27/ NEML SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA


2)O kitap ki, inananlar için bir yol gösterici ve bir müjdedir;
3)o inananlar ki, salâtta devamlı ve duyarlıdırlar, arınmak için verirler ve ahirete de yürekten inanırlar.
NOT:3) Zekât= Arınmak için vermek( Zekât terimi, bu surenin vahyedildiği dönemlerde , sonradan Müslümanlara farz kılınan vergiye işaret eden özel anlamıyla yüklü olmadığından,’arınmak için vermek’ olarak tanımlanmıştır.
Salât = Namaz İnsan ruhu dua, tefekkür,zikr (anma) eylemlerinin bir bileşimi olan salât yoluyla manevî/ruhanî gerçekler alanına derin ve dolaysız bir nüfûz sağlayabileceği, ulvî olan her şeyle ilgi ve temas kurabileceği yüksek bir algı ve duyarlık düzeyinde bulunmaktadır
6)Fakat (sana gelince, ey inanan kişi), sen bu Kur’an’ı her şeyin aslını bilen (ve dolayısıyla) her konuda doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen (Allah) katından almaktasın.
10)……’Ey Musa korkma’ (dedi, Allah), ‘Çünkü Benim katımda mesaj taşıyıcılar için korku yok.!
11) Bir haksızlık yapıp da, sonra kötülüğü iyiliğe çeviren kimse için de (korku yok)!Çünkü, çok acıyıp-esirgeyen gerçek bağışlayıcı Benim, Ben!
18) (Nitekim), karınca(larl)a dolu bir vadiye geldiklerinde, karıncalardan biri: ‘Ey karıncalar’! diye bağırdı, ‘Hemen yuvalarınıza girin ki Süleyman ve ordusu, farkında olmadan sizi ezip geçmesin!’.
19) (Süleyman temsildeki karıncanın) bu sözüne neşeyle güldü ve ’Ey Rabbim, içimde öyle düşünceler uyandır ki, bana ve ana-babama bahşettiğin nimetler için Sana hep şükreden biri olayım; ve hep Senin hoşnut olacağın dürüst ve erdemli işler yapıyor olayım; ve beni, rahmetinle, dürüst ve erdemli kulların arasına sok’ (DUA)
NOT:17) Burada Hz. Süleyman, hiç şüphesiz, büyük bir ilâhi lütuf olarak, tabiat hakkındaki kendi duygu ve düşüncelerine, Allah’ın bu zavallı, mütevazi yaratıklarına karşı duyduğu sevgi ve şefkate atıfda bulunmaktadır ki, ‘karınca kıssasından’ çıkarılacak manevi-ahlâki ders de budur.
20)Ve (bir gün) kuşlar arasında göz gezdirirken: ‘Hüthütü niçin göremiyorum’ dedi.’Yoksa kayıplara mı karıştı?’
21)(Eğer böyleyse), karşıma inandırıcı bir mazeretle çıkmadığı taktirde, onu ya şiddetli bir cezayla cezalandıracağım ya da boynunu uçuracağım.
NOT:18)Burada hüthütün ‘ölümle tehdit edilmesi’, hiç şüphesiz, gerçek anlamıyla değil, mecazî anlamıyla kullanılmaktadır.
22)Fakat hüthüt çok sürmeden çıkageldi ve ‘Ben senin henüz bilmediğin bir şeyi öğrendim ve sana Sebe hakkında doğru bir haber getirdim’ dedi.
NOT:19) Bu ayetle bize,bir kuşun bile yeri gelince, bütün ilim ve hikmetine rağmen Hz.Süleyman’ın bilmediği bir şeyi bilebileceği hatırlatılıyor.(Râzi) Herkesten çok bilgili, eğitim görmüş kimselere musallat olabilecek, kendini beğenme fitnesine karşı, insanı dikkate çağıran bir hatırlatma.
40) (Buna karşılık) vahiyle bilgilendirilmiş olan kişi: ‘Bana kalırsa’ dedi, ben onu,göz açıp kapayıncaya kadar sana getireceğim!. Ve onu gerçekten önünde görünce,’Benim şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü göstereceğim konusunda beni denemek üzere Rabbimin bahşettiği lütf(un bir belirtisi) bu. Bununla birlikte (Allah’a) şükreden kişi, yalnızca kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük yapan kişi ise, (bilsin ki), Rabbim hem sınırsız cömert hem de mutlak anlamda Kendine yeterlidir.
NOT:33)’Taht terimi’, mecazî yahut deyimsel anlamıyla , yani ‘hükümranlık’ ya da ‘iktidar/kudret' anlamında kullanılmaktadır.Ayetten anlaşıldığı kadarıyla Hz. Süleyman, misafirine (Sebe melikesi’ne), onun dünyevi gücünü veya nüfuzunu temsil eden tahtının, Allah’ın sınırsız kudreti yanında bir şey ifade etmediğini göstermek istiyor. Hz.Süleyman’la Sebe Melikesi kıssasının bütününde olduğu gibi, kıssanın ‘tahtın getirilmesi’ bölümünde de, insan ruhunun manevî değerler yönünde tedricî uyanışının temsili bir ifadesi olmak üzere, sembolik olan ile menkıbevî olan ince bir biçimde iç içe örtülmüştür.
61)Peki kimdir, yeryüzünü (yerleşmeye) uygun bir yer haline getiren ve vadilerden dereler, ırmaklar akıtan; ve onun üzerine sağlam dağlar yerleştiren; ve iki büyük su kütlesi arasına bir engel koyan? Allah’la beraber başka bir tanrı, öyle mi? Hayır hayır, (böyle düşünenlerin) çoğu (ne söylediklerini) bilmiyorlar.
62)Peki kimdir, Kendisine başvurduğunda darda kalmış olanın darına yetişen, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzüne mirasçı kılan? Allah’la beraber başka bir tanrı, öyle mi? Aklınızda ne kadar az tutuyorsunuz (bütün bu gerçekleri)
NOT:57) Allah’ın insanı özel yetenekler ve güçlerle donatarak, onu ‘yeryüzüne mirasçı’ kılması, ‘yeryüzünde sakin, yerleşik’ kılması yönündedir.Böylece, insanın ‘kendi kaderine hakim’ , başına buyruk bir varlık olduğu iddiasının da imâlı bir biçimde reddi durumundadır.
73)İmdi, gerçek şu ki, senin Rabbin insanlara karşı sınırsız lütuf Sahibidir; ne var ki onlardan çoğu şükretmez.
NOT:66) Ölümden sonraki hayat gerçeğini ve dolayısıyla bilerek yapıp-ettiklerinden sonunda hesaba çekileceklerini inkâr etmeleri sonucunda, doğruyla eğriyi birbirinden ayırma duygusu kaybedilerek, manevî ve toplumsal kargaşayla birlikte, sonuç olarak toplumların ve uygarlıkların çökmesine yol açılmaktadır.
77)Çünkü o , inanmak isteyenler için gerçek bir yol gösterici ve bir rahmettir.
81)ve (yine) sen (kalben) kör olanları, saptıkları yoldan çevirip doğru yola yöneltemezsin; sen (sesini) ancak mesajlarımıza inan(maya istekli ol)anlara işittirebilirsin, ki onlar da zaten Bize yürekten boyun eğecek olan kimselerdir.
NOT:72) ‘Allah (doğru yola erişmek) isteyen kimseyi, doğru yola eriştirir’. Bu ayet Kur’an’da sıkça tekrarlanmaktadır.
92)…….Bundan sonra artık kim ki, doğru yolu tutarsa, o yolu kendi iyiliği için tutmuş olacaktır; ve kim de yoldan saparsa, (böylelerine de ki:) ‘Ben yalnızca bir uyarıcıyım’