22/ HAC SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
4)o şeytanî güçler ki, kendilerine yönelen kimseleri yoldan çıkarmaya ve onları kavurucu azaba sürüklemeye memur edilmişlerdir.

5)Ey insanlar! Ölümden sonra kalkış (olgusun)dan şüphedeyseniz, o zaman, (hatırlayın ki), Biz, gerçekten de sizi(n her birinizi) topraktan, sonra bir döl suyu damlasından, sonra döllenmiş hücreden, sonra (temel unsurları ve istidatlarıyla ) tamamlanmış ama (bütün öğeleriyle) henüz tamamlanmamış bir ceninden yarattık ki, size (menşeinizi böylece) açıklayalım. Ve (doğmasını) dilediğimizin, (annesinin) rahminde (Bizce) belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız; sonra sizi çocuk olarak dünyaya getirir ve (yaşamınıza imkân veririz); böylece (bazılarınız) olgunluk çağına erişir; öyle ki, kiminize (daha çocukluk çağında) ölüm tattırılırken, kiminiz de yaşlılığın öyle düşkün çağlarına eriştirilir ki, bildiğini bilmez olur. Ve (sen, ey insanoğlu, ölümden sonra kalkıştan şüphe ediyorsan, düşün ki:) bir bakıyorsun yeryüzü kupkuru, ama ona su indirdiğimizde, (bir de bakıyorsun) canlanıp kabarmış ve her türden güzel ekinler ortaya koymuş.
11)Ve insanlardan kimi de vardır ki,Allah’a (imanla küfrün) sınır(ın)da kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse, O’ndan hoşnut olur; ama başına sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir, ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder; zaten, hiçbir şeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekte budur.
NOT:8-11) ‘ hiçbirinde karar kılmaksızın imanla küfür arasında gidip gelerek’ Yani, kendisine yardım için Allah’ın yeterli olmadığını; öyle anlaşılıyor ki, (imanla küfrün sınırında) Allah’a kulluk eden ve bu yüzden de Allah’ın gücünün insanı bu dünyada da, öte dünyada da mutluluğa ulaştırmaya yeteceğinden şüphe eden kimse imâ ediliyor.
18) (Ey insanoğlu), göklerde ve yerde var olan her şeyin,- güneşin,ayın, yıldızların,dağların, ağaçların ve hayvanların- Allah’ın (kudret ve yüceliği) önünde yere kapandığını görmüyor musun?......
26)Çünkü, İbrahim’e bu İbadet Evi’nin kurulacağı yeri gösterdiğimiz zaman (o’na demiştik ki:) ‘Bana kimseyi ortak koşma ve Benim Mâbedimi, onu tavaf edecek olanlar için, onun önünde (Rablerini tazim ve tefekkür ederek) dikilip duranlar için, saygıyla eğilenler ve yere kapananlar için temiz tut’.
NOT:35) Bu Mabet Tek Tanrı’ya adanmış ilk mâbettir. (Kâbe)
27)Bunun içindir ki, (Ey Muhammed), bütün insanları hacca çağır; yaya olarak ve hızlı yürüyen her (türlü) binek üstünde, (dünyanın) en uzak köşelerinden sana gelsinler.
28)de (bunun) kendilerine sağlayacağı yararları görsünler;ve (kurban için) belirlenen günlerde, (bu amaçla) O’nun kendilerine rızık olarak sağladığı hayvanlar üzerine Allah’ın ismini ansınlar; ve böylece siz de bunlarda yiyin ve darlık içindeki yoksulu da doyurun.
NOT:39) ‘hacca gelenlere sağlanan yararlar’: Yüce Allah’a adanan ilk mabedin karşısında ulaşacakları manevi bilinç ve duyarlılığa, ayrıca bütün müminleri kucaklayan kardeşlik bilincine, ve ayrıca dünyanın her yanından gelen müminlere,değişik coğrafyalarda oluşan toplumsal ve siyasi problemlerden haberdar olma fırsatı verilmektedir.
NOT:40)Kur’an’ın hayvan kesilirken Allah’ın adının anılması konusundaki ısrarı, müminlerin ‘can almanın ciddî bir eylem olduğunu hissederek’ bu işi yapmalarını ve ‘Allah’ın onlara hayvanların etini yemek iznini verirken gösterdiği güvenin önemini’ anlamalarını sağlamak içindir. Kurban edilen hayvanın etinden ancak bir kısmını yeme izni verilmiş ise de, esasen bu etle yoksulları doyurmaktır amaç.
32) İşte bu (akılda tutulmalıdır), Allah tarafından konulan simgeleri saygıyla gözeten kimse (bilsin ki), bu (simgeler gerçek anlamını inananların) kalpler(in)de Allah’a karşı taşıdıkları sorumluluk bilincinde bulmaktadır.
NOT:47) ‘Allah’ın simgeleri’: Hacda yerine getirilmesi ya da gözetilmesi gereken yükümlülüklere işaret eden bir ifade.İnanan kişinin dikkatini, bu yükümlülüklerin manevî anlam ve önemine çekmek ve onu, bu tür unsurları putperestçe bir düşüncesizlik içinde birer fetiş haline sokmaması yönünde uyarmak istenmektedir.
33)Bu (simgeleri gözetmekte gösterilen bilinç ve duyarlılığın) size (O’nun tarafından) belirlenmiş bir süreye kadar yararları olacaktır; sonra bunda güdülen amacın ve varılan sonucun (tevhid inancını simgeleyen) En Eski Mescid (olduğunu anlayacaksınız)
NOT:49)Belirlenmiş süre:Hayatın sonuna kadar Takvâ:’Allah’a karşı sorumluluk bilinci’Gerçek takvanın (Allah’a karşı sorumluluk bilincinin) amaç ve gayesinin ,Kâbe’nin( En Eski Mescid) varlığıyla simgelenen Tevhid (Allah’ın birliği, eşsiz ortaksız olduğu) inancının kavranması olduğuna işaret etmektedir.
34)Bunu gibi, (Bize inanan) her ümmet için kurban kesmeyi bir kulluk eylemi olarak öngördük ki, (bu amaçla) , kendilerine rızık olarak sağladığımız hayvanları keserken Allah’ın ismini ansınlar. Ve (her zaman akıllarında tutsunlar ki), sizin tanrınız Tek bir Tanrı’dır;öyleyse bütün varlığınızla kendinizi O’na teslim edin. Ve sen de (ey Peygamber), tüm iyi yürekli, alçak gönüllü kimseleri (Allah’ın hoşnutluğuyla) müjdele.
35)Onlar ki, ne zaman Allah’tan söz edilse, kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü darlığa, sıkıntıya göğüs gererler; salâtta devamlı ve duyarlıdırlar; ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına da harcarlar.
36)……..Öyleyse artık, (kurban edilmek üzere) sıraya dizildiklerinde, onların üzerinde Allah’ın ismini anın; ve cansız olarak yere serildiklerinde onların etinden kendiniz de yiyin; kendi nasibiyle yetinip istemeyen kimseyi de, istemek zorunda kalan kimseyi de (onunla) doyurun.Biz, işte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, şükredesiniz.
38)ki, Allah inananları (bütün kötülüklere karşı) mutlaka koruyacaktır; çünkü, Allah, hangi türden olursa olsun, hainleri ve nankörleri asla sevmez.39)Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (savaşma) izni verilmiştir;ve şüphesiz Allah onlara yardım ulaştıracak güçtedir.
NOT:57)Savaşın yalnızca -ve yalnızca- savunma amacıyla yapılabileceği ilkesi, bir yıl sonra vahyedilen Bakara suresinde daha ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. (2:190-193)
40)onlar ki,sadece ‘Bizim Rabbimiz Allah’tır’ dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Çünkü, Allah insanları birbirlerine karşı savunmasız bıraksaydı, şüphesiz o zaman, içlerinde Allah’ın isminin çokça anıldığı manastırlar,kiliseler, havralar ve mescidler (çoktan) yıkılıp gitmiş olurdu. Ve muhakkak ki Allah, O’nun davasına arka çıkanlara yardım edecektir; çünkü, Allah (her şeyi hükmü altında tutan) en yüce iktidar Sahibidir. (2:251)
41(O yardıma lâyık olanlar ki), kendilerini yeryüzünde egemen kılsak (dahi) salâta devam ederler, arınmak için verilmesi gerekeni verirler, yapılması iyi ve doğru olanı emreder, yanlış ve kötü olanı yasaklarlar; ama yine de, olup biten her şeyin sonucu Allah’a kalmıştır.
NOT: Arınmak için verilmesi gereken = Zekât
Salât = Namaz
İnsan ruhu dua, tefekkür,zikr (anma) eylemlerinin bir bileşimi olan salât yoluyla manevî/ruhanî gerçekler alanına derin ve dolaysız bir nüfûz sağlayabileceği, ulvî olan her şeyle ilgi ve temas kurabileceği yüksek bir algı ve duyarlık düzeyinde bulunmaktadır
45)Ve zulüm ve haksızlıkta onmaz düzeylere vardıkları için nice şehirleri yok ettik….
48)Ve onmaz zulüm ve haksızlıklara dalıp gitmiş nice toplumlara bir süre için fırsat vermiştim. Ama günü gelince onları kıskıvrak yakalayıverdim; çünkü bütün yolculukların sonu Bana’dır.
47)……ve bilin ki, Rabbinizin ölçüsüyle bir gün, sizin hesap ettiğiniz bin yıl gibidir.
NOT:63)İnsanın, ‘zaman ya da süre’den anladığı şeyin Allah’a göre bir anlamı yoktur. Allah, zamanda münezzehtir.O’nun için ha bir gün, ha bir yıl aynı şeydir. ‘Bir gün , elli bin yıla denktir’ (70:4)
50)Ve (bilin ki), imana erişip, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanları bağışlanma ve çok üstün ,çok büyük bir rızık beklemektedir.
52) Bununla birlikte, senden önce her ne zaman bir elçi ya da haberci göndersek ve bu (elçi ya da haberci) ne zaman (uyarılarına olumlu tepkiler almayı) umut etse, Şeytan mutlaka o’nun güttüğü nihaî amaca gölge düşürmeye kalkışmıştır; ama Allah, Şeytan’ın düşürmeye çalıştığı gölgeyi giderir ve Mesajlarını kendi içlerinde açık ve anlaşılır kılar ve birbirleriyle açıklar; çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen, mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir. (11:1)
NOT:65) Elçi (Rasûl)= Yeni bir öğreti veya şeriat vaz’eden vahyi mesaj getiren kimse.
Peygamber (Haberci) (Nebî) = Allah’ın mevcut bir şeraitte veya bütün ilâhî şeraitlerde yer alan ortak ilkelere dayanan ahlâki değerleri bildirmekle görevlendirdiği kimse.
Buna göre, her resûl (elçi) aynı zamanda nebî (peygamber,habercidir); ama her nebî, resûl değildir.
53)(Yine de, Allah’ın bu tür şüphelere fırsat vermesi), Şeytan’ın (peygamberlerin niyeti konusunda gönüllere) düşürmeye çalıştığı gölgeyi kalplerinde bir eğrilik, bir hastalık bulunan, kalpleri katılaşmış olan kimseler için bir sınama aracı kılmasındandır, çünkü, ( bu tür şüphelere kapılarak kendilerine) yazık eden kimseler, doğrusu, çok derin bir yanılgı içindedir.
56) ….imana erişip de dürüst ve erdemli işler yapan kimseler kendilerini nimetlerle dolu hasbahçelerde bulacaklar.
60)Bu şu demektir: Kim ki kendisine yapılan saldırıya denk bir tepkiyle karşılık verdiği halde, (yeniden) acımasızca kendisine saldırılırsa, Allah böyle birine mutlaka arka çıkacaktır; çünkü, Allah çok bağışlayan ve böylece kullarını günahtan arındıran gerçek bağışlayıcıdır.
61)Bu böyledir, çünkü Allah (öylesine sınırsız kudret Sahibidir ki,) gündüzü kısaltarak geceyi uzatan, geceyi kısaltarak gündüzü uzatan O’dur; çünkü Allah olup biten her şeyi görücü, işiticidir.
66)Nitekim,size hayat veren, sonra sizi öldüren ve en sonunda sizi yeniden hayata döndürecek olan O’dur; (bütün bu gerçeklere rağmen, yine de) insan, gerçekten, çok nankördür.
67)Biz her ümmete, kulluklarını göstermeleri için (ayrı) bir ibadet tarzı tayin ettik. Bunun içindir ki, (ey inanan kişi, seninkinden başka yollar tutan) kimseler bu konuda seni tartışmaya sürüklemesinler, sen yalnızca (onların hepsini) Rabbine çağır; çünkü, sen gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin. ( 5:48 ‘Her biriniz için (farklı) bir sistem, (farklı) bir hayat tarzı tayin ettik.’
75)(Sınırsız kudret ve nüfuzuyla) Allah meleklerden de, insanlarda da elçiler seçer. Ama yine de her şeyi gören, her şeyi işiten Allah’tır.
76)…..çünkü her şey, tüm olaylar ve olgular Allah’a dönmektedir.
77)Siz ey imana erişenler! (Allah’ın huzurunda) eğilin, yere kapanın ve (yalnızca) Rabbinize kulluk edin; ve iyi işler yapın ki, kurtuluşa, esenliğe erişesiniz.!
78) Ve Allah’ın davası için, O’nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize-bir zorluk, bir güçlük- yüklemeyen O’dur.( ve size) atanız İbrahim’in inancını (izlemeyi öneren de O )…….
NOT:94)Müslim = Kendini Allah’a teslim eden
İslâm = Allah’a teslim olmak/ boyun eğmek
Her iki terim, Kur’an’da , Tek Tanrı’ya inanan ve bu inancı, O’nun vahyettiği mesajları şeksiz şüphesiz kabul ederek doğrulayan, teyid eden herkes için kullanılmaktadır.Kur’an bu ilâhi mesajların sonuncusu ve en evrensel olanı olduğu için, tüm inananlar, onu tebliğ eden Son Peygamber’in gösterdiği yolu izlemeye ve böylece bütün insanlığa örnek olmaya çağırılmaktadırlar.