5 / MÂİDE SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

1)Siz ey imana ermiş olanlar! Andlaşmalarınıza sadık olun……..
NOT:1)Andlaşmalar üç türlüdür.
a)İnsan ile Allah arasındaki adlaşmalar, (yani , insanın Allah’a karşı yükümlülükleri)
b)İnsan ile kendi ruhu arasındaki andlaşmalar,
c) Birey ile (toplumun) diğer bireyleri arasındaki andlaşmalar
Böylece, insanın tüm ahlâki ve sosyal sorumluluk alanı kapsanmış olmaktadır.
2)……erdemi ve ilâhi sorumluluk bilincini geliştirmede birbirinizle yardımlaşın,kötülüğü ve düşmanlığı arttırmada değil……
3)Ölü eti, kan ve domuz eti ve üstünde Allah’tan başkasının adının anıldığı hayvanlar ve boğulan, dövülerek öldürülen veya düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar, canlı iken (bizzat) kestikleriniz hariç, size yasaklanmıştır ve putperest sunaklarında kesilenler (de yasaktır).
Kehanet yoluyla gelecekte sizi neyin beklediğini öğrenmeye çalışmanız da (yasaklanmıştır).Bu günahkârca bir davranıştır. Bugün hakikati inkâra şartlanmış olanlar ,sizin dininiz(i terk edeceğiniz)den artık ümitlerini tamamen kestiler.Öyleyse, onlardan korkmayın, yalnız Benden korkun.
Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve Bana teslimiyetinizi sizin dininiz olarak belirledim.
Günaha eğiliminden değil de, hayati bir zaruret sonucu (yasak şeylere) sürüklenenlere gelince, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:10) Kur’an mesajını noktalayan ayettir.Bu ayetten sonra başka hiçbir buyruk inmemiştir.İnsanın, Allah’a kendini teslim etmesi (İslâm), gerçek dinin temeli olarak kabul edilmiştir.Bu teslimiyet, sadece Allah’a inanmakla değil,ama aynı zamanda Yüce Allah’ın emirlerine itaat etmekle tam ifadesini bulur.
Bakınız (22: not:94)
4)Kendilerine neyin helâl kılındığını sana soracaklar.De ki: ‘Hayatın bütün güzel şeyleri size helâldir’……..
NOT:12) Kur’an, sadece fiziksel, ahlâki ve sosyal olarak zararlı olan şeyleri veya eylemleri yasaklar.
6)Siz ey imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak) ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın).Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin.Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız , o zaman , temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.
7)(Daima) hatırlayın, Allah’ın size bahşettiği nimetleri ve ‘Duyduk ve itaat ettik’ dediğinizde Allah’a karşı altına girdiğiniz kesin taahhüdü.O halde, Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, şüphe yok ki Allah, (insanların) kalpler(in)de olanı kesinlikle bilir.
8) Siz ey imana ermiş olanlar! İnsaf ile hakikate şahitlik yaparak Allah’a bağlılığınızda sıkı durun; ve herhangi bir kimseye karşı nefretiniz, sizi adaletten sapma günahına itmesin.Adil olun, bu, Allah’a karşı sorumluluk bilinci duymaya en yakın olan (davranış)tır.Ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, şüphe yok ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
9)Allah, imana eren ve iyi işler yapanlara günahlarının bağışlanacağını ve büyük bir mükâfatın onların olacağ(ını) vaad etmiştir.
15)…Şimdi Allah’tan size bir ışık ve apaçık bir ilâhi kelâm ulaşmıştır.
16) ki onunla Allah, kendi rızasını arayan herkese kurtuluşa götüren yolları gösterir, Rahmetiyle onları karanlığın derinliklerinden aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola yöneltir.
NOT: Kasdedilen Kuran-ı Kerimdir.
19)Ey Kitab-ı Mukaddes’in izleyicileri! Hiçbir peygamberin gelmediği uzun bir aradan sonra, size (hakikati) bildiren bu Elçimiz gönderildi ki’Bize ne bir müjdeci, ne de uyarıcı gelmedi’ demeyesiniz, işte size bir müjdeci ve uyarıcı geldi, çünkü Allah dilediğini yapmaya kâdirdir.
29)(Beni öldürürsen), dilerim, hem kendi günah(lar)ını, hem de benim günahlarımı(n yükünü) yüklenir ve böylece cehennemin yolunu tutarsın.
NOT:36)Eğer bir kimse, doğrudan veya dolaylı olarak kendi günahından doğmayan bir şiddet eylemi sonunda ölürse, önceki günahları af edilir.(sebebi , eğer yaşamasına izin verilseydi edebileceği tevbeye vakit bulamamasıdır.)
32)Bu yüzden Biz İsrailoğulları’na bildirdik ki,-cinayetin ve yeryüzünde fesadı yayma(nın cezası) olarak işlenmesi dışında- eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibidir; ve bir kimse bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur……….
35)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun , O’na daha yakın olmaya çalışın ve Allah yolunda gayret gösterin ki, mutluluğa erişebilesiniz.
45)Ve onlar için (Tevrat’ta) hükmettik: cana can, göze göz, dişe diş, kulağa kulak, buruna burun ve yaralanmalarda (benzer) bir karşılık; ama kim hayır için ondan vazgeçerse, bu geçmiş günahlarının bir kısmına kefaret olacaktır.Allah’ın vahyettiğine göre hüküm vermeyenler, işte onlar zalimlerdir.
46)Biz, Meryem oğlu İsa’yı, o (geçmiş peygamber)lerin izleri üzerinde Tevrat’tan (o güne) kalanın doğruluğunu tasdik edici olarak gönderdik.Biz, o’na, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara bir rehber ve bir öğüt olarak Tevrat’tan (o güne) kalanı tasdik eden, içinde rehberlik ve aydınlık bulunan İncil’i verdik.
48)Ve sana (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilâhi kelâmı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öyleyse, (ey Peygamber), geçmiş vahyin izleyicileri arasında Allah’ın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver ve sana gelmiş olan hakikati terk ederek onların mesnedsiz görüşlerine uyma.
Biz, her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik.Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek topluluk yapardı; ama indirdikleri aracılığı ile sizi sınamak için (başka türlü diledi).O halde hayır işlerinde yarışın! Hepinizin dönüşü Allah’adır; o zaman Allah , ayrılığa düştüğünüz şeyleri size gösterecektir.
NOT:64)Burada Kur’an, geçmiş kitaplarda neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğuna karar vermenin belirleyici ölçüsü olarak tanımlamak için kullanılmıştır.
NOT:66)’Her biriniz için’ ifadesi, insanlığı oluşturan çeşitli toplumları anlatır.Peygamberler tarafından tesis edilen belli bir hukuk sistemi (şeri’a) ve tavsiye edilen hayat biçimi , zamanın ihtiyaçlarına ve her toplumun kültürel gelişmesine bağlı olarak değişir.İşte bu ‘çoklukta birlik’ Kuran’da sıkça vurgulanmıştır. (21:92-939, (23:52). Öğretilerinin evrensel geçerliliği ve metinsel değişmezliği ile Hz.Peygamber Muhammed (s.a.v), peygamberlerin sonuncusu olması gerçeği nedeniyle, Kur’an, bütün vahiylerin zirvesini temsil eder ve ruhi/manevi tatminin en son, en mükemmel yolunu ortaya koyar.Ancak Kur’an mesajının bu benzersizliği, önceki inançların mensuplarını Allah’ın rahmetine ulaşmaktan alıkoymaz; çünkü, Kur’an’ın sıkça işaret ettiği gibi –onlar arasından Tek Allah’a ve Hesap Günü’ne (yani bireyin ahlâki sorumluluğuna) katıksız biçimde inananlar ve erdemlice bir hayat yaşayanlar, ‘ne korkacak ne de üzüleceklerdir’.(5:69)
NOT:68)Müslim ve gayrimüslim herkese,dini uygulamalardaki farklılıkların, onları karşılıklı düşmanlığa sürüklemek yerine’ hayırlı işlerinde birbiriyle yarışma’ya yönelmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
51)Siz ey imana ermiş olanlar! Yahudiler’i ve Hristiyanlar’ı dost edinmeyin.Onlar yalnızca birbirlerinin dostlarıdır. Ve hanginiz onları dost edinirse kesinlikle onlardan olur. Bilin ki Allah böyle zalimlere doğru yolu göstermez.
NOT:72-73)Bu iki toplumun her biri gerçek dostluğu yalnızca kendi mensupları için –yani, Yahudiler Yahudiler için ve Hristiyanlar da Hristiyanlar için – kabul ederler.Bu nedenle, Kuran’a tabi olanlara gerçek bir dostlukla yaklaşmaları beklenemez.
Gayrimüslimler ile ’ahlâki dostluğ’un yasaklanması, Müslümanlara karşı iyi niyetli olanlarıyla kurulan normal dostça ilişkilere karşı bir anlam taşımaz.
55)Unutmayın ki, sizin yardımcılarınız sadece Allah ve Elçi’si ve imana erenler olacaktır; (yani) namazlarında devamlı ve dikkatli olanlar, arındırıcı (mali) yükümlülüklerini (zekât) yerine getirenler ve (Allah’ın karşısında) boyun eğenler.
60) De ki, ‘Allah katında bunlardan daha şiddetli bir cezayı hak edenleri size söyleyeyim mi? Onlar, Allah’ın lânetledikleridir, onlar Allah’ın gazab ettikleridir ve şeytani güçlere taptıkları için Allah’ın maymuna ve domuza çevirdikleridir. Bunlar durumu en kötü olanlar ve doğru yoldan (alaya alıcılardan) daha da fazla sapanlardır.
NOT:77-78) Müminleri küçümseyenlerden, alaya alanlardan daha da kötü durumda olan günahkârlar, münafıklardır (ikiyüzlülerdir).Bunların, maymun gibi ne yapacakları önceden tahmin edilemez ve domuzlar gibi şehvet kurbanı olurlar.
69) çünkü, (bu ilâhi kelâma) iman edenler ve Yahudi itikadına uyanlar ile Sabiler ve Hristiyanlar’dan –Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanıp, doğru ve yararlı fiillerde bulunanlar – ne korkacak, ne de üzüleceklerdir.
82)Bütün insanlar içinde (bu ilâhi kelâma) inananlara en çok düşmanlık yapanların Yahudiler ve Allah’tan başkasına ilahlık yakıştırmaya şartlanmış olanlar olduğunu kesinlikle göreceksin; ve bütün insanlar içinde (bu ilâhi kelâma) en çok şefkat gösterenlerin ise ‘Biz Hristiyanız’ diyenler olduğunu göreceksin; böyledir, çünkü onlar arasında öyle keşişler ve rahipler var ki, bunlar kibre kapılmamışlardır.
83)Onların, bu Elçi’ye indirileni anlamaya başladıkları zaman gözlerinden yaşlar boşaldığını görürsün, çünkü ondaki hakikatin bir kısmını tanırlar; (ve) ‘Ey Rabbimiz’ derler, ‘Biz inanıyoruz, öyleyse bizi hakikate şahitlik yapanlar ile bir tut’. (DUA)
NOT:98) Onlar ifadesi ile, Hristiyanlar kasdedilmektedir.
87)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’ın size helâl kıldığı hayatın güzelliklerinden kendinizi yoksun bırakmayın, ama hakkın sınırlarını da aşmayın.Allah sınırları aşanları asla sevmez.
88)O halde, Allah’ın rızık olarak size bağışladığı meşru güzelliklerden yararlanın ve iman ettiğiniz Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.
89)Allah, düşünmeden ağzınızdan kaçırıverdiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilerek ve isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır.Böylece, yemininizi bozma karşılığında, on yoksulu kendi ailenize yedirdiğinizin hemen hemen aynısı ile beslemeniz veya onları giydirmeniz veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir; buna imkanı olmayan ise (onun yerine) üç gün oruç tutacaktır.Her ne zaman yemin eder ( ve onu bozar)sanız yeminlerinizin kefareti işte bu olacaktır.Öyleyse yeminlerinize sadık olun! Allah mesajlarını size böylece açıklar ki, şükredici olasınız.
90)Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoşluk veren şeyler, şans oyunları, putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, Şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey
değildir.O halde onlardan kaçının ki, mutluluğa eresiniz.
91)Şeytan, sarhoşluk verici şeyler ve şans oyunları ile sadece aranıza düşmanlık ve nefret sokmaya ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymaya çalışır.O halde, (artık) vazgeçmeyecek misiniz?
NOT:105) Sarhoşluk veren maddeler ile ilgili yasaklama, sadece alkollü içecekleri değil, aynı zamanda benzer etki yapan ilaçları da kapsar.Bu genel yasağın tek istisnası, zaruri ihtiyaç hallerinde doğar.(3. ayette geçmektedir)Bu da, hastalığın veya bir bedensel yaranın uyuşturucu ilaçları veya alkolü gerekli ve kaçınılmaz kıldığı hallerdir.
92) Öyleyse Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin ve (kötülüklere karşı) her zaman hazırlıklı olun……
93)İmana ermiş olup, doğru ve yararlı işler yapanlar, Allah’a karşı sorumluluk bilinci duydukları ve (gerçekten) inanıp doğru ve yararlı işler yaptıkları sürece her istediklerinden serbestçe yararlanabilirler,yeter ki Allah’a karşı sorumluluk bilinci duymaya ve iman etmeye devam etsinler ve Allah’a karşı sorumluluklarının bilincine daha çok varsınlar ve iyilik yapmakta arzulu ve kararlı davransınlar.Allah iyilik yapanları sever.
NOT:108) ‘Her istediklerinden serbestçe yararlanma’ ifadesi, Allah’ın yasaklamadığı ve bu nedenle, müminlerin kendilerini onlardan mahrum etmek zorunda olmadığı şeyler’i göstermektedir.(87. ayet)
96)Sularda yapılan her türlü avlanma ve denizin hem (yerleşik olan) sizler için hem de gezginler için rızık olarak su yüzüne çıkardıkları sizin için meşrudur; ama hacda iken karada avlanmanız size yasaklanmıştır.Ve hepinizin varıp toplanacağı Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.
NOT:116) Her türlü su avı, müminlere hacda olup olmadıklarına bakılmaksızın meşru kılınmıştır.
97)Allah, Kâbe’yi, o Beytu’l- Haram’ı bütün insanlık için bir sembol kıldı; ve (aynı şekilde) kutsal (hac) ayı ve boyunlarında takı olan kurbanlıklar, Allah’ın göklerde ve yerde olan her şeyden haberdar olduğunu ve Allah’ın her şeyin tam bilgisine sahip bulunduğunu size anlatmayı amaçla(yan sembollerdi)r.
NOT:118)Hac ve ona bağlı merasimler, insanın Allah’a teslimiyetinin sembolleri olarak ifade edilmektedir.
98) Bilin ki Allah, cezalandırmada çetindir ve Allah çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır.
NOT:Yüce Allah, yasakladığı ve günah saydığını belirttiği konularda ısrarla o eylemi yapan kulunu cezalandıracağını ihtar eden ayetin hemen devamında, hatada süreklilik göstermeyip tevbe eden kullarını affedeceğini belirtip ,müjdelemektedir.(Sengül Kaleli; Kur'an'da Nimet Bahçeleri)
101) Siz ey imana ermiş olanlar ! (Kesin hukukî kurallar şeklinde) açıklandığı taktirde siz sıkıntıya sokabilecek olan konular hakkında soru sormayın; zira Kur’an vahyedilirken onlar hakkında soru sorsaydınız, size (hukukî kurallar şeklinde) açıklanabilirlerdi. Allah, bu konuda (sizi her türlü yükümlülükten) azad etmiştir; zira Allah , çok bağışlayıcıdır, halîmdir.
NOT:120)Müminlerin, Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in açık şekilde ortaya koydukları emirlerden ‘ilâve’ kurallar çıkarmaya çalışmamaları gerektiğine işaret edilmektedir; çünkü bu onlara zorluk çıkarabilir yani (yüzyılların akışı içinde ortaya çıktığı gibi) müminlere, Kur’an’da ve Hz.Peygamber’in emirlerinde, hukuki kurallar olarak söylenmiş olanların dışında ve üstünde ilâve yükümlülükler getirir. İslâm Hukuku, bir bütün olarak, Kur’an’ın ve Hz.Peygamber’in emirlerinin görünürdeki anlamlarından çıkarılan açık kurallardan başka şeyleri kapsamaz.Müslüman toplumu, gerekli olduğunda Kur’an’ın ve Hz.Peygamber’in öğretilerinin ruhu ile uyumlu, geçici her tür düzenlemeyi yapmaktan alıkoymaz ; ama açıkça anlaşılmalıdır ki, bu tür ilâve düzenlemeler, İslâm Hukuku’nun (şeri’ât) aslî unsuru olarak görülemezler. (42:8 )
Yüce Allah, bazı konuları değinmeden bırakmak suretiyle, onları, insanların iradelerine bırakmış, böylece, insanların kendi vicdanları ve toplumun menfaatleri doğrultusunda hareket etmelerine imkân vermektedir.