32)el-HABÎR

el-HABÎR : Her şeyin içyüzünü bilen
‘’Gizliyi ve açığı bilendir ve O , hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.’’ (En’am 73)
Bir mümin de , kendisi ilgilendiren konu ve olaylarda, bunlarla ilgili gerçekleri mümkün olan azami bir şekilde öğrenmeye çalışmalıdır.

31)el-LATÎF

el-LATÎF :Yaratılmışların tüm ihtiyaçlarını karşılayan , faydalı şeyleri kullarına ve yaratıklarına güzellikle ve incelikle ulaştıran,lûtuf ve ihsan eden , işlerin en ince ve gizli yönlerini bilen.
‘’Çocuğu anne karnında kat kat karanlıklar içinde yaratması Allah’ın lûtfundandır, Allah cenini orada yaratır,korur ve doğuma kadar göbek bağı yoluyla besler. Doğduğunda, memeyi alıp emmesini ilham eder.Doğar doğmaz , kimseden görmeden öğrenmeden hemen memeye yapışıp emmeye başlar.Doğumu takip eden ilk aylarda dişlerini yaratmaz ki, memeyi rahatlıkla emebilsin.Çünkü o dönemde onun gıdası sadece süttür.Sütün dışında gıda alabileceği zaman dileri çıkmaya başlar.Tüm bunlar Allah’ın bir lûtfudur.
(Nahl 13) : ‘’Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerde yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi.Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır.’’
Bir insan lâtif isminden nasibini almışsa ; iyi davranış, güzel ahlâk ve faydalı hizmetleriyle herkese örnek olur.

30)el-ADL

el-ADL : Mutlak adalet sahibi,aşırılığa meyletmeyen
‘’Biz,kıyamet günü için adalet terazileri kurarız.Artık,kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez.(Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz.Hesap gören olarak Biz (herkese)yeteriz.
Yüce Allah, zulmetmez.Rahmeti ve şefkati Kendisine ilke edinmiştir.(En’âm 12,54) Her hak sahibinin hakkını belirleyip ,korur.Birinin hakkını elinden alanı ,bu dünyada da, ahirette de cezalandırır.
‘Allah adil olanları sever’’(Mümtehine 8 ,Hucurât 9)
‘’Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.Sakın dengeyi bozmayın.Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın’’ (Rahmân 7,8,9)
Kâinatta hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de gerçek zulüm ve ölçüsüzlük yoktur.

29)el-HAKEM

el-HAKEM: Son hükmü veren
‘’….Kıyamet Günü Rabbin,muhakkak onların ihtilâfa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir’’ (Nahl 124)
‘’Hayır! Rabbine and olsun ki,onlar aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp,,sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.’’ (Nisa 65)
‘’’’Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder’’(Nisa 58)
Allah’ın hakemliği,sadece insanlar arasındaki ilişkilerde değil,insanların diğer varlıklarla olan ilişkilerinde,diğer varlıkların birbirleriyle olan ilişkilerinde hatta cansız varlıklar arasındaki ilişkilerde de cereyan etmektedir.

28)el-BASÎR

el-BASÎR : Gören
Yüce Allah,herşeyi hakkıyla görür.Karalıkta da,aydınlıkta da.Gelmiş,geçmiş hepsini birden aynı anda görür.Gerçek mü’min,Allah’ın herşeyi gördüğünü bilerek,O’nun hoşlanmayacağı bir davranışı yapmaz.

27)es-SEMİ

es-SEMİ:İşiten
‘’Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir.Allah,sizin konuştuklarınızı işitendir.Çünkü Allah işitendir,bilendir.’’ (Mücâdele 1)
‘’Şüphesiz Allah herşeyi işiten ve herşeyi görendir’’ (Hacc 75)
Allah herşeyi işitir.İşitmesine uzaklık,yakınlık,gizlilik,açıklık farketmez.O,en gizli fısıltıları ve yalvarışları duyar.Bu nedenle,gerçek bir mü’min Yüce Allah’ın herşeyi işittiğini bilerek;Allah’ın rızasına uygun olmayan sözler sarf etmekten kaçınır.Ve yine,kulağının kendisine boşuna verilmemiş olduğunu bilerek,Allah’ın kelâmını dinleyerek,yaşayışını O’nun dileğine uydurarak yaşar.

26)el-MÜZİLL

el-MÜZİLL: Alçaltan,zillet veren
Hükümranlığın,gücün tek ve gerçek sahibi Yüce Allah’tır.Allah,dünyada da ,ahrette de , özelliklerine göre kullarını ya şerefli kılar ya da zillet (alçaklık) verir.Zilletin kaynağı, maddi olsun manevi olsun ,Yüce Allah’ı bırakıp,başka tanrılara,ölümlü sevgililere kul köle olmaktır.İzzetin kaynağı ise,sadece ve sadece Yüce Allah’a gerçek kul olmaktır.
‘’De ki :Ey mülkün sahibi Allah’ım! Mülkü dilediğine verir, dilediğinden çekip alırsın.Dilediğini azîz(yüceltir),dilediğini zelîl(alçaltır) edersin. Her türlü iyilik Senin elindedir. Gerçekten Sen her şeye kadirsin.’’(Âl-i İmran26)
Geceyi gündüze katarsın,gündüzü de geceye.Ölüden diriyi çıkarısın,diriden de ölüyü.Dilediğine de sayısız rızık verirsin.’’ (Âl-i İmran 27)

25)el-MUİZZ

el-MUİZZ :Üstün ,şerefli kılan (izzet veren)

24)el-RÂFİ

el-RÂFİ :Yücelten,izzet ve şeref veren
Maddi ve manevi,kulun iradesine bağlı olan veya olmayan her türlü alçaltma ve yüceltme tamamen Yüce Allah tarafından gerçekleştirilerek,O’nun bu iki isminin tecellisi bulunmaktadır.Mümin kul bunu düşünerek,sadece Yüce Allah’ı razı etmelidir.Mükafat;takvâ sahibi olanlarındır.Yani,Yüce Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olarak , ahlak disiplinine girmektir.
‘’Kıyamet koptuğu zaman artık onu yalanlayacak kimse olmaz.O kimini alçaltır,kimini yükseltir.’’ (Vâkıa 1-3)

23)el-HÂFIT

el-HÂFIT:Alçaltan,insana haddini bildiren, zillete düşüren

22)el-BÂSIT

el-BÂSIT :Rızkı genişleten,ruhları bedenlere yayan
Yüce Allah,ölüm anında ruhu alır,dünyaya gelirken ve hayatta iken ruhu bedende bırakır.Uyurken,ölümün kardeşi olan uykuyla ruhumuzu bir derece alarak,bedenin aktivitesini biraz kısarak Kâbıt isminin tecellisini gösterdiği gibi;uykudan uyandığımızda da ruhumuzu geri salarak,aktivitemizi arttırarak Bâsıt isminin tecellisini göstermektedir.Ölümle ruhlarımızı tamamen alacak olan Yüce Allah,ahirette dirilişle yeniden ruhlarımızı bedenlerimize salıp göndererek,bu iki isminin tecellilerini gösterecektir.
Kalplerin nurlandırıcısı ve aydınlatıcısı olan Yüce Allah,nuru bizzat insan kalbine attığı gibi; kulun yanlış tercihi sonucu ;kalbinden iman nurunu çekip alan yine Yüce Allah’tır.
‘’Allah,rızkı kullarından dilediğine bol bol verir,,dilediğine de kısar.Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.’’ (Ankebût 62)

21)el-KÂBIT

el-KÂBIT:Rızkı tutan,canlıların ruhunu alan

20)el-ALÎM

el-ALÎM :Herşeyi hakkıyla bilen.
‘’Ne zaman sen bir işte bulunsan,ne zaman Kur’an’dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman,Biz mutlaka üstünüzde şahidiz.Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki,apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.’’ (Yunus 61)
‘’Hiç Yaratan bilmez mi? O,en ince işleri görüp bilmektedir ve herşeyden haberdardır.’’ (Mülk 14)

19)el-FETTAH

el-FETTAH :İyilik kapılarını açan,hakemlik yapan.
Yüce Allah,maddi ve manevi anlamda bütün kapalılıkları açandır.Her zorluğu verdiği akılla,indirdiği kitaplarla ve sevgili kullarının gönlüne verdiği ilhamla açandır.
‘’Biz sana doğrusu apaçık fetih ihsan ettik.’’(Fetih 1)
‘’Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz.O’nun tuttuğunu O’ndan sonra salıverecek de yoktur.O üstündür,hikmet sahibidir’’ (Fatır 2)

18)er-REZZAK

er-REZZAK:Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren.
‘’Şüphesiz rızık veren,güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır’’ (Zariyat 58)
Rızıklar iki kısımdır: 1)Bedenin muhtaç olduğu rızıklar.Bunlar hertürlü maddi yiyecek ve içeceklerdir.2)Kalbin muhtaç olduğu rızıklar.Bunlar hertürlü bilgiler ve ilhamlardır.
‘’İşte onlara,sabretmelerinden ötürü,mükafatları iki kat verilecektir.Bunlar kötülüğü iyilik ile savarlar,kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar’’ (Kasas 54)
‘’De ki,Rabbim,kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar.Siz hayıra ne harcarsanız ,Allah onun yerine başkasını verir.O,rızık verenlerin en hayırlısıdır.’’ (Sebe 39)
Yüce Allah,vereceği rızıklarda tam bir kudret ve yetki sahibidir.Rızık hazinesi tükenmez.Verdiğini başa kakmaz.Karşılığında bir şey beklemez.

17)el-VEHHAB

el-VEHHAB:Karşılık beklemeden bol bol veren.
‘’Allah size istediğiniz herşeyi vermiştir.Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayıp bitiremezsiniz.Doğrusu insan çok zalim,çok nankördür’’ (İbrahim 34)

16)el-KAHHAR

el-KAHHAR:Gücüne karşı durulmaz,yenilmeyen.Hak sahibi olarak,adaletle hüküm veren,karşısına hiç kimsenin çıkamayacağı tek Hükümran ve Gâlip.
Kulun,bu isimden alacağı hisse,insanın en zararlı düşmanı olan ve bizzat içindeki nefsine gem vurup,dizginlemesini bilmeli,hakimiyeti altına almalıdır.Nefsin gayrimeşru isteklerine uymayan,öfkesini yenen ve kötülüklerden uzak duran bir kimse Kahhar isminin muhatabı olmaya başlamış demektir.Bundan sonra,diğer düşmanlarını alt etmesi daha kolay hale gelir

15)el -GAFFAR

el- GAFFAR : Günahları sık sık, çokça örten,bağışlayan.
‘’Şüphesiz Allah,dilediği kimselerin daha hafif günahlarını bağışladığı halde,Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz;zira Allah’a ortak koşanlar,gerçekten korkunç bir günah işlemiş olurlar. (Nisa 48)
Allah, bağışlayıcı ve kusur örtücü olduğu gibi,biz kullarının da böyle olmasını istiyor.
‘’Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi yapılmaya değer işlerdendir.’’ ( Şûrâ 43 )
Allah’ın hata ve günahları örtmesinin diğer bir hikmeti de,O kişileri ahirette affetmesidir.
GAFÛR : Günahların çokluğu nisbetinde bağışlamanın da çok olduğunu delâlet eder.Günahların sadece bir çeşidi bağışlayana Gafûr denmez.
GAFFAR : Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan demektir. Öyle ki; tüm günahlara bir defada bağışlayan ve defalarca günaha dönen insanı bağışlamayan Gaffar ismine müstehak olmaz.

14)el-MUSAVVİR

el-MUSAVVİR:Herşeye şekil ve özellik veren.Bu şekil ve özellik maddi olabileceği gibi manevidir de.
‘’Size şekil verip de,şekillerinizi güzel yapan,sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah’tır’’ (Mü’min 67)
Herşeyin kendine göre bir şekli,bir yapısı ve görünüşü vardır.Bu özellikler başkalarına benzemez.Parmak uçlarındaki çizgiler her insanda değişiktir.
‘’And olsun ki,sizi yarattık,sonra size şekil verdik’’(Araf 11)
‘’Ey insan,ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?O Allah ki;seni yarattı,seni düzgün ve dengeli kılıp ölçülü bir biçim verdi.Seni istediği herhangi bir şekilde parçalardan oluşturdu. (İnfitar 6-8)

12)el-HÂLIK

12)el-HÂLIK :Allah bütün yaratılmışların Yaratıcısıdır.
Allah’ın yaratması iki şekilde olur.1) Hiç yoktan yaratmak 2) inşa ; yani mevcut zerrelerden, değişik canlı ve cansız yaratıkların vücutlarının inşası.
Yaratılan her varlık, belli bir plân ve program içinde yaratılmakta ve ona birçok özellik, sıfat verilmektedir.
Örneğin, vücudumuzda altmış kadar element kullanılmıştır.Elbette, bu elementler rastgele ve gelişigüzel yığılıp insan vücudu meydan gelmiş değildir.Yaratan Yüce Allah, bu elementleri yoğurup; görebilen,işitebilen,düşünebilen harika bir sanat eseri ortaya koymuştur.İnsan; şekli,biçimi, görünümü, rengi,hayatı, kalbi, duyu ve kabiliyetleri bakımından ,hiç yoktan yaratılmıştır.Elementlerin bir araya getirilip, vücudun yaratılması da inşaya bir örnektir.
Bu evren , bütün yönleriyle bir zamanlar yoktu. Allah onları yoktan var etti.Evren ve evrenin içindeki canlı cansız varlıkların bütün özellikleri sonradan yaratıldığı gibi, ana maddeleri de sonradan yaratılmıştır.
‘O insanı (sadece) bir sperm damlasından yarattı; ama yeri gelince, bu aynı yaratık, düşünme ve karşı çıkma gücüyle donatılmış olduğunu hemen ortaya koyuyor.’ (16:4)
‘halbuki görünmez varlıkları garip bir ateş alevinden yaratmıştır.’ (55:15)
‘Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah,(yok olanların) yerine onlar gibi (yeni)lerini yaratmaya muktedir olamaz mı?’ (36:81)

13)el-BÂRİ’

el-BÂRİ’ :Varlıkları düzgün,tertipli yaratması.
Yüce Allah’ın plânlayıp takdir etmesi Hâlık;düzgün,tertipli yaratması Bârî;şekil vermesi Musavvir isimlerinin icraatıdır.
Kur’an’da,’’Şüphesiz ki,herşeyi bir ölçüye göre yarattık’’ (Kamer 49) buyurulmaktadır. Neye bakarsak bakalım,herşey zerrelerine kadar ölçülüp biçilerek yaratılmıştır.

12)el-HÂLIK

el-HÂLIK: Allah bütün yaratılmışların Yaratıcısıdır.
Allah’ın yaratması iki şekilde olur.1) Hiç yoktan yaratmak 2) inşa ; yani mevcut zerrelerden, değişik canlı ve cansız yaratıkların vücutlarının inşası.
Yaratılan her varlık, belli bir plân ve program içinde yaratılmakta ve ona birçok özellik, sıfat verilmektedir.
Örneğin, vücudumuzda altmış kadar element kullanılmıştır.Elbette, bu elementler rastgele ve gelişigüzel yığılıp insan vücudu meydan gelmiş değildir.Yaratan Yüce Allah, bu elementleri yoğurup; görebilen,işitebilen,düşünebilen harika bir sanat eseri ortaya koymuştur.İnsan; şekli,biçimi, görünümü, rengi,hayatı, kalbi, duyu ve kabiliyetleri bakımından ,hiç yoktan yaratılmıştır.Elementlerin bir araya getirilip, vücudun yaratılması da inşaya bir örnektir.
Bu evren , bütün yönleriyle bir zamanlar yoktu Allah onları yoktan var etti.Evren ve evrenin içindeki canlı cansız varlıkların bütün özellikleri sonradan yaratıldığı gibi, ana maddeleri de sonradan yaratılmıştır.
‘O insanı (sadece) bir sperm damlasından yarattı; ama yeri gelince, bu aynı yaratık, düşünme ve karşı çıkma gücüyle donatılmış olduğunu hemen ortaya koyuyor.’ (16:4)
‘halbuki görünmez varlıkları garip bir ateş alevinden yaratmıştır.’ (55:15)
‘Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah,(yok olanların) yerine onlar gibi (yeni)lerini yaratmaya muktedir olamaz mı?’ (36:81)

11)el- MÜTEKEBBİR

el- MÜTEKEBBİR :İnsanlar için, ‘büyüklük taslayan’ anlamında olan bu isim, Yüce Allah için , bütün büyüklüklerin,bütün kuvvetlerin ve üstünlüklerin sahibidir anlamına gelir.Allah’tan başka hiçbir varlık kendini büyük göremez.Yaratıklardaki güç, kuvvet, zenginlik, akıl, ilim kendilerinden değildir, bu özellikler onlara Yüce Allah tarafından verilmiştir.
‘Hamd, göklerin Rabbi ve yerin Rabbine mahsustur; bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a!
Göklerde ve yerde bütün azamet yalnız O’nundur; ve yalnız O, kudret ve hikmet sahibidir.’ (45:36-37)
‘Haydi, girin kapılarından bakalım, içinde kalıp duracağınız cehennemin! Gerçekten de, ne kötü olacak (o Gün), kendilerini boş yere büyüklük duygusuna kaptırmış olanların düştüğü durum!’ (16:29)

10)el-CEBBÂR

el-CEBBÂR :Bu isimde iki anlam vardır.Biri, halkın eksikliklerini tamamlayan, ihtiyaçlarını gideren, işlerini düzelten ve bu konuda yapılması gerekeni gereği gibi yapmaya gücü yeten. İkincisi, dilediğini yaptıran anlamındadır.
Bu ismin tecellisiyle, bütün varlıklar O’nun büyüklüğü karşısında teslim olur, boyun eğer, itaat eder.
O’nu tanıyan ve bilen kişi, kendi hiçliğini, güçsüzlüğünü anlayarak, Yüce Allah’ın bütün emir ve hükümlerine teslim olur ,kendisinden istenileni yapar, gerisine karışmaz, O’na güvenir , O’na dayanır

09)el-AZÎZ

el-AZÎZ :Elmalılı’nın ifadesi: Azîz (kudret ve ihtişamlı), gayet izzetli, onurlu, şanlı, hiçbir şekilde yenilmeyen, her işinde galip olan, mutlak öç alıcı, kudreti elinde tutan.
Allah, kudretiyle her işte galiptir.Fakat hikmetiyle, kötülerin cezasını erteler, Allah’ın hikmeti bunu gerektirir.
Bazı güçlü, büyük insanlar vardır ki, kuvvetlerini gösterirler ama bunu kötülük için kullanmazlar.Böyle kimseler, Allah’ın bu isminden nasiplenmiş kimselerdir. Kur’an’da , izzetin, sadece Allah’a, Peygamberine ve müminlere ait olduğu, izzet isteyen kişinin, bütün izzetin Allah’a ait olduğunu bilerek, Allah’a dayanması gerektiğini vurgular.
‘…….Ama asıl şeref, Allah’a, O’nun elçisine ve inananlara aittir; ama ikiyüzlüler bunun farkında değiller’ (63:8)

‘Bunun içindir ki, sakın Allah’ın, elçilerine verdiği sözden döneceğini sanma; çünkü, mutlak öc alıcı kudreti elinde tutan en yüce iktidar sahibi elbette Allah’tır’ (14:47) ‘Kudret ve ihtişam arayan kimse (bilsin ki), gerçek kudret ve ihtişam (yalnız) Allah’a aittir…….’ (35:10)

08)el-MÜHEYMİN

el-MÜHEYMİN :Bir şeyin her özelliğini bilen, onu kuşatan, gözetleyen ve koruyan, o şeyin ‘müheymin’i sayılır.Yüce Allah, kullarının içlerinde olanı da dışa vurduklarını da bilen, yarattığını her haliyle kuşatan ve onu koruyandır.Yani, yarattığının ‘müheymini’dir.
‘’Ey Rabbimiz! Şüphesiz, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilen Sensin. Çünkü yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz.’ (14:38)
Allah’ın bu ismi, Kur’an’da , bir defa Kur’an’ın ismi olarak kullanılmıştır.Ve aşağıdaki ayette Kur’an’ı, geçmiş kitaplarda neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğuna karar vermenin belirleyici ölçüsü olarak tanımlamak için kullanılmıştır.
‘Ve sana, (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilâhi kelâmı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik…….’ (5:48)
Allah’ın Müheymin olduğunu bilen ,yani manevî kameralarla çepeçevre kuşatıldığını, her eyleminin , hatta kalbinden geçen en gizli duygu ve düşüncelerinin kaydedildiğini, gözetildiğini, korunduğunu anlayan kişi Allah’a güvenir, yaptığı her işin kaydedildiğini bilerek bu ümitle yaşar ve kötülük yapmaya cesaret edemez, fenalıklardan elini çeker.

07)el- MÜ’MİN

el- MÜ’MİN : Mü’min kelime anlamıyla iman eden demektir.İmân ise; Allah’ı tanımak ve kulluk ederek , O’na bağlanmak demektir.
Allah bu ismi ile; bizi korktuklarımızdan emin kılar ve ihtiyaçlarımızı temin edip, umduklarımızı vermekle de ,bize emniyet ve güven verir.Örneğin, göz, kulak, el, ayak ve özellikle akıl, bizim için ne kadar büyük güven ve emniyet vesileleridir.Bunların biran için olmadıklarını düşünelim ; ne kadar büyük korku ,endişe ve tehlikelerle karşı karşıya kalırdık.Vücudumuza bu organları verip, bize ihsanda bulunan Rabbimiz, bu organların vesile oldukları her türlü güven ve emniyeti sağlayarak, bize lütfetmiş oluyor.
Hatalardan,kusurlardan, günahlardan bir an için bile uzak olmayan insan için; af edici ve bağışlayıcılığıyla, Allah , en büyük güven kaynağıdır.Tevbe edip, pişman olan kullarını affeder.O’nun rahmeti, gazabını aşmıştır.
Gazalî bu isimle ilgili olarak şöyle der; Emniyet ve selâmet Allah’tan olduğu gibi, korku da O’ndandır.Allah’ın korkutucu olması, emniyet verici olmasına engel değildir.O, hem emniyet verici hem de korkutucudur.Mü’min (emniyet verici) Allah’a isim olmuştur fakat, Muhavvif (korkutucu) Allah’a isim olmamıştır.
‘O ki; aç kalmasınlar diye onları beslemiş ve tehlikelerden emin kılmıştır.’ (106:4)
‘Onlar ki, inanmışlar ve Allah’ı anmakla kalpleri huzur ve doyum bulmuştur; çünkü bilin ki, kalpler gerçekten de ancak Allah’ı anarak huzura erişir.’ (13:28)

06) es-SELÂM

es-SELÂM : Allah, selâm ismiyle,yarattıklarına manevî olduğu kadar maddî, dünyada olduğu kadar ahirette de barış ve huzur ve rahatlık verir. Allah, ahirette, cennetlik olan kullarına selâm verecektir.
Kudüs ismi, geçmiş ve bugün ile ilgilidir.Selâm ismi ,gelecek ile ilgilidir.
Müminler arasında alınıp verilen selâm; barış, huzur, rahatlık temennisidir.
Allah’tan gelen selâm ise; bir temenni değil, bu huzur ve rahatlığın lütfedilip gerçekleştirilmesidir.
‘Rahmet saçıcı Rabbin sözüyle gelen katıksız bir huzur ve rahatlık içinde’ (36:58)