21/ ENBİYÂ SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
1) İnsanlar için hesap görme vakti yaklaşıyor; ama onlar ( bu yaklaşan şeye karşı) hâlâ inatla umursamazlık gösteriyorlar.
10) (Ey insanlar!) Gerçek şu ki, Biz size, akılda tutmanız gereken her şeyi kapsayan ilahî bir mesaj indirdik; halâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
NOT:13) Kur’an’da vaz’edilen manevî ve toplumsal vecibelere uymakla insanın kazanacağı onur ve mutluluğa ilişkin dolaylı bir îma da bulunmaktadır.
11)Hem (bilmiyor musunuz ki) Biz, zulümde ısrar eden nice toplumları kırıp geçirdik de, onların yerine başka toplumlar meydana getirdik.
16)Bir de, (şunu bilin ki), gökleri ve yeri ve bu ikisi arasında var olan hiçbir şeyi bir oyun, bir eğlence olarak yaratmadık.
17) (çünkü), eğer bir oyun, bir eğlence edinmek dileseydik, bunu herhalde Kendi katımızda edinirdik; ama hiç böyle bir şeyi diler miyiz?
NOT:19) Allah’ın, Kendisine yakıştırılabilecek beşerî her türlü duygusal ve ruhsal ihtiyaçtan (oyun, eğlence ihtiyacı gibi) uzak olduğunu dile getirmektedir.
19)Çünkü, göklerde ve yerde var olan her şey O’nundur; O’nun yanında yer alanlar O’na kulluk etmekten asla ne kibre kapılırlar ne de usanç duyarlar.
20)Gece gündüz bıkmadan-yorulmadan O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini anıp dururlar.
25)Oysa, Biz senden önce de peygamberleri yalnızca ‘Benden başka tanrı yok, öyleyse (yalnızca) Bana kulluk edin!’ diye vahyederek gönderdik.
26) Yine de, bazıları kalkıp ‘Rahmân Kendine bir oğul edinmiştir’ diyor. O Yüceler Yücesi (ölümlülere özgü bu tür eksikliklerden) mutlak anlamda uzaktır. Hayır, (Allah’ın soyundan gelmiş gözüyle baktıkları o kimseler) yalnızca Allah’ın seçkin kullarıdır.
30)Peki, hakkı inkâra şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin (başlangıçta) bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?
NOT:39) Allah’ın ‘yaşayan her canlıyı sudan yarattı’ ifadesi, bugünün bilim dünyasının evrensel olarak kabul ettiği bir gerçeği son derece özlü bir biçimde dile getirmektedir.
35)Her can ölümü tadacaktır; ne var ki, (hayatın) iyi ve kötü (tezahürleriyle) karşı karşıya getirerek sınıyoruz sizi; ve sonunda hepiniz Bize döneceksiniz.
36)…..Ve Rahman’dan her söz edişlerinde hakkı örtbas etmeye kalkışanlar da yine böyleleridir.
NOT:48)’Hakkı örtbas etmek, yaratılmış âlemin her zerresiyle varlığına tanıklık ettiği Allah’ın ; düzenleyici, çekip çevirici iradesini tanımamak.
37)İnsan tezcanlı bir yaratıktır; (fakat yakında) mesajlarımı(n işaret ettiği gerçeği) size göstereceğim; şimdi (bunu) Benden acele istemeyin.
NOT:49)İnsan, ‘aceleci olarak yaratılmıştır’ yani tabiat olarak sabırsızdır.Olacak olan, başa gelecek olan şeyler konusundaki tezcanlılığı dile getirmektedir. Ve özellikle, burada- sonraki ifadeden de anlaşılacağı üzere- Allah’ın mukadder yargısına inanmamakta gösterilen acelecilik sözkonusudur.
38)Ama (mesajlarımı ciddiye almayanlar) ‘Eğer doğru sözlü kimselerseniz, (cevap verin ey inananlar), (Allah’ın nihaî yargısı konusunda ileri sürdüğünüz) söz ne zaman gerçekleşecek?’ diye sorup duruyorlar.
NOT:50) ‘Allah’ın yargısı mutlaka gelecektir; öyleyse, onun gelmesini acele istemeyin’ (16:1)
44)Kaldı ki, Biz bunlara da, bunların atalarına da,ömürlerinin sonuna kadar, hayatın tadını çıkararak avunmalarına fırsat verdik; fakat bu insanlar, Bizim yeryüzüne- üzerindeki en iyi, en güzel şeyleri her gün biraz daha eksilterek- vaziyet ettiğimizi görmüyorlar mı? Buna rağmen, yine de baskın çıkacaklar(ını umuyorlar) mı? (13:41 not:79-80)
48)Ve gerçek şu ki, Biz Musa ile Harun’a, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için, doğruyu eğriden ayırmaya yarayan bir ölçü, ışık saçan bir kaynak ve bir uyarıcı, hatırlatıcı (olarak vahyimizi) bahşettik.
NOT:57) ‘doğruyu eğriden ya da hakkı bâtıldan ayırd etmeye yarayan bir ölçü (furkân). Furkân terimi, hem Tevrat’ta hem de bütün ilâhî mesajlarda yer alan ortak ve değişmez ahlâkî gerçeklerle, temel ahlâkî ilkelerle ilgilidir.
79)……Ve Bizim sınırsız kudret ve yüceliğimizi anarken, dağı, taşı ve kuşları Davud’un çağrısına boyun eğdirdik; ve Biz (dilediğimiz her şeyi) yapabilme kudretine sahibiz.
NOT:72)’Yedi gök ve yer ve onların içinde yer alan her şey O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır.’ ( 17:44) ,
‘Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ın sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır’ (57:1)
Bütün tabiat Allah’ı tesbih eder, O’nun kudret ve yüceliğini anar.

80)Ve sizin için o’na, sizi her türlü korkuya karşı (Allah’a karşı sorumluluk bilinci giysisiyle) zırhlandıracak (üstün) bir korunma sanatı öğrettik; peki, (bütün bunlar için) şükrediyor musunuz?
NOT:74) ‘Allah’a karşı sorumluluk giysisi’ (lib’asu’t- takva) (7:26)
80. ayet, Allah’ın Hz.Davud’a, yandaşlarını, hem birbirlerine karşı duydukları korkuya, hem de bilinmeyene karşı duydukları bilinçaltı korkulara karşı koruyacak derin bir takvayla ( Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle) eğitme sanatını öğrettiğini ifade etmektedir.‘Peki, (bu lütuf için) şükrediyor musunuz?’ cümlesi ise, genellikle insanın Allah tarafından kendisine bahşedilen manevî nimeti yeteri kadar taktir etmediğini ve dolayısıyla, gereği gibi şükretmediğini işaret etmektedir.
89)Ve Zekeriya(‘yı da an ki, o’nu böyle kurtarmıştık); hani, o da Rabbine seslenerek: ‘Ey Rabbim’ demişti, ‘Beni çocuksuz bırakma; fakat, (beni varissiz bıraksan bile, biliyorum ki) herkes göçüp gittikten sonra, kalıcı olan birici varlık Sensin’
92)(Siz ey inananlar), gerçek şu ki,bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir: çünkü hepinizin Rabbi Benim; öyleyse (yalnızca) Bana kulluk edin. (23:52)
NOT:89---23 not:28) Gerçek anlamıyla Allah’a inanan herkese hitap etmektedir.Kur’an, Allah’ın elçilerinin hepsi, zamanın ihtiyaçlarına ve hitap ettikleri toplumların tâbi olduğu izafî şartlara bağlı olarak getirdikleri uygulamaya ilişkin ilke ve kurallar arasındaki haricî ve biçimsel farklılıklar ne olursa olsun, bütün peygamberlerin aynı temel gerçekleri tebliğ ettiklerine işaret etmektedir.
93)Ama insanlar aralarındaki bu birliği paramparça ettiler; (hem de) sonunda topluca Bize döneceklerini unutarak.
94)Yine de her kim, hem inanmış, hem de dürüst ve erdemli davranışlardan (bir şeyler) ortaya koymuşsa, onun bu çabası asla ziyan edilmeyecektir; çünkü, hiç kuşkusuz Biz bunu onun lehine kaydetmekteyiz.
95)Bu bakımdan, yok etmeye karar verdiğimiz herhangi bir toplumun, (tuttuğu günahkârca yoldan) bir daha geri dönmesi asla mümkün değildir.
NOT:92)Yani, Allah bir toplumu, yaptıklarından ötürü ortadan kaldırmak istediği zaman, bunu o toplumun seyrek ve geçici sapkınlıkları için değil, fakat tuttuğu günahkârca yollardan vazgeçmeye inatla yanaşmaması, bu yolda bilinçli ve ıslah olmaz bir biçimde ısrar göstermesi yüzünden yapar.
96)Tâ ki, Yecüc ve Mecüc’ün (dünyaya) salınıp, (yeryüzünün) her köşe(sin)den boşalacakları zamana kadar.
NOT:94)Son Saat’in gelip çatmasından önce, insanlığı kuşatacak olan toplumsal ve kültürel karışıklığın ya da felâketin karşı durulmaz mahiyetini dile getirmektedir.
104) O Gün, gökleri sayfaları dürer gibi düreceğiz; (ve) âlemi ilk kez nasıl yarattıysak, onu yeniden yine öyle yaratacağız; gerçekleştirilmesini Kendi üzerimize aldığımız bir sözdür bu; şüphesiz, Biz (her şeyi) yapabilecek güçteyiz.
105)Ve gerçek şu ki, (insanı) uyarıp öğüt verdikten sonra hikmetlerle dolu bütün ilâhikitaplarda, yeryüzüne dürüst ve erdemli kullarımın varis olacağını kaydettik.
NOT:101) Allah’ın insan için öngördüğü yüceliklere erişmenin, ancak, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koymakla mümkün olduğunu dile getiren bir ifade.
(İman etmek= Allah’a ve Ahiret Hayatın’a inanmaktır.)
107)Ve (bunun içindir ki, ey Peygamber), Biz seni sadece, bütün âlemlere rahmetimiz(in bir işareti) olarak gönderdik.
NOT:102) Kur’âni vahyin evrenselliği onun üç özelliğinden ileri gelmektedir:
1)Kur’an mesajı, soy-sop, ırk ya da kültürel çevre gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmektedir.
2)Özellikle insanın sağduyusuna hitap etmekte ve dolayısıyla ancak gözü bağlı insanların inanabileceği türden doğmalar önermemektedir.
3)Bilinen bütün dini metinlerin tersine, Kur’an, 14 yüzyıl önce vahyedildiği günden bugüne dek bir kelimesi değiştirilmeden kalacak olan tek kitaptır.Çünkü Kur’an, ‘onu (tüm tahriflere karşı) muhakkak ki, Biz koruyacağız’ vaadi doğrultusunda eksiksiz kaydedilmiş ve bugünlere eksiksiz ulaştırılmış tek vahyî mesajdır. (15:9)