16/ NAHL SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
9)Ve (sizin yaratıcınız O olduğu için) size yolun doğrusunu göstermek de Allah’a düşer; çünkü o yoldan sapıp da yolunu kaybeden (çok insan) var.Oysa, Allah dileseydi, sizin hepinizi doğru yola çıkarırdı.
NOT:7-8)Allah istisna gözetmeden, O’nu izlemeye niyetli ve gayretli olan herkese doğru yolu gösterir.(6:12 ve 6:54 de işaret edildiği gibi ‘O , Kendisi için şefkat ve merhameti ilke edinmiştir’ Bu nedenle Yüce Allah yolun doğrusunu gösterir.) Ahlâk kavramı, Allah’ın insana bahşettiği iyiyle kötü arasında seçim yapma serbestisiyle doğrudan bağlantılı olduğu için, Allah hidayet bulmak konusunda insanı zor altında bırakmaz; gösterir ve uyarır ama onu benimsemeyi ya da reddetmeyi insana bırakır.
23)Hiç kuşkusuz, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah tastamam bilmektedir; kesin olan şu ki, O, kendini büyüklük duygusuna kaptıranları asla sevmez.!,
25)Böyle yapmakla, Kıyamet Günün’de, kendi günahlarının yükünü bütünüyle,yoldan çıkardıkları bilgisiz kimselerin yükünü de kısmen üzerlerine almış olurlar.Bir bilseniz, bu yüklendikleri ne kötü bir yüktür.
30)Ama Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara :’Rabbiniz ne indirdi?’ diye sorulduğunda, onlar : ‘Katıksız iyiliği!’ diye cevap verirler. İyilikte devamlı olanlar bu dünyada iyilik bulacaklardır; böylelerinin öte dünyada tutacakları yurt çok daha hayırlı olacaktır.Ne güzel bir yurt, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanların yurdu.
NOT:28)Bu anlam örgüsü içinde ‘iyilik’ terimi, maddî bir iyiliği ya da yararı değil, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımanın verdiği manevî doyum ve huzur duygusunu işaret etmektedir.(16:128)
32)Onlar ki, bir arınmışlık hali içindeyken melekler,’size selâm olsun, (hayattayken) yaptıklarınızdan ötürü girin cennete!’ diyerek canlarını alırlar.
36)Gerçek şu ki, Biz her toplumun içinden ‘Allah’a kulluk edin, şeytanî güçlerden kaçının!’ (mesajıyla gönderdiğimiz) bir elçi çıkardık……
NOT:34)’Allah’a kulluk etmek’tabiri, insanın O’na karşı duyduğu sorumluluk hissini, sorumluluk anlayışını ifade eder. (Bakın 28. sure not:92)
37)İmdi,sen (o hakkı inkârda ısrarlı olanların) doğru yola erişmelerini tutkuyla istesen de, (bil ki), Allah, sapıklık içinde kalmalarına hükmettiği kimseleri doğru yola eriştirmez; ve böyleleri (Kıyamet Günün’de) kendilerine yardımcı da bulamayacaklardır.
NOT:36)Sapıklığın kendileri için kaçınılmaz olduğu kimseler yahut sapıklığı hak edenler; yani Allah’ın uyarıcı, yol gösterici mesajına bilerek ve inatla karşı durduğu, ona uymaya yanaşmadığı için ‘kalpleri mühürlenmiş’ olanlardır.
40)Biz, ne zaman bir şeyin olmasını istesek, ona sadece ‘Ol’ deriz, ve o (şey hemen) oluverir.
41) (İmdi) , (benimsediği dinden ötürü) zulme uğradıktan sonra Allah yolunda zulüm diyarını terk edenlere gelince, Biz onları,şüphesiz,bu dünyada güzel bir yere yerleştireceğiz; ama onların ahirette hak ettikleri ödül daha da büyük olacaktır…..
48)Öyleyse, (hakkı inkâr edenler) Allah’ın yarattığı nesneleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri, (Allah’ın iradesine) bütünüyle boyun eğerek, bir sağa bir sola dönüp Allah için saygı ve tazimle (nasıl) yere kapanmaktadırlar.
NOT:55)Yaratılmış canlı cansız her şeyin Allah’a karşı ya da Allah’ın koyduğu doğal yasalara karşı fıtrî, içsel boyun eğmişliğini dile getiren sembolik bir tabirdir.
49)Ayrıca göklerde ve yerde olan her şey-bütün canlılar ve melekler- kendilerini büyüklük duygusuna kaptırmadan Allah için saygı ve tazimle yere kapanmaktadırlar.
51)Ve hani, Allah:’İki (ya da daha fazla) tanrı edinmeyin!’ demişti, ‘Çünkü O’dur tek ve biricik Tanrı, bunun içindir ki, Ben’den, yalnızca Ben’den korkun!’.
NOT:59) Kişi zamirlerinin Kur’an ‘da Allah’a izafeten kullanıldığı zaman geçirdikleri ani değişimler;( O’, ‘Ben’, ‘Biz’, ‘Bizi’, ‘Bize’, ‘Beni’ , ‘Bana’ vb) , Allah’ın tüm ifade sınırlarının üzerinde olduğunu ve dolayısıyla ‘kişi zamirlerinin’ zorunlu olarak kullanılmasının ima edebileceği her türlü tanımlama düzeylerinin üstünde olduğunu göstermektedir.
53) Hem, payınıza düşen her nimet Allah’tandır; (nitekim) ne zaman başınıza darlık çökse, hemen O’na yakarırsınız.
64)Sana bu ilâhî kelâmı yalnızca, üzerinde çekişip durdukları (dinî) sorunları onlara açıklayasın ve inanmaya eğilimli olan kimselere de onu doğru yol bilgisi ve rahmet olarak (ulaştırasın) diye indirdik.
66)Ve muhakkak ki, sizin için (sağmal) hayvanlarda da (çıkarılacak) bir ders vardır; hayvanın karnında, (bedeninden) atılacak artıklarla kan arasından (salgılanan) ve içenlere lezzet ve ferahlık veren katıksız süt içiriyoruz size.
NOT:75)Bir salgı bezi ürünü olan süt, ana-hayvanın hayatı için(yahut ayetteki mecazî tanımla ’kanı’ için) elzem bir madde değildir;beri yandan, hayvanın bedeninin, kendi metabolizması bakımından artık hiç yararı kalmadığı için, dışarı atılması gereken bir madde de değildir; bunun içindir ki, ayette’(hayvan bedeninden) atılacak artıklarla kan arasından (salgılanan)’ bir sıvı olarak tanımlanıyor.
71)Rızık konusunda, kiminize kiminizden fazla veren Allah’tır; hâl böyleyken, kendisine fazla verilmiş olanlar, rızıklarını -bu bakımdan aralarında eşitlik olsun diye- sağ ellerinin malik olduğu kimselerle paylaşmakta isteksiz davranıyorlar. Peki, (böyle yapmakla) Allah’ın nimetini (bile bile) inkâra mı kalkışıyorlar?
NOT:80)’Sağ ellerinin malik olduğu kimseler’ (yani, ‘meşru yollarla sahip oldukları kimseler’) burada, Allah yolunda yapılan savaşta tutsak alınan kimseler de olabilir.Ya da geçimleri konusunda başkalarına bağımlı olan ve dolayısıyla başkalarının sorumluluğu altında bulunan kimseler de olabilir. Kişinin sorumluluğu altında bulunan kimseleri, kendisiyle eşit standartlarda yedirip içirmesi, zaruri ihtiyaçlarını karşılaması İslâm’ın kesin ilkelerinden biridir.
78)Ve sizi analarınızın karnından, hiçbir şey bilmez halde çıkarıp, size şükredesiniz diye işitme duyusu, görme duyusu, duyma-düşünme yetisi bahşeden Allah’tır.
NOT: Duyma-düşünme yetisi = Kalp (Bazı meallerde duyma- düşünme yetisi yerine kalp diye tercüme edilmiştir.) (Bakınız 108.ayet)
84)Ama Biz gün gelecek her ümmetten bir tanık çıkaracağız; o Gün,hakkı inkâra şartlanmış olanlardan (bilgisizlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek, af dilemeleri de asla dikkate alınmayacaktır.
NOT:100)Allah’ın her ümmetin içinden (her uygarlığın yahut kültür çağının içinden) çıkardığı peygamberlerin, kendi toplumlarına Allah’ın mesajını ulaştırıp, onlara doğru ile eğrinin anlamını açıkladıklarına dair şehadet edecekleri ve dolayısıyla inanmayanların hiçbir mazeret ileri süremeyecekleri Hesap Günü’ne ilişkin bir îma.
89)Ve gün gelecek her toplum içinden kendi aleyhlerine bir şahit çıkaracağız……
90)Gerçek şu ki, Allah adaleti ve iyilik yapmayı, yakınlara karşı cömert olmayı emredip, utanç verici ve arsızca olanı, akıl ve sağduyuya aykırı olanı ve azgınlığı, taşkınlığı yasaklıyor; ve size (böyle tekrar tekrar) öğüt veriyor ki, böylece (bütün bunları) belki aklınızda tutarsınız.
91)Bir de, bir sözleşme yaparak bağlanma içine girdiğinizde , Allah’la olan sözleşmenize sadakat gösterin; ve yeminlerinizi, iyi niyetinize Allah’ı tanık tutarak iyice pekiştirdikten sonra bozmayın; unutmayın ki, yaptığınız her şeyi Allah mutlaka biliyor.
NOT:110)’Allah’la andlaşma/sözleşme’ ifadesi, kişinin Allah’a olan inancından doğan manevî, ahlâkî ve toplumsal yükümlülüklerine işaret etmektedir; ve ikinci olarak da, insanların birbirleriyle yaptıkları tüm sözleşmelerin, tüm andlaşmaların, ilke olarak Allah’la yapılmış sayılacağını ve dolayısıyla bunlara tam bir riayet gerektirdiğini tenbih etmektedir.(17:34)
93)Çünkü, Allah dileseydi şüphesiz hepinizi bir tek ümmet yapardı; ama (sapmak) isteyeni saptırıp, (doğru yola ulaşmak) isteyeni de doğru yola yöneltiyor; Ve şüphesiz, yaptığınız her şeyden ötürü sorguya çekileceksiniz.
NOT:118)İnsanın iyi ya da kötü bütün eylemlerinin –ve buna bağlı olarak bütün eğilimlerinin ve onların sonucu olan tutum ve davranışlarının- serbest seçim ya da iradenin ürünü olmayıp, Allah’ın takdiri olduğu yolundaki çarpık inanca işaret eden bir ifade.Eğer (insanları) Allah’ın sapıklığa yahut doğru yola sürüklediği, zorladığı doğru olsaydı, o zaman onların yaptıkları her şeyden sorumlu tutulacaklarını buyurur muydu?94)(Bunun içindir ki,) yeminlerinizi aranızda aldatma aracı olarak kullanmayın……
96)……..Ve kesin olan şu ki; güçlüklere göğüs gerenleri yaptıkları en iyi şey neyse ona göre ödüllendireceğiz.
97)Erkek ya da kadın, inanmış olması yanında, bir de dürüst ve erdemli davranan kimseye, hiç şüphesiz arı-duru, hoş bir hayat tattıracağız; ve yine şüphesiz böylelerini en güzel şey neyse ona göre ödüllendireceğiz.
98)İmdi, Kur’an okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah’a sığın.
101)Biz bir ayetin yerine bir başka ayeti getirdiğimizde- ki Allah adım adım ne indirdiğini bütünüyle bilmektedir- (hakkı inkâr edenler),’Sen sadece uyduruyorsun’ derler.Oysa onların çoğu bilmeyen, anlamayan kimselerdir.
NOT:125)Yani,bazı Müslüman alimlerin ileri sürdüğü gibi, Kur’an’ın bir ayetinin hükmünü kaldırıp neshedip, onun yerine başka bir başka ayet koyarak değil, fakat önceki ümmetlere mahsus birtakım özel talimatların yerine Kur’an mesajını koyarak.
102)Onun, apaçık bir gerçeklik ve sarsılmayan bir doğruluk keyfiyeti içinde, imana erişenleri(n durumunu) güçlendirmek ve Allah’a yürekten bağlanıp boyun eğenlere bir doğru yol bilgisi, bir müjde olarak, Rabbinden safha safha Kutsal İlham yoluyla indirildiğini söyle.
NOT:128)Rûhu’l- Kudüs teriminin anlamı ‘ilâhi vahiy’ dir.ayrıca Allah’ın mesajını peygamberlere ulaştıran melek olarak anlaşılması da mümkündür.
106)İmana eriştikten sonra Allah’ı inkâr eden kimseye gelince- ki, bundan kasıt, kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında inkâr etmiş görünen kimse değil, fakat kalbini bile isteye hakkın inkârına açan kimsedir- işte böylelerinin üzerine Allah katından bir hışım çökecek ve onların payına çok büyük bir azap düşecektir;
NOT:133)İşkence ve ölüm tehdidi altında canlarını kurtarmak için görünüşte inançlarından ‘caydıklarını’ söyleyen müminleri îma eden bir ifade.Her ne kadar Kur’an’da, muhtelif yerlerde, inanç uğruna şehit olmanın yüce erdemine dikkat çekilmiş ise de, ‘Allah kimseye, taşıyabileceğinden fazla yük yüklemez’(2:233 , 286 , 6:152 , 7:42 ,23:62)
107)bütün bunlar, onların dünya hayatını ahirete yeğlemelerinden ve Allah’ın da hakkı inkâr eden kimseleri doğru yola yöneltmemesinden ötürüdür.
108)İşte, Allah’ın kalplerini, işitme ve görme duyularını mühürlediği kimseler bunlardır; işte, umursamazlık içinde dalıp giden kimseler bunlardır.
NOT: Kalp = Duygu,düşünce yetisi (Bakınız 78.ayet)
115)Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adı anıla(rak boğazlanan havya)nı yasaklamıştır; fakat zorunluluk durumuna düşen kimse, aşırı gidip ihtiyacının ötesine geçmemek şartıyla bu yasaklamanın dışındadır; çünkü Allah, şüphesiz çok acıyan-esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.
116)Buna göre, artık, kendi yalanınızı (adeta) Allah’a isnad ederek öyle dilinize geldiği gibi yalan-yanlış ‘bu helâldir, şu haramdır’ demeyin; çünkü, haberiniz olsun; Allah’a yalan isnad edenler asla kurtuluşa erişemezler.
NOT:142) İyi ve sağlığa uygun olan hiçbir şey müminlere yasak değildir.(6:145)
119) Bir kez daha (belirtelim), muhakkak ki senin Rabbin, bilmezlik yüzünden kötülük işleyen, sonra da tevbe eden ve artık düzgün yaşayan kimselerden yanadır; işte böyle (bir tevbeden) sonra çok acıyıp-esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette senin Rabbindir.
126)Bunun içindir ki, (tartışmada) zora başvurmanız gerekirse, ancak onların sizi zora koştukları kadar zora başvurun. Fakat eğer kendinizi tutarsanız, bilin ki, güçlüklere göğüs germesini bilen kimseler için bu daha iyi, daha hayırlıdır.
128)Çünkü, Allah elbette, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyanlarla beraberdir; yani iyi olan ve iyilikte devamlı olanlarla!(not:28)
NOT:Allah’a karşı sorumluluk bilinci = iyi olan ve iyilikte devamlı olanlar
28. notta açıklandığı gibi,’’iyilik’’ terimi sadece maddi bir iyiliği veya yararı değil, daha çok Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımanın verdiği manevî doyum ve huzur duygusuna işaret etmektedir.

15/ HİCR SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
1)Elif-Lâm-Râ. Bunlar ilâhî kitabın – kendisi açık olan ve hakkı açıkça gösteren bir ilâhî okuma metninin- ayetleridir.
4)Biz, çünkü, hiçbir toplumu, (önceden) ilâhî bir kelâmdan bütünüyle haberli kılmadan helâk etmedik.
NOT:4)’Biz hiçbir toplumu uyarıcıları olmadan helâk etmemişizdir’ (26:208)
‘Fertleri (doğru ile eğrinin anlamından) habersiz olduğu sürece Rabbin o toplumu yaptığı yanlışlıklardan dolayı asla yok etmez’ (6:131)
5)(Ve zaten) hiçbir ümmet kendisi için belirlenmiş sürenin bitimini öne alamayacağı gibi erteleyemez de.
9)Kimsenin kuşkusu olmasın ki, bu uyarıcı/hatırlatıcı mesajı, ayet ayet Biz indirdik; ve yine kimsenin kuşkusu olmasın ki, (bütün tahriflerden) onu yine Biz koruyacağız.
21)Çünkü hiçbir şey yoktur ki, kaynağı Bizim katımızda olmasın; ve Biz hiçbir şey indirmeyiz ki, kusursuzca belirlenmiş bir ölçüye, bir uyuma dayanmasın.
26)Gerçek şu ki, Biz insanı ses veren balçıktan,biçim verilebilir, özlü, kara bir balçıktan yarattık.
NOT:24)Kur’an’da insanın yaratılışıyla ilgili olarak kullanılan, vurulduğu zaman ‘ses çıkaran kuru balçık’ ifadesi; hem insanı öteki hayvan türlerinden ayıran ‘konuşma’ ya da ‘dil üretme’ yeteneğine hem de insan varlığının kolay kırılabilir ve zayıf yaratılışına işaret etmektedir.(55:14 de geçen, ‘çömlek gibi’ veya ‘pişirilmiş balçık gibi’ ifadesi)
28)Ve hani, Rabbin meleklere: ‘Haberiniz olsun, Ben biçim verilebilir özlü kara balçıktan bir ölümlü varlık yaratacağım’ demişti.
29)’Ona belirli bir biçim verip de Ruhum'dan üflediğim zaman, onun önünde yere kapanın’
NOT:26)'Allah’ın insana ‘Ruhun'dan üflemesi’ ifadesi, kuşkusuz , ona hayat, bilinç ve duyarlık yani, bir can bahşettiğini dile getiren mecazî bir ifadedir.
44) o cehennem ki, yedi kapıdan girilir; her kapıdan onlardan (günahlarının niteliğine göre) ayrı bir kafile halinde
NOT:33) ‘Cehennem’ kavramı , Kur’an’ın el-ğayb diye tanımladığı, insanın algı ve tasavvur sınırlarının dışında kalan alanla ilgilidir.Öteki dünya ile ilgili tanımlar temsili olduğundan, denilebilir ki, ‘cehennemin yedi kapısı’ ifadesi de aynı şekilde temsilidir ve dünya hayatında yapılan/edinilenlerle ilgili olarak ‘cehenneme götüren yedi yola’ işaret etmektedir.
45)Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler ise, onlar (kendilerini) hasbahçeler içinde gözelerin, kaynakların başında (bulacaklar),
46)’Esenlik ve güvenlik içinde girin oraya’ (sözleriyle karşılanacaklar orada),
47)(O zaman) Biz onları içlerinde (kalmış) olabilecek nahoş duygu ve düşüncelerden arındıracağız ve (böylece) birbirleriyle kardeş olarak mutluluk tahtları üzerinde karşı karşıya oturacaklar.
85)İmdi, (unutma ki), Biz gökleri ve yeri ve bu ikisi arasında var olan her şeyi, onları (içsel) bir gerçekliğe bağlı kılmadan yaratmadık. (Bu gerçeğin bütünüyle apaçık ortaya çıkacağı) saat mutlaka gelecektir. Bunun içindir ki, (insanların kusurlarını) güzel, katıksız bir olgunlukla karşıla.
87)Ve gerçek şu ki,Biz sana sık sık tekrarlanan (ayetlerden oluşan) yedili (bir sure) bahşettik ve (böylece senin önüne) yüce Kuran’ı (açıp serdik).
NOT:62) Bu sure Fatiha Suresi’dir.Bu sure Hz Muhammed (sav) tarafından, Kuran’da vaz’edilen bütün ahlâki ve metafizik ilkelere işaret ettiği için ‘Kitab’ın anası’ olarak da tanımlanmıştır.
97)Söyledikleri (karalayıcı) şeylerden ötürü içinin daraldığını kuşkusuz biliyoruz;
98)Fakat sen yine de Rabbinin yüceliğini, sınırsız kudret ve kemalini övgüyle an; (O’nun huzurunda) teslimiyet içinde yere kapanan kimselerden ol.
99)ve ölüm sana erişinceye kadar Rabbine kulluk et.

14/ İBRÂHÎM SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

1)Elif-Lâm-Râ. Bu,Rablerinin izniyle, bütün insanlığı kopkoyu karanlıktan aydınlığa, O yüceler yücesinin, O her övgüye lâyık olanın yoluna çıkarsın diye sana indirdiğimiz (bir vahiy), bir ilâhi kelâmdır.
3)Onlar ki, dünya hayatını biricik sevgi nesnesi olarak seçip, onu ahiret (düşüncesine bütünüyle) yeğ tutarlar ve başkalarını Allah yolundan çevirip, onu eğri ve dolambaçlı göstermeye çalışırlar.İşte çok derin, onulmaz bir sapıklık içinde olan, böyleleridir.
4)Biz her elçiyi, mutlaka kendi halkının diliyle (vahyedilmiş bir mesajla) gönderdik ki, (hakkı) onlara, açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin, artık bundan sonra Allah (sapmayı) dileyeni sapıklık içinde bırakır, (doğru yolu tutmayı) dileyeni de doğru yola yöneltir, çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en yüce iktidar sahibi O’dur.
NOT:4) İnsanın sapıp da ‘yoldan çıkması’ kelimenin avamî anlamıyla ‘kader ya da ‘alınyazısı’nın keyfi bir sonucu değil, fakat kesinlikle insanın kendi tutum ve eğilimlerinin bir sonucudur. Allah, tutum ve davranışlarının gidişi itibariyle asla imana ermeyeceğini bildiği insanların dışında hiç kimseyi saptırmaz, sapıklık içinde bırakmaz.Allah yüzüstü bırakılmayı hak edenlerin dışında kimseyi yüzüstü bırakmaz ; buna karşılık yardım ve desteği hak edenlerin dışında kimseye yardım ve destek vermez. Zemahşerî , şöyle diyor:’Allah ( bile- isteye) hakkı inkâr yolunu seçip, bu (inkârcılığı)nda inat göstereceğini bildiği kimseyi yüzüstü bırakır; ve imanı seçeceğini bildiği kimseye de (bu yolda) yardım ve destek bahşeder. Bu durum, sonucun (insanın) serbest seçimine, yani, (Allah’ın) destek ve yardımını mı yoksa yüzüstü bırakıp yardımından uzak tutmasını mı hak etmesine bağlı olduğunu göstermekte, insanın serbest iradesini hesaba katmayan cebrî yorumları hükümsüz kılmaktadır. (42:8) (45:23)
5)……Çünkü bu (hatırlatmada), darlığa sonuna kadar göğüs germesini ve (Allah’a) yürekten şükretmesini bilen herkes için mutlaka çıkarılacak dersler vardır.
7)Ve (yine hatırlayın ki) Rabbiniz size (şöyle) bildirmişti:’(Bana) şükrederseniz, muhakkak ki size kat kat fazla veririm; yok eğer nankörlük ederseniz, bilin ki azabım gerçekten çok çetindir’.
22)Ve her şey olup bittikten, hüküm yerine geldikten sonra Şeytan:’Gerçek şu ki, Allah size gerçekleşmesi kaçınılmaz bir söz vermişti.Bense (her fırsatta) size birtakım sözler verdim ama sizi hep yüzüstü bıraktım. Yine de benim sizin üzerinizde gerçekte bir nüfûzum yoktu. Sizi sadece çağırıyordum; siz de ( bu çağrıya) icabet ediyordunuz. Bunun içindir ki, beni suçlamayın. Ne ben sizin imdadınıza yetişecek durumdayım, ne de siz benim imdadıma yetişecek kimselersiniz; çünkü, bakın ben, sizin vaktiyle beni (Allah’a) ortak koşmanızda bir doğruluk payı olduğunu her zaman reddetmişimdir.Doğrusu , tüm zalimleri çok can yakıcı bir azap beklemektedir.
NOT:Kur’an’da şeytan terimi, çoğu zaman, her insanda bulunan ve mahiyeti itibariyle ahlâk dışı olan ve dolayısıyla insanın ruhî ve manevî huzuruna, esenliğine aykırı düşen dürtüler için bir mecaz olarak kullanılmaktadır.
Bu ayet göstermektedir ki, gerçek Şeytan, insanın (kendi) arzuları, hevesleri ve kompleksleridir.Yukarıdaki sözleriyle Şeytan ortaya koymaktadır ki,kendisi (günahkârların ruhuna) ancak ayartma ve vesvese yoluyla ulaşmaktaydı.Dolayısıyla, eğer insan ruhunda şehvete, öfkeye,boş ve batıl inanç ve fantezilere doğru önceden mevcut bir eğilim, bir yatkınlık olmasaydı, bu şeytanî ayartma ya da vesveseler hiçbir şekilde etkili olmayacaktı.
Şeytan; hem insanlar arasında, hem de ruhsal dünyada mevcut olan Şeytanî güçler (görünmez varlıklar) (cin) arasında bulunur.(6:112 , 7:20 )
Şeytanî dürtü: İnsanın öteki kişiliği
23)Ama imana erişip doğru ve yararlı işler yapanlar, içinde akarsuların çağıldadığı hasbahçelere sokulacaklar; ve orada Rablerinin izniyle, ‘Selâm!’ ile karşılanıp yaşayacaklar.
24)Allah’ın, güzel-doğru bir söz için nasıl bir misâl verdiğini görmüyor musun(uz)? Kökü sapasağlam, dalları göğe doğru uzanan güzel-diri bir ağaç gibi(dir o),
25)ki, Rabbinin izniyle her mevsim meyvesini verip durur. Allah insanlara (işte böyle) misâller veriyor ki, (değişmeyen gerçeği) düşünüp kendilerine ders çıkarsınlar.
26)Ve çirkin bir sözün durumu ise, kökü toprağın üstüne çıkarılmış, bütünüyle kararsız, dayanıksız çürük bir ağacın durumuna benzer.
31)(Ve) imana erişen kullarıma da söyle, hiçbir pazarlığın, dostluğun-arkadaşlığın olmayacağı o Gün gelip çatmadan önce, salâtta devamlı ve duyarlı olsunlar; kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Bizim yolumuzda) gizli açık harcasınlar.
NOT:45) ‘İşte şimdi Bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi’ (6:94)
40)(O halde)’ Ey Rabbim, beni ve soyumdan gelen insanları salâtta devamlı ve duyarlı kıl. Ve, ey Rabbimiz, bu duamı kabul buyur; (DUA)
41)Hesabın görüleceği Gün, beni, anamı-babamı ve bütün müminleri bağışla’ (DUA)
48)yerin başka bir yere, göğün başka bir göğe dönüştürüleceği ve (bütün insanların) var olan her şeyin üstünde hükümran olan o tek İlâh’ın, Allah’ın huzuruna çıkacakları Gün (O’nun sözü gerçekleşecektir).
52)Bütün insanlığa bir mesajdır bu. Öyleyse artık onunla uyarı bulsunlar; ve bilsinler ki, tek İlâh O’dur; ve sağduyu sahipleri de bunu akıllarında tutsunlar.