10/ YÛNUS SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
3)Gerçek şu ki, sizin Rabbiniz , gökleri ve yeri altı evrede yaratan, sonra da kudret ve egemenlik makamına geçip, varlığı yöneten Allah’tır.O’nun izni olmadıkça, araya girip kayıracak kimse yoktur. İşte böyledir sizin Rabbiniz; öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin; artık bunu (iyice) aklınızda tutmayacak mısınız?
NOT:7) Allah, dünya hayatında tevbeleri ve olumlu çabalarıyla Allah’ın bağışlamasını ve hoşnutluğunu zaten kazanmış bulunan günahkârlar için Yargı Günün’de peygamberlere sembolik olarak şefaat etme, kayırma izni verecektir.(19:87 not:74) Bir başka ifadeyle, peygamberlere verilen şefaat hakkı ya da yetkisi, bu anlamda, sadece Allah’ın bu günahkârları bağışlamasının bir ifadesi olacaktır. (34:23 , 20:109 , 21:28) ‘
‘Kim şefaat edebilir O’nun katında , O’nun izni olmadan’ (2:255) , ‘O’nun izni olmadan şefaat edecek kimse yoktur’ (10:3)
Kur’an, yaşayan ya da ölmüş bulunan peygamber ve velilerin şartsız ya da kendiliklerinden şefaat ve aracılık yapabilecekleri avami (popüler) inancı reddetmektedir.
5)Güneşi parlak bir ışık (kaynağı) ve ayı aydınlık kılan ve yılların sayısını bilesiniz, (zamanı) ölçebilesiniz diye ona evreler koyan O’dur.Bunların hiçbirini Allah bir anlam ve amaçtan yoksun yaratmış değildir. (Allah), bilmek isteyen bir topluluk için ayetlerini ayrıntılı olarak (işte böyle) açıklıyor.
NOT:11) Allah, her şeyi ancak hak olarak yaratmıştır, yani, her yanıyla hikmetli olan küllî bir plânla uyumlu olarak belli bir amacı gerçekleştirmek üzere. Evrende var olan her şey anlamlı ve bir amaca dayanmaktadır.Hiçbir şey ‘tesadüfi’ değildir. (46:2 ) , (45:22)
‘Ey Rabbimiz, Sen bunlar(ın hiçbirini) anlamsız ve amaçsız yaratmadın’ (3:191)
‘Biz, hakikâti inkâr edenlerin sandığı gibi, göğü ve yeri ve ikisi arasındaki şeyleri bir amaç ve anlamdan yoksun yaratmadık’ (38:27)
10)orada (o mutluluk makamında) onlar ‘Ey Allah’ım! Sınırsız kudret ve izzetinle ne yücesin’ diye çığrışırlar; ve onlara ‘size selâm olsun’ diye karşılık verilir; bunun üzerine onlar da son söz olarak ‘Bütün övgüler, alemlerin Rabbi olan Allah’a özgüdür’ derler. (DUA)
19) Ve (bilin ki), bütün insanlık sadece bir tek topluluk halindeydi, ama sonradan ayrı görüşleri benimsemeye başladılar.Şayet (bu konuda) Rabbinin katında önceden belirlenmiş bir karar olmasaydı, düştükleri bütün bu ayrılıklar (daha başlangıçta) çözümlenmiş olurdu.
NOT:28) Bütün insanların, zihinsel ve ruhsal yaratılış itibariyle Allah’ın varlığını, birliğini ve sınırsız kudret egemenliğini kavrayabilecek bir yapıda olduklarına işaret edilmekte ve insanı temel kavrayıştan uzaklaştıran bütün eğriliklerin, aslında,insanın doğuştan getirdiği kabiliyet ve yatkınlıklara zamanla yabancılaşmasından doğan zihnî karışıklıkların ürünü olduğu imâ edilmektedir. Bakınız 2: not:197-198
23)………Ey insanlar! Yaptığınız bütün taşkınlıklar döne dolaşa yine kendinizi bulacaktır.
26)İyi ve yararlı işler yapmakta sebatlı olanları (karşılık olarak) daha iyisi ve ondan da fazlası beklemektedir.(Kıyamet Günü’nde) onların yüzlerini ne bir kararma ne de bir aşağılanma gölgelemeyecektir.İşte bunlardır cennetlikler, orada ebedi kalacak olanlar.
27)Ama kötü işler yapmış olanlara gelince; kötülüğün karşılığı kendisi kadar olacaktır ve Allah’a karşı kendilerini savunacak kimseleri olmayacağına göre, (utanç) ve aşağılanma onları, sanki yüzlerini kopkoyu bir gecenin karanlığı bürümüş gibi, gölgeleyecek.İşte bunlardır cehennemlikler, orada yerleşip kalacak olanlar.
34)De ki: ‘O sizin tanrılaştırdığınız varlıklar arasında (hayatı) yoktan var edip de sonra onu tekrar tekrar yaratan var mı?’ De ki: ‘(Ancak) Allah’tır, (bütün karmaşıklığıyla hayatı) yoktan var eden ve sonra tekrar tekrar yaratan.Hal böyleyken, nasıl oluyor da, yanlış hükmediyorsunuz?
36)Onların çoğu sadece zanna uymaktadırlar.Oysa, zan hiçbir şekilde hakkın yerini tutamaz.Gerçek şu ki, Allah onların yaptıklarını bütünüyle bilmektedir.
37)İmdi, bu Kur’an, asla Allah’tan başkası tarafından tasarlanmış, uydurulmuş olamaz; üstelik o, önceki vahiylerden hakikat adına bugüne kalmış ne varsa onu doğrulayıp, âlemlerin Rabbinden (geldiğinden) şüphe olmayan vahyi özlü bir biçimde açıklıyor.
42) Ve, onların aralarında sana kulak verir gibi yapanlar var ; ama, eğer akıllarını kullanmıyorlarsa, sen sesini hiç sağırlara işittirebilir misin?
43)Ve yine onların aralarında sana bakıyormuş gibi yapanlar var; ama, eğer göremiyorlarsa, sen hiç körlere doğru yolu gösterebilir misin?
44) Gerçek şu ki, Allah (hiçbir konuda) insanlara en küçük bir haksızlık yapmaz; fakat insanların yine kendileridir kendilerine haksızlık yapan.
47)Her ümmet için mutlaka bir elçi olagelmiştir; ancak (her ümmetin) elçisi geldikten (ve tebliğini yaptıktan) sonra onlar hakkında bütünüyle adaletle yargıda bulunulur; ve onlara asla haksızlık yapılmaz.
NOT:68) Bu ayette iki hususun altı çizilmektedir: a) vahyin insanlık tarihi boyunca sürekliliğini, uzun süre hiçbir toplumun, çağın veya uygarlığın (ki ümmet terimine verilebilecek anlamlarda biri de budur)peygamberî rehberlikten yoksun bırakılmadığını ve b) Allah’ın ‘bir toplumu yada bir ümmeti, fertleri (doğru ile yanlışın anlamından) habersiz olduğu sürece cezalandırmadığı, çünkü, yargılamanın ancak onların (bilinçli) eylemlerinden dolayı yapıldığı’ (Bakınız 6:131-132)
49)……..Her ümmet için bir süre belirlenmiştir; süreleri son bulunca, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de çabuklaştırabilirler.
54)Haksızlık yapan herkes, dünyadaki her şey onun olsa, (o Gün) onu,kurtulmak için fidye olarak verirdi. Ve (o zalimler kendilerini bekleyen) azabı görünce pişmanlıklarını gösterecek gücü (bile) kendilerinde bulamayacaklardır.Yine de onlar hakkında adaletle yargıda bulunulacak; kendilerine zulmedilmeyecektir.
55)Dikkat edin! Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Dikkat edin! Allah’ın vaadi, başa gelmesinden şüphe edilmeyecek bir gerçektir; ne var ki, onların çoğu bunu bilmezler.
56)Hayatı bahşeden ve ölümü takdir eden O’dur; ve sonunda hepiniz O’na dönmek zorundasınız.
57)Ey insanlar! İşte Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olabilecek her türlü (darlık ve hastalık) için bir şifa ve (O’na) inanan herkes için hidayet ve rahmet gelmiş bulunuyor.
59)De ki:’Hiç Allah’ın sizin için rızık olarak indirdiği şeyler üzerinde düşündünüz mü? O rızıklar ki, bir kısmını yasaklıyor, bir kısmını da meşru görüyorsunuz. De ki:’(Böyle yapmanız konusunda) size Allah mı izin verdi; yoksa (düpedüz) kendi tahminlerinizi mi Allah’a yakıştırıyorsunuz?
NOT:80) Rızık= İster maddi anlamda olsun (ilk akla gelen anlamıyla ‘geçim vasıtaları’) ister zihni anlamda (akıl,sezgi, bilgi, muhakeme gibi) ve isterse manevi yada ruhani plânda olsun(iman,cömertlik, hilm, sabır gibi) insan için iyi,güzel ve yararlı olan her şeyi ifade edecek kadar geniş bir anlamı vardır.
61)Ve (Sen ey Peygamber) hangi koşullarda olursan ol, bu (ilahî kitaptan) okunacak hangi konuyu dile getirirsen getir ve (siz ey insanlar) hangi işi yaparsanız yapın, (unutmayın ki) siz bu işlere giriştiğiniz an(dan itibaren) Biz üzerinizde gözlemci bulunuyoruz; çünkü ne yerde, ne de gökte tartıya gelmeyecek kadar küçük şeyler bile senin Rabbinin bilgisinden kaçamaz; ne bundan daha da küçüğü, ne de bundan büyüğü yoktur ki (O’nun) apaçık taktirinde kaydedilmemiş olmasın.
62)Unutmayın ki; Allah’a yakın olanların korkmaları için bir sebep yoktur; onlar acı ve üzüntü çekmeyecekler.
NOT:84)Allah’ın ’inananlara yakın’ (velî) olduğundan söz edilmektedir.Velî terimi özellikle Allah için kullanıldığında, ya da özellikle insanlar arası ilişkiyi belirtmek üzere insan için kullanıldığında her ne kadar Kuran’da ‘yardımcı’, ‘dost’, koruyucu’ vb. anlamlar yükleniyor olsa da, sözcüğün bu ikincil anlamlarında hiçbiri –Allah’a karşı gözetilmesi gereken saygıyı zedeler gibi olduklarından- insanın Allah’a karşı tutumunu ya da O’nunla olan ilişkisini tanımlamak için uygun gözükmemektedir.Sonuç olarak; yukarıda, müminleri Allah’ın evliyası olarak tanımlayan ifadenin, onların Allah’a karşı hep bilinçli ve duyarlı kimseler olması anlamında ‘Allah’a yakın olanlar’ ifadesiyle aktarılmıştır. 63) Onlar,iman edip de,takvâya ermiş olanlardır. NOT: İman:Bütün bâtıl ve yanlış inançlardan sıyrılarak gerçeğe, hakka ulaşmış olmanın ifadesidir. Takvâ: Her türlü sapık ve kötü yollardan,başıboş ve hayvanî yaşama tarzından arınarak,kalbini Yüce Allah'a teslim etmenin,hayatı Yüce Allah'ın kanunlarına göre düzenlemenin ve böylece bir ahlâk disiplinine girmenin ifadesidir.Yüce Allah’a karşı sorumluluk bilinci.
67)(Oysa), bağrında dinlenesiniz diye geceyi ve (işlerinizi) görüp gözetesiniz diye gündüzü var eden O’dur; işte bunda, dinleyip (ders almak) isteyen insanlar için ayetler vardır.
98)Çünkü, ne yazık ki, Yunus toplumundan başka, (bütün bireyleriyle topyekün) imana erişen ve böylece imanının (vereceği huzur ve güvenliği) tadan herhangi bir cemaat çıkmadı henüz…..
99) (İşte bunun gibi) Rabbin eğer öyle olmasını dileseydi, yeryüzünde yaşayan herkes topyekün imana erişirdi. Hal böyleyken, insanları inanıncaya kadar zorlayabileceğini mi sanıyorsun,
100) hem de , hiç kimsenin, Allah’ın izni olmadıkça asla imana erişemeyeceği ve aklını kullanmayanlara alçaltıcı, bayağılaştıracağı (inançsız)lığı musallat edenin O olduğu (gerçeği) ortadayken.
NOT:122-123) Kur’an tekrar tekrar şu gerçeğin altını çizmektedir.’Eğer O dileseydi hepinizi doğru yola yöneltirdi’ (6:149) Bunun anlamı,Allah insana doğru ile eğri arasında seçim yapma serbestisini bahşetmiş ve böylece onu,yalnızca doğal güdüleriyle, içgüdüleriyle yaşayan öteki canlılardan ayırarak ahlâk meselesi olan bir varlık statüsüne yükseltmiştir.Doğru ile eğriyi ayırd etme yetisi de dahil, insan doğasına yerleştirdiği kuvvet ve yatkınlık yanında bir de bizatihi Allah’ın yol göstermesi olmadıkça, insan imana erişemez.Yani imana erişmek, son tahlilde Allah’ın hidayetine ve inayetine bağlıdır.
105)(Ey insanoğlu), işte böyle (sen de) yüzünü yalancı, aldatıcı şeylerden bütünüyle arınmış olarak, sebat ve samimiyetle (gerçek) imana çevir; Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıranlardan olma.
109)(Sana gelince ey Muhammed sen de) yalnızca sana vahyedilene uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret; çünkü hükmedenlerin en iyisi O’dur.

9/ TEVBE SÛRESİ

6)Ve Allah’tan başkalarına tanrılık yakıştıranlardan biri senin korumana başvurursa, onu korumana al, olur ki (senden) Allah’ın sözünü işitip anla(yabili)r; ve sonra onu, kendini güvenlik içinde hissedebileceği bir yere ulaştır; bu (davranışın), onların (belki de yalnızca) (hakkı) bilmedikleri için (günah işleyen) kimselerden olmaları ihtimalinden dolayıdır.
NOT:9) Kur’an’ın her ayeti, Kur’an’ın bütünü göz önünde bulundurulup, bütünlük içinde değerlendirmeye çalışılarak okunmalı , anlamlandırılmalı ya da yorumlanmalıdır.Bunlardan biri , Dinde zorlama yoktur.(2:256).İnananların zora başvurarak , insanların dinlerini değiştirmeye girişmelerinin kesin bir biçimde yasak olduğunu ortaya koymaktadır.Böylece, Müslümanların esir aldıkları kişinin, kurtuluş şartı olarak İslâm’ı kabul etmesini istemek ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.
11)…..Bakın ,işte böyle açık açık ve ayrıntılı olarak dile getiriyoruz, bilmek öğrenmek isteyen bir topluluk için ayetlerimizi!
19)……Ve Allah (bile bile) zulmeden topluluğa asla hidayet vermez.
23)Siz ey imana erişenler! Hakkın inkârı eğer gönüllerinde imandan daha çok yer tutuyorsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) dost ve yakın bilmeyin; çünkü içinizden kimler ki onlarla dostluk kurarsa, (bilin ki), işte onlardır kötülüğü seçen ve işleyen kimseler.
24)……Ve (bilin ki), Allah, günaha gömülüp gitmiş bir topluluğa asla hidayet etmez.
28)Siz ey imana erişenler! Bilin ki, Allah’tan başkalarına tanrılık yakıştıranlar düpedüz kirlenmiş kimselerdir……
NOT:Neces(kirli,pis,mundar) terimi Kuran’da bir tek kere ve burada geçmektedir.Sadece manevî bir yüklem taşımaktadır.
30) Yahudiler ‘Üzeyir Allah’ın oğludur’ diyorlar; Hristiyanlarsa,’İsa Allah’ın oğludur’ diyorlar.Bunlar, özleri itibariyle, böylelerinin geçmiş çağlarda hakkı inkâr edenlerin uydurduğu asılsız iddialara özenerek dillerine doladıkları söylentilerdir. (işte şu bedduayı hak ediyorlar) ‘Allah kahretsin onları’
31)Hahamlarını, rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesih’i, Allah’la beraber rableri olarak gördüler; Oysa, tek Tanrı’dan başkasına kulluk etmekle emrolunmuş değillerdi; (o tek Tanrı ki), O’ndan başka Tanrı yoktur, (O tek Tanrı ki), sınırsız kudret ve izzetiyle, (böylelerinin) O’nun tanrılığından bir pay yakıştırdıkları her şeyden bütünüyle uzaktır,yücedir.
NOT:44)Üzeyir’in Allah’ın oğlu olduğu yolunda Yahudilere isnat edilen inanç, belirtmek gerekir ki, hemen bütün klasik müfessirler, bütün Yahudilerin değil, yalnızca Arabistan Yahudileri’nin böyle bir hurafeyle suçlanmış oldukları konusunda görüş birliği içindedirler.
33)O’dur dinini bütün (bâtıl) dinlere karşı üstün kılmak üzere hidayeti ve hak dini (yaymak göreviyle) Elçisi’ni gönderen; Allah’tan başkalarına tanrılık yakıştıranlar bundan hoşlanmasalar bile.
NOT:50) ‘Allah katında yegâne (hak) din, (insanın) O’na boyun eğip teslim olmasıdır.(Orijinal adıyla İSLÂM) (3:19, 61:8-9)
36)Bilin ki, Allah’ın nazarında ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı gün, koyduğu ölçü uyarınca onikidir; (ve) bunlardan dördü haram aylardır…….
NOT:53)Haram aylar; Muharrem, Receb, Zilkâde, Zilhicce’dir.
41)(Sizin için) kolay da olsa, zor da olsa, savaşa çıkın; ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda yürekten çaba gösterin; (çünkü) eğer bilirseniz, bu sizin kendi iyiliğiniz içindir.
51)De ki:’Bizim başımıza, asla Allah’ın bizim için yazdığından başka bir şey gelmez.O bizim yüceler yücesi Efendimizdir;o halde, inananlar (yalnız) Allah’a güvensinler.
54)Onların yaptığı harcamaların kendilerinden (bir iyilik olarak) kabul edilmesinde biricik engel, onların Allah’ı ve O’nun elçisi’ni tanımaktan kaçınır bir eğilim göstermeleri, (dolayısıyla) namaza ancak üşüne üşene katılmaları ve (iyi amaçlar için ) ancak gönülsüzce harcamalarıdır.
55)Öyleyse, onların geçici servetleri yahut çocukları(nın çokluğundan duydukları doyum ) sakın seni imrendirmesin.Allah bütün bunlarla dünya hayatında onlara sadece azap vermek ve canlarının hakkı (hâlâ ) inkâr edip dururlarken çıkmasını istemektedir.
60)Allah için sunulan şeyler, yalnızca yoksul ve düşkünler, bu konuyla ilgilenen görevliler, kalpleri kazanılacak olan kimseler içindir;ve insanları boyunduruklarından kurtarmak için ve borçlarını ödeyemeyecek durumda olanlar için ve Allah uğruna girişilebilecek her türlü çaba ve yolda kalmış kimseler için; bu Allah’tan (uyulması zorunlu) bir yönergedir; çünkü Allah, doğru hüküm ve hikmetle yön gösteren mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir.
NOT:81)Sadaka terimi, hem inanan kişinin bir başkasına sevgi ve merhametle sunduğu her şeyi, yaptığı her türlü yardımı, hem karşılığında dünyevî hiçbir şey beklemeden ahlâkî ya da hukukî gerekçelerle yapmakla yükümlü olduğu yardımları, iş ve eylemleri; ve hem de zekât dediğimiz (arındırıcı yükümlülük)(zorunlu vergi) yi kapsar.Zekâtın ödenmesi, deyim yerindeyse, kişinin malını ya da servetini, bencil tasarruflarının yol açabileceği bulaşıklardan arındırır.
61)……..Allah’a inanıp, müminlere güveniyor;(çünkü) içinizden imana erişenler için(Allah’ın) rahmetinin bir tecellisidir o…..(Hz.Peygamber )
67)İkiyüzlülerin (münafıkların), erkek-kadın, hepsi aynı türden, aynı yapıda kimselerdir; kötü/eğri olanın yapılmasını öğütler, iyi/doğru olanın yapılmasını önlerler ve (iyi olanı yapmaya) asla yanaşmazlar.Allah’a karşı umursamazdırlar; bu yüzden Allah onları gözden çıkarır.Gerçekten günaha gömülüp gitmiş olanlar işte bunlar, bu ikiyüzlü kimselerdir.
NOT:80)Münafık (ikiyüzlü) terimi; hem çevresindekileri bilerek aldatmaya çalışan, deyim yerindeyse bilinçli mürailer için, hem de zihin karışıklığı, ruh boğuntusu ya da irade eksikliği yüzünden kendi kendilerini aldatma zaafı içindeki kararsız insanlar için kullanılır.
Münafığın üç belirtisi vardır:1) Konuştuğu zaman yalan söyler 2) Söz verdiği zaman sözünden döner 3) Kendisine güvenilerek verilen işe, sıra, emanete ihanet eder
71)Erkek ve kadın müminlere gelince, onlar birbirlerinin yakınıdırlar; (hep) iyi ve doğru olanın yapılmasını özendirir, kötü ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar; ve onlar namazlarında kararlı ve devamlıdırlar,arındırıcı yükümlülüklerini (zekât) yerine getirir, Allah’a ve O’nun Elçisi’ne yürekten bağlılık gösterirler.İşte bunlardır, Allah’ın rahmetiyle kuşatacağı kimseler; muhakkak ki, doğru hüküm ve hikmetle yargılayan en yüce iktidar sahibi Allah!
79)(Bu münafıklar) Allah yolunda hem vermekle yükümlü olduğundan fazlasını veren müminlere, hem de (mevcut) güçlerinin elverdiği (mütevazi şeylerin) dışında verecek şey bulamayan müminlere dil uzatan ve onlarla alay eden kimselerdir…….
80)(imdi) onların bağışlanması için (Allah’a) ister dua et, ister etme, (hiçbir şey fark etmeyecektir; çünkü) onlar için istersen yetmiş kez af dile, Allah’ı ve O’nun Elçisi’ni inkâra yeltenmelerinden ötürü Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, böylesine kötülüğe batmış bir topluluğu doğru yola çıkarmaz.
84)Ve onlardan ölen kimsenin asla namazını kılma; mezarı başında da durma sakın; çünkü onlar Allah’ı ve O’nun Elçisi’ni inkâra yeltendiler ve bu günah içinde öldüler.
109)…….Allah (bile bile) kötülük yapan topluluğu doğru yola yöneltmez.
111)Bilesiniz ki, Allah yolunda savaşan, öldüren ve öldürülen müminlerden Allah canlarını mallarını satın almıştır; hem de karşılığında onlara cenneti vaad ederek:bu O’nun, yerine getirilmesini Tevrat’ta, İncil’de ve Kuran’da bizzat güvence altına aldığı gerçek bir vaattir.Kimdir verdiği sözü Allah’tan iyi tutan? Sevinin öyleyse, O’nunla böyle bir alışveriş yaptığınız için; çünkü budur en büyük bahtiyarlık.
NOT:’Allah’ın, karşılığında cenneti vaad ederek, müminlerden canlarını, mallarını satın alması’ Bunun anlamı: İnsanın sahip olduğu her şeyin gerçekte Allah’a ait olduğu ama insana bunlar üzerinde sadece kullanma ya da yararlanma hakkını verildiğidir.
112) (Bu ne zaman bir günah işleseler, hemen) tevbe ve pişmanlık içinde Rablerine yönelen kimselerin (bahtiyarlığıdır); O’na (yürekten) kulluk edenlerin; O’nu (coşkuyla) övenlerin; ve O’nun önünde eğilen, O’nun önünde küçülerek yere kapananların, doğru ve güzel olanın yapılmasını önerip, eğri ve kötü olanın yapılmasına engel olanların; ve Allah’ın koyduğu sınırları gözetenlerin (bahtiyarlığı). Öyleyse, (ey Peygamber,Allah’ın bu vaadiyle) müjdele, bütün o müminleri.
113)(Günah içinde ölen) kimselerin cehennemlik olduğu kendilerine açıklandıktan sonra, yakın akraba olsalar bile, Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıran kimselerin bağışlanmasını dilemek artık ne Peygamber’e yaraşır, ne de imana erişenlere.
NOT:148) Bu yasaklama müşriklerden ölmüş bulunanlar yani tevbe etmeden ölenler için geçerlidir, henüz yaşayanlar için değil. Çünkü’ henüz hayatta olan birinin (bir günahkârın) bağışlanmasını dilemek, bunun için dua etmek…Allah’ın böyle bir kişiye hidayetini bahşetmesini istemek demektir ki, bu caizdir’.
115)Ve Allah bir topluluğu-onlara doğru yolu gösterdikten sonra (bile)- sakınıp gözetecekleri şeyler konusunda kendilerini (bütünüyle) aydınlatmadan asla sapıklıkla suçlamaz.Gerçek şu ki, Allah her şeyi aslıyla ve bütünüyle bilir.
119)Siz ey imana erişenler!Allah’a karşı sorumluluk bilincinden uzaklaşmayın ve hep doğru sözlü kimselerden olun.
NOT:Takvâ= Allah’a karşı sorumluluk bilinci
122)Bütün bunlarla birlikte, (savaş zamanı) müminlerin hepsinin toptan yola çıkması doğru olmaz; onların arasında her gruptan bazılarının seferden geri kalmaları, (bunun yerine) Din hakkında derin ve sağlam bir bilgi elde etmek yolunda çaba göstermeleri ve (böylece) seferden dönen kardeşlerini aydınlatmaya çalışmaları daha yerinde olacaktır; böylece belki,onlar (da) kötülüğe karşı kendilerini (daha iyi) korumuş olacaklardır.
NOT:162) Yukarıdaki ayet her ne kadar özellikle ‘din’ alanındaki bilgilenmeden söz ediyor gibiyse de, aslında her türlü bilgilenme için geçerlidir.
İnananların ‘Din hakkında derin ve sağlam bilgi elde etmek için çaba göstermeleri’ne ilişkin yükümlülükleri ve bu çabalarının ürününü inanan kardeşleriyle paylaşmaları, bilgilenmenin pratik uygulaması da dahil, her çeşidini içine almaktadır.’
126)Peki, bunlar her yıl bir ya da iki kere denenip sınandıklarını bilmiyorlar mı ki, tevbe edip (Allah’ı) anmıyorlar?
NOT:167) ‘Her yıl bir ya da iki kere ‘ ifadesi sürekliliğe işaret eden deyimsel bir ifadedir.
‘Sınanma’ifadesi ise; insanın akılla ve dolayısıyla eğri ile doğru arasında seçim yapabilme kabiliyetiyle donatılmış olmasının bir gereği ve sonucudur.
128)Gerçek şu ki, (ey insanlar), size kendi içinizden bir Elçi gelmiştir; sizin (öte dünyada) çekmek zorunda kalabileceğiniz sıkıntıdan ötürü kendini (zihnen) büyük bir yük altında hisseden; size çok düşkün (ve) müminlere karşı şefkat ve merhametle dolu bir Elçi.

8/ ENFÂL SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

2)İnananlar ancak o kimselerdir ki, her ne zaman Allah’tan söz edilse kalpleri korkuyla titrer; ve kendilerine her ne zaman O’nun ayetleri ulaştırılsa inançları güçlenir ve Rablerine güven beslerler.
3)Onlar ki, namazlarında devamlı ve kararlıdırlar; kendilerine rızık olarak bahşettiğimiz şeylerden başkalarının yararına harcarlar;
4)İşte böyleleridir, gerçekten inanmış olanlar.Rablerinin katında büyük onur, bağışlanma ve çok değerli bir rızık olacaktır onların payı.
22)Gerçek şu ki, Allah katında yaratıkların en bayağısı aklını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerdir.
NOT:24) ‘Aklını kullanmayan sağır ve dilsiz kimselerden’ olmamak için; Allah’tan yana diri tutulan bir bilinç ve duyarlılık ile, eğriyle doğrunun ne olduğu konusunu iyice anlayıp buna göre davranmakla mümkün olur.
23)Çünkü, Allah eğer onlarda iyi bir hal görseydi, onların mutlaka duyup işitmelerini sağlardı; kaldı ki, onların (hakkı) duyup işitmelerini sağlasaydı, onlar o dikbaşlı tavırları içinde kuşkusuz yine yüz çevirirlerdi.
25)Ve kötülük yönündeki öyle bir ayartıya karşı uyanık ve duyarlı olun ki, o, ötekileri dışta tutarak yalnızca hakkı inkara kalkışanlara musallat olmaz; ve bilin ki Allah azapta çok çetindir.
NOT:Kötülük yönündeki ayartı= Fitne (Yani fitne, iyi ve dürüst olanlara da musallat olarak doğru yoldan uzaklaştırabilir.Bu nedenle, doğru yoldan uzaklaştıracak her türlü ayartıya karşı bilinçli olmalıdır.)
27)…..size tevdi edilen emanete bilerek ihanet etmeyin.
28)Ve bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sadece bir sınav ve bir ayartmadır ve (yine bilin ki) Allah’tır, katında en büyük ecir bulunan.
NOT:28)Dünyevi şeylere karşı duyulan tutku ve meyil, kişinin ailesi için beslediği kayırma ve koruma duygusu bazen insanı haddi aşmaya ( ve dolayısıyla Allah’ın mesajında öngörülen ahlakî ve manevi değerlere ihanete) sevkettiği içindir ki, bunlar fitne (yani sınav ve ayartma)dır.
29) Siz ey imana erişenler! Eğer Allah’a karşı sorumluluk bilinci içinde olursanız O size , hakkı bâtıldan ayırmaya yarayan bir ölçü bahşedecek ve kötü işlerinizi silip örtecek, sizi bağışlayacaktır. Çünkü Allah , bağış ve cömertliğinde sınır olmayandır.
NOT:29) Yani, ahlâki ve manevi plânda değerlendirme yeteneği
39)Ve artık zulüm ve baskı kalmayıncaya, ve (insanların) kulca yönelişleri bütünüyle ve sadece Allah’a adanıncaya kadar onlarla savaşın. Ama eğer direnmeyi bırakırlarsa bilin ki, Allah onların edip-eylediği her şeyi görmektedir.
NOT:39)Yani, ta ki insan , Allah’a kulluk etmekte tamamen özgür kalıncaya kadar.Bu pasaj, nefsi müdafaanın –kelimenin en geniş anlamıyla- savaşı haklı kılan tek sebep olduğunu göstermektedir.Savaşa ancak savunma amacıyla izin vardır.(2: 167 ve 168. notlar)
46)…….Ve zor durumlarda sabır gösterin; çünkü Allah, gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir.
53)Bu böyledir, çünkü Allah, bir topluma bahşettiği nimeti ve esenliği , o toplum kendi gidişini değiştirmedikçe asla değiştirmez; ve (bilin ki) Allah her şeyi işiten , her şeyi bilendir.
NOT:56) Allah’ın yaratılış olgusu ve yarattığı alemler için belirlediği sebep-sonuç ilişkisi (Sünnetullah) (Bakınız 7: not:79 , 152 , 8: not:56 , 4:94)
55)Gerçek şu ki, Allah katında yaratıkların en bayağısı, hakkı inkara şartlanmış ve sonuç olarak, inanmayan kimselerdir.
NOT:Bu surenin 22. ayetinde de, ‘aklını kullanmayan ‘ insanlar için benzer bir hitap bulunmaktadır.
58)beri yandan, eğer (kendisiyle andlaşma yapmış bulunduğun) bir topluluğun ihanet etmesinden kaygı duyman için ortada makul sebepler varsa, sen de buna bir karşılık olarak, onlarla yaptığın andlaşmayı boz; çünkü, Allah asla hainleri sevmez.
60)…….(ve bilin ki), Allah yolunda her ne sarf ederseniz, size bütünüyle ödenecek ve size haksızlık yapılmayacaktır.
61)Ama eğer onlar barıştan yana eğilim gösterirlerse, sen de barıştan yana ol ve Allah’a güven; çünkü O, gerçekten her şeyi işiten, her şeyin aslını bilendir.
62)(Ama barış yanlısı gözükmekle) niyetleri sadece seni aldatmaksa, (o zaman) bil ki Allah sana yeter.O’dur seni, yardımıyla ve inanmış yandaşlarla güçlendiren.
72)Öte yandan imana erişen, zulmün egemen olduğu diyardan göç eden, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince, işte bunlar (sahiden) birbirlerinin dostu ve hâmileridir.Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden siz sorumlu değilsiniz, ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar.Yine de, dinsel baskılara karşı sizden yardım isterlerse, (onlara) yardım elinizi uzatmaktır size düşen; yeter ki ( bu yardım) kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmasın; çünkü Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.