39/ ZÜMER SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
3)Halis inancın yalnız Allah’a yönelmesi gerekmez mi? O’ndan başkasını dost ve koruyucu edinenler, ‘Biz bunlara sırf bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz’ (derler)……
NOT:1) Bu değinme, yalnız azîzlere/velilere, meleklere ve ‘putlaştırılmış’ kişilere tapınma ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda bunların sembollerine (heykel,resim,mumya vb.) ve hayatta olmayan kişilerin gerçek veya temsili kabirlerine tapınmayı da kapsamaktadır.Bütün bu uygulamalar, tapınmada bulunanın, kendisi ile Allah arasında ‘aracılık’ umuduna dayandığından, Allah’ın ilim ve adalet sıfatlarıyla çelişir ve bundan dolayı, yaygın bir kabul görmesine rağmen, Kur’an tarafından şiddetle reddedilir.
6)O, sizi,(hepinizi) bir tek candan yaratmıştır ve ondan da eşini var etmiştir; ve size dişi-erkek evcil hayvanlardan dört tür bağışlamıştır; O, sizi annelerinizin rahimlerinde, üç katman karanlığın içinde, peşpeşe yaratılış safhalarından geçirerek yaratmaktadır…..
NOT:7) Her iki cinsin ,‘bir tek canlıdan’ türediği biyolojik gerçeğini gösterir. (4:1)
NOT:8) Çiftler halinde sekiz.Yani dört hayvan türünden (koyun, keçi, deve ve öküz) birer erkek ve dişi.
NOT:9) ‘üç (katlı) karanlık içinde yaratmadan yaratmaya’.Embriyonik gelişme safhalarına, rahmin karanlığına, embriyoyu çevreleyen zara ve onun doğum öncesi körlüğüne işarettir. (22:5 , 23:12-14)
7)Eğer nankörlük yaparsanız bilin ki, Allah size, hiçbirinize muhtaç değildir; fakat O, yine de kullarının nankörlüğüne razı olmaz; ama eğer şükrederseniz size rıza gösterir.
Hiç kimse, kimsenin yükünü taşıyacak değildir…..
NOT:12) Bu ifade, Hristiyanlık’daki ‘vekâleten kefaret’ doktrinini ve dolaylı olarak not 1 de değinilen velilere/azîzlere tapınmayı (ve bu doktrin ve uygulamanın reddini) gündeme getirmektedir. (53:38 not:31)
9) Yoksa siz, gece boyunca (namazda) secde ederek yahut ayakta durarak kendini (Allah’a) ibadete adayan, öteki dünyayı gözeten ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (ile kendinizi bir mi tutuyor)sunuz?. De ki, ‘Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?’ (Ancak) yalnızca akıl-iz’ân sahipleri bunun farkındadır.
NOT:15) Yukarıdaki ayet şu şekilde de çevirilebilir: ‘Rabbinin rahmetini dileyerek (Allah’a) ibadet eden hiç (hakikâti inkâr edenle) bir olur mu?
16) Onların üstünde ateş bulutları toplanacak ve altlarında da (benzer ateş) tabakaları bulunacaktır…
Allah , kulların(ın kalbin)e işte bu yolla korku salar.
Ey kullarım! Öyleyse, Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun;

17)….öyleyse bu müjdeyi kullarıma ver;
18)(şu) söylenen her sözü (dikkatle) dinleyen ve onların en güzeline uyan (kullarım)a; (çünkü) Allah’ın hidayetine mahzar olanlar onlardır ve onlar (gerçek) akıl-iz’ân sahipleridir.
NOT:22) Bu ayet, her dinî yükümlülüğü kendi akılları ışığında değerlendiren ve akıllarının geçerli veya mümkün gördüklerini kabul edip, akıllarına yatmayanları reddeden kişileri tasvir etmektedir. (Râzî’ ye göre)
NOT:24)Günahkârların, ölüm gelmeden önceki içten tevbeleri, Allah tarafından daima kabul edilecektir. Ancak, ‘ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında ‘Şimdi tevbe ediyorum’ diyenlerin tevbesi kabul edilecektir ne de hakikati inkâr ederek ölenlerin.’ (4:18)
22)Öyleyse, Rabbinden (gelen) bir ışıkla aydınlansın diye, Allah’ın, kalbini Kendisi’ne tam teslimiyet arzusuyla genişlettiği kimse, (kalbi kör ve sağır olanla bir) olur mu?....
23)Allah, bütün öğretilerin en güzelini, kendi içinde tutarlı, (gerçeğin) her türlü ifadesini çeşitli biçimlerde tekrarlayan bir ilâhi kelâm şeklinde indirir,(bir ilâhi kelâm ki) Rablerinden korkanların ondan tüyleri ürperir; (fakat) sonunda Allah’ı(n rahmetini) hatırlayınca kalpleri ve tenleri yumuşar, sakinleşir.İşte, Allah’ın rehberliği böyledir. (doğruya yönelmek) isteyeni bu şekilde doğru yola eriştirir; Allah’ın saptırdığı (kişi) ise, hiçbir yol gösterici bulamaz.
27) İşte Biz, bu Kur’an’da üzerinde düşünsünler diye insanların önüne her türlü örnek olayı koyduk;
NOT:33) ‘örnek olay’ teriminin kullanılması, bütün bu gibi tasvirlerin ‘yaratılmış varlıkların kavrayışlarını aşan’ şeylerle (ğayb) bağlantılı olduğunu ve bu nedenle, ancak beşerî deneyimlerin terimleriyle anlatılabilen ve bu şekilde insanın kolayca kavrayabileceği nitelikte olan benzetmeler veya temsiller aracılığıyla insana aktarılabileceğini bize hatırlatmak içindir.
28) ve onu bütün çapraşıklık ve eğriliklerden uzak, Arapça bir hitabe olarak (vahyettik ki), Allah’a karşı sorumluluklarının bilincine varsınlar.
NOT:34)Yüce Allah, Kur’an’ı Arapça bir metin olarak indirmiştir. Bunun nedeni, akılımızı kullanarak, Kur’an’ı kavrayıp özümlememiz , yani, okumamız, anlamamız ve düşünüp doğruyu bulmamız istenmektedir.(Bu ilâhi kelâmın ‘Arap dilinde’ indirilmesi konusunda , bakınız: 12:2, 13:37, 14:4, 41:44 ayetler ile ilgili notlar
34)Özledikleri her şey onları Rablerinin katında beklemektedir. Bu, iyilik yapanlar için bir mükâfat olacaktır.
35)Bu amaçla, Allah, işledikleri kötülükleri siler ve onları (hayattayken) yaptıkları en güzel şeylere göre ödüllendirir.
41) Biz, insanlığın kurtuluşu için hakikati ortaya koyan bu ilâhi kelâmı indirdik sana.Kim (buna sarılarak) doğru yola ulaşmayı seçerse, bu kendi lehinedir ve kim de (yoldan) saparsa, yine kendi aleyhine sapmış olur; sen onların seçimlerini belirleme gücüne sahip değilsin.
42)Bütün insanların, (bedenen) öldüklerinde canlarını alan ve henüz ölmemiş olanları da uyku halinde (ölü gibi yapan) Allah’tır; (yalnız O’dur bu güce sahip olan).O böylece ölümlerine hükmettiklerini (hayattan) koparır, diğerlerini de (Kendisinin koyduğu) bir mühlet için salıverir. (Bütün) bunlarda gerçekten düşünenler için mesajlar vardır.
NOT:44) Geleneksel olarak uyku halinin ölüme benzetilmesi, her iki halde de, birinci halde geçici ve kısmî, ikinci halde ise tam ve sürekli olmak üzere, bedende bir bilinç kaybı görülmesidir. Kur’an’ın temel öğretisine göre,insanın ruhu, onun bedensel ölümüyle ölmez, tersine sonsuza kadar yaşamaya devam eder.
49)İşte (böyle), İnsanın başına bir belâ geldiğinde, Bize yardım için yalvarır; fakat ona katımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman, (kendi kendine), ‘(Bütün) bunlar bana (benim kendi ) hikmetimden dolayı verilmiştir’ der. Hayır, Bu (rahmetin verilmesi) bir imtihandır, ama çoğu onu anlamaz.
51)çünkü işledikleri her kötülük, onlara (geri) döner. Ve bugün zulmeden insanla(ın başlarına da aynı şey gelecektir).İşledikleri her kötü fiil (tekrar) kendilerine dönecek ve onlar (Allah’ı) asla aldatamayacaklardır!.
53)De ki, ‘(Allah şöyle buyuruyor): ‘Ey kendilerine karşı haddi aşan kullarım’ Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar; çünkü yalnız O, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.’
NOT:58) ‘Rabbiniz rahmet ve bağışlamayı Kendine ilke edinmiştir’ (6:54) Biri bilgisizlikten dolayı kötü bir fiil işler ve daha sonra tevbe edip dürüst ve erdemli bir hayat yaşamaya başlarsa (görecektir ki) O, çok bağışlayıcı ve rahmet kaynağıdır.
‘Kim kötülük yapar yahut kendisine (başka türlü) zulmeder de daha sonra affetmesi için Allah’a yalvarırsa, O’nun çok bağışlayıcı ve rahmet kaynağı olduğunu görecektir’. (4:110)
Ancak, ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında ‘Şimdi tevbe ediyorum’ diyenlerin tevbesi kabul edilecektir ne de hakikati inkâr ederek ölenlerin.’ (4:18)
62)Allah her şeyin yaratıcısıdır ve yalnız O’dur, her şeyi yönünü ve sonucunu belirleme gücüne Sahip olan.
NOT:64) Vekîl terimi; Allah için kullanıldığı zaman bazen ‘koruyucu’ (3:173 deki gibi), bazen ‘destekçi/savunucu’ (4:109 daki gibi) bazen de ‘alâ küllî şey’in’ ifadesiyle birlikte ‘her şeyi gözetiminde tutan’ anlamında kullanılmaktadır. ( 6:102, 11:12 deki gibi)
67)onlar, (O’dan başkasına kulluk edenler), Allah hakkında doğru bir anlayışa sahip değiller, çünkü bütün yeryüzü, Kıyamet Gün’ü O’nun için avuç içi kadar bir şey olacaktır,gökler de O’nun sağ elinde dürülmüş hale gelecek. O, kudret ve egemenliğinde sınırsızdır, ve onların ortak koştukları her şeyin kat kat üstündedir.
NOT:66)Yani bütün evren O’nun karşısında bir hiç olacaktır. (21:104). ‘Allah’ın mutlak gücü ve otoritesi ifadesi için ‘el’ terimi mecazi olarak kullanılmıştır.
Subhânehû = O, kudret ve egemenliğinde sınırsızdır. O’ndan başkasına kulluk edenler, Allah’ın kudretini, ancak, kendilerinin yeniden diriltilmeleriyle tam olarak kavrayabileceklerdir.
69)Ve yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak. (Herkesin işlediğinin) hesabı ortaya dökülecek; bütün peygamberler ile (öteki) bütün şahitler huzura çağırılacak ve kendilerine adaletle hükmedilecektir. Ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.
NOT:69)’Yer başka bir yere dönüşecek, gökler de başka göklere’ (14:48) Evrenin (yok olması değil) bu dönüşümü için : (20:105-107) Kur’an’ın kıyamet ve ahiret ile ilgili öğretisine göre; ‘Dünyanın sonu’, evrenin fiziksel olarak yok oluşu anlamında değil, insanın şimdiden tasarlayamayacağı bir mahiyette, her şeyi içine alan toplu ve kökten bir değişime uğraması anlamına gelmektedir.
NOT:71) Yukarıdaki ayet, ‘Bütün peygamberler şahit olarak’ yani Allah’ın mesajlarını ilettikleri kişiler aleyhine şahit olarak anlamına da gelebilir. (4:41) Ayrıca, insanı Hesap Gün’ü kendi aleyhine şahitlik yapmaya zorlayacak yeni edinilmiş bilinci gösterir. (6:130 , 17:14, 24:24 , 36:65 , 41:20 vd.)
73)Rablerine karşı sorumluluk bilinci duyanlar da bölük bölük cennete gönderileceklerdir; oraya vardıklarında, kapılarının ardına kadar açık olduğunu görecekler; ve muhafızlar onlara, ‘Selâm size! Hoş geldiniz! İşte buyurun, içinde temelli kalacağınız bu (cennete) girin!’ diyecekler.
74) Onlar da; ‘Bize verdiği sözü yerine getiren ve bu (esenlik) alanını yaptıklarımızın karşılığı olarak bize bağışlayan, böylece cennette dilediğimiz şekilde yerleşmemizi sağlayan Allah’a hamdolsun! ‘ diyeceklerdir…. (DUA)
75) Ve meleklerin (Allah’ın) kudret tahtının çevresinde dolanıp Rablerinin yüceliğini hamd ile andıklarını göreceksin. (Ölen) herkes hakkında adaletle hükmedilecek ve (şu) sözler söylenecektir. ‘Bütün övgüler âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.’ (DUA)
NOT:77) Arş = Allah’ın tahtı Bu terim Kur’an’da , Allah’ın bütün varlıklar üzerindeki mutlak otoritesini gösteren bir mecaz olarak kullanılmıştır.

38/ SÂD SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
1)Sâd. Düşün öğüt ve uyarılarla dolu olan bu Kur’an’ı!
2)Ama hakikati inkâra şartlanmış olanlar, boş gurura kapılmış ve (bu sebeple)(doğru yolu bırakıp) yanlış ve eğri yollara sapmışlardır.
NOT:4)Onlar ilâhi vahiy gerçeğini kabul etmeye yanaşmazlar; çünkü bunu kabul etmeleri, insanın Allah’a karşı sorumluluğunun kabulü anlamına gelir, ama insanın’ kendi kendine yeterliliği ‘ şeklindeki küstahça inançla, boş gururları bunu yapmalarına izin vermez. (16:22 , 2:206, 96:6-7)
18) (ve bunun için), her sabah ve her akşam sınırsız kudret ve egemenliğimizi anarken dağları o’na eşlik ettirdik,
19) ve (aynı şekilde) bölük bölük kuşları da; bunlar (hep birlikte) O’na (kendilerini yaratmış olana), tekrar tekrar yönelirlerdi.
27)Ve Biz, göğü ve yeri ve ikisi arasındaki şeyleri , hakikati inkâr edenlerin sandığı gibi, bir amaç ve anlamdan yoksun yaratmadık; Vay hallerine (cehennem) ateşindeki o inkârcıların!
28) (Yoksa), inanıp doğru ve yararlı işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlarla bir mi tutsaydık? Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanları, yoldan sapmışlarla bir mi tutsaydık?
NOT:27)Bu dünyada birçok iyi/dürüst insanın her türlü yoksunluk ve sefalet içinde yüzdüğünü, diğer taraftan bir çok bozguncu ve zalimin ise refah ve neşe içinde hayat sürdüğünü gördüğümüzde, ya –hâşâ- Allah diye bir varlığın olmadığını varsayacağız (çünkü adaletsizlik kavramı ile Allah kavramı çelişir) veya öteki dünyanın var olduğuna ve orada hem iyilerin hem de kötülerin, yeryüzündeki ahlâki olarak ektiklerini biçeceklerine inanacağız.
29)(Ey Muhammed) sana indirdiğimiz bu kutsal ilâhi kelâm(da her şeyi açıkladık ki) insanlar onun mesajı üzerinde iyice düşünsünler ve akıl-izân sahipleri ondan ders alsınlar.
32)’Ben güzel olan her şeyi severim, çünkü Rabbimi bana hatırlatır! derdi; (atlar koşarak uzaklaşıp) gözden kayboluncaya kadar(bu sözleri tekrarladı, daha sonra),
33) ‘Onları bana getirin’ (diye emretti) ve bacakları ile boyunlarını (şefkatle) sıvazlamaya başladı.
NOT:31)Hz.Süleyman’ın güzel atlara karşı sevgisi ile, gerçek Allah sevgisinin, O’nun yarattığı güzelliğin anlaşılması ve takdir edilmesiyle ortaya konulması gerektiği vurgulanmaktadır.
34)Fakat (daha önce) Süleyman’ı tahtının üzerine bir ceset koymak suretiyle denemiştik; bunun üzerine (Bize) yönelmiş ve,
NOT:32) Hz.Süleyman’ın tahtı üzerine konan ‘cesed’, bizzat kendi bedenine ve- mecazî olarak- krallık otoritesine işaret eder. Çünkü bu otorite, Allah’ın koyduğu ahlâki değerlerden beslenmediği sürece ‘cansız’ kalmaya mahkumdur.(Ayrıca, klâsik Arapça’da, hastalığın, endişenin, korkunun veya manevî/ahlâki değerlerden yoksunluğun zaafa uğrattığı kişi, ‘cansız bir beden/cesed’ şeklinde tanımlanır.
41)Kulumuz Eyyub’u da hatırla, o’nun Rabbine şöyle seslendiğini:’Şeytan bana ( tam bir ) bıkkınlık ve azap vermektedir.
NOT:38)Azabın sonucu olarak hayata karşı bezginlik.Allah’ın kendisini sınamakta olduğunu anlar anlamaz Hz.Eyyub, hissettiği müthiş ümitsizlik ve bezginliğin,’Şeytan’ın vesvesesi’ olarak tanımlanan şeyin sonucu olduğunu görür.
49)Bu, (Allah’a inananlar için) bir uyarıdır.Çünkü,Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyanları bütün menzillerin en güzeli beklemektedir.
50)Kapıları ardına kadar açık sonsuz mutluluk, esenlik bahçeleri,
NOT: 45) ’Adn’ismi, cennet bahçelerinin bir sıfatı olarak kullanılmıştır.’
Adn’ = Sonsuz mutluluk ve esenlik

51)orada uzanıp dinlenecekler; (ve) her tür meyveyi ve içeceği, (serbestçe) isteyebilecekler,
52)yanıbaşlarında yumuşak bakışlı, uyumlu eşler olacak.
NOT:46) Yani, insanlardan, bu dünyadaki sevdikleri ve kendilerini sevenler ile ahirette buluşacak olan her iki cinsin hayırlılarına işaret etmektedir.Cennet’te onlar ve eşleri sedirler üzerinde yatıp uzanacaklar’ (36:56)
69) (De ki ey Muhammed): ‘(İnsanın yaratılışına) karşı çıktıklarında yüce topluluk(ta neler olup bittiği) hakkında bilgi sahibi değildim;
NOT:52) Meleklerin (‘yüce topluluk’) İnsanın yaratılışında , Allah’ın meleklere bu yeni varlık önünde(insanın önünde) ‘yere kapanmaları’nı emretmesi ve İblis’in buna karşı çıkması kıssası (olayı,örneği) Kur’an’da altı kez geçmiştir ve her defasında da kıssanın farklı bir cephesi vurgulanmıştır. (2:30-34, 7:11, 15:28-44, 17:61-65, 18:50)
Bu örnekte anlatılan kıssa, ayet 2:31 de geçen ‘Allah’ın ‘Adem’e bütün isimleri öğretmesi’ (2:31 not.23) yani, insana kavramsal düşünme yetisi ve dolayısıyla, doğruyu eğriden ayırma yeteneği bahşetmesi ile yakından bağlantılıdır.İnsan bu yetiye sahip kılındığına göre, Allah’ın varlığını ve birliğini kavramamasının artık bir mazereti olamaz.
76)(İblis) : ‘Ben ondan daha üstünüm ‘ diye cevap verdi, ‘Beni ateşten, onu ise balçıktan yarattın’
NOT:60) ‘Ateş’ tutku ve ihtiras sembolü olduğundan, İblis’in yukarıdaki sözü, insanın kalbinde var olan ‘şeytani güçler’ kavramına ince bir telmihte bulunmaktadır.İblis, şeytanların öncüsüdür.
87) Bu (ilâhi kelâm), bütün alemler için, ancak bir öğüt ve uyarıdır.
88) Ve onun anlamını bir süre sonra mutlaka kavrayacaksınız.!

37/ SÂFFÂT SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

1)Düşün sıra sıra dizilmiş bu (mesajlar)ı,
2)ve bir vazgeçme çağrısı ile (kötülüklerden) alıkoymasını,
3)ve (bütün dünyaya) bir öğüt ve uyarıda bulunmasını,
4)şüphe yoktur ki, sizin İlâhınız Tek’tir.
NOT:1)Yukarıdaki Kur’an mesajları ( âyât), çok çeşitli konulara değinmektedir.Bir kısmı, Allah’ın birliğinin veya O’nun İlminin, Kudretinin ve Hikmetinin kanıtlarına değinirken diğer bir kısmı ilâhi vahyin veya yeniden dirilmenin kanıtlarını sergilemektedir.Bir kısmı insanın sorumluluklarını ve buna ilişkin kuralları sıralarken,diğerleri yüksek ahlâki ilkelerin tebliğine ayrılmışlardır.Ve bu mesajlar, her türlü değişme veya yenilenme (ihtiyacı)nın üstünde bulunan tutarlı bir sistem çerçevesinde düzenlenmişlerdir ve bu şekilde ‘sıra sıra dizilmiş’ varlıklara veya nesnelere benzerler.
5)Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi; bütün gündoğumu noktalarının Rabbi.
NOT:2) ‘günbatımı noktaların’dan’ değil de (anlam olarak değil,sadece söz olarak), ‘gündoğumu noktaları’nın zikredilmesi, Kur’an’ın ışık saçıcı,aydınlatıcı özelliğinin ima edildiğine inanıyorum(Muhammed Esed’e göre).
6)Biz yeryüzüne en yakın gökleri yıldızların güzelliğiyle süsledik,
7)ve onları her türlü bozguncu, şeytanî güce karşı emin kıldık,
NOT:3) ‘Ve onları kovulmuş her türlü şeytanî güce karşı koruma altına aldık’ (15:17)
Şeytân terimi; Kur’an’da sık sık, doğru ve iyi olan her şeye uzak ve yabancı olan, doğru ve iyi olana karşı çıkan güç ya da etki anlamında geçer.
Şeytâni sözcüğü; Hakkı inkâra şartlanmış olanların ya da buna eğilimli olanların içlerindeki kötü dürtüleri ifade için kullanılmıştır.Bu nedenle,Şeytân sözü, en geniş ve soyut anlamıyla, meşru ve geçerli ahlâki ilkelere aykırı amaçlara, niyetlere yönelmiş her türlü ‘kötü’ güç ve dürtüyü ifade eder.Allah’ın gökleri her türlü kötü güce karşı ‘koruma’ altına aldığını dile getiren ifade, O’nun, bu güçler veya böyle güçleri elinde tuttuğu kanısına kapılan kimseler için (astroloji veya gizli ilimler ile uğraşan kimseler), insan algı ve tasavvur gücünü aşan konular hakkında, gerçek bir bilgi edinilmesinin imkânsız olduğu gerçeği vurgulanmaktadır.
8)(ki) onlar, ( o bilinmeyeni bilmek isteyenler), yüce sakinler topluluğuna kulak veremesinler ve her taraftan kovulup sürülsünler.
NOT:4) Yani melekler topluluğuna
9)(rahmetten) yoksun kalsınlar ve (öteki dünyada) kendilerini bekleyen ebedî azaba dûçar olsunlar,
10) ama eğer birisi (bu bilgiden) bir kırıntı koparmayı başarırsa, (bundan dolayı) yakıcı bir alevin pençesine düşsün.
NOT:6) Bilinmeyen âlemi, yasak yollarla (gizlice ve hırsızlık yoluyla) keşfetmek için girişilen her çabayı kaçınılmaz olarak ‘parlak (yakıcı) bir alevin yani, yakıcı bir düş kırıklığının, apaçık bir hüsranın izlediğine işaret edilmektedir.
İnsanoğlunun O’nun yarattığı evrenin zenginliğini ve derinliğini tam olarak kavramaktan aciz olduğu gerçeğine işaret ediliyor. Burada, 34:9 ‘un bir yankısı görülmektedir. ‘Onlar, göğün ve yerin ne kadar az bir kısmının önlerine serildiğini, ne kadarının da gizlendiğini görmezler mi?’
37)Hayır,asla! (Sizin deli şair dediğiniz )o kişi hakikati getirmiştir; ve o, (Allah’ın önceki) elçilerinin (bildirdikleri) hakikati tasdik etmektedir.
NOT:15)Her hak din, daima aynı olan temel öğretilere işaret etmektedir, yoksa geçmiş dini hukuklarda mevcut bulunan zamanla değişebilir çok sayıdaki hükümlere değil.
40)Ancak Allah’ın halis kullarına böyle davranılmayacak;
NOT:16)’Her kötü fiilin ancak benzeri ile cezalandırılacağı’ prensibinin tersine , burada Kur’an, ‘iyi bir iş ve davranışla (Allah’ın) karşısına gelen’ kişinin, yaptığının on katı fazlası ile ödüllendirileceğini ifade etmektedir. (6:160)
41) (öteki dünyada) onlar için, yabancısı olmadıkları bir rızık hazırlanacaktır.
42)(Yeryüzündeki hayatlarının) ürünü olarak; ve onlar ağırlanacaklardır
43)nimet bahçelerinde,
NOT:'Naîm cenneti'= Nimet bahçeleri
44)mutluluk tahtları üzerinde birbirlerine (sevgi ile) bakışarak.
62)Böyle ( bir cennet) mi daha iyi bir ağırlanmadır, yoksa (cehennemim) ölümcül meyve ağacı mı?
NOT:22) Zakkûm ismi (ki bu ayet dışında 44:43 , 56:52 ayetlerde de geçmektedir), herhangi bir ‘öldürücü gıda’yı ifade eder. ‘Ölümcü meyve ağacı (ki 17:60 ‘da zikredilen ‘Kur’an’daki lânetlenmiş ağaç’ ile eş anlamlıdır) , Kur’an’ın ‘cehennem’ olarak tanımladığı öteki dünya azabının, kişinin yeryüzünde işlediği kötü fiillerin bir meyvesinden yani organik sonucundan başka bir şey olmadığı gerçeğine işaret eder.
63)Gerçek şu ki, Biz o (ağacı) zalimler için bir sınama aracı yaptık.
NOT:23)Kur’an’da cennet ve cehenneme yapılan bütün atıflar- ve insanların öteki dünyadaki durumları ile ilgili bütün tasvirler- mecazidir. ‘ölümcül meyve ağacı’ sembolünün – günahkârların öteki dünyada uğrayacakları azabın simgelerinden biri- zalimler için (veya 17:60 daki gibi ‘insanlar için’) neden bir ‘sınama (fitne) aracı’ olduğunu açıklar.
69)çünkü onlar atalarını eğri bir yol üzerinde buldular,
70) ve (şimdi) atalarının izinden gitmeye can atıyorlar.
NOT:27) Yani, kişinin yanlış yoldaki atalarının inanç, değer ve geleneklerini körce taklit etmesi ve hem aklın, hem de ilâhi vahyin sunduğu hakikatin bütün kanıtlarını gözardı etmesi, azabın temel sebebi olarak gösterilmektedir. (Zemahşerî) (35:6 not:4)
164) (Bütün tabiat güçleri Allah’a hamdeder ve şöyle derler)): İçimizden hiç kimse yoktur ki (Allah tarafından) kendisi için tayin edilmiş bir yere sahip olmasın;
165) biz de (ibadetlerimizde O’nun önünde) saf tutarız;
166)ve şüphesiz biz de O’nun sınırsız şanını yüceltiriz.
NOT:71) ‘Cansız varlıklar da ‘Allah’ı tesbih ederler/yüceltirler’
‘Yedi gök ve yer ve onların içinde bulunan her şey O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır’ (17:44)
‘Dağları Davud’un çağrısına boyun eğdirdik’ (21:79)
‘Ey dağlar onun’la birlikte Allah’ı yüceltin/tesbih edin’ (34:10)
Eşyanın gölgesi bile Allah’a secde etmektedir’ (16:48)

36/ YÂSÎN SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

6)Ataları uyarılmamış ve bu nedenle kendileri (doğru ile eğrinin ne olduğundan) habersiz kalmış bulunan insanları uyarasın diye (sana indirilmiş olanın) (sayesinde).
NOT:4) ‘Atalar’ bir toplumun kültürel geçmişini anlatan bir mecaz olarak görülebilir; bu sebeple ‘atalar’ının ‘uyarılmamış’ olmalarından (yani Şeytan’a karşı) söz edilmesi, doğru ahlâki değerlerden uzaklaşmış olan halkın devraldığı etik mirasın çürümüşlüğüne işarettir. (bakınız 37:70 not:27)
11)Sen ancak, (ilâhi) uyarıyı can kulağıyla dinleyen ve insan kavrayışının ötesinde bulunmasına rağmen, Rahman’dan korkan kişiyi uyarabilirsin; işte böylelerine (Allah’ın) bağışlamasını ve en güzel ödülü müjdele.!
12)Gerçek şu ki, Biz, ölüyü yeniden hayata döndüreceğiz ve onların gelecek için yaptıkları her türlü (eylemi) ve geride bıraktıkları bütün (iyi ve kötü) izleri kayda geçireceğiz; zira Biz, her şeyin apaçık kaydını tutarız.
33)Onlar, ölü toprağa can vermemizde ve beslenmeleri için topraktan ürünler çıkarmamızda (yaratma ve diriltme gücümüzün) işaretini görürler;
36)Toprağın verdiği her türlü üründe, insanların bizzat kendilerinde ve hakkında (henüz) bilgi sahibi olmadıkları şeylerde karşıt-çiftleri yaratan Allah ne yücedir.
NOT:18)Canlı yada cansız tüm varlıklarda mevcut bulunan çift kutupluluğa bir işarettir.Bu durum insanlar, hayvanlar ve bitkilerdeki iki cinslilik, (tabiatta) aydınlık ve karanlık, sıcak ve soğuk, artı ve eksi çekim ve elektrik gücü, atomun yapısındaki artı ve eksi yükler vb. olduğu gibi,karşıt fakat birbirini tamamlayıcı güçlerin varlığında kendini gösterir.Karşıtı olmayan bir tek Yüce Allah'tır.54)’Bugün hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacak ve (yeryüzünde) yaptıklarınız dışında hiçbir şeyden sorumlu tutulmayacaksınız’
65) O Gün, ağızlarına mühür vuracağız, fakat elleri dile gelecek ve ayakları (hayatta iken) yapmış oldukları her şeye tanıklık edecektir.
NOT:32)İnkârcıların, geçmişteki fiillerini ve tavırlarını savunamamalarının veya mazur gösterememelerinin mecazî bir ifadesi.
67)Eğer (doğru ile yanlış arasında seçim yapma özgürlüğünden yoksun olmalarını) dilemiş olsaydık, onları kesinlikle farklı bir tabiatta yaratırdık ve bulundukları yerde (kökleştirirdik ki) ne ileri gidebilsinler, ne de geri dönebilsinler.
NOT:36) Yani, Allah insanların irade veya ahlâki tercih özgürlüğüne sahip olmamalarını dileseydi, onları başından beri manevî ve ahlâkî olarak durağan bir tabiatta yaratır, içgüdülerinin pençesinde (‘bulundukları yerlerde’) hareket edemez şekilde tutar, kendini geliştirme dürtüsünden yoksun ve olumlu gelişmeler sağlamaktan veya, yanlış yolları terk etmekten aciz bırakırdı.
68)Ama (şunu daima hatırlasınlar ki)Biz bir insanın ömrünü uzatırsak, aynı zamanda onun güç ve yeteneklerinde (yaşlandıkça) bir azalma meydana getiririz; (buna rağmen) hâlâ akıllarını kullanmazlar mı?
NOT:37) Yani insan, ahlâki tercihinin gereğini yapmayı asla ertelememelidir. Çünkü, eğer insanlar doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneğine ve geniş bir irade serbestisine sahip olmalarından dolayı üstün varlıklar ise, o zaman, ‘insanın zayıf yaratıldığını’ (4:28), yaşlılığında daha da çökeceğini ve kalan ömrünün kısalmış olacağını da unutmasınlar.
80)O, yemyeşil ağaçtan sizin için bir ateş çıkarır ve onunla (kendi ateşinizi) yakarsınız.
NOT:47) Eski bir Arap atasözü : ‘Her ağaçta bir ateş vardır’ Bu yeşil yani su içeren bitkilerin, kuruma veya insan tarafından kömürleştirilme ( yapma kömür ) suretiyle, veya yer altında binlerce yıl zarfında petrol veya kömüre ayrışma yoluyla yakıta dönüşmesini anlatır. Mecazî olarak da ‘ateş’, insan aklının Allah vergisi sıcaklığını ve aydınlığını simgeler.

35/ FÂTIR SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
2)Allah’ın insanlar için açacağı rahmet kapısını kimse kapatamaz ve O’nun kapattığını da kimse açamaz. Çünkü O, kudret ve hikmet Sahibidir.
4)……Çünkü (inanmayanlar), her şeyin, sonunda (asıl kaynağı olan) Allah’a döneceğini asla kabul etmezler.!
7)(Çünkü), hakikati inkâra şartlanmış olanlar için çetin bir azap vardır, iman edip doğru ve yararlı işler yapanları da bağışlanma ve büyük bir mükâfat bekler.
9)Ve (hatırlayın), bulutları yükseltmek için rüzgârları gönderen Allah’tır; sonra Biz onları çorak beldelere sürükler ve cansız toprağa hayat veririz; yeniden dirilme de işte böyle olacaktır.
10)Kudret ve ihtişam arayan kimse (bilsin ki) gerçek kudret ve ihtişam (yalnız) Allah’a aittir. Bütün güzel sözler O’na yükselir; bütün doğru ve yararlı işleri O yüceltir.Sinsi şekilde kötü fiiller tasarlayanlara gelince, onları şiddetli bir azap beklemektedir; ve onların bütün tertipleri de yok olup gitmeye mahkumdur.
NOT:’Kötü fiiller’ muhtemelen, yeniden dirilme vaadini ‘çürütme’ye yönelik sahte itirazlardır.
11)Ve (hatırlayın), Allah sizi(n her birinizi) topraktan yaratır, sonra da bir damla spermden; ve sonra sizi iki cinsten biri haline sokar.Hiçbir dişi O’nun bilgisi olmadan ne hamile kalabilir, ne de doğum yapabilir; ve (Allah’ın) fermanında öngörülmedikçe hiç kimse ömrünü uzatamaz ve hiç kimse de onu kısaltamaz; ama bunlar, kuşkusuz, Allah için kolaydır.
14)…….Hiç kimse her şeyi Bilen kadar size (gerçeği) göstermez.
15)Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz, ama O, hiçbir şeye muhtaç değildir ve hamd O’na mahsustur.
18)Kimse kimsenin yükünü taşıyacak değildir; kendi yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkasını) yardıma çağırsa, yakını da olsa, (bu kimse) o yükün hiçbir parçasını taşıyamaz. O halde (gerçekten) sen, ancak, kavrayışlarının ötesinde olduğu halde Rablerinden korku duyanları ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanları uyarabilirsin; ve (şunu bil ki), kim arınırsa yalnız kendisi için arınmış olur ve bütün yollar yalnız Allah’a varır.
NOT:16)Ahlâki sorumluluğun, başka bir kimseye devredilmesinin imkansız olduğu vurgulanmaktadır.
19)Nitekim, ne gören ile görmeyen bir olur;
20)ne de aydınlık ile zifiri karanlık;
21)ne (serinletici) gölge ile yakıcı sıcak
22)ve ne de yaşayan ile (kalben) ölmüş bulunan. Şüphen olmasın ki (ey Muhammed), Allah dilediğine işittirir, halbuki sen mezarlardaki (ölüler gibi kalben ölmüş)lere işittiremezsin.
23)sen sadece bir uyarıcısın.
24)Biz seni hakikat ehli bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; çünkü hiçbir toplum yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.
27)Görmüyor musun, Allah, göklerden su indirmekte ve onunla türlü renklere (ve tadlara) sahip meyveler yetiştirmekteyiz; nasıl ki dağlarda kırmızı ve beyaz renkte ve simsiyah çizgiler var,
28)ve (nasıl ki) insanlar, sürüngenler ve hayvanlar türlü türlü renkler taşıyor.
Kulları arasında yalnız anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlar Allah’tan (hakkıyla ) korkarlar; (çünkü yalnız onlar bilir ki) Allah kudret Sahibidir, çok bağışlayıcıdır.
29)Allah’ın vahyine (tereddütsüz, şüphesiz) uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli- açık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler.
30)……Allah, şüphesiz çok bağışlayıcıdır ve şükrün karşılığını anında verendir.
31) Ve (şunu bil ki), sana vahyettiğimiz ilahî kelâm, geçmiş vahiylerden bugüne kalmış ne varsa tümünü tasdik eden bir hakikattir; şüphesiz Allah kullar(nın ihtiyaçlar)ndan tamamen haberdardır ve her şeyi görendir.
NOT:21) Kitab-ı Mukaddes’in Kur’an tarafından ‘tasdik’i , sadece, öncekinde geçerliliğini hâlâ sürdüren temel hakikatleri kapsar, yoksa onun şimdiki metnini değil. Kur’an nazil olduğu dönemde, onun geçerliliği devam eden temel hakikatlerinin tasdikidir. 5:46-48 , 61:6 da Hz.İsa’nın ‘Tevrat’tan (kendi yaşadığı dönemde) geçerliliğini hâlâ sürdüren kısımların’ doğruluğunu tasdik ettiğine işaret edilmektedir.
32)Biz , bu ilâhi vahyi, kullarımızdan seçtiklerimize miras olarak bahşettik; onlardan bazısı kendilerine zulmeder; bazısı (doğru ile eğri arasında) ara yolu tercih eder, bir kısmı da Allah’ın izniyle iyilikte başı çekenlerden olur; bu (ise) en büyük fazilettir.
33)(İşte) bunlar sonsuz mutluluk bahçelerine girerler, orada altın bilezikler ve inciler takınırlar ve ipekten elbiseler giyerler;
34) ve şöyle derler:’Bütün övgüler, bize acı ve üzüntü tattırmayan Allah’a mahsustur. Rabbimiz gerçekten çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını anında verendir. (DUA)
43)…….Halbuki, bütün şeytani tuzaklar (sonunda) sadece sahiplerini yutar…..
45)Eğer Allah, insanları (hayatta) işledikleri (kötülükler)den dolayı (hemen) hesaba çekseydi, yer üzerinde tek bir canlı varlık bırakmazdı.Ama Allah, onlara (Kendisi tarafından) belirlenmiş bir vadeye kadar mühlet tanır; vadeleri dolunca da (anlarlar ki) Allah kulların(ın kalplerindekin)i görmektedir.

34/ SEBE' SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

1)Hamd, göklerde ve yerde ne varsa tümünün gerçek maliki olan Allah’a mahsustur; ahirette de hamd O’na mahsus olacaktır. Yalnız O’dur hikmet Sahibi, her şeyden haberdar olan.
2)O toprağa giren ve ondan çıkan her şeyi, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir.O tek başına rahmet kaynağıdır, mağfiret Sahibidir.
NOT:1) Bu tanım,hem maddi hem de manevî oluşumları kapsar.Toprak altında kaybolup sonra yeniden ortaya çıkan sular,tohumun bitkiye ve bitkinin de petrol ve kömüre dönüşmesi, toprak altında kalan eski yapı ve uygarlıkların izleri ve bunların daha sonraki kuşakların bilinçlerinde ve bakışlarında yeniden canlanması, hayvan ve insan cesetlerinin yeni bir hayatın beslenme kaynakları haline gelmesi, topraktaki buharın göklere yükselmesi ve sonra yağmur, kar ve dolu olarak yeniden yere inmesi, insanların özlemleri, ümitleri ve ihtiraslarının zirvelere tırmanması ve ilâhi vahyin insanların zihinlerine inmesi, böylece inancın ve düşüncenin yenilenmesi ve bununla birlikte yeni yapıların, yeteneklerin ve ümitlerin yeşermesi, kısaca, Allah’ın yaratma eylemini karekterize eden doğum,ölüm ve yeniden dirilmenin sonsuz biçimde tekrarlanması.
4)O, böylece , inanan ve iyi işler yapanları ödüllendirir; onlar için bağışlanma ve muhteşem bir rızık vardır.
NOT:İman edip,doğru ve yararlı işler yapanlar hem bağışlanacaklar hem de mükâfatlandırılacaklardır.
6)Bilgi ve kavrayış yeteneği ile donatılmış olanlar, Rabbinden sana indirilen her şeyin hak olduğunu ve kudret Sahibi’nin, her türlü övgüye lâyık Olan’ın yoluna ilettiğini bilirler.
8)……ama ahirete inanmayanlar azaba gark olacak ve büyük bir sapkınlık içinde bulunacaklar.
NOT:5) Sapkınlık= Dalâlet
Öteki dünya ile bağlantılı olarak düşünüldüğünde, insanların mutlak ahlâki değerlere ve bu değerler üzerine bina edilmiş mutlak ilâhi yargılara inançlarını kaybetmelerinin kaçınılmaz bir sonucu olan ahlâki ve sosyal çözülme ve dolayısıyla bireysel ve sosyal kriz bağlamında daha anlaşılır hale gelmektedir.
9)Göğün ve yerin ne kadar az kısmının önlerine serildiğini, ne kadarının da gizlendiğini anlamazlar mı? (yine anlamazlar mı ki) Biz dileseydik onları yerin dibine batırır, yahut göğü başlarına geçirirdik.Bütün bunlarda, (pişmanlık duyarak) O’na yönelen her (Allah’ın) kulu için bir ders vardır.
NOT:6)İnsanın ulaştığı yahut kendisine sunulan bilginin önemsizliği vurgulanmaktadır.O halde, yeniden dirilmenin ve ölümden sonraki hayatın insan tecrübesinin ulaşamayacağı bir fenomen olduğunu, diğer taraftan, evrendeki her şeyin Allah’ın sınırsız yaratma gücünü ispatladığını gördüğü halde, nasıl bu gerçekleri inkâr edecek kadar küstah olabilir?
13)……kullarım arasında (bile) hakkıyla şükredenler azdır.
NOT:19) Yani kendilerini Allah’ın kulu olarak görenler arasında bile. Çünkü, ‘(Allah’a) gerçekten şükredici olan, yalnızca, Allah’a yeterli şükürde bulunamayacağını anlayan kişidir. (Zemahşerî)
21)Halbuki (İblis’in) onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücü yoktu,(zaten İblis’e insanları baştan çıkarma izni vemişsek), ahiretin varlığına (gerçekten) inananları ona şüphe ile bakanlardan kesin bir şekilde ayırd etmek için (vermişizdir); çünkü Rabbin her şeyi görüp gözetendir.
NOT:İblis’in ağzından nakledilen benzer bir ifade ‘Sizin üzerinizde hiçbir nüfûzum yoktu, sizi sadece çağırıyordum, siz de bu çağrıya icabet ediyordunuz’ (14:22)
23)Allah katında, Kendisi’nin izin verdikleri dışında, hiç kimsenin şefaati fayda vermez…..
NOT:33) Şefaat’in Kur’an’i anlamı için bakınız (10:3 not:7 , 19:87 , 20:109)
Yani ,Allah’ın şefaate izin verip vermemesi konusundaki kararı ( ki O’nun söz konusu insanı temize çıkarmayı kabul edip etmemesi ile eş anlamlıdır) mutlak hakikat ve adalet ile uyumlu olacaktır. ( bakınız 19:87 not:74) Azizlerin ve velîlerin, kendileri ile Allah arasında ’aracılık’ yapacakları veya Allah nezdinde kendileri için ‘şefaatçi’ olacakları beklentisi bir kuruntudan başka bir şey değildir.
28) (Ey Muhammed, sana gelince), Biz seni insanlığa ancak bir müjdeci ve uyarıcı olman için gönderdik; fakat insanların çoğu (bunu) anlamazlar.
37)Sizi Bize yaklaştıracak olan, ne zenginliğiniz, ne de çocuklarınızdır; sadece iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar (Bize yakın olabilirler); bu (gibi)leri, yaptıklarından dolayı çeşit çeşit ödüller beklemektedir ve onlar (cennet) köşkler(in)de (huzur ve )güven içinde yaşayacaklardır.
39)De ki:’Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir, dilediğine az ve başkaları için ne harcarsanız yerini (daima) doldurur; çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.’
46) De ki:’Size bir tek öğüdüm var; ister başkalarıyla birlikte iken ister yalnız, Allah’ın huzurunda (bulunduğunuzun bilincinde) olun….
50) De ki:’ Eğer sapkınlığa düşmüş olsaydım (kendi yüzümden ve) kendi aleyhime sapmış olurdum; ama eğer doğru yoldaysam, yalnızca Rabbimin bana vahyi sayesindedir; kuşkusuz O, en yakın olan, her şeyi işitendir.

33/ AHZÂB SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
2)(Yalnız) Rabbinden sana vahiy yoluyla gelene uy; çünkü (ey insanlar), Allah yaptığınız her şeyden tam haberdardır.
NOT:1) ‘Rabbinden sana vahyedilmiş olana’ ifadesi;Allah’ın bütün vahiylerin kaynağı olduğunu göstermektedir.
4) Allah, hiç kimseye tek bedende iki kalp vermemiştir; ve (aynı şekilde), ‘kendiniz için annelerinizin bedeni kadar haram saydığınız eşlerinizi hiçbir zaman sizin (gerçek ) anneleriniz kılmamış ve evlâtlıklarınızı da (gerçek) çocuklarınız saymamıştır; bunlar ağzınıza doladığınız boş lâflar(ın işaretlerin)den başka bir şey değildir; halbuki Allah (mutlak) doğruyu söyler ve (size) doğru yolu ancak O gösterir.
NOT:2) Tek ve aynı kimseye, insan ilişkileri çerçevesinde iki çelişen rol yüklemenin Allah’ın kontrolündeki tabiat kanunlarına aykırı düştüğünü ve bu nedenle gayriaklî ve gayriahlâki olduğunu ifade eder. (Zemahşerî)
5) (Evlâtlık aldığınız çocuklara gelince), onları (gerçek) babalarının isimleri ile çağırın; bu, Allah nezdinde daha adaletli (bir davranış)tır; eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, onları din kardeşleriniz ve arkadaşlarınız (olarak görün). Ama bu konuda yanılırsanız bir günah işlemiş olmazsınız, (asıl önemli olan) kalplerinizden geçendir, çünkü Allah gerçekten çok bağışlayıcı, rahmet kaynağıdır.
NOT:6)Evlâtlıklarınıza, ilişkinizin bir evlât edinme ilişkisi olduğunu açıklayın ve onların sizin gerçek çocuklarınız olduğu izlenimini vermeyin, böylece onların gerçek kimliklerini koruyun.Onları, sevgiyle ‘oğlum ‘ veya ‘kızım’ diye çağırırsanız günaha girmezsiniz.
17) De ki: ‘Allah size bir zarar vermek isterse, sizi O’ndan kim koruyabilir? Yahut rahmetini bağışlamak isterse(kim mani olabilir?) Allah’tan başka bir yardımcı ve koruyucu bulamayacaklar(ını bilmezler mi?)
24) (İnsan bu tür sınamalara tâbi tutulmaktadır ki) Allah, sadakat gösterenleri sözlerini tutmalarından dolayı ödüllendirsin, iki yüzlüleri de –dilerse- azaba çarptırsın veya (pişmanlık duyarlarsa) tevbelerini kabul etsin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, rahmet Sahibidir.
33) Evlerinizde sessizce oturun, eski câhiliyye günlerindeki gibi cazibenizi sergilemeyin, namazlarınızda dikkatli ve devamlı olun,arındırıcı yükümlülüklerinizi yerine getirin, Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin, ey (Peygamber’in) ev halkı, Allah sizden sadece çirkinlikleri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
NOT:36) Arındırıcı yükümlülük= Zekât Câhiliyye terimi =Bir peygamberin tebliğinin ortadan kalkması ile yeni bir tebliğin başlaması arasında geçen sürede, bir toplumun-veya medeniyetin- ahlâki yozlaşmaya uğraması.
41)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’ı çokça anın,
42)ve sabah akşam O’nun şanını yüceltin.
43) O, size (Kendi mesajlarını taşıyan) melekleriyle nimetlerini bahşeder ki, sizi karanlıktan aydınlığa çıkarsın. Ve O, müminler için rahmet kaynağıdır.
44)O’na kavuşacakları gün ‘Selâm’ hitabıyla karşılanacaklardır ve Allah, onlar için en güzel ödülü hazırlamıştır.
59)Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve (öteki) bütün mümin kadınlara (toplum içine çıktıklarında) dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını söyle; bu, onların (temiz kadınlar olarak) tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. Ama (unutma ki) Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:75) Bu ayetin, spesifik ve zamanla kayıtlı ifade tarzı (Hz. Peygamber’in eşlerine ve kızlarına atıfta bulunmasından açıkça bellidir) ve kadınların toplum içine çıktıklarında ‘dış kıyafetlerini üzerlerine almaları’ tavsiyesindeki bilinçli müphemlik, bu ayetin, terimin genel, zaman ve mekân üstü anlamıyla, bir hüküm ifade etmekten çok, zamanın ve sosyal çevrenin sürekli değişmesi karşısında uyulması gerekli ahlâki bir rehber anlamı taşıdığını gösterir.Ayetin sonunda Allah’ın affediciliğine ve rahmetine yapılan atıf da, bu görüşü desteklemektedir.
70)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve (her zaman) hakkı ve doğruyu konuşun.
NOT:86) Allah’a karşı sorumluluk bilinci = Allah’a kulluk = Takva
Hakkı konuşmak= Dürüst ve insaflı konuşmak
Başkaları hakkında, bütün gizli anlamlardan, îmalardan ve yersiz kuşkulardan arınmış bir şekilde konuşmak ve gerçeği abartmadan ve azaltmadan, olduğu gibi aktarmak.
71) (o zaman) Allah işlerinizi değerli kılar ve günahlarınızı affeder. Ve (bilin ki) kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederse büyük bir zafere erişmiş olur.
72)Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk, ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emaneti) insan yüklendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir.
NOT:88) Ama sonra, sahip olduğu akıldan ve serbest iradeden kaynaklanan ahlâki sorumluluğa lâyık olduğunu gösteremedi. Bu, elbette genel insan türüne özgü olup, ancak, bütün fertlerin mutlaka böyle olduğu anlamına gelmez. Kendi akılların ve vicdanlarının gereğine uygun davranmayan insan, hem bu dünyada hem de öteki dünyada azapla karşılaşacaktır.Bu Allah’ın keyfî bir taktir olmayıp, insanın manevî/ahlâki yozlaşmasının zorunlu bir sonucudur

32/ SECDE SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

7) O, yarattığı her şeyi en mükemmel şekilde yapandır. Nitekim Allah, insanın yaratılışını balçıktan başlatır;
8) sonra basit bir sıvı özünden soyunu sürdürür;
9) sonra ona (yaratılış ) amacına uygun bir şekil verip Kendi ruhundan üfler; ve (böylece, ey insanoğlu), sizi hem işitme ve görme (melekeleri) hem de düşünce ve duygularla donatır. (Buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz!
NOT :9)Allah’ın ‘ruhundan insana üflemesi’, insana ilâhi bir armağan olarak hayat ve bilinç veya ‘can’ (ki 4. sure not 181 de işaret edildiği gibi, ruh teriminin anlamlarında biridir.)
Sonuç olarak ‘her insanın canı, Allah’ın ruhudur’
NOT:10) ‘Kalpler’, klâsik Arapça’da hem duyguları hem de düşünceleri ifade eden bir deyimdir.
13)Eğer dileseydik, her insanı doğru yola ulaştırırdık, fakat (böyle olmasını dilemedik ve sonuçta) şu vaadim doğru çıkacak: ‘Cehennemi mutlaka görünmeyen varlıklar ve insanlarla dolduracağım’
NOT:12) Yani ‘mutlaka her insana hidayet verirdik’ yani zorla da olsa, fakat insanı doğru ile yanlış arasında tercih yapma yeteneğinden ve dolayısıyla bütün ahlâki sorumluluğundan koparmış olacağı için, Allah, rehberliğini (hidayetini) herhangi bir kimseye zorla ‘empoze’ etmez. ( 26:4 ilgili not) Görünmeyen varlıklar = Cinn
16) (Onlar ),yataklarından (geceleri) kalkarak korku ve ümit içinde Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçinmeleri için verdiğimizden başkalarına harcayanlardır.
21) Fakat, o şiddetli azab(a onları mahkum etme)den önce belki (pişman olup) yollarını düzeltirler diye, hemen yanı başlarındaki azabı tattıracağız.
NOT:17) Yani ‘daha yakın olanı’ ‘bu dünyada olanı’= yanı başlarındaki
23) Gerçek şu ki, (Ey Muhammed), Biz vahyi Musa’ya (da) tevdî etmiştik; öyleyse (sana ilettiğimiz vahiyde) aynı (hakikat) ile karşılaşacağından kuşkuya düşme……
NOT:18)Hz.Muhammed’e bahşedilen vahyin ilâhi menşei, Hz.Musa’ya bahşedilmiş olan vahyin menşei ile aynıdır.Bütün ilâhi vahiylerin içerdiği temel hakikatlerin aynılığı, bu vahiylerin takipçilerinin, hangi dönemde, ülkede ve sosyal çevrede olurlarsa olsunlar,ortaya koydukları ahlâki taleplerin de aynılığını gerektirir.
NOT:19) Kur’an’da çok sık olarak vurgulanmaktadır ki,(Hz. Musa’ya gelen vahiy), kendi döneminde ve kendi çağı için gelen ilâhi buyruklar, sonraki dönemlerde, İsrailoğulları arasında görülen iman zayıflığı oluşmasıyla, önderleri ile bilginlerinin büyük kısmı tarafından Tevrat metinleri çarptırılmıştır. Böylece ‘doğru, yanlış ile örtülmüştür’ (2:42 , 75 , 79 , 3:110 not.82 )Kur’an, bir toplum için, o toplumun dini önderleri sıkıntılara karşı sabrettikleri ve inançlarında kararlılık gösterdikleri sürece bir doğru yol rehberi ve hidayet kaynağıdır.Yani, ahlâki değerlerini ve inançlarını kaybetmiş bir topluma Kur'an hiçbir fayda sağlamaz.

31/ LOKMÂN SÛRESİ

Bunlar, ilâhi fermanın hikmet dolu mesajlarıdır,
3)güzel işler yapanlar için,rahmet ve hidayet kaynağı (olan mesajlar);
4)onlar ki, namazlarında kararlılık gösterir ve karşılıksız yardımda bulunurlar; çünkü onlar, içlerinde öteki dünyaya kesin bir inanç besleyenlerdir.
NOT:3) Zekât terimi burada,hukuki boyutu ağır basan ‘arındırıcı yükümlülükler’ anlamından
(bakınız . 2:43 not:34) ziyade daha genel çerçevedeki ‘karşılıksız yardım’ anlamını ifade eder.
8) (Buna karşılık) iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar mutluluk bahçelerine kavuşacaklar,
9) orada Allah’ın şaşmaz vaadine uygun olarak temelli kalacaklar; çünkü O, kudret ve hikmet sahibidir.
NOT:6) Cennet = Mutluluk bahçeleri ‘Orada temelli kalacaklar’ ifadesinin sadece Cennet için kullanılması ve öteki dünyadaki azap (veya Cehennem) ile ilgili olarak böyle bir ifadeye yer verilmemesi, Cennet’teki güzelliklerin süre olarak bir sonsuzluk boyutu taşımasına rağmen, ‘Cehennem’ olarak tanımlanan yerdeki azabın sınırlı olacağına işarettir.( Bakınız Cehennem azabı 19:79)
12)Biz, Lokman’a şu hikmeti bağışladık: ‘Allah’a şükret; çünkü (O’na) şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük etmeyi tercih eden ise (bilsin ki), Allah, kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman hamde lâyıktır.
15)(Allah diyor ki): ‘Biz insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik; annesi onu nice acılara katlanarak karnında taşıdı ve çocuğun annesine bağımlılığı iki yıl sürdü; (öyleyse, ey insanoğlu), Bana ve annene babana şükret, (unutma ki) bütün yollar sonunda Bana ulaşır.
17)Yavrucuğum, namazında kararlılık göster, doğru ve yararlı olanı emret, kötü ve eğriden vazgeçir, başına gelebilecek her (belâya) sabırla katlan, bu, azim ve kararlılık gösterilmeye değer bir şeydir.
18) (Yersiz) bir gurura kapılarak insanlara üstünlük taslama ve yeryüzünde küstahça gezip durma; unutma ki, Allah, böbürlenerek küstahlık yapanları sevmez.
19)davranışlarında ölçülü ve dengeli ol, sesini yükseltme; çünkü, unutma ki, seslerin en çirkini eşşeğin anırmasıdır.
27) Yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem olsaydı, denizler de mürekkep, sonra yedi deniz (daha) eklenseydi, Allah’ın sözleri yine de tükenmezdi; çünkü Allah, kudret ve hikmet Sahibidir.
29)Bilmez misin gündüzü kısaltarak geceyi uzatan ve geceyi kısaltarak gündüzü uzatan Allah’tır. O, her biri belirlenmiş bir vade içinde hareketini sürdüren güneşi ve ayı (kendi yasalarına) tâbi kılmıştır; ve bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
34)….Halbuki, kimse yarın ne kazanacağını ve hangi topraklarda öleceğini bilmez…..

30/ RÛM SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
11) (İnsanı) yoktan var eden Allah sonra ona yeniden can verecektir ve sonunda hepiniz yine O’na döndürüleceksiniz.
17)Öyleyse akşam vaktine girdiğinizde ve sabah kalktığınızda Allah’ın sınırsız şanını yüceltin;
18)Göklerde ve yerde her türlü övgünün O’na mahsus olduğunu (görerek) öğle vaktinde de, sonrasında da (O’nu yüceltin)
NOT:13) ‘Allah’ı bütün vakitlerde anın’ Bu genel mahiyetteki öğüt dışında,ayette belirtilen belli saatler, bir müslümana günde beş kez farz kılınan namaz vakitlerini göstermektedir.
Akşam vakti’ , hem güneşin batımından sonraki hem de gecenin başlangıcındaki namazlara işaret eder.
20) Sizi balçıktan yaratması, O’nun mucizevî işaretlerinden biridir ve (yaratıldıktan) sonra, baktınız ki, birbirinizden farklı (ölümlü) insanlar olup çıkmışsınız.!
21)O’nun işaretlerinden biri de, sizi cezbeden kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgiyi ve şefkati yerleştirmesidir; bunda, kuşkusuz, düşünen insanlar için dersler vardır.
24)Gözünüzün önünde size korku ve ümit veren şimşekler çaktırması ve gökten yağmur yağdırıp, bununla ölü toprağa can vermesi (de) O’nun mucizevî işaretlerinden biridir; akıllarını kullananlar için bundan alınacak dersler vardır.
NOT:16,44) Yani, yağmur ümidi- bu, imanın ve manevî hayatın çok sık tekrarlanan Kur’an’î sembolüdür. (13:12)
27) (Bütün hayatı) yoktan var eden, sonra onu yeniden vücuda getiren O’dur; Bu O’nun için pek kolaydır; çünkü O, göklerde ve yerde mevcut olan bütün yüceliklerin özü ve esasıdır ve yalnız O kudret ve hikmet sahibidir.
NOT:18) Bu ayet ile 11. ayet (ve aynı zamanda 10:4) hemen hemen aynı kelimelerle ifade edilmiş olmalarına rağmen, bu ayet, daha geniş bir anlam taşımakta ve yalnız insanla, insanın bireysel yeniden dirilmesiyle sınırlı kalmayıp, bütün hayatı kavrayan sürekli bir yeniden yaratma sürecine işaret etmektedir.
30)Böylece sen, bâtıl olan her şeyden uzaklaşarak, yüzünü kararlı bir şekilde (hak olan) dine çevir ve Allah’ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davran; (ki), Allah’ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin; bu, sahih (bir) din(in gayesi)dir; ama çoğu insanlar onu bilmezler.
NOT:27) Fıtrat = İnsanı doğru ile yanlış, gerçek ile sahte/düzmece arasında ayırım yapabilmesine ve böylece Allah’ın varlığını ve birliğini kavrayabilmesine imkân veren, doğuştan edindiği sezgisel yetenek.
31)(O halde bâtıl olan her şeyden yüz çevirerek yalnızca) O’na yönel; ve O’na karşı sorumluluğunun bilincinde ol, namazını devamlı ve dikkatli şekilde ifa et ve O’ndan başkasına ilâhlık yakıştıranlar arasına girme;
32) (yahut) inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu (ilkelerle) övündüğü kimselerden olma!
NOT:29) (6:159 , 21:92-93 , 23:52-53) İnsanların karşılıklı olarak, yalnız kendilerinin Kur’an öğretisinin ‘tek gerçek temsilcileri’ oldukları şeklindeki hoşgörüsüz iddialarından doğan bütün gruplaşmaların kınanmasını ifade eder.
37)Onlar, Allah’ın rızkı dilediğine bol ihsan ettiğini, dilediğine ölçülü ve idareli verdiğini görmezler mi? Bunda, kuşkusuz inanan insanlar için dersler vardır.
38) Öyleyse yakınlarınıza, muhtaçlara ve yolculara haklarını verin; bu, Allah’ın rızasını kazanmak isteyenler için en doğrusudur, çünkü, mutluluğa erecekler onlardır.
NOT:’yolcu’ ifadesi; evinden uzakta olan herhangi bir kimseyi ve özellikle, bu durumdan dolayı geçim için yeterli imkâna sahip bulunmayan kişiyi gösterir. Daha geniş anlamda ise, herhangi bir sebepten dolayı geçici veya sürekli olarak evine dönemeyen kimseleri , örneğin politik sürgün veya mültecileri ifade eder. (2 not:145)
39) Ve (unutmayın: Başka) insanların mal varlığı sayesinde, artsın diye faizle verdikleriniz (size) Allah katında bir artış sağlamaz.Oysa, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için, karşılıksız verdikleriniz (O’nun tarafından bereketlendirilir); işte onlar, ( bu şekilde Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler), ödüllerini kat kat arttıranlardır.
NOT: 35) Ribâ = Faiz Borç vermek suretiyle sağlanan ve ekonomik olarak zayıf durumda bulunan kesimlerin, güçlü ve servet sahibi kesimlerce sömürülmesinden doğan kazanç.
41)(Allah’ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu) insanların kendi elleriyle yapıp-ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı. Bu şekilde (Allah), belki (doğru yola) geri dönerler diye yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını onlara tattıracaktır.
NOT:39)Toprağın, havanın ve suyun sanayi artıkları ve şehir çöpleri yüzünden dizginlenemeyen bir şekilde kirlenmesi, bitki örtüsü ve denizlerin artan bir şekilde zehirlenip yok olması,görünürde faydalı ilaç kullanımı nedeniyle insanın kendi bedeninde ortaya çıkan her türlü genetik bozukluklar ve insanlara yararlı bir çok hayvan türünün giderek yok olması. Bütün bunlara, insanın sosyal hayatındaki hızlı bozulmayı ve çürümeyi, cinsel sapıklıkları, suçları ve şiddeti ve son aşamada nükleer dehşeti ilâve edebiliriz.Bunların tümü, son tahlilde, insanın Allah’a ve mutlak manevî / ahlâki değerlere karşı umursamazlığının ve bunu yerine, ‘maddî ilerleme’ yi tek önemli hedef sayan inançlara tutsaklığının bir sonucudur.45) O, inanıp doğru işler yapanları Kendi lütfuyla ödüllendirecektir. Şüphesiz Allah, hakikati kabule yanaşmayanları sevmez.
47)……zaten, inananlara yardım etmeyi üstümüzde bir sorumluluk olarak görmüştük.
48) Bulutları yükseğe kaldırsın diye (umut) rüzgârlarını estiren O’dur! O, bulutları göklerin üzerine dilediği gibi yayar ve onları yarıp parçalar, böylece bulutların içinden yağmurların boşaldığını görürsü; ve kullarından dilediğinin üzerine yağdırıp onları sevince boğar.
NOT:44,16) : ‘rüzgârlar’: manevî hayatı ve umudu sembolize eder,
‘yağmur’: imanı ve manevî hayatı sembolize eder.

52)Elbette sen ölülere asla duyuramazsın; ve sırtlarını (sana) dönüp uzaklaşan (kalbi) sağırlara (da)!
53) Ve yine, (kalpleri) kör olanları sapıklıklarından döndürüp doğru yola iletemezsin; Sen (davetini) ancak, mesajlarımıza inan(mak istey)enlere ve böylece kendilerini Bize teslim edenlere duyurabilirsin.
59) Allah bu şekilde, (hakikati) kabul etme(k isteme)yenlerin kalplerini mühürler.
NOT:55 (2:not.7) Bâtıl inançlara inatla sarılan ve hakikatin sesini dinlemeyi reddeden kişinin, zamanla hakikati kavrama yeteneğini kaybedeceği ve ‘böylece, sonunda kalbinin mühürlenmiş olacağı’
60) O halde, sıkıntılara göğüs ger; Allah’ın (Kıyamet Günü ile ilgili) vaadi kesinlikle doğrudur. Öyleyse, tam bir iç tatminine ulaşamayanların senin zihnine şüphe tohumları ekmelerine izin verme!.