16/ NAHL SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
9)Ve (sizin yaratıcınız O olduğu için) size yolun doğrusunu göstermek de Allah’a düşer; çünkü o yoldan sapıp da yolunu kaybeden (çok insan) var.Oysa, Allah dileseydi, sizin hepinizi doğru yola çıkarırdı.
NOT:7-8)Allah istisna gözetmeden, O’nu izlemeye niyetli ve gayretli olan herkese doğru yolu gösterir.(6:12 ve 6:54 de işaret edildiği gibi ‘O , Kendisi için şefkat ve merhameti ilke edinmiştir’ Bu nedenle Yüce Allah yolun doğrusunu gösterir.) Ahlâk kavramı, Allah’ın insana bahşettiği iyiyle kötü arasında seçim yapma serbestisiyle doğrudan bağlantılı olduğu için, Allah hidayet bulmak konusunda insanı zor altında bırakmaz; gösterir ve uyarır ama onu benimsemeyi ya da reddetmeyi insana bırakır.
23)Hiç kuşkusuz, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah tastamam bilmektedir; kesin olan şu ki, O, kendini büyüklük duygusuna kaptıranları asla sevmez.!,
25)Böyle yapmakla, Kıyamet Günün’de, kendi günahlarının yükünü bütünüyle,yoldan çıkardıkları bilgisiz kimselerin yükünü de kısmen üzerlerine almış olurlar.Bir bilseniz, bu yüklendikleri ne kötü bir yüktür.
30)Ama Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara :’Rabbiniz ne indirdi?’ diye sorulduğunda, onlar : ‘Katıksız iyiliği!’ diye cevap verirler. İyilikte devamlı olanlar bu dünyada iyilik bulacaklardır; böylelerinin öte dünyada tutacakları yurt çok daha hayırlı olacaktır.Ne güzel bir yurt, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanların yurdu.
NOT:28)Bu anlam örgüsü içinde ‘iyilik’ terimi, maddî bir iyiliği ya da yararı değil, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımanın verdiği manevî doyum ve huzur duygusunu işaret etmektedir.(16:128)
32)Onlar ki, bir arınmışlık hali içindeyken melekler,’size selâm olsun, (hayattayken) yaptıklarınızdan ötürü girin cennete!’ diyerek canlarını alırlar.
36)Gerçek şu ki, Biz her toplumun içinden ‘Allah’a kulluk edin, şeytanî güçlerden kaçının!’ (mesajıyla gönderdiğimiz) bir elçi çıkardık……
NOT:34)’Allah’a kulluk etmek’tabiri, insanın O’na karşı duyduğu sorumluluk hissini, sorumluluk anlayışını ifade eder. (Bakın 28. sure not:92)
37)İmdi,sen (o hakkı inkârda ısrarlı olanların) doğru yola erişmelerini tutkuyla istesen de, (bil ki), Allah, sapıklık içinde kalmalarına hükmettiği kimseleri doğru yola eriştirmez; ve böyleleri (Kıyamet Günün’de) kendilerine yardımcı da bulamayacaklardır.
NOT:36)Sapıklığın kendileri için kaçınılmaz olduğu kimseler yahut sapıklığı hak edenler; yani Allah’ın uyarıcı, yol gösterici mesajına bilerek ve inatla karşı durduğu, ona uymaya yanaşmadığı için ‘kalpleri mühürlenmiş’ olanlardır.
40)Biz, ne zaman bir şeyin olmasını istesek, ona sadece ‘Ol’ deriz, ve o (şey hemen) oluverir.
41) (İmdi) , (benimsediği dinden ötürü) zulme uğradıktan sonra Allah yolunda zulüm diyarını terk edenlere gelince, Biz onları,şüphesiz,bu dünyada güzel bir yere yerleştireceğiz; ama onların ahirette hak ettikleri ödül daha da büyük olacaktır…..
48)Öyleyse, (hakkı inkâr edenler) Allah’ın yarattığı nesneleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri, (Allah’ın iradesine) bütünüyle boyun eğerek, bir sağa bir sola dönüp Allah için saygı ve tazimle (nasıl) yere kapanmaktadırlar.
NOT:55)Yaratılmış canlı cansız her şeyin Allah’a karşı ya da Allah’ın koyduğu doğal yasalara karşı fıtrî, içsel boyun eğmişliğini dile getiren sembolik bir tabirdir.
49)Ayrıca göklerde ve yerde olan her şey-bütün canlılar ve melekler- kendilerini büyüklük duygusuna kaptırmadan Allah için saygı ve tazimle yere kapanmaktadırlar.
51)Ve hani, Allah:’İki (ya da daha fazla) tanrı edinmeyin!’ demişti, ‘Çünkü O’dur tek ve biricik Tanrı, bunun içindir ki, Ben’den, yalnızca Ben’den korkun!’.
NOT:59) Kişi zamirlerinin Kur’an ‘da Allah’a izafeten kullanıldığı zaman geçirdikleri ani değişimler;( O’, ‘Ben’, ‘Biz’, ‘Bizi’, ‘Bize’, ‘Beni’ , ‘Bana’ vb) , Allah’ın tüm ifade sınırlarının üzerinde olduğunu ve dolayısıyla ‘kişi zamirlerinin’ zorunlu olarak kullanılmasının ima edebileceği her türlü tanımlama düzeylerinin üstünde olduğunu göstermektedir.
53) Hem, payınıza düşen her nimet Allah’tandır; (nitekim) ne zaman başınıza darlık çökse, hemen O’na yakarırsınız.
64)Sana bu ilâhî kelâmı yalnızca, üzerinde çekişip durdukları (dinî) sorunları onlara açıklayasın ve inanmaya eğilimli olan kimselere de onu doğru yol bilgisi ve rahmet olarak (ulaştırasın) diye indirdik.
66)Ve muhakkak ki, sizin için (sağmal) hayvanlarda da (çıkarılacak) bir ders vardır; hayvanın karnında, (bedeninden) atılacak artıklarla kan arasından (salgılanan) ve içenlere lezzet ve ferahlık veren katıksız süt içiriyoruz size.
NOT:75)Bir salgı bezi ürünü olan süt, ana-hayvanın hayatı için(yahut ayetteki mecazî tanımla ’kanı’ için) elzem bir madde değildir;beri yandan, hayvanın bedeninin, kendi metabolizması bakımından artık hiç yararı kalmadığı için, dışarı atılması gereken bir madde de değildir; bunun içindir ki, ayette’(hayvan bedeninden) atılacak artıklarla kan arasından (salgılanan)’ bir sıvı olarak tanımlanıyor.
71)Rızık konusunda, kiminize kiminizden fazla veren Allah’tır; hâl böyleyken, kendisine fazla verilmiş olanlar, rızıklarını -bu bakımdan aralarında eşitlik olsun diye- sağ ellerinin malik olduğu kimselerle paylaşmakta isteksiz davranıyorlar. Peki, (böyle yapmakla) Allah’ın nimetini (bile bile) inkâra mı kalkışıyorlar?
NOT:80)’Sağ ellerinin malik olduğu kimseler’ (yani, ‘meşru yollarla sahip oldukları kimseler’) burada, Allah yolunda yapılan savaşta tutsak alınan kimseler de olabilir.Ya da geçimleri konusunda başkalarına bağımlı olan ve dolayısıyla başkalarının sorumluluğu altında bulunan kimseler de olabilir. Kişinin sorumluluğu altında bulunan kimseleri, kendisiyle eşit standartlarda yedirip içirmesi, zaruri ihtiyaçlarını karşılaması İslâm’ın kesin ilkelerinden biridir.
78)Ve sizi analarınızın karnından, hiçbir şey bilmez halde çıkarıp, size şükredesiniz diye işitme duyusu, görme duyusu, duyma-düşünme yetisi bahşeden Allah’tır.
NOT: Duyma-düşünme yetisi = Kalp (Bazı meallerde duyma- düşünme yetisi yerine kalp diye tercüme edilmiştir.) (Bakınız 108.ayet)
84)Ama Biz gün gelecek her ümmetten bir tanık çıkaracağız; o Gün,hakkı inkâra şartlanmış olanlardan (bilgisizlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek, af dilemeleri de asla dikkate alınmayacaktır.
NOT:100)Allah’ın her ümmetin içinden (her uygarlığın yahut kültür çağının içinden) çıkardığı peygamberlerin, kendi toplumlarına Allah’ın mesajını ulaştırıp, onlara doğru ile eğrinin anlamını açıkladıklarına dair şehadet edecekleri ve dolayısıyla inanmayanların hiçbir mazeret ileri süremeyecekleri Hesap Günü’ne ilişkin bir îma.
89)Ve gün gelecek her toplum içinden kendi aleyhlerine bir şahit çıkaracağız……
90)Gerçek şu ki, Allah adaleti ve iyilik yapmayı, yakınlara karşı cömert olmayı emredip, utanç verici ve arsızca olanı, akıl ve sağduyuya aykırı olanı ve azgınlığı, taşkınlığı yasaklıyor; ve size (böyle tekrar tekrar) öğüt veriyor ki, böylece (bütün bunları) belki aklınızda tutarsınız.
91)Bir de, bir sözleşme yaparak bağlanma içine girdiğinizde , Allah’la olan sözleşmenize sadakat gösterin; ve yeminlerinizi, iyi niyetinize Allah’ı tanık tutarak iyice pekiştirdikten sonra bozmayın; unutmayın ki, yaptığınız her şeyi Allah mutlaka biliyor.
NOT:110)’Allah’la andlaşma/sözleşme’ ifadesi, kişinin Allah’a olan inancından doğan manevî, ahlâkî ve toplumsal yükümlülüklerine işaret etmektedir; ve ikinci olarak da, insanların birbirleriyle yaptıkları tüm sözleşmelerin, tüm andlaşmaların, ilke olarak Allah’la yapılmış sayılacağını ve dolayısıyla bunlara tam bir riayet gerektirdiğini tenbih etmektedir.(17:34)
93)Çünkü, Allah dileseydi şüphesiz hepinizi bir tek ümmet yapardı; ama (sapmak) isteyeni saptırıp, (doğru yola ulaşmak) isteyeni de doğru yola yöneltiyor; Ve şüphesiz, yaptığınız her şeyden ötürü sorguya çekileceksiniz.
NOT:118)İnsanın iyi ya da kötü bütün eylemlerinin –ve buna bağlı olarak bütün eğilimlerinin ve onların sonucu olan tutum ve davranışlarının- serbest seçim ya da iradenin ürünü olmayıp, Allah’ın takdiri olduğu yolundaki çarpık inanca işaret eden bir ifade.Eğer (insanları) Allah’ın sapıklığa yahut doğru yola sürüklediği, zorladığı doğru olsaydı, o zaman onların yaptıkları her şeyden sorumlu tutulacaklarını buyurur muydu?94)(Bunun içindir ki,) yeminlerinizi aranızda aldatma aracı olarak kullanmayın……
96)……..Ve kesin olan şu ki; güçlüklere göğüs gerenleri yaptıkları en iyi şey neyse ona göre ödüllendireceğiz.
97)Erkek ya da kadın, inanmış olması yanında, bir de dürüst ve erdemli davranan kimseye, hiç şüphesiz arı-duru, hoş bir hayat tattıracağız; ve yine şüphesiz böylelerini en güzel şey neyse ona göre ödüllendireceğiz.
98)İmdi, Kur’an okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah’a sığın.
101)Biz bir ayetin yerine bir başka ayeti getirdiğimizde- ki Allah adım adım ne indirdiğini bütünüyle bilmektedir- (hakkı inkâr edenler),’Sen sadece uyduruyorsun’ derler.Oysa onların çoğu bilmeyen, anlamayan kimselerdir.
NOT:125)Yani,bazı Müslüman alimlerin ileri sürdüğü gibi, Kur’an’ın bir ayetinin hükmünü kaldırıp neshedip, onun yerine başka bir başka ayet koyarak değil, fakat önceki ümmetlere mahsus birtakım özel talimatların yerine Kur’an mesajını koyarak.
102)Onun, apaçık bir gerçeklik ve sarsılmayan bir doğruluk keyfiyeti içinde, imana erişenleri(n durumunu) güçlendirmek ve Allah’a yürekten bağlanıp boyun eğenlere bir doğru yol bilgisi, bir müjde olarak, Rabbinden safha safha Kutsal İlham yoluyla indirildiğini söyle.
NOT:128)Rûhu’l- Kudüs teriminin anlamı ‘ilâhi vahiy’ dir.ayrıca Allah’ın mesajını peygamberlere ulaştıran melek olarak anlaşılması da mümkündür.
106)İmana eriştikten sonra Allah’ı inkâr eden kimseye gelince- ki, bundan kasıt, kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında inkâr etmiş görünen kimse değil, fakat kalbini bile isteye hakkın inkârına açan kimsedir- işte böylelerinin üzerine Allah katından bir hışım çökecek ve onların payına çok büyük bir azap düşecektir;
NOT:133)İşkence ve ölüm tehdidi altında canlarını kurtarmak için görünüşte inançlarından ‘caydıklarını’ söyleyen müminleri îma eden bir ifade.Her ne kadar Kur’an’da, muhtelif yerlerde, inanç uğruna şehit olmanın yüce erdemine dikkat çekilmiş ise de, ‘Allah kimseye, taşıyabileceğinden fazla yük yüklemez’(2:233 , 286 , 6:152 , 7:42 ,23:62)
107)bütün bunlar, onların dünya hayatını ahirete yeğlemelerinden ve Allah’ın da hakkı inkâr eden kimseleri doğru yola yöneltmemesinden ötürüdür.
108)İşte, Allah’ın kalplerini, işitme ve görme duyularını mühürlediği kimseler bunlardır; işte, umursamazlık içinde dalıp giden kimseler bunlardır.
NOT: Kalp = Duygu,düşünce yetisi (Bakınız 78.ayet)
115)Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adı anıla(rak boğazlanan havya)nı yasaklamıştır; fakat zorunluluk durumuna düşen kimse, aşırı gidip ihtiyacının ötesine geçmemek şartıyla bu yasaklamanın dışındadır; çünkü Allah, şüphesiz çok acıyan-esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.
116)Buna göre, artık, kendi yalanınızı (adeta) Allah’a isnad ederek öyle dilinize geldiği gibi yalan-yanlış ‘bu helâldir, şu haramdır’ demeyin; çünkü, haberiniz olsun; Allah’a yalan isnad edenler asla kurtuluşa erişemezler.
NOT:142) İyi ve sağlığa uygun olan hiçbir şey müminlere yasak değildir.(6:145)
119) Bir kez daha (belirtelim), muhakkak ki senin Rabbin, bilmezlik yüzünden kötülük işleyen, sonra da tevbe eden ve artık düzgün yaşayan kimselerden yanadır; işte böyle (bir tevbeden) sonra çok acıyıp-esirgeyen gerçek bağışlayıcı elbette senin Rabbindir.
126)Bunun içindir ki, (tartışmada) zora başvurmanız gerekirse, ancak onların sizi zora koştukları kadar zora başvurun. Fakat eğer kendinizi tutarsanız, bilin ki, güçlüklere göğüs germesini bilen kimseler için bu daha iyi, daha hayırlıdır.
128)Çünkü, Allah elbette, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyanlarla beraberdir; yani iyi olan ve iyilikte devamlı olanlarla!(not:28)
NOT:Allah’a karşı sorumluluk bilinci = iyi olan ve iyilikte devamlı olanlar
28. notta açıklandığı gibi,’’iyilik’’ terimi sadece maddi bir iyiliği veya yararı değil, daha çok Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımanın verdiği manevî doyum ve huzur duygusuna işaret etmektedir.