4/ NİSÂ' SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

3)Eğer yetimlere karşı adil davranamamaktan korkuyorsanız, o zaman size helâl olan (diğer) kadınlardan birisi ile evlenin,(hatta) ikisi, üçü veya dördü (ile); ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman (sadece) bir tane ile yahut meşru şekilde sahip olduklarınız ile (yetinin).Bu, doğru yoldan sapmamanız için daha uygundur.
8) (Mirasın) bölüştürülmesi sırasında (öteki) akrabalar, yetimler ve muhtaçlar hazır bulunduklarında, onlara geçinmeleri için bir kısmını ayırın ve onlarla nazik bir şekilde konuşun.
NOT:7) Yani,miras üzerinde hiçbir yasal hakları olmayan ama yine de (mirasın bölüştürülmesi sırasında) göz önüne alınmaları gereken insanlar.
9) Ve onlar, (o kanuni mirasçılar) (Allah’tan ) korksunlar; eğer kendileri arkalarında kendi haklarını koruyamayacak durumda olan çocuklar bıraksalardı, onlar için mutlaka endişe duyarlardı; işte böyleleri, Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olsunlar ve (yoksuların hakları konusunda) dürüst ve insaflı olan neyse onu dile getirsinler.
17)Doğrusu, Allah’ın tevbeleri kabul etmesi, ancak bilmeyerek kötülük işleyen ve sonra, zaman geçirmeden tevbe edenlere mahsustur.Allah onlara rahmetiyle tekrar yönelecektir, zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
18)Oysa, ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında ‘şimdi tevbe ediyorum’ diyenlerin tevbesi kabul edilecektir, ne de hakikat inkârcısı olarak ölenlerin; Biz, işte böylelerine şiddetli bir azap hazırlamışızdır.
19) Siz ey imana ermiş olanlar! Hanımlarınıza, onların arzusu hilâfına (baskı yaparak) mirasçı olma(ya çalışma)nız helâl değildir.Ve açık bir şekilde hayasızca davranma suçu işlemedikçe, vermiş olduğunuz her hangi bir şeyi geri almak amacıyla onlara baskı yapmayın.Ve hanımlarınızla güzel bir şekilde geçinin; çünkü onlardan hoşlanmıyor olsanız bile, olabilir ki, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah büyük bir hayra vesile kılmış olabilir.
20)Ama eğer bir kadını bırakıp yerine başka birini almak isterseniz, birincisine verdiğiniz hiçbir şeyi – ne kadar çok da olsa- geri almayın.Ona iftira ederek ve bu yüzden açık bir günah işleyerek verdiğinizi geri almak hiç olur mu?
25)……Allah imanınız ile ilgili her şeyi bilir, her biriniz diğerinizin bir benzerisiniz……
NOT:31)Bütün insanlar zahiri bakımdan,’sosyal statü’leri ne olursa olsun, tek ve aynı insanlık ailesinin mensupları olduklarından Yüce Allah katında eşittirler.Bir kimsenin başka bir kimseye üstünlüğü veya ondan aşağı olması ,sadece inancının güçlü veya zayıf olmasına bağlıdır.
28)Allah yüklerinizi hafifletmek ister; zira insan zayıf yaratılmıştır.
NOT:37) İnsanın ruhu ile bedeni istekleri arasındaki bütün çatışma ihtimallerini Kendi (ilâhi) rehberlik araçlarıyla ortadan kaldırmak ve insan tabiatındaki bu iki unsurun uyumlu bir hale getirilebileceği ve tam bir olgunluğa ulaştırılabileceği bir hayat tarzını göstermek.
29)Siz ey imana ermiş olanlar! Birbirinizin mallarını haksız yollarla –karşılıklı rızaya dayanan ticaret yoluyla da olsa- heba etmeyin ve birbirinizi mahvetmeyin;zira Allah sizin için bir rahmet kaynağıdır.
NOT:38) Müminler, başka bir kimsenin mal varlığını haksız şekilde tüketmekten alıkonulmuşlardır.Bu başka kişi – zayıf taraf olarak- şartların baskısıyla böyle bir haksızlığa veya sömürülmeye razı olsa bile.
31)Uzak durmanız emredilen büyük günahlardan kaçınırsanız, (küçük) kusurlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir meskene yerleştiririz.
34)Erkekler, kadınları, Allah’ın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler.Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allah’ın koru(nmasını buyur)duğu mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkâr kadınlardır.Kötü niyetlerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara (önce) nasihat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten kaçının.Allah gerçekten yücedir, büyüktür.
NOT:45)Hz.Peygamber, kadının sadece ‘gayriahlâki davranışta bulunmaktan açık şekilde suçlu bulunması’ halinde dövülebileceği ama bunun da acı vermeyecek şekilde yapılması gerektiğini vurgulamıştır.İslam bilgini Şafii, dayağa istisnai olarak izin verilmiş olduğu ve tercihen bundan sakınılması görüşündedir.Nitekim bu görüşü, Hz.Peygamber’in konuya ilişkin şahsi hassasiyetiyle de desteklenmiştir.(Ayetteki, ‘dövün’ diye tercüme edilen kelime, aynı zamanda ‘boşayın’ anlamına da gelmektedir.
43)Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin), ve boy abdestini gerektiren bir durumda (iken de) yıkanıncaya kadar-seyahatte olmanız (ve yıkanma imkanından yoksun bulunmanız) hali dışında-(namaza kalkışmayın.)Ama eğer hasta iseniz veya seyahatte iseniz, yahut tabii ihtiyacınızı yeni gidermişseniz veya bir kadın ile birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprağı alın,(onunla) yüzünüzü ve ellerinizi hafifçe ovun.Bilin ki Allah, gerçekten günahları temizleyendir, çok affedicidir.
NOT:54)Kuran’ın alkol kullanımı sadece namaz sırasında değil, bütün zamanlarda yasakladığı elbette doğrudur; ancak ‘insan zayıf yaratılmış’ olduğundan (4:28), doğru yoldan sapması her zaman ihtimal dahilindedir ve işte onu, sarhoş edicileri kullanma günahına ilâveten sarhoş iken namaza durma günahını işlemekten alıkoymak amacı ile ,yukarıdaki ayet indirilmiştir.Ayrıca,’sarhoş iken’ ifadesi, sadece alkol türü sarhoş edicileri kapsamaz aynı zamanda, uyuşturucu kullanma veya sersemleme yahut şehvet yoluyla aklın geçici olarak dumanlanması ve mecazi olarak ’uyku sersemliği’ şeklinde tanımlanan durumlar için de geçerlidir.Kur’an, bilinçli olmayı her ibadetin vazgeçilmez unsuru olarak sürekli vurguladığından, insan, namaza ancak zihinsel melekelerine tam hakim olduğu ve ‘ne dediğinin farkında bulunduğu’ zaman durabilir.
45)…..Hiç kimse Allah gibi dost olamaz ve hiç kimse Allah’ın yardım ettiği gibi yardım edemez.
48)Şüphesiz Allah, dilediği kimselerin daha hafif günahlarını bağışladığı halde, Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; zira Allah’a ortak koşanlar, gerçekten korkunç bir günah işlemiş olurlar.
NOT:65) Şirk = Allah’tan başkasına ilâhi vasıflar izafe etme
57)Buna mukabil, iman edip doğru ve yararlı işlerde bulunanları içlerinden ırmaklar akan hasbahçelere koyacağız, orada sonsuza kadar kalacaklar, ve orada tertemiz eşlere sahip olacaklar; (böylece) onları sonsuz mutluluğa eriştireceğiz.
58)Allah, size emanet edilen (şey)leri ehil olanlara tevdi etmenizi ve her ne zaman insanlar arasında hüküm verecek olursanız adaletle hükmetmenizi emreder.Allah’ın size yapılmasını tavsiye ettiği (şey), mutlaka en güzel (şey)dir.Allah, kesinlikle her şeyi işitendir,her şeyi görendir.
NOT:83) Kuran’da çok sık görüldüğü gibi, aynı cümlede’Biz’ veya ‘Ben’ zamirinden ‘O’ zamirine veya ‘Biz’ den ‘Allah’a ani geçişler, Kur’an okuyucusuna veya dinleyicisine, Allah’ın bir ‘şahıs’ olmadığı, tersine, herhangi bir beşeri dilin sınırlı imkânları içinde tanımlanamayan ve hatta yeterince kapsanamayan kuşatıcı bir Güç olduğu gerçeğini anlatmayı amaçlar.
69)Allah’a ve Peygamber’e itaat edenler,Allah’ın nimetlerini bağışladığı kimselerden olacaklardır; peygamberler, hakikatten hiç sapmamış olanlar, hakikate (hayatlarıyla) şahitlik yapanlar ve dürüst ve erdemli olanlar: işte böylelerinki ne güzel biriktelik(ler)dir!
78) …….Onlar güzel şeylere kavuştuklarında, bazıları ‘Bu Allah’tandır!’ derler; ama başlarına bir kötülük gelince , ‘Bu senin yüzündendir(ey arkadaş)’diye feryat ederler.
De ki:’Hepsi Allah’tandır!’…….
79)Başına her ne iyilik gelirse (bu) Allah’tandır; başına her ne kötülük gelirse (bu da) senin kendindendir…….
NOT:94) Sonuçta, insanın karşılaştığı her iyilik ve başına gelen her kötülük, son tahlilde Allah’ın iradesinin bir eseridir.Ancak, insanın ‘kötü kader’ saydığı her şey, gerçekte, nihai sonuçları itibariyle kötü değildir; zira ‘mümkündür ki nefret ettiğiniz bir şey sizin için iyi olabilir, ve yine mümkündür ki sevdiğiniz bir şey de sizin için kötü olabilir; Allah bilir , ama siz bilmezsiniz’ (2:216) Böylece zahiri bir çok kötülük çoğu zaman, bir sınavdan ve ilâhi kaynaklı bir olgu olan, sıkıntı çekerek ruhsal olgunluğa erişme aracından başka bir şey olmayabilir ve mutlaka başına kötü bir şey gelen kişinin yanlış bir seçiminin veya yanlış fiilinin sonucu olması gerekmez.O halde, açıktır ki bu ayetin sözünü ettiği’ kötülük’ veya ‘ kötü kader’ sınırlı bir muhtevaya sahiptir, çünkü kelimenin ahlâki anlamında kötülüğe işaret etmektedir; yani, kişinin eylemlerinden veya davranışlarından kaynaklanan azaba. Bu da, Allah’ın tüm mahlukatı için koyduğu ve Kur’an’ın ‘Allah’ın metodu’(sünnetullâh) olarak tanımladığı sebep-sonuç kanunu ile uyum halindedir.Bu gibi sıkıntılar için insan yalnızca kendisini suçlamalıdır.Zira ’ Allah hiç kimseye zerre kadar haksızlık yapmaz’ (4:40)
Sünnetullâh = İnsanın eğilimlerinin ve eylemlerinin –ve evrendeki diğer bütün olayların- tâbi olduğu tabiat kanunu.Yani, ‘tabiat kanunları’ denen şey, sadece Allah’ın yaratma konusundaki ‘sünnet’nin (sünnetullâh) kavranabilir görüntüsüdür
İnsan, kendisini çevreleyen hayat gerçeğinin tümünde Allah’ın işaretlerini veya mucizelerini arayabilir ve dolayısıyla, - Allah’ın metodunu (sünnetullah) ki, tabiat kanunları olarak adlandırdığımız şeyin Kur’an terminolojisindeki karşılığıdır –daha iyi anlamak amacıyla onları gözlemlemeye çalışmalıdır.
Sebep-sonuç tabii kanununu bütün mahlukatı için geçerli kılan Yüce Allah’tır. (14:4 not:4)
82)Onlar bu Kur’an’ı hiç anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o, Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda mutlaka birçok (tutarsızlık ve) çelişkiler bulurlardı.
84)O halde sen Allah yolunda savaş, -çünkü sen yalnızca kendi nefsinden sorumlusun- ve müminleri ölüm korkusunu yenmeleri için teşvik et.Allah, hakikati inkâra kalkışanların gücünü kırmaya muktedirdir; çünkü Allah iradesinde güçlü ve cezalandırmasında şiddetlidir.
85) Kim haklı bir dava uğrunda üstün çaba gösterirse, onun kazandıracağı nimetlerden bir pay alacaktır ve kim de haksız bir dava için koşuşturursa sorumluluğunun hesabını verecektir.Çünkü Allah, her şeyi gözetleyicidir.
86)Bir selâm aldığınızda daha güzel bir selâm ile karşılık verin veya (en azından) benzeri ile.Şüphesiz Allah her şeyin hesabını tutmaktadır.
92)Hataen olmadıkça bir müminin başka bir mümini öldürmesine asla izin verilemez.Bir mümini hataen öldüren kişi, mümin bir canı özgürlüğüne kavuşturmak ve maktulün akrabalarına diyet ödemekle yükümlüdür, meğer ki onlar bundan vazgeçmiş olsunlar…….
93)Fakat her kim bir mümini kasden öldürürse, onun cezası, cehennemde kalmak olacaktır.Allah onu mahkum edecek, lânetleyecek ve onun için korkunç bir azap hazırlayacaktır.
94)(O halde) siz ey iman edenler, Allah yolunda (sefere) çıktığınız zaman karşılaştığınız durumu açıkça kavramaya çalışın ve size barış teklif edene- bu dünyevi hayatın gelip geçici kazançlarına duyduğunuz (özlem ve ) istekle- ‘sen mümin değilsin’ demeyin.Çünkü asıl kazanç Allah katındadır.Siz de bir zamanlar aynı durumdaydınız, ama Allah size karşı lütufkâr davranmıştı. Öyleyse muhakemenizi kullanın. Şüphesiz Allah, yaptığınızdan her zaman haberdardır.
NOT:119) Müminlere, her durumda karşıdaki kişilerin aktif şekilde düşmanlık yapıp yapmadığından emin olma sorumluluğu yüklenmektedir.
NOT:120) Müminlere adeta şöyle denmektedir:’Önceki zayıflığınızı hatırlayın ve bir zamanlar size davranılmasını beklediğinize benzer şekilde, düşmanlarınıza şefkatlice davranın’.
Cihâd = En geniş anlamıyla ‘Allah yolunda çaba gösterenler’i ifade eder. Yani, sadece maddî bir çarpışmayı değil, aynı zamanda ahlâki ve manevî anlamda her türlü haklı mücadeleyi kapsar. Hz. Peygamber, insanın kendi ihtiraslarına ve zaaflarına karşı mücadelesini ‘en büyük cihâd ‘ olarak tanımlamıştır.
101)Yeryüzünde (sefere) çıktığınızda, hakikati inkâra şartlanmış olanların aniden üzerinize saldırmasından korkarsanız namazlarınızı kısaltmanız günah olmaz.Çünkü o hakikati inkâr edenler sizin apaçık düşmanlarınızdır.
102)…….tehlikeye karşı (daima) hazırlıklı olun…..
103)Namazınızı bitirdiğinizde Allah’ı anın - ayakta iken, otururken ve uzanmış halde- ve yeniden güvenliğinizi sağladığınızda namazlarınızı (eksiksiz) eda edin. Namaz, bütün müminler için (günün) belli zamanları ile kayıtlı kutsal bir yükümlülüktür.
105)Biz sana , hakikati ortaya koyan bu ilahi kelâmı indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettiğine göre hüküm verebilesin. O halde ihanet edenlerle tartışmaya girme,
106)ama Allah’a (onları) bağışlaması için dua et; unutma ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:134)Bu ifade, Kur’an’ın gönülsüz takipçilerine ve münafıklara işaret etmektedir. Her iki grup da, kendilerine tevdi edilen emanete ihanet etmekle suçlanmaktadırlar; çünkü, Kur’an’ın mesajını kabul etmiş göründükleri halde, aslında onu çarpıtmaya çalışıyorlar.
107) Kendi kişiliklerine ihanet edenleri savunma! Şüphe yok ki Allah,kendilerine ihanet edenleri ve günahkârlıkta inat edenleri sevmez.
NOT:135) Kur’an’ın, ister ruhî ister sosyal olsun, emanete her türlü ihaneti ‘kişinin kendisine ihaneti’ olarak tanımlaması önemlidir.- tıpkı kasıtlı olarak bir günah işleyen veya zulüm yapan kimseyi ‘kendisine karşı günah işleyen’ veya ‘kendine zulmeden’ olarak tanımlaması gibi – çünkü her türlü kasıtlı olarak işlenen günah, onu yapana zarar verir.
110)Ama kim kötülük yapar yahut (başka şekilde) kendisine zulmeder de daha sonra affetmesi için Allah’a yalvarırsa, Allah’ı çok bağışlayıcı ve rahmet kaynağı olarak bulacaktır.
112)Ama kim bir hata yapar ve günah işler de, sonra onu suçsuz bir kimsenin üstüne atarsa, iftira suçu ve (hatta daha da) iğrenç bir günah işlemiş olur.119)Onları saptıracağım ve boş hevesler, özlemler ile dolduracağım; ben onlara emredeceğim, onlar da (putperestçe bir kurban adeti olarak) deve(lerin) kulaklarını kesecekler; ve ben onlara emredeceğim, onlar Allah’ın mahlukatının şeklini değiştirecekler.
Ama Allah’ı bırakıp Şeytan’ı kendilerine rehber edinenler, kesinlikle ziyana uğrarlar.
NOT:141) İslam öncesi Arap’lar develerinden bir kısmını, kulaklarını keserek veya yararak putlarından birine adamayı adet edinmişlerdi ve böyle bir hayvan kutsal sayılırdı.Şeytan’ın insanı ‘Allah’ın mahlukatını ifsad etmeye/değiştirmeye ‘ çalışması,bugün de kedilerin ve köpeklerin vs kulak ve kuyruklarının kesilmesi olarak görülmektedir.Yüce Allah’ın yaratıklarının asli tabiatını değiştirme girişimleri, mahlukatı ifsad etmeye ve bozmaya dönüşmektedir!
122) Ama imana erip, yararlı ve doğru işler yapanları içlerinden ırmaklar akan hasbahçelere koyacağız; orada sonsuza kadar kalacaklar. Bu, Allah’ın gerçek vaadidir. Kimin sözü Allah’ın sözünden daha doğru olabilir?
123) Kötülük işleyen(in) cezalandırılacak (olması) ve kendisini Allah’a karşı savunacak ve yardım edecek bir kimse bulamaması, ne sizin kuruntularınıza uygun düşer, ne de geçmiş vahyin mensuplarının kuruntularına.
NOT:143) Hem Yahudilerin kendilerini ‘Allah’ın seçilmiş halkı’ olarak görmelerine ve bu nedenle öteki dünyada Yüce Allah’ın rahmetinden emin oldukları fikrine, hem de Hz.İsa’nın ‘Allah’ın oğlu’ olduğuna inanan herkese kurtuluş vaad eden Hristiyanların ‘vekâleten kefaret’ dogmasına bir işaret.
128)Eğer bir kadın, kocasının kötü muamelesinden veya kendisini terk etmesinden korkarsa, (iki taraf) aralarında anlaşarak sorunlarını çözebilirler; zira karşılıklı anlaşma en iyi yoldur ve bencillik insan ruhunda her zaman mevcuttur.Fakat iyilik yapar ve O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız, bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
135)Siz ey imana ermiş olanlar! Sizin, ebeveyninizin ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetmeye azmedin.O kişi zengin de olsa, fakir de olsa, Allah’ın hakkı onların her birinin (hakkının) önüne geçer. Öyleyse, kendi boş arzu ve heveslerinize uymayın ki, adaletten uzaklaşmayasınız. Çünkü, eğer (hakikati) çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
NOT:150)Yani, zengin birinin sizi onun leyhine veya aleyhine sonuçlanacak bir önyargıya sürüklemesine izin vermeyin ve yersiz bir merhamete kapılarak hakikati (gizleme) pahasına yoksul kimseyi kayırmayın.
137)İman edip sonra hakikati inkâr eden ve tekrar iman edip yeniden hakikati inkâr eden ve sonra hakikati inkâr etmekteki inatlarına boyun eğenlere gelince, Allah onları bağışlamayacak ve hiçbir şekilde doğru yola eriştirmeyecektir.
138)Böyle ikiyüzlülere kendilerini şiddetli bir azabın beklediğini duyur.
140)Allah bu ilâhi kelâmda size buyurmuştur ki, ne zaman Allah’ın mesajlarının inkâr edildiğini ve onların hafife alındığını duyarsanız, başka şeyler konuşmaya başlayıncaya kadar, bunu yapanların yanından ayrılmalısınız, yoksa kesinlikle onlar gibi olursunuz.
Bakın, Allah, ikiyüzlüleri hakikati inkâr edenlerle birlikte cehennemde toplayacaktır.
142)Bakın, bu ikiyüzlüler, Allah’ı kandırmaya çalışıyorlar; halbuki Allah onların (kendi kendilerini) kandırmalarını sağlıyor.Onlar namaz için kalktıklarında, gönülsüzce, sadece insanlar görüp taktir etsinler diye kalkarlar; Allah’ı nadiren anarlar.
143) bu taraftakilerle diğerleri arasında bocalayıp dururlar, ne o tarafa ne de bu tarafa (sadık) kalırlar.Allah’ın saptırdıkları için asla bir çıkış yolu bulamazsın.
145)Şüphesiz ki, ikiyüzlüler ateşin en dibine atılacaklar ve sen onlara yardım edebilecek birini bulamayacaksın.
146) Ancak tevbe edenler, dürüst ve erdemlice yaşayanlar, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve yalnız O’na yürekten inanıp bağlananlar hariç…….
147)Eğer şükredici olur ve imana ererseniz neden Allah (geçmiş günahlarınızdan dolayı) sizi azaba uğratsın? Bilirsiniz ki Allah şükredenlere karşılığını her zaman veren ve her şeyi bilendir.
NOT:160) Burada sözü edilen şükür, genel bir mahiyet taşır – hayatta olmanın ve ‘can’ olarak tanımlanan bir vasıf ile donatılmanın karşılığında duyulan şükran duygusu –insanı, bu hayat ve şuur nimetinin tesadüfî olmadığını kavramaya ve böylece, mantıkî bir düşünme süreci içinde Allah’a inanmaya yönelten bir duygu.Zemahşeri’ye göre, bu ‘şükr’ün yukarıdaki ayette, cümlenin kuruluş tarzı içinde neden ‘inanc’ın önüne koyulduğunun sebebini açıklar.
148)Allah, bir kötülüğün, (ondan) zarar gören tarafından söylenmesi dışında, açıkça dile getirilmesini sevmez.Allah gerçekten her şeyi duyan, her şeyi bilendir.
NOT:161) Herhangi bir kimsenin kötü söz veya fiillerinin, ‘(onlardan) zarar görenler tarafından söylenmesi hariç’ toplum içinde ifşa edilmesini yasaklar.Bu, aynı zamanda, bir bütün olarak toplumu etkileyen kötü davranışların, zarar gören tarafından – burada tüm toplumun – menfaatleri gerektirdiği taktirde , teşhir edilebileceğine işaret eder.
149)sizin, açıktan yada gizli iyilik yapıp yapmadığınızı, veya (size yapılmış olan) bir kötülükten dolayı affediciliğinizi gösterip göstermediğinizi ( bilir); unutmayın ki, Allah, günahları bağışlayandır, kudret ve egemenliğinde sınırsızdır.
150)Allah(‘a inanmak) ile elçileri(ne inanmak) arasında ayırım yaparak Allah’ı ve elçilerini inkâr edenler ile ‘birisine inanır, ama diğerini inkâr ederiz’ diyenler ve arada bir yol tutturanlar;
NOT.162)İslam’a göre, Allah’ın peygamberlerinden birinin veya tümünün reddi, bizzat Allah’ın inkâr edilmesi kadar şiddetli bir günah teşkil eder.
151)işte bunlar hakikati inkâr edenlerdir, ve Biz hakikati inkâr edenler için aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.
159)Nitekim geçmiş vahyin izleyicilerinden hiç kimse yoktur ki, ölüm anında, İsa ile ilgili hakikati kavramamış olsun; ve Kıyamet Günü İsa, (bizzat) onlar aleyhine hakikate şahitlik yapacaktır.
NOT:Bu ayete göre bütün Yahudiler ve Hristiyanlar, ölümleri anında Hz.İsa’nın Allah’ın bir peygamberi olduğunu ve ne bir sahtekâr ne de ‘Allah’ın oğlu’ olmadığını anlarlar.
162)İçlerinden bilgide derinleşmiş olanlara, sana ve senden öncekilere indirilmiş olana iman edenlere, (özellikle) namazlarında dikkatli ve devamlı olanlara, karşılık beklemeden harcayanlara, Allah’a ve Ahiret Günü’ne inananlara gelince; işte Biz, bunlara büyük bir mükâfat bahşedeceğiz.
165)(Bütün bu) elçileri güzel haberlerin müjdecileri ve uyarıcılar olarak (gönderdik) ki, onlar(ın gelişin)den sonra insanın Allah karşısında bir mazereti kalmasın.Allah gerçekten güç ve hikmet sahibidir.
174)Ey insanlar! Rabbinizden size hakikatin bir tezahürü geldi ve size aydınlatıcı bir ışık gönderdik.