâra şartlanmış olanlar Allah’ın mesajlarını sorgulamaya yeltenirler.Fakat onların yeryüzünde keyiflerince dolaşmaları seni yanıltmasın.
7)(Allah’ın) kudret tahtını(n bilgisini içlerinde) taşıyanlar ve ona yakın olanlar, Rablerinin sınırsız ihtişamını hamd ile yüceltirler, O’na iman ederler ve (öteki) müminler için bağışlanma dilerler.
‘Rabbimiz! Sen her şeyi ilmin ve rahmetinle kuşatırsın.Tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve yakıcı ateşin azabından onları koru.! (DUA)
NOT:4)’Allah’ın kudret tahtına yakın olan varlıklar; melekler ve Allah’ın kudreti kavramının muazzam sonuçlarının bilincinde olan ve bu bilinci kendilerinin ve hemcinslerinin hayatlarına yansıtmakla sorumlu bulunan bütün insanları kapsar.
8)’Rabbimiz! Onları ve atalarından, eşlerinden ve çocuklarından dürüst ve erdemli olanları vaad ettiğin sonsuz esenlik bahçelerine koy; şüphesiz, kudret ve hikmet sahibi olan yalnız Sensin.! (DUA)
9)ve onları kötü fiiller (işlemek)ten koru, o (Hesap) Gün(ü) kötü fiiller(in lekesin)den kimi korursan, onu rahmetinle onurlandırmış olursun; bu büyük bir kurtuluştur.! (DUA)
13)Size (her türlü) işaretlerini gösteren, sizin için gökten rızık indiren O’dur. Ama Allah’a yönelmiş olanlardan başkası (bundan) bir ders çıkarmaz.17) O Gün, her insan kazandığının karşılığını görür.O Gün, hiçbir haksızlık (yapılmaz).Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
18)Bu sebeple, onları yüreklerin boğulurcasına gırtlağa dayanacağı o yaklaşan Gün’e karşı uyar; (o Gün) zalimler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
NOT:13) Peygamberlere verilen şefaat hakkı yada yetkisi, sadece Allah’ın günahlarını bağışladığı kulları için,sembolik olarak verilmiştir. (10:3 not:7)
20) Allah hakikate ve adalete göre hükmeder……..
40) (Orada) kim bir kötülük yapmışsa sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılacaktır; kim de, ister erkek ister kadın olsun, iman edip doğru ve yararlı işler yapmışsa Cennet’e girecek ve orada kendisine hesapsız nimetler verilecektir.
NOT:28) Rızk kavramı bu ayette, ‘bir canlı için faydalı veya güzel olan her şey’ şeklindeki kapsamlı olarak kullanıldığından , hem maddi nesneleri, hem de zihnî ve ruhî değerleri kapsadığından, ‘onlara rızık verilecektir’ ifadesi ‘onlara nimetler verilecektir’ şeklinde çevirilmiştir.
51)Bakın, Biz, elçilerimizi ve imana ermiş olanları (hem) bu dünya hayatında, hem de bütün şahitlerin hazır bulunacağı Gün’de koruyacağız.
NOT:35) Bakınız 39:69 not:71
55)o halde sıkıntılara karşı sabırlı ol; çünkü, Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir; günahların için bağışlanma dile ve Rabbinin şanını sabah akşam yücelt.
57)Göklerin ve yerin yaratılması, elbette insanın yaratılmasından daha büyük (bir olay)dır; ama insanların çoğu (bunun ne anlama geldiğini ) bilmezler.
NOT:41)Yani, bir bütün olarak evrenin. Kur’an, insanın, evrenin yalnız küçük ve önemsiz bir parçası olduğu gerçeğini vurgulamak suretiyle, insan merkezli dünya görüşünün saçmalığına işaret etmektedir.
60)Ama Rabbiniz buyurur ki; ‘Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, mutlaka aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir.’
NOT:43) (2:186)
61)Geceyi dinlenmeniz ve gündüzü de görmeniz için yaratan Allah’tır. Allah insanlara karşı son derece lütufkârdır; ama çoğu insan (bunu göremeyecek kadar) nankördür.
65)O, hep Diri’dir; O’ndan başka ilâh yoktur; öyleyse, içten bir inançla yalnız O’na bağlanarak O’na yalvarın. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
67)Sizi topraktan, sonra bir sperm damlasından ve sonra bir döllenmiş hücreden yaratan O’dur; ve sonra O, sizi çocuklar olarak hayata getirir; ve sonra olgunluk çağına erişmenizi ve ardından yaşlanmanız(ı emreder) –ama bir kısmınız için daha erken ölüm (verir) – ve (bütün bunları takdir eder ki O’nun) belirl(ediğ)i vadeye erişesiniz ve aklınızı kullan(mayı öğren)esiniz.
68)Hayat veren ve ölüm dağıtan O’dur; bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece ‘Ol’ der- ve o (şey hemen) oluverir.
79)Allah (her zaman sizin için harikalar yaratandır;böylece O ) sizin için (her türlü ) hayvanı var etmiştir ki, onların bir kısmına binersiniz ve bir kısmından da yiyeceklerinizi elde edersiniz
80) Onlardan (başka) faydalar da sağlarsınız ve (birçok) önemli ihtiyacınızı karşılarsınız, onların üzerinde de gemilerin içinde olduğu gibi (hayatınızı sürdürürsünüz)
NOT:62) ‘Başka faydalar’; içerik olarak hem somut hem de soyut faydaları kapsar.Yün ve deri vb. gibi somut faydalar; güzellik gibi (16:6-8 , 38:31-33 anlatılan Hz. Süleyman’ın Allah’ın yarattığı atların güzelliğine duyduğu hayranlık) veya Ashâb-ı Kehf kıssasında ( 18:18 ve 22) sembolize edilen insan ile köpeğin sürekli arkadaşlığı gibi soyut faydalar.
85)Fakat cezamızın farkına vardıktan sonra iman etmiş olmaları, kendilerine bir fayda sağlamayacaktır.Allah’ın kulları için her zaman uyguladığı yol yöntem budur.İşte, hakikati inkâr etmiş olanlar, o zaman ve orada, ziyana uğramış olacaklardır.
NOT:69) Sünnetullah = Allah’ın yolu- yöntemi, Allah’ın yarattığı alemler için belirlediği metodu (sebep- sonuç ilkesi) (8 not:56), Yüce Allah’ın değişmeyen yolu/uslubu
Yaratılış olarak günah ve erdemden bağışık olan hayvan ve Melekler’in aksine insan, terimin ahlâki anlamıyla , serbest irade üzere yaratılmıştır.Doğruyla eğri arasında seçim yapabilir.Ve dolayısıyla günah işleyebilir, ama günah işlerken bile, Allah tarafından konulmuş bulunan ve Kur’an’da sünnetullah (Allah’ın yolu) olarak tanımlanan evrensel yasaların, evrensel gerçeklerin dışına çıkamaz. ‘Göklerde ve yerde var olan her şey ve herkes isteyerek ya da zorunlu olarak Allah’ın önünde eğilmektedir.’ Şeklindeki Kur’an’i ifade (13:15) , bu hususu dile getirmektedir. (16: not:57)
Bütün tabiat kanunları, Allah tarafından gerçekleştiğinden- ki bunlara bir bütün olarak sünnetullah denir.
Batıl inançlara inatla sarılan ve hakikatin sesini dinlemeyi reddeden kişinin zamanla hakikati kavrama yeteneğini kaybedeceği ve ‘ böylece sonunda kalbinin mühürlenmiş olacağı ‘ şeklindeki ilâhi kanuna bir atıf. Bu mühürleme, insanı hür tercihinin bir sonucudur, ‘önceden takdir edilmemiştir’
Kişinin eylemlerinden veya davranışlarından kaynaklanan azab. (Sünnetullah’a bir örnek) (4: not:94) Aynı şekilde, öteki dünyadaki mutluluğun, insanın dürüst ve erdemli davranarak, iç aydınlığı ve huzuru elde etmeye yönelmesinin bir sonucu olması gibi.
Yüce Allah’ın koyduğu/oluşturduğu tabii kanunların tümünü ifade eden bir Kur’anî terimdir.
Kur’an’da , Allah’ın ‘mükâfat’ına ve ‘ceza’sına yapılan atıflar bu şekilde anlaşılmalıdır. (2: not.7) (Bakınız 4:not.94)