22/ HAC SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
4)o şeytanî güçler ki, kendilerine yönelen kimseleri yoldan çıkarmaya ve onları kavurucu azaba sürüklemeye memur edilmişlerdir.

5)Ey insanlar! Ölümden sonra kalkış (olgusun)dan şüphedeyseniz, o zaman, (hatırlayın ki), Biz, gerçekten de sizi(n her birinizi) topraktan, sonra bir döl suyu damlasından, sonra döllenmiş hücreden, sonra (temel unsurları ve istidatlarıyla ) tamamlanmış ama (bütün öğeleriyle) henüz tamamlanmamış bir ceninden yarattık ki, size (menşeinizi böylece) açıklayalım. Ve (doğmasını) dilediğimizin, (annesinin) rahminde (Bizce) belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız; sonra sizi çocuk olarak dünyaya getirir ve (yaşamınıza imkân veririz); böylece (bazılarınız) olgunluk çağına erişir; öyle ki, kiminize (daha çocukluk çağında) ölüm tattırılırken, kiminiz de yaşlılığın öyle düşkün çağlarına eriştirilir ki, bildiğini bilmez olur. Ve (sen, ey insanoğlu, ölümden sonra kalkıştan şüphe ediyorsan, düşün ki:) bir bakıyorsun yeryüzü kupkuru, ama ona su indirdiğimizde, (bir de bakıyorsun) canlanıp kabarmış ve her türden güzel ekinler ortaya koymuş.
11)Ve insanlardan kimi de vardır ki,Allah’a (imanla küfrün) sınır(ın)da kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse, O’ndan hoşnut olur; ama başına sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir, ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder; zaten, hiçbir şeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekte budur.
NOT:8-11) ‘ hiçbirinde karar kılmaksızın imanla küfür arasında gidip gelerek’ Yani, kendisine yardım için Allah’ın yeterli olmadığını; öyle anlaşılıyor ki, (imanla küfrün sınırında) Allah’a kulluk eden ve bu yüzden de Allah’ın gücünün insanı bu dünyada da, öte dünyada da mutluluğa ulaştırmaya yeteceğinden şüphe eden kimse imâ ediliyor.
18) (Ey insanoğlu), göklerde ve yerde var olan her şeyin,- güneşin,ayın, yıldızların,dağların, ağaçların ve hayvanların- Allah’ın (kudret ve yüceliği) önünde yere kapandığını görmüyor musun?......
26)Çünkü, İbrahim’e bu İbadet Evi’nin kurulacağı yeri gösterdiğimiz zaman (o’na demiştik ki:) ‘Bana kimseyi ortak koşma ve Benim Mâbedimi, onu tavaf edecek olanlar için, onun önünde (Rablerini tazim ve tefekkür ederek) dikilip duranlar için, saygıyla eğilenler ve yere kapananlar için temiz tut’.
NOT:35) Bu Mabet Tek Tanrı’ya adanmış ilk mâbettir. (Kâbe)
27)Bunun içindir ki, (Ey Muhammed), bütün insanları hacca çağır; yaya olarak ve hızlı yürüyen her (türlü) binek üstünde, (dünyanın) en uzak köşelerinden sana gelsinler.
28)de (bunun) kendilerine sağlayacağı yararları görsünler;ve (kurban için) belirlenen günlerde, (bu amaçla) O’nun kendilerine rızık olarak sağladığı hayvanlar üzerine Allah’ın ismini ansınlar; ve böylece siz de bunlarda yiyin ve darlık içindeki yoksulu da doyurun.
NOT:39) ‘hacca gelenlere sağlanan yararlar’: Yüce Allah’a adanan ilk mabedin karşısında ulaşacakları manevi bilinç ve duyarlılığa, ayrıca bütün müminleri kucaklayan kardeşlik bilincine, ve ayrıca dünyanın her yanından gelen müminlere,değişik coğrafyalarda oluşan toplumsal ve siyasi problemlerden haberdar olma fırsatı verilmektedir.
NOT:40)Kur’an’ın hayvan kesilirken Allah’ın adının anılması konusundaki ısrarı, müminlerin ‘can almanın ciddî bir eylem olduğunu hissederek’ bu işi yapmalarını ve ‘Allah’ın onlara hayvanların etini yemek iznini verirken gösterdiği güvenin önemini’ anlamalarını sağlamak içindir. Kurban edilen hayvanın etinden ancak bir kısmını yeme izni verilmiş ise de, esasen bu etle yoksulları doyurmaktır amaç.
32) İşte bu (akılda tutulmalıdır), Allah tarafından konulan simgeleri saygıyla gözeten kimse (bilsin ki), bu (simgeler gerçek anlamını inananların) kalpler(in)de Allah’a karşı taşıdıkları sorumluluk bilincinde bulmaktadır.
NOT:47) ‘Allah’ın simgeleri’: Hacda yerine getirilmesi ya da gözetilmesi gereken yükümlülüklere işaret eden bir ifade.İnanan kişinin dikkatini, bu yükümlülüklerin manevî anlam ve önemine çekmek ve onu, bu tür unsurları putperestçe bir düşüncesizlik içinde birer fetiş haline sokmaması yönünde uyarmak istenmektedir.
33)Bu (simgeleri gözetmekte gösterilen bilinç ve duyarlılığın) size (O’nun tarafından) belirlenmiş bir süreye kadar yararları olacaktır; sonra bunda güdülen amacın ve varılan sonucun (tevhid inancını simgeleyen) En Eski Mescid (olduğunu anlayacaksınız)
NOT:49)Belirlenmiş süre:Hayatın sonuna kadar Takvâ:’Allah’a karşı sorumluluk bilinci’Gerçek takvanın (Allah’a karşı sorumluluk bilincinin) amaç ve gayesinin ,Kâbe’nin( En Eski Mescid) varlığıyla simgelenen Tevhid (Allah’ın birliği, eşsiz ortaksız olduğu) inancının kavranması olduğuna işaret etmektedir.
34)Bunu gibi, (Bize inanan) her ümmet için kurban kesmeyi bir kulluk eylemi olarak öngördük ki, (bu amaçla) , kendilerine rızık olarak sağladığımız hayvanları keserken Allah’ın ismini ansınlar. Ve (her zaman akıllarında tutsunlar ki), sizin tanrınız Tek bir Tanrı’dır;öyleyse bütün varlığınızla kendinizi O’na teslim edin. Ve sen de (ey Peygamber), tüm iyi yürekli, alçak gönüllü kimseleri (Allah’ın hoşnutluğuyla) müjdele.
35)Onlar ki, ne zaman Allah’tan söz edilse, kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü darlığa, sıkıntıya göğüs gererler; salâtta devamlı ve duyarlıdırlar; ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına da harcarlar.
36)……..Öyleyse artık, (kurban edilmek üzere) sıraya dizildiklerinde, onların üzerinde Allah’ın ismini anın; ve cansız olarak yere serildiklerinde onların etinden kendiniz de yiyin; kendi nasibiyle yetinip istemeyen kimseyi de, istemek zorunda kalan kimseyi de (onunla) doyurun.Biz, işte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, şükredesiniz.
38)ki, Allah inananları (bütün kötülüklere karşı) mutlaka koruyacaktır; çünkü, Allah, hangi türden olursa olsun, hainleri ve nankörleri asla sevmez.39)Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (savaşma) izni verilmiştir;ve şüphesiz Allah onlara yardım ulaştıracak güçtedir.
NOT:57)Savaşın yalnızca -ve yalnızca- savunma amacıyla yapılabileceği ilkesi, bir yıl sonra vahyedilen Bakara suresinde daha ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. (2:190-193)
40)onlar ki,sadece ‘Bizim Rabbimiz Allah’tır’ dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Çünkü, Allah insanları birbirlerine karşı savunmasız bıraksaydı, şüphesiz o zaman, içlerinde Allah’ın isminin çokça anıldığı manastırlar,kiliseler, havralar ve mescidler (çoktan) yıkılıp gitmiş olurdu. Ve muhakkak ki Allah, O’nun davasına arka çıkanlara yardım edecektir; çünkü, Allah (her şeyi hükmü altında tutan) en yüce iktidar Sahibidir. (2:251)
41(O yardıma lâyık olanlar ki), kendilerini yeryüzünde egemen kılsak (dahi) salâta devam ederler, arınmak için verilmesi gerekeni verirler, yapılması iyi ve doğru olanı emreder, yanlış ve kötü olanı yasaklarlar; ama yine de, olup biten her şeyin sonucu Allah’a kalmıştır.
NOT: Arınmak için verilmesi gereken = Zekât
Salât = Namaz
İnsan ruhu dua, tefekkür,zikr (anma) eylemlerinin bir bileşimi olan salât yoluyla manevî/ruhanî gerçekler alanına derin ve dolaysız bir nüfûz sağlayabileceği, ulvî olan her şeyle ilgi ve temas kurabileceği yüksek bir algı ve duyarlık düzeyinde bulunmaktadır
45)Ve zulüm ve haksızlıkta onmaz düzeylere vardıkları için nice şehirleri yok ettik….
48)Ve onmaz zulüm ve haksızlıklara dalıp gitmiş nice toplumlara bir süre için fırsat vermiştim. Ama günü gelince onları kıskıvrak yakalayıverdim; çünkü bütün yolculukların sonu Bana’dır.
47)……ve bilin ki, Rabbinizin ölçüsüyle bir gün, sizin hesap ettiğiniz bin yıl gibidir.
NOT:63)İnsanın, ‘zaman ya da süre’den anladığı şeyin Allah’a göre bir anlamı yoktur. Allah, zamanda münezzehtir.O’nun için ha bir gün, ha bir yıl aynı şeydir. ‘Bir gün , elli bin yıla denktir’ (70:4)
50)Ve (bilin ki), imana erişip, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanları bağışlanma ve çok üstün ,çok büyük bir rızık beklemektedir.
52) Bununla birlikte, senden önce her ne zaman bir elçi ya da haberci göndersek ve bu (elçi ya da haberci) ne zaman (uyarılarına olumlu tepkiler almayı) umut etse, Şeytan mutlaka o’nun güttüğü nihaî amaca gölge düşürmeye kalkışmıştır; ama Allah, Şeytan’ın düşürmeye çalıştığı gölgeyi giderir ve Mesajlarını kendi içlerinde açık ve anlaşılır kılar ve birbirleriyle açıklar; çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen, mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir. (11:1)
NOT:65) Elçi (Rasûl)= Yeni bir öğreti veya şeriat vaz’eden vahyi mesaj getiren kimse.
Peygamber (Haberci) (Nebî) = Allah’ın mevcut bir şeraitte veya bütün ilâhî şeraitlerde yer alan ortak ilkelere dayanan ahlâki değerleri bildirmekle görevlendirdiği kimse.
Buna göre, her resûl (elçi) aynı zamanda nebî (peygamber,habercidir); ama her nebî, resûl değildir.
53)(Yine de, Allah’ın bu tür şüphelere fırsat vermesi), Şeytan’ın (peygamberlerin niyeti konusunda gönüllere) düşürmeye çalıştığı gölgeyi kalplerinde bir eğrilik, bir hastalık bulunan, kalpleri katılaşmış olan kimseler için bir sınama aracı kılmasındandır, çünkü, ( bu tür şüphelere kapılarak kendilerine) yazık eden kimseler, doğrusu, çok derin bir yanılgı içindedir.
56) ….imana erişip de dürüst ve erdemli işler yapan kimseler kendilerini nimetlerle dolu hasbahçelerde bulacaklar.
60)Bu şu demektir: Kim ki kendisine yapılan saldırıya denk bir tepkiyle karşılık verdiği halde, (yeniden) acımasızca kendisine saldırılırsa, Allah böyle birine mutlaka arka çıkacaktır; çünkü, Allah çok bağışlayan ve böylece kullarını günahtan arındıran gerçek bağışlayıcıdır.
61)Bu böyledir, çünkü Allah (öylesine sınırsız kudret Sahibidir ki,) gündüzü kısaltarak geceyi uzatan, geceyi kısaltarak gündüzü uzatan O’dur; çünkü Allah olup biten her şeyi görücü, işiticidir.
66)Nitekim,size hayat veren, sonra sizi öldüren ve en sonunda sizi yeniden hayata döndürecek olan O’dur; (bütün bu gerçeklere rağmen, yine de) insan, gerçekten, çok nankördür.
67)Biz her ümmete, kulluklarını göstermeleri için (ayrı) bir ibadet tarzı tayin ettik. Bunun içindir ki, (ey inanan kişi, seninkinden başka yollar tutan) kimseler bu konuda seni tartışmaya sürüklemesinler, sen yalnızca (onların hepsini) Rabbine çağır; çünkü, sen gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin. ( 5:48 ‘Her biriniz için (farklı) bir sistem, (farklı) bir hayat tarzı tayin ettik.’
75)(Sınırsız kudret ve nüfuzuyla) Allah meleklerden de, insanlarda da elçiler seçer. Ama yine de her şeyi gören, her şeyi işiten Allah’tır.
76)…..çünkü her şey, tüm olaylar ve olgular Allah’a dönmektedir.
77)Siz ey imana erişenler! (Allah’ın huzurunda) eğilin, yere kapanın ve (yalnızca) Rabbinize kulluk edin; ve iyi işler yapın ki, kurtuluşa, esenliğe erişesiniz.!
78) Ve Allah’ın davası için, O’nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize-bir zorluk, bir güçlük- yüklemeyen O’dur.( ve size) atanız İbrahim’in inancını (izlemeyi öneren de O )…….
NOT:94)Müslim = Kendini Allah’a teslim eden
İslâm = Allah’a teslim olmak/ boyun eğmek
Her iki terim, Kur’an’da , Tek Tanrı’ya inanan ve bu inancı, O’nun vahyettiği mesajları şeksiz şüphesiz kabul ederek doğrulayan, teyid eden herkes için kullanılmaktadır.Kur’an bu ilâhi mesajların sonuncusu ve en evrensel olanı olduğu için, tüm inananlar, onu tebliğ eden Son Peygamber’in gösterdiği yolu izlemeye ve böylece bütün insanlığa örnek olmaya çağırılmaktadırlar.

21/ ENBİYÂ SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
1) İnsanlar için hesap görme vakti yaklaşıyor; ama onlar ( bu yaklaşan şeye karşı) hâlâ inatla umursamazlık gösteriyorlar.
10) (Ey insanlar!) Gerçek şu ki, Biz size, akılda tutmanız gereken her şeyi kapsayan ilahî bir mesaj indirdik; halâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
NOT:13) Kur’an’da vaz’edilen manevî ve toplumsal vecibelere uymakla insanın kazanacağı onur ve mutluluğa ilişkin dolaylı bir îma da bulunmaktadır.
11)Hem (bilmiyor musunuz ki) Biz, zulümde ısrar eden nice toplumları kırıp geçirdik de, onların yerine başka toplumlar meydana getirdik.
16)Bir de, (şunu bilin ki), gökleri ve yeri ve bu ikisi arasında var olan hiçbir şeyi bir oyun, bir eğlence olarak yaratmadık.
17) (çünkü), eğer bir oyun, bir eğlence edinmek dileseydik, bunu herhalde Kendi katımızda edinirdik; ama hiç böyle bir şeyi diler miyiz?
NOT:19) Allah’ın, Kendisine yakıştırılabilecek beşerî her türlü duygusal ve ruhsal ihtiyaçtan (oyun, eğlence ihtiyacı gibi) uzak olduğunu dile getirmektedir.
19)Çünkü, göklerde ve yerde var olan her şey O’nundur; O’nun yanında yer alanlar O’na kulluk etmekten asla ne kibre kapılırlar ne de usanç duyarlar.
20)Gece gündüz bıkmadan-yorulmadan O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini anıp dururlar.
25)Oysa, Biz senden önce de peygamberleri yalnızca ‘Benden başka tanrı yok, öyleyse (yalnızca) Bana kulluk edin!’ diye vahyederek gönderdik.
26) Yine de, bazıları kalkıp ‘Rahmân Kendine bir oğul edinmiştir’ diyor. O Yüceler Yücesi (ölümlülere özgü bu tür eksikliklerden) mutlak anlamda uzaktır. Hayır, (Allah’ın soyundan gelmiş gözüyle baktıkları o kimseler) yalnızca Allah’ın seçkin kullarıdır.
30)Peki, hakkı inkâra şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin (başlangıçta) bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?
NOT:39) Allah’ın ‘yaşayan her canlıyı sudan yarattı’ ifadesi, bugünün bilim dünyasının evrensel olarak kabul ettiği bir gerçeği son derece özlü bir biçimde dile getirmektedir.
35)Her can ölümü tadacaktır; ne var ki, (hayatın) iyi ve kötü (tezahürleriyle) karşı karşıya getirerek sınıyoruz sizi; ve sonunda hepiniz Bize döneceksiniz.
36)…..Ve Rahman’dan her söz edişlerinde hakkı örtbas etmeye kalkışanlar da yine böyleleridir.
NOT:48)’Hakkı örtbas etmek, yaratılmış âlemin her zerresiyle varlığına tanıklık ettiği Allah’ın ; düzenleyici, çekip çevirici iradesini tanımamak.
37)İnsan tezcanlı bir yaratıktır; (fakat yakında) mesajlarımı(n işaret ettiği gerçeği) size göstereceğim; şimdi (bunu) Benden acele istemeyin.
NOT:49)İnsan, ‘aceleci olarak yaratılmıştır’ yani tabiat olarak sabırsızdır.Olacak olan, başa gelecek olan şeyler konusundaki tezcanlılığı dile getirmektedir. Ve özellikle, burada- sonraki ifadeden de anlaşılacağı üzere- Allah’ın mukadder yargısına inanmamakta gösterilen acelecilik sözkonusudur.
38)Ama (mesajlarımı ciddiye almayanlar) ‘Eğer doğru sözlü kimselerseniz, (cevap verin ey inananlar), (Allah’ın nihaî yargısı konusunda ileri sürdüğünüz) söz ne zaman gerçekleşecek?’ diye sorup duruyorlar.
NOT:50) ‘Allah’ın yargısı mutlaka gelecektir; öyleyse, onun gelmesini acele istemeyin’ (16:1)
44)Kaldı ki, Biz bunlara da, bunların atalarına da,ömürlerinin sonuna kadar, hayatın tadını çıkararak avunmalarına fırsat verdik; fakat bu insanlar, Bizim yeryüzüne- üzerindeki en iyi, en güzel şeyleri her gün biraz daha eksilterek- vaziyet ettiğimizi görmüyorlar mı? Buna rağmen, yine de baskın çıkacaklar(ını umuyorlar) mı? (13:41 not:79-80)
48)Ve gerçek şu ki, Biz Musa ile Harun’a, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için, doğruyu eğriden ayırmaya yarayan bir ölçü, ışık saçan bir kaynak ve bir uyarıcı, hatırlatıcı (olarak vahyimizi) bahşettik.
NOT:57) ‘doğruyu eğriden ya da hakkı bâtıldan ayırd etmeye yarayan bir ölçü (furkân). Furkân terimi, hem Tevrat’ta hem de bütün ilâhî mesajlarda yer alan ortak ve değişmez ahlâkî gerçeklerle, temel ahlâkî ilkelerle ilgilidir.
79)……Ve Bizim sınırsız kudret ve yüceliğimizi anarken, dağı, taşı ve kuşları Davud’un çağrısına boyun eğdirdik; ve Biz (dilediğimiz her şeyi) yapabilme kudretine sahibiz.
NOT:72)’Yedi gök ve yer ve onların içinde yer alan her şey O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır.’ ( 17:44) ,
‘Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ın sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır’ (57:1)
Bütün tabiat Allah’ı tesbih eder, O’nun kudret ve yüceliğini anar.

80)Ve sizin için o’na, sizi her türlü korkuya karşı (Allah’a karşı sorumluluk bilinci giysisiyle) zırhlandıracak (üstün) bir korunma sanatı öğrettik; peki, (bütün bunlar için) şükrediyor musunuz?
NOT:74) ‘Allah’a karşı sorumluluk giysisi’ (lib’asu’t- takva) (7:26)
80. ayet, Allah’ın Hz.Davud’a, yandaşlarını, hem birbirlerine karşı duydukları korkuya, hem de bilinmeyene karşı duydukları bilinçaltı korkulara karşı koruyacak derin bir takvayla ( Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle) eğitme sanatını öğrettiğini ifade etmektedir.‘Peki, (bu lütuf için) şükrediyor musunuz?’ cümlesi ise, genellikle insanın Allah tarafından kendisine bahşedilen manevî nimeti yeteri kadar taktir etmediğini ve dolayısıyla, gereği gibi şükretmediğini işaret etmektedir.
89)Ve Zekeriya(‘yı da an ki, o’nu böyle kurtarmıştık); hani, o da Rabbine seslenerek: ‘Ey Rabbim’ demişti, ‘Beni çocuksuz bırakma; fakat, (beni varissiz bıraksan bile, biliyorum ki) herkes göçüp gittikten sonra, kalıcı olan birici varlık Sensin’
92)(Siz ey inananlar), gerçek şu ki,bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir: çünkü hepinizin Rabbi Benim; öyleyse (yalnızca) Bana kulluk edin. (23:52)
NOT:89---23 not:28) Gerçek anlamıyla Allah’a inanan herkese hitap etmektedir.Kur’an, Allah’ın elçilerinin hepsi, zamanın ihtiyaçlarına ve hitap ettikleri toplumların tâbi olduğu izafî şartlara bağlı olarak getirdikleri uygulamaya ilişkin ilke ve kurallar arasındaki haricî ve biçimsel farklılıklar ne olursa olsun, bütün peygamberlerin aynı temel gerçekleri tebliğ ettiklerine işaret etmektedir.
93)Ama insanlar aralarındaki bu birliği paramparça ettiler; (hem de) sonunda topluca Bize döneceklerini unutarak.
94)Yine de her kim, hem inanmış, hem de dürüst ve erdemli davranışlardan (bir şeyler) ortaya koymuşsa, onun bu çabası asla ziyan edilmeyecektir; çünkü, hiç kuşkusuz Biz bunu onun lehine kaydetmekteyiz.
95)Bu bakımdan, yok etmeye karar verdiğimiz herhangi bir toplumun, (tuttuğu günahkârca yoldan) bir daha geri dönmesi asla mümkün değildir.
NOT:92)Yani, Allah bir toplumu, yaptıklarından ötürü ortadan kaldırmak istediği zaman, bunu o toplumun seyrek ve geçici sapkınlıkları için değil, fakat tuttuğu günahkârca yollardan vazgeçmeye inatla yanaşmaması, bu yolda bilinçli ve ıslah olmaz bir biçimde ısrar göstermesi yüzünden yapar.
96)Tâ ki, Yecüc ve Mecüc’ün (dünyaya) salınıp, (yeryüzünün) her köşe(sin)den boşalacakları zamana kadar.
NOT:94)Son Saat’in gelip çatmasından önce, insanlığı kuşatacak olan toplumsal ve kültürel karışıklığın ya da felâketin karşı durulmaz mahiyetini dile getirmektedir.
104) O Gün, gökleri sayfaları dürer gibi düreceğiz; (ve) âlemi ilk kez nasıl yarattıysak, onu yeniden yine öyle yaratacağız; gerçekleştirilmesini Kendi üzerimize aldığımız bir sözdür bu; şüphesiz, Biz (her şeyi) yapabilecek güçteyiz.
105)Ve gerçek şu ki, (insanı) uyarıp öğüt verdikten sonra hikmetlerle dolu bütün ilâhikitaplarda, yeryüzüne dürüst ve erdemli kullarımın varis olacağını kaydettik.
NOT:101) Allah’ın insan için öngördüğü yüceliklere erişmenin, ancak, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koymakla mümkün olduğunu dile getiren bir ifade.
(İman etmek= Allah’a ve Ahiret Hayatın’a inanmaktır.)
107)Ve (bunun içindir ki, ey Peygamber), Biz seni sadece, bütün âlemlere rahmetimiz(in bir işareti) olarak gönderdik.
NOT:102) Kur’âni vahyin evrenselliği onun üç özelliğinden ileri gelmektedir:
1)Kur’an mesajı, soy-sop, ırk ya da kültürel çevre gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmektedir.
2)Özellikle insanın sağduyusuna hitap etmekte ve dolayısıyla ancak gözü bağlı insanların inanabileceği türden doğmalar önermemektedir.
3)Bilinen bütün dini metinlerin tersine, Kur’an, 14 yüzyıl önce vahyedildiği günden bugüne dek bir kelimesi değiştirilmeden kalacak olan tek kitaptır.Çünkü Kur’an, ‘onu (tüm tahriflere karşı) muhakkak ki, Biz koruyacağız’ vaadi doğrultusunda eksiksiz kaydedilmiş ve bugünlere eksiksiz ulaştırılmış tek vahyî mesajdır. (15:9)

20/ TÂHÂ SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

1)Ey insan!
2)Bu Kur’an’ı sana, seni bedbaht etmek için indirmedik,
3)Yalnızca, (Allah’tan) korkan herkese bir öğüt, bir uyarıcı olsun diye (indirdik).
6)Göklerde ve yerde ve bunların arasında ve toprağın altında ne varsa hepsi O’na aittir.
11)Fakat ateşe yaklaşınca bir ses ona ‘Ey musa’ diye seslendi,
12)’BENİM; BEN ! Senin Rabbin! Öyleyse artık pabuçlarını çıkar! Ve bil ki,sen iki kez kutlu kılınmış vadidesin.
NOT:9) ‘iki kere kutlu kılınmış’ anlaşıldığı kadarıyla, ilki Allah’ın sesinin işitilmesinden, ikincisinin de Hz. Musa’ya peygamberlik görevi verilmesinden ötürü.
14)’Gerçek şu ki, Allah Benim; Benden başka tanrı yok; o halde, (yalnız) Bana kulluk et ; ve Beni anmak için salâta devamlılık ve duyarlık göster!.
NOT:10)Salât türünden bütün gerçek ibadetlerin hem temel amacının, hem de zihinsel gerekçesinin Allah’ı, O’nun birliğini, eşsiz-ortaksız olduğunu anmak, hatırlamak olduğunu belirtiyor.
İnsan ruhu dua, tefekkür,zikr (anma) eylemlerinin bir bileşimi olan salât yoluyla manevî/ruhanî gerçekler alanına derin ve dolaysız bir nüfûz sağlayabileceği, ulvî olan her şeyle ilgi ve temas kurabileceği yüksek bir algı ve duyarlık düzeyinde bulunmaktadır.
25) (Musa) :’Ey Rabbim’ dedi, ‘İçimi ( Senin aydınlığınla) genişlet; (DUA)
26)görevimi bana kolaylaştır; (DUA)
27)dilimdeki düğümü çöz (DUA)
28) ki, söyleyeceklerimi tam olarak anlayabilsinler. (DUA)
50) (Musa): ‘Bizim Rabbimiz, (var olan) her şeye gerçek özünü ve biçimini veren ve sonra da her şeyi (kendi doğasının gerektirdiği) yola yönelten varlıktır’ diye cevap verdi.
NOT:31) ‘her şeye gerçek özünü ve biçimini veren ’ Yaratılmış bir nesnenin ya da varlığın sadece özüne ya da tabiatına değil, bu özün ya da tabiatın kendini açığa vurduğu biçime de işaret etmektedir.
55) (şöyle ki): sizi yerden yarattık; yine ona döndürecek ve sonra ondan tekrar diriltip çıkaracağız.
81) (ve şöyle dedik): ‘Size rızık olarak verdiğimiz temiz ve hoş şeylerden yiyin ama bunda ölçüyü aşmayın; yoksa, gazabıma uğrarsınız; Benim gazabıma uğrayan kimse, bilin ki, gerçekten kendini bütünüyle yıkıma sürükleyen kimsedir.’
82)Bununla birlikte, yine unutmayın ki, pişman olup doğru yola dönen, imana erişip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan ve bundan sonra da doğru yoldan yürüyen kimse için gerçek bağışlayıcı Benim.
113)İşte böylece, bu (vahyî mesajı) Biz sana Arap diliyle ( ifade edilmiş) bir hitabe olarak indirdik; ve onda her türden uyarıyı apaçık dile getirdik ki, insanlar Bize karşı sorumluluk bilinci taşısınlar; yahut bu (kitap) onlarda yepyeni bir bilinç uyanıklığı meydana getirsin.
NOT:98) Zikr ismi: hatırlama/hatıra veya ‘bir şeyin akılda tutulması’ veya ‘akla getirilmesi’ yani ‘bilinç düzeyine çıkması/çıkarılması’ demektir.
114)Öyleyse, (bil ki) Allah, var olan her şeyin ötesinde yüceler yücesidir; mutlak ve nihaî egemenlik sahibi, mutlak ve nihaî Gerçek’tir; dolayısıyla, Kur’an’ın vahyi sana bütünüyle ulaştırılmadan önce onun hakkında (görüş bildirmekte) tezlik gösterme; fakat (daima) ‘Ey Rabbim, benim ilmimi arttır’ de. (DUA)
NOT:101) Kur’an mesajını tam olarak anlamak isteyen kimse, ayetleri ait oldukları genel anlam örgüsünden soyutlamamalı,Kur’an’ı bir bütün olarak ele almalı, münferit meseleleri bu bütün içinde değerlendirmelidir. (75:16-19 ve ilgili notlar)
118) (O hasbahçe ki,) orada acıkmaman ve kendini çıplak hissetmemen sağlanmıştır,
NOT:105) Hz.Âdem ve Havvâ’nın ancak yasağı çiğneyip de, gözden düşdükten sonra ‘çıplaklıklarının farkıda olduklarını’ söyleyen 121. ayetteki ifade göz önünde bulundurulursa, ‘çıplak olmayacaksın’ sözünün mantıken, insanın, herhangi bir giysi taşımadığı halde çıplaklığını hissetmediği ya da çıplaklığının farkında olmadığı ilkel safiyet durumunu ya da dönemini ifade eden bir anlamla yüklü olduğu rahatlıkla söylenebilir.
119) keza, orada susamaman ve güneşin sıcaklığından etkilenmemen de sağlanmıştır.
121)Ve böylece her ikisi de o ağac(ın meyvesin)den yediler; bunun üzerine çıplaklıklarının farkına vardılar ve bahçeden topladıkları yapraklarla üzerlerini örtmeye çalıştılar. Ve (böylece) Âdem Rabbine karşı geldi ve dolayısıyla ciddî bir hataya düşmüş oldu.
NOT:107)Hz.Âdem ile Havvâ’nın ‘kendi çıplaklıklarının farkına varmaları’ yani, insanın atalarını ‘kendi çıplaklıkları’nın, yani mutlak çaresizliklerinin ve dolayısıyla Allah’a karşı bağımlılıklarının farkına vardıran ‘takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) giysisi’ne ilişkin atıf. (7:26-27 not:16)
123)……Bununla birlikte, muhakkak ki, size Benden doğru yol bilgisi gelecektir; kim ki Benim doğru yol öğretimi izlerse, yoldan sapmayacak ve bedbaht olmayacaktır.
NOT:103)’İnsan zayıf yaratılmıştır’ Yani insan, sürekli olarak ilahî yol göstermeye muhtaçtır.
129) Rabbinin ( her günahkâra tevbe için tanınan) belirli süre konusunda önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, ( günah işleyenlerin derhal cezalandırılması) kaçınılmaz olurdu.
130) Bunun içindir ki, (hakkı inkâr eden)ler ne derlerse desinler, sabret; ve güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbinin sınırsız kudret ve yüceliğini övgüyle an; ve gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün belli vakitlerinde yine Rabbinin kudret ve yüceliğini an ki hoşnutluğa, esenliğe erişesin.
131)Ve sakın pek çoklarına, (sadece) onları sınamak için, avunsunlar diye verdiğimiz dünya hayatına mahsus şu ya da bu parlaklığa, görkeme gözünü dikme; çünkü Rabbinin (sana) sağladığı rızık, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
132) Yakınlarına da salâtı emret ve sen de bunda devamlı ol.(fakat unutma ki) Biz senden (Bizim için) rızık sağlamanı istemiyoruz; (tersine), senin rızkını veren Biziz. Ve gelecek, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimselerin olacaktır.
NOT:117) Yüce Allah, kendisi her türlü ihtiyaçtan uzak olduğuna göre, bu ibadeti (yani salâtı) yalnızca insanların kendi yararları için emretmektedir.
134) Çünkü, eğer bu (ilâhi mesajı vahyetmeden) önce onları (cezalandırıcı) bir azapla helâk etseydik, (Hesap Günün ‘de): ‘Ey Rabbimiz, keşke bize bir elçi gönderseydin de (ahirette böyle) alçalıp gözden düşeceğimize Senin mesajlarına uysaydık’ demekte gerçekten de (haklı olurlardı).

19/ MERYEM SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

6)….ve Sen ey Rabbim, o’nu hoşnut olacağın (bir ahlâk)la donat. (DUA)
30)(Fakat çocuk) ‘Bakın’ dedi, Allah’ın kuluyum ben. O bana ilâhi mesaj bahşetti ve beni peygamber yaptı.
31)ve nerede bulunursam bulunayım, beni kutlu ve erdemli kıldı, yaşadığım sürece bana salâtı, arınmak için vermeyi emretti;
NOT:İnsan ruhu dua, tefekkür,zikr (anma) eylemlerinin bir bileşimi olan salât yoluyla manevî/ruhanî gerçekler alanına derin ve dolaysız bir nüfûz sağlayabileceği, ulvî olan her şeyle ilgi ve temas kurabileceği yüksek bir algı ve duyarlık düzeyinde bulunmaktadır
32)ve anamı saygıyla gözetmemi; ve beni merhametten yoksun bir zorba kılmadı.
62)Orada onlar asla boş ve yararsız bir söz işitmeyecekler; iç huzuru ve esenlik dileğinden başka hiçbir söz.Ve orada sabah akşam azıklandırılacaklar.
NOT:48) Selâm = İç huzuru ve esenlik dileği
63)Bize karşı sorumluluk bilinci içinde olan kullarımıza bırakacağımız cennet işte budur.
75)De ki: ‘Kim ki sapıklık içinde yaşıyorsa, sınırsız rahmet Sahibi onun ömrünü, yaşama imkânını çekip uzatabilir’
NOT: 61) Yüce Allah, ona bir mühlet verir ki, belki tuttuğu yolun yanlışlığını fark eder de doğru yola döner. Bunun içindir ki, her mümin, günah içinde olanlar için ,hayattayken ,(öldükten sonra ,günahkârların bağışlanması dilenmemelidir.), doğru yola dönmeleri yönünde dua etmekle emrolunmaktadır.
76)Allah, doğru yolu seçenleri, daha derin bir doğru yol bilinci ile destekler; ve kalıcı mahsullere dönüşen dürüst ve erdemli davranışlar Rabbinin katında karşılık olarak (dünyevî kazançlardan) daha değerli ve sonuç itibarıyla daha verimlidir. (18:46)
79)Asla! Biz onun (bu) söylediğini kaydedeceğiz ve onun (ahirette çekeceği) azabın süresini uzatacağız.
NOT:Bu ayetten anlaşılmaktadır ki, cehennem azabı sonsuza kadar değil. (Bakınız 31: not:6)

18/ KEHF SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
1)Bütün övgüler Allah’a yakışır; O (Allah) ki, kuluna bu ilâhî kelâmı indirmiş ve onun anlaşılmasını güçleştirecek hiçbir çapraşıklığa yer vermemiştir.
7)Gerçek şu ki, yeryüzünde güzel olan ne varsa Biz hepsini, hangisinin daha iyi davrandığını ortaya koymak üzere, insanları sınamak için bir araç kıldık.
NOT:5)İnsanların Allah’ın manevî/ruhanî mesajını kabule yanaşmamalarının altında yatan gerçek sebebin, hemen hemen her zaman, onların dünya malına aşırı ve körcesine bağlılık duymaları ve bunun yanında bir de onlara kendi başarıları olarak görünen şeylerde kendilerini boş ve anlamsız bir gurura kaptırmaları olageldiğini işaret etmektedir.(16:22 not:15)
10)Hani, o gençler mağaraya sığındıkları zaman, ‘Ey Rabbimiz!’ demişlerdi,’Bize katından bir rahmet bahşet; ve içinde bulunduğumuz (harici) şartlar ne olursa olsun bizi doğruluk bilinciyle donat!’. (DUA)
23)Ve hiçbir şey hakkında,’Ben bu işi yarın mutlaka yapacağım’ deme;
24) (bunu) ancak ‘Eğer Allah dilerse’ (sözcüğüyle birlikte söyle). Ve bunu unutursan (hatırladığın zaman) Rabbini anarak de ki: ‘Umarım ki Rabbim beni doğru olana bundan daha yakın olan bir bilgi ve duyarlılık düzeyine eriştirir.’
NOT: İnşallah = Eğer Allah dilerse
27)Öyleyse, Rabbinin kitabından sana vahyedileni (insanlara) duyur.O’nun sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur; ve sen de O’ndan başka sığınacak kimse bulamazsın.
NOT: Nesh (yürürlükten kaldırma) nın reddedilmesinde dayanılan ayetlerden biri de budur.
30)(Ama) iman edip de dürüst ve erdemli davrananlara gelince; iyi ve güzel olanı yapmakta sebat gösterenlerin emeğini elbette zayi etmeyiz.
31)İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedî mutluluk-esenlik bahçeleri işte böylelerinin olacaktır; orada onlara altın bilezikler takılacak; yeşil ipekli ve işlemeli giysiler giyinecekler ve orada (yumuşak) divanlarda yaslanıp oturacaklar.Bu ne güzel bir karşılık, bu ne güzel bir dinlenme yeri.
NOT:41)Ayette, cümlenin ilk kısmı edilgen yapıda (altın bilezikler takılacak), ikinci kısmı ise etken yapıdadır (..giysiler giyecekler).Râzî’ye göre, etken fiille ifade edilen bölüm,iyilerin, kendi dürüst ve erdemli davranışları ile hak ettiklerinin karşılığı; edilgen fiille ifade edilen bölüm ise, onların kendi emeklerinin üstünde ve ötesinde, Allah tarafından kendilerine bir lütuf ve armağan olarak bahşedilecek olan şeyleri îma etmektedir.Kur’an, insanın algı ve tasavvur alanının ötesinde kalan hususlarda (ğayb) mesajını, mecaz ve temsillerle ifade etmektedir.Çünkü, insan, kendi zihni tecrübelerinde bir eşdeğeri, bir karşılığı olmayan şeyleri, bütün gerçekliğiyle hiçbir zaman kavrayamaz, gözünde canlandıramaz.
39)Ve (devamla) ‘Yazık, keşke bahçene girerken ‘Allah’ın dilediği (olur,çünkü) yaratıcı güç ancak Allah’ın elindedir deseydin’…..
NOT: Maşallah= Allah’ın dilediği olur, çünkü yaratıcı güç ancak Allah’ın elindedir.
45)Dünya hayatının, gökten indirdiğimiz suya benzediğini onlara anlat: Öyle ki,yerin bitkileri onu emerek zengin bir çeşitlilik içinde boy verip birbirine karışırlar; ama bütün bu canlılık, çeşitlilik sonunda rüzgârın savurup götürdüğü çer çöpe döner. İşte (bunun gibi), her şeye karar veren (yalnızca) Allah’tır.
46)Mal mülk ve çocuklar dünya hayatının süsleridir; ama ürünü kalıcı olan dürüst ve erdemli davranışlar ise, karşılığı bakımından, Rabbinin katında daha değerli ve bir ümit kaynağı olarak daha verimlidir. (19:76)
NOT:89) Dürüst ve erdemli davranış = İlke olarak insandan beklenen en tabii, en olabilir davranış biçimi
49)Ve (o Gün, herkesin dünyada yapıp-ettiklerine dair) sicil(ler) önlerine konduğunda, suçluların orada (yazılı) olanlardan irkildiklerini görürsün; ‘Vah bize, nasıl bir sicilmiş bu.Küçük, büyük hiçbir şey bırakmamış, her şeyi hesaba geçirmiş ‘ derler. Ve yapıp-ettikleri her şeyi (kaydedilmiş olarak) önlerinde bulurlar; ve Rabbinin kimseye haksızlık yapmadığını (anlarlar).
54)İşte bunun gibi, Biz bu Kur’an’da insanlar(ın yararlanması) için çeşitli açılardan türlü türlü dersler ortaya koyduk. Bununla birlikte, insan her şeyden çok tartışmaya düşkündür.
NOT: Surenin Zulkarneyn ile ilgili ayetlerinden (83-98) çıkarılacak ilk dersden birincisi; Allah’ın insana bağışladığı irade serbestisinin mecazi ifadesi yanında ikinci ders ise ; yönetici veya yönetenlere, kötülüğün her çeşidine bulaşmış ya da gömülüp gitmiş kavimlerde azap verici kuralları uygulayabilecekleri gibi; bağışlayıcı, düzeltici kuralları da uygulama seçeneği tanınmıştır.Bu seçenek kullanılırken, kamusal yararın gerektirdiği meşru kurallar ve ahlâki değerlerin dikkate alınmasına da işaret edilmiştir.

17/ İSRÂ SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
2)Ve Biz (aynı şekilde) Musa’ya (da) kitap vermiştik ve onu İsrailoğulları için bir doğru yol rehberi kılmış (ve onlara şöyle demiştik): ‘Kaderinizi belirleme gücünü Benden başkasında aramaya kalkışmayın’.
NOT:4)Vekîl terimi Allah için kullanıldığı zaman bazen ‘koruyucu’(3:173 de olduğu gibi) yahut ‘destekleyici/savunucu’ (4:109 da olduğu gibi) ya da ‘her şeyi gözetiminde tutan’ (6:102 ve 11:12 de olduğu gibi) anlamında kullanılmaktadır.Bu ayette, (39:62) olduğu gibi,yarattığı varlıkların ve nesnelerin kaderlerinin belirlenmesi konusunda sadece Allah’ın nüfûz ve kudret sahibi olduğunu ifade etmektedir.
Âyet = (ilâhi) mesaj , işaret/alâmet
11)Hâl böyleyken, insan yine de (çoğu zaman) iyilik için dua ediyormuşcasına (tutkuyla)kötülük için dua eder, çünkü insan (yargılarında) tez canlıdır
NOT:12)’Mümkündür ki, hoşlanmadığınız bir şey sizin için (bazen) iyi olabilir; ve yine mümkündür ki,hoşlandığınız bir şey de sizin için (bazen) kötü olabilir’ (2:216): Başka bir değişle, îlâhi rehberlik, iyinin ve kötünün ne olduğu konusunda tek nesnel ölçüdür.
12)Oysa, Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık;…..
13)Öte yandan, Biz her insanın kaderini (kendi) boynuna dolamışızdır; öyle ki, Kıyamet Günü onun önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir sicil çıkaracağız.
NOT:17) İnsanın manevî/ruhanî yazgısı (ya da kaderi) kendisine bağlıdır.Kader kavramı, insan hayatına ilişkin harici şartların ve olayların gidişinden çok, kişinin manevî/ahlâki tercihlerinin bir sonucu olarak oluşan yazgısıdır.
15)… kimse kimsenin yükünü taşıyacak değildir.Ayrıca, Biz (kendilerine) bir elçi göndermeden (yaptığı haksızlıklardan ötürü hiçbir topluma) azap etmeyiz.
21)Onların bazılarına (yeryüzünde) diğerlerine göre nasıl cömert davrandığımıza bir bak; fakat (unutma ki), ahiret, paye olarak daha yüksek, erdem ve (manevî) zenginlik bakımından daha yücedir.
23)çünkü Rabbin, başkasına değil, yalnızca O’na kulluk etmenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı buyurmuştur. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında kocarsa, onlara sakın ‘Öf’ demeyesin; onları azarlamayasın; onlara saygılı, yüceltici sözler söyleyesin.
24)ve onlara alçak gönüllüce ve acıyıp-esirgeyerek kol-kanat geresin; ve ‘Ey Rabbim!’ diyesin, ‘Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle!’.
(DUA)
NOT:26) İnsanın dünyaya gelmesinde asıl ve gerçek sebep Allah olmakla birlikte, bunun gerçekleşmesinde maddi ve fiili sebep kişinin ana-babasıdır.Böyle olduğu için de , bu ayette Allah’ı tâzim ve tevhit konusundaki çağırıyı hemen ana-babayı yüce tutma emri ya da öğüdü izliyor.Ayrıca insanlar arasındaki ilişkilerde merhametin, yüce gönüllülüğün ve dürüstlüğün ‘Ahiret Hayatı’nın güzel kılınması için gösterilmesi gereken çaba’nın tamamlayıcı bir parçası olduğunu ortaya koyuyor.
26)Ve (ey insanoğlu), yakın(larına) hak(lar)ını ver; düşküne de, yolda kalmışa da; ama sakın (elindekini) anlamsız, amaçsız bir biçimde saçıp savurma.
27)çünkü, bil ki, saçıp savuranlar Şeytan’ın türdeşleridir; Şeytan da zaten Rabbine karşı gerçekten çok büyük bir nankörlük sergilemiştir.
28)Ve eğer sen (kendin) de Rabbinin katından ihtiyaç duyduğun bir lütfu/bir rahmeti arama çabası içinde olduğun için (ihtiyaç sahiplerine) ilgisiz kalmak zorunda isen, o zaman, hiç değilse, onlara yumuşak/yatıştırıcı bir söz söyle.
29)ve ne ellerini boynuna bağlayıp kilitli tut, ne de sonuna kadar aç(ıp varını yoğunu ortaya dök); böyle yaparsan, (yükümlü olduğun kimselerce) kınanan, yapayalnız ve yoksul biri olup çıkarsın.
33)Ve yine sakın, haklı bir gerekçeye dayanmaksızın; Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın…..
NOT:38)Yani, hukukî bir yargı, haklı sebeplere dayanan bir savaş (2:190 not:167) ,yahut nefsi müdafaa gibi gerekçelere dayanmadıkça.
34)Yetimin malına, kendisi erginlik çağına varıncaya kadar, onu değerlendirmek amacı dışında sakın yaklaşmayın. Verdiğiniz her sözü yerine getirin, çünkü verdiğiniz her sözden (Hesap Günün’de) mutlaka sorguya çekileceksiniz.
NOT: ’Allah’la andlaşma/sözleşme’ ifadesi, kişinin Allah’a olan inancından doğan manevî, ahlâkî ve toplumsal yükümlülüklerine işaret etmektedir; ve ikinci olarak da, insanların birbirleriyle yaptıkları tüm sözleşmelerin, tüm andlaşmaların, ilke olarak Allah’la yapılmış sayılacağını ve dolayısıyla bunlara tam bir riayet gerektirdiğini tenbih etmektedir.(16:91)
35)Ve ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun, tartıyı da doğru teraziyle yapın; böylesi (sizin için) daha iyi, daha yararlı ve sonuç olarak da daha güzel olacaktır.
NOT:44)’Müstakîm’= ‘Dosdoğru’ Yukarıdaki buyruk, sadece ticari alışverişler için değil,insanlar arası bütün ilişkiler için geçerlidir.
36)Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi (Hesap Günün’de) bundan sorguya çekilecektir.
NOT:45) Olaylar ya da insanlar hakkında ileri sürülen asılsız iddialara (ve dolayısıyla iftira ve yalan şahadete), olaylarla doğrulanmayan, tahmine dayanan beyanlara ya da elde doğru değerlendirmeye yetecek veriler olmadığı halde, birtakım toplumsal olay ve oluşumlara karışma tavrına işaret eden bir ifade olduğu söylenebilir.
37)Ve yeryüzünde kurumlanarak dolaşma; çünkü (böyle yapmakla) sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
41)Gerçek şu ki, bu Kuran’da Biz (gerçeği) pek çok yönden açık açık ortaya koyduk ki, (onu inkâr edenler) iyice içlerine sindirebilsinler; ne var ki, bu sadece onların nefretini arttırdı.
44)Yedi gök ile yer ve onların içinde yer alan her şey O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır; O’nun yüceliğini, aşkınlığını övgüyle yankılamayan bir tek nesne yoktur; ne var ki, siz onların yücelemelerini anlayamıyor, kavrayamıyorsunuz. Yine de, hem çok bağışlayıcı, hem de halîm olan O’dur.
NOT:53)Yani, kâinattaki her şey sınırsız ilim sahibi Yaratıcı bir İrade’nin varlığına tanıklık ederken, yalnızca insan, her zaman var olan, her yerde varlığını hissettiren Allah’ın mutlak kudretinin bu karşı konulmaz, görmezlikten gelinmez tecellilerine karşı çoğu zaman kör ve sağır kalmaktadır.
53)Yine de sen kullarıma söyle, (inançlarını paylaşmayan kimselerle) en güzel bir biçimde konuşsunlar, çünkü, Şeytan, insanların aralarını açmak için her zaman fırsat kollamaktadır.Şeytan gerçekten de, insanın açık düşmanıdır.
71)(ama) gün gelecek, bütün insanları huzurumuza çağıracağız (ve onları, yaşarken) davranışlarına yön veren bilinçli eğilimlerine, seciyelerine göre (yargılayacağız); sicilleri sağ ellerine verilecek olanlar, işte bunlar, tutanaklarını (sevinçle) okuyacak olanlardır.Bununla birlikte kimseye kıl payı kadar haksızlık yapılmayacaktır.
NOT:87)Bu ayet göstermektedir ki, insanın ahiretteki hayatı, sadece dünya hayatında izlediği davranış tarzıyla belirlenmiş olmakla kalmayıp, aynı zamanda, önceden yer etmiş eğilimlerin tabii inkişafı ve yoğunlaşması halinde dünya hayatının organik bir uzantısı olarak tecelli etmektedir. ( 20:124-125)
78)Güneşin doruğu aşmasından, gecenin çöküşüne kadar(ki süre içinde) namazı(nı) gereği üzere yerine getir; sabah (namazı) okumasını da (tam bir dikkat ve duyarlık içinde gerçekleştir); çünkü sabah okuması(nda insan) gerçekten de(ulvî olan her şeye) açıktır.
NOT:95)Gerçi her namazda Kur’an okumak zorunludur, fakat özellikle sabah namazı deyimsel olarak ‘sabah okuması (Kur’an)’ olarak anılmaktadır ki, bunun sebebi de Hz.Peygamber’in özellikle bu vaktin namazını kılarken, onun önemini de vurgularcasına vahyin etki ve esinlenmesi altında okumayı uzun tutmasıdır.
NOT:96)Gecenin sükunet ve karanlığının yerini, gündüzün diriltici ışığına terk ettiği bu saatlerde (fecr), insan ruhu dua, tefekkür,zikr (anma) eylemlerinin bir bileşimi olan salât yoluyla manevî/ruhanî gerçekler alanına derin ve dolaysız bir nüfûz sağlayabileceği, ulvî olan her şeyle ilgi ve temas kurabileceği yüksek bir algı ve duyarlık düzeyinde bulunmaktadır.
79)Ve gecenin bir vaktinde kalkıp, kendi isteğinle yaptığın ilave bir eylem olarak namaz kıl; ki böylece Rabbin seni belki (ahirette) övgüye değer bir konuma yükseltir.
80)Ve (dua ederken) de ki: ‘Ey Rabbim, (girişeceğim her işe) doğruluk ve içtenlik üzere girmemi; (bırakacağım her işten de) doğruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı sağla; ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahşet’. (DUA)
84)De ki: ‘Herkes kendi yapısına göre davranmaktadır; ve bunun içindir ki Rabbiniz kimin en iyi yolu seçtiğini çok iyi bilmektedir.’
89)Çünkü, gerçekten de Biz bu Kur’an’da her konuyu insanlığın (yararı için) değişik açılardan örneklerle açıklamış bulunuyoruz. Hâl böyleyken, yine de insanların çoğu inkârcı bir tavırdan başkasını benimsemekten inatla kaçınmaktadır.
105)Ve Biz bu (vahyi) değişmeyen gerçeğe işaret olarak indirdik ve o da ( sana ey Peygamber) hak olarak ulaştı; çünkü Biz seni yalnızca bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
NOT:126) Değişmeyen gerçek = Hak üzere
106)ve ayrıca onu, insanlara yavaş yavaş okuyasın diye bir Kur’an, temel bir okuma metni olarak bölüm bölüm açıkladık, ayet ayet indirdik.
107)De ki; ‘Ona ister inanın, ister inanmayın’. Kendilerine önceden doğru bilgi ve kavrayış yeteneği verilmiş olanlara bu (ilâhi metin) okunduğu zaman, hemen yüzleri üzerine yere kapanır,
108) ve şöyle derler: ‘Sınırsız kudretiyle ne yücedir Rabbimiz!.İşte Rabbimizin vaadi apaçık gerçekleşti!’.
NOT:131) Yani , Kur’an’ı vahyetmesiyle ve dolayısıyla insanoğluna, manevi, kültürel ve toplumsal girişim çizgisinin her adımında yol gösterecek olan bir rehber bahşetmiş olmasıyla ilgili olsa gerekir.
109)İşte (böyle deyip) ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar ve (Allah’tan yana gösterdikleri) bu (bilinç ve duyarlık) onların saygı ve sakınmasını arttırır.
110)de ki,’İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye,O’nu hangi isimle çağırırsanız çağırın, (O hep Birdir; ve) bütün güzel ve üstün nitelikler O’nundur.’
(O’na dua et, ama) duanda sesini fazla yükseltme, çok fazla alçaltma da, ikisinin ortası bir yol tut.
NOT: Allah’ın Rahman sıfatı:Hiçbir şarta bağlı olmaksızın, herşeyi/herkesi kucaklayan kayra, bağış,acıma ve esirgeme gücünü ifade eden son derece geniş bir anlama sahiptir.
‘Allah , rahmeti Kendisine ilke edinmiştir’ (6:12 , 6:54)
111) Ve de ki: ‘Bütün övgüler, döl edinmeyen, egemenliğinde ortağı bulunmayan, güçsüzlükten, düşkünlükten ötürü herhangi bir yardıma-yardımcıya gereksinme duymayan Allah’a yakışır.’ İşte, O’nu (hep böyle) yücelterek an. (DUA)