13/ RA'D SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

2)Gökleri, görülebilir herhangi bir destek, dayanak olmadan yükselten ve sonra da kudret ve hükümranlık tahtına kurulan Allah’tır; her biri-(O’nun tarafından) belirlenmiş bir süre için- kendi seyrini sürdüren güneşi ve ayı (koyduğu yasalara) tâbi tutan O’dur; var olan her şeyi (yöneten) çekip çeviren de O.
Bütün bu mesajları açık açık dile getiriyor ki, (Yargı Günü’nde) Rabbinizin huzuruna çıkacağınıza yürekten kesin bir biçimde inanasınız.
3)Yeryüzünü yayıp genişleten ve onun üzerine oynatılmaz dağlar yerleştirip, vadilerden nehirler akıtan ve orada her tür bitkiden iki cins yaratan ve gündüzü geceyle örtüp bürüyen O’dur.
Doğrusu, bütün bunlarda, düşünen insanlar için mutlaka (çıkarılacak) dersler vardır.0
4)Ve yeryüzünde birbirine komşu (ama yine de yapı olarak birbirinden ayrı nice) kara parçaları, üzüm bağları, hububat ekili tarlalar, bir kökten sürgün verip küme halinde ya da tek başına boy veren hurma ağaçları vardır ki, hepsi de aynı suyla sulanırlar; hal böyleyken yine de (insanlara ve hayvanlara sağladıkları) ürünler bakımından Biz onların bazılarını bazılarına üstün kılıyoruz.
Doğrusu, bütün bunlarda aklını kullanan insanlar için mutlaka (çıkarılacak) dersler vardır.
6)……..Bununla birlikte, muhakkak ki senin Rabbin, işledikleri zulümlere rağmen insanlara karşı (esasta hep) bağışlayıcıdır; ama, unutma ki, (aynı zamanda) cezasında da gerçekten çok şiddetlidir.
NOT:15) ‘’Yüce Allah , rahmet ve şefkati Kendisine ilke edinmiştir’’ (6:12) Bu nedenle, günahkâr kimseleri, çevre ve ortamı hesaba katmadan cezalandırmaz ve günahkârlara tevbe edip doğru yola girmeleri için zaman verir.
8)Her bir dişinin neye gebe olduğunu ve rahimlerin neyi ne kadar erken bırakacağını, neyi ne kadar (olağan süresinden) fazla bekleteceğini bilen Allah’tır.Çünkü(yarattığı ) her şey O’nun katında bir ölçüye ve bir amaca bağlı kılınmıştır.
NOT:19) ‘Bir ölçüye göre’’ ifadesi; yani, yaratıldığı özel amaca, var olmasının gerektirdiği şartlara ve Allah’ın yaratma plânında oynaması öngörülen role uygun olarak.
11)………Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden, Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah insanlara (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) bir felâket tattıracağı zaman, hiçbir şey bunun önünde duramaz; çünkü onların, kendilerini O’na karşı koruyacak kimseleri yoktur.
NOT:26) Allah, bilerek-isteyerek günah işleyen kimseler kendi içlerindeki eğriliği, olumsuz eğilimleri değiştirerek bunu hak etmedikçe, onlara rahmet ve inayetini nasip etmez.En geniş anlamıyla bu ifade, hem bireysel hem de toplumsal hayata yön ve biçim veren; taşıyıcılarının ahlâki niteliklerine ve ‘ iç dünyalarındaki’ ruhî/manevî ve biçimlenmelerine göre uygarlıkları yükselten ya da alçaltan ilâhi sebep-sonuç ilke ya da ilişkisini, yani sünnetullahı dile getirmektedir.
12)(Hem) korkuyu, (hem de) umudu tattırmak için size şimşeği gösterip (yağmur) yüklü bulutları çağıran O’dur;
NOT:27) Kur’an’da sık sık, imanı ve manevi kurtuluşu simgeleyen ‘yağmur’ umudunu.Tabiatta, ilâhi bir bilgi ve kudrete dayalı, anlamlı ve amaçlı, düzen ve işleyişin tanıklık ettiği hakikat.
13)gök gürlemesi O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini övgüyle anmakta; melekler de korku ve sakınma içinde bunu yapmaktalar.Ve O yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpmaktadır.(Hal böyleyken) onlar yine de Allah hakkında tartışıp duruyorlar; hem de O(nun) kavranamaz ince ve derin plânını gerçekleştirmek için sınırsız bir kudrete sahip olduğu ortada olduğu halde!
20)onlar ki, Allah’la olan bağlantılarına sadakat gösterir, andlaşmalarını asla bozmazlar,
NOT:42)’andlaşma' sözcüğü, kişinin Allah’a olan inancından doğan bütün yükümlülüklerini, bu inancın sonucu olarak hemcinslerine karşı üstlendiği bütün ahlâki, hukukî ve toplumsal yükümlülükleri içerir.
21)ve onlar ki, Allah’ın sıkı tutulmasını buyurduğu (bağları) sıkı tutarlar; Rablerine karşı son derece saygılı ve duyarlı davranır, (O’nun çağrısına sağır kalanları bekleyen) o pek kötü hesaptan korkarlar,
NOT:43)Bu bağlar: aile bağları, öksüz/yetim ve yoksullara karşı taşınan sorumluluklar, komşular arasındaki karşılıklı hak ve görevler gibi insanlar arası ilişkilerden doğan bütün bağları, ayrıca inananlar arasındaki İslâm kardeşliğinin öngördüğü manevî ve dünyevî bağların hepsini içine almaktadır.Yani, tüm canlılara karşı sevgi ve şefkatle davranması yönündeki ahlâki sorumluluğu dile getirmektedir.
22)ve onlar ki, Rablerinin teveccühünü umarak güçlüklere göğüs gerip, namazda kararlılık gösterirler; kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli-açık başkaları için harcarlar, kötülüğü iyilik ile savarlar.İşte, ahirette erişilecek olan nihaî huzur böylelerine özgüdür.(Bakınız 28:54 not:53)
23)(orada) onların, atalarından, eşlerinden ve çocuklarından doğru yolu tutan kimselerle birlikte gireceği, huzurla dolup taşan ebedî hasbahçeler vardır ki, her kapısından melekler onların yanına varıp
24)’Size selâm olsun! Çünkü siz (iyilikte) sebat ettiniz!’ (diyecekler). (Hâl) böyleyse,ahirette erişilecek olan bu mutlu son ne hoş ve ne güzel!
26)Rızkı dilediğine bolca, dilediğine sınırlı ölçüde veren Allah’tır.Hâl böyleyken, (bol rızık verilenler) dünya hayatıyla sevinirler; oysa, ahiret hayatı yanında dünya hayatı yalnızca geçici bir doyumdan, bir avuntudan ibarettir.
28)onlar ki, inanmışlar ve Allah’ı anmakla kalpleri huzur ve doyum bulmuştur; çünkü bilin ki, kalpler gerçekten de ancak Allah’ı anarak huzura erişir.
29)(Evet), imana erişen ve dürüst ve erdemli davranan o kimseler ki, kendileri için (bu dünyada) huzurlu bir hayat, (ahirette de) varılacak yerlerin en güzeli ayrılmıştır.
31)…..Fakat, o hakkı inkâra şartlanmış olanlara gelince, işledikleri kötülüklerden ötürü, böylelerinin başlarına her an beklenmedik bir felâket çullanmaktan ya da yurtlarının yanına-yakınına inmekten geri kalmaz, tâ ki Allah’ın verdiği söz yerine gelinceye kadar; gerçek şu ki, Allah verdiği sözü yerine getirmekten asla geri durmaz.
NOT:57)’hakkı inkâra şartlanmış olanlar’ın başına kesintisiz bir biçimde sosyal felâketlerin, kardeş kavgalarının, karşılıklı haksızlık ve tecavüzlerin geleceğini, ya da doğal çevrenin bozulması yoluyla felâketin onları dolaylı olarak etkileyeceğini ifade etmektedir ki, bizce ’felâketin onların yerlerinin yakınına inmesi’den kasıt ta budur.
38)……her çağa özgü vahyî bir mesaj vardır.
NOT:76) ‘Sizin her biriniz için (farklı) bir kanun ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik’ (5:48)
Her çağda, o çağın şartlarına ve o çağda yaşayan insanların ihtiyaçlarına denk düşen vahyî bir mesajın gönderildiğini dile getiren ifade, başka dinlere mensup kimseler tarafından sıkça ileri sürülen, Kuran’ın önceki ilâhî mesajlardan farklı olduğu yolundaki itirazlara bir cevap niteliğindedir.

39)Allah (önceki mesajlardan) dilediğini yürürlükten kaldırır, dilediğini bırakır, pekiştirir, çünkü vahyin kaynağı O’nun katındadır.
41)Peki, görmüyorlar mı, yeryüzünü, sahip olduğu en iyi şeylerden her gün biraz daha yoksun bırakarak (cezalandırıcı müdahalelerimizle) nasıl yokluyoruz. (Bilmiyorlar mı ki), Allah hüküm verdiği (zaman) O’nun hükmünün önüne geçecek kimse yoktur;(ve yine bilmiyorlar mı ki) O hesabı pek çabuk olandır. (21:44)