41/ FUSSİLET SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
3) bir ilâhi kelâm ki, (taşıdığı) mesajlar, anlama ve kavrama yeteneğine sahip insanlar için Arapça bir hitabe olarak apaçık beyan edilmiştir;
NOT: Kur’an Arapça indirilmiştir,yani indirilen toplumun anadiliyle indirilmiştir.Çünkü Yüce Allah, insanların Kur’an’ın mesajlarını; okumasını,anlamasını ve düşünmesini istemektedir.İnsan doğru ile yanlışı ancak bu şekilde ayırabilir.
7)(vay haline) karşılıksız harcamadan kaçınanların; işte böyleleridir ahireti inkâr edenler.
NOT:6) Allah’ın birliğine inanmak ve insanlara karşılıksız yardımda bulunmak, İslâm’ın iki temel buyruğudur.Bu nedenle, bu iki buyruğa kasıtlı şekilde karşı çıkmak, insanın Allah’a karşı sorumluluğunun ve sonuçta hayatın öteki dünyada da devam edeceğinin inkârı anlamına gelir.
Zekât = Karşılıksız harcama Zekât’ın Müslümanlar üzerindeki zorunlu bir vergi yükümlülüğü şeklinde anlaşılması Medine döneminde başlar.Halbuki, bu sure Mekke dönemine aittir.
9)De ki, ‘Siz, arzı iki evrede yaratmış olan Allah’ı gerçekten inkâr mı ediyorsunuz? Ve O’na, alemlerin Rabbine rakip güçlerin bulunduğunu mu iddia ediyorsunuz?’
12)Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi.Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları emniyetli kıldık. İşte bu, Kudret Sahibi ve her şeyi Bilen’in taktiridir.
NOT:7) Kozmik olaylarla ilgili bir çok Kur’an ayetinde olduğu gibi, evrenin yaratıldığı ‘altı çağ’ ya da ‘altı evre’ –bunların ikisi 9. ayete göre, dünya da dahil, inorganik evrenin gelişmesiyle geçmiştir- tam bir temsili muhtevaya sahiptir.Bu durumda, evrenin ‘ezeli’ olmadığına, zaman içinde belli bir başlangıcının olduğuna ve bu hale gelinceye kadar, belli bir zamanın geçmesi gerektiğine işarettir.
25) ve (Bize karşı isyankâr olduklarından), onlara(şeytani dürtülerini) öteki kişilikleri (olarak) musallat ettik; ve bunlar ,önlerine serilmiş olan ile, bilgi alanlarının dışında kalanı kendilerine güzel gösterdi…..
NOT:24)’Rahman’ın uyarısını görmezden gelmeyi tercih eden kimseye gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere (kalıcı) bir şeytani dürtü yerleştiririz. (43:36) Şeytani dürtü , onların ikinci kişiliği olmuştur. Bu şeytani dürtü, önlerine serilmiş bulunan bütün dünyevî cazibelerin sınırsız zevklerini, hiçbir ahlâki seçme yapmaksızın, onlar için baştan çıkarıcı kıldı ve aynı zamanda, yeniden dirilme ve Allah’a hesap verme düşüncesini de bir yanılgı gibi görerek dışlamalarına yol açtı ve böylece, bilgi alanları dışında kalan şeyler konusunda onlara yanlış bir güvenlik duygusu verdi.
30)(Fakat), ‘Rabbimiz Allah’tır’ diyen ve sebatla doğru yolu izleyenlere gelince, onların üzerine sık sık melekler iner (ve şöyle derler): ‘Korkmayın ve üzülmeyin, işte alın size vaad edilmiş olan cennet müjdesini!
31)Biz bu dünya hayatında sizin dostunuzuz ve öteki dünyada (da dostunuz olacağız) orada canınızın çektiği her şeye sahip olacak ve istediğiniz her şeye kavuşacaksınız,
32)bağışlayıcı ve rahmet kaynağı olan Allah’tan bir karşılama (olarak)’
33) (İnsanları) Allah’a çağıran, doğru ve adil olanı yapan ve ‘Şüphesiz ben Allah’a teslim olanlardanım!’ diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
34) (Madem ki) iyilik ile kötülük bir değil, sen (kötülüğü) daha güzel olan ile sav, bak, o zaman seninle arasında düşmanlık olan kimse, (eski bir ) dostun, gerçek bir arkadaşınmış gibi davranır.
NOT:31)Bu örnekteki ’kötülüğü daha güzel olan bir şey ile savma’ emri , Kur’an’a karşı yapılan kaba itirazlara ve düşmanca eleştirilere yöneliktir. ‘ (13:22) ise, ‘kötülüğü iyilik ile savmak’ ; (bir şeyden) yoksun bırakıldıkları zaman verirler , kendilerine yapılan kötülüğü bunu yapana iyilik yaparak savarlar, ve ‘kötülüğü kötülük ile değil, iyilik ile giderirler.’
35)Ama ( bu mazhariyet) sadece sıkıntıya karşı sabredenlere verilmiştir; sadece (faziletten) en büyük payı almış olanlara verilmiştir.(42:43)
36) Bu nedenle , eğer Şeytan’dan gelen bir vesvese seni (anlamsız, sebepsiz bir öfkeye) sürükleyecek olursa, hemen Allah’a sığın; şüphesiz yalnız O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
NOT:32) Yani, yalnız O, insanların kalplerinden neler geçtiğini görür ve yalnız O , Kur’an’ı düşmanca bir şekilde eleştirenlerin , kendilerinin de farkında olmadıkları ,iç saiklerden haberdardır.
NOT: saik= niyet
39) O’nun işaretlerinden biri de şudur; Sen toprağı çorak görürsün ama üzerine yağmur yağdırdığımızda, hemen harekete geçer ve (hayata) uyanıverir. Ona hayat veren, şüphesiz, ölü (kalbe de) hayat verir; çünkü O, her şeye kâdirdir.
NOT:34)Toprağın canlanması benzetmesi, insanın sonuçta yeniden dirilmesinin bir benzetmesi olarak Kur’an’da çok sık anılmaktadır. Yukarıdaki ayette ,
Allah’ın varlığı ve kudreti gerçeğine şimdiye kadar kapalı kalmış olan kalplere, ruhi bir hayat bağışlama gücünün tasviri olarak görünmektedir. Yani, ‘Hakikati inkâr edenler’in, günün birinde Kur’an mesajının özünü kavrayabilecekleri ümidini, müminlerin hep hatırlamaları gerektiğinin bir ifadesidir.
42)Hiçbir boşluk ve anlamsızlık ona ne açıkça yaklaşabilir, ne de gizlice; (çünkü o ) Hikmet Sahibi ve övgüye lâyık olan tarafından indirilmiştir.
NOT:35) Yani ilâhi kelâm (Kur’an), ne ekleme ne de çıkarma yoluyla, ne de düşmanca veya bilerek yapılan saptırıcı/yanıltıcı yorumlar yoluyla gizlice değiştirilemez. ‘Nesih’ teorisinin, kesin olarak reddedilmesinin dayandığı ayetlerden biri de budur.(Büyük müfessir Ebû Müslim el- İsfehâni’den Râzi tarafından nakledildiği gibi)
Herhangi bir Kur’an ayetinin ‘nesh’i yani iptali –yani nesihten sonra artık geçersiz ve hükümsüz olduğunun açıktan veya gizlice ilânı- anlamına geldiğinden, neshedilen ayetin, Kur’an’ın mevcut anlam örgüsü içinde ‘bâtıl’ (gereksiz ve anlamsız) olarak görülmesi gerekecekti; ve bu, Ebû Müslim’in işaret ettiği gibi, yukarıdaki ‘hiçbir bâtıl (boşluk ve anlamsızlık) ona yaklaşamaz’ ifadesi ile açık şekilde çelişirdi.
44) Eğer bu (ilâhi kelâmın) Arapça dışında bir dilde (indirilmiş) bir hitabe olmasını dileseydik, onlar, (şimdi onu reddedenler), bu defa, ‘Neden onun mesajları anlaşılır bir şekilde ifade edilmemiş?Hayret! Arapça dışında bir dil(de indirilmiş bir mesaj bu) ve (tebliğ eden de) bir Arap (elçi)’ diyeceklerdi.De ki:’Bu (ilâhi kelâm ) iman edenler için, bir rehber ve bir şifa kaynağıdır; O’na inanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir sağırlık var ve bundan dolayı (Kur’an) onlara kapalı, anlaşılmaz gelir; onlar çok uzaktan seslenilen (insanlar gibi)ler.
NOT:Kur’an ‘ın Arapça olarak indirilmesinin nedeni; okunup ,anlaşılması ve düşünerek doğru ile yanlışın kavranması içindir.(43:3 , 12:3, 44:58)
46)Kim doğru ve yararlı bir iş yaparsa, kendi iyiliği için yapmış olur; ve kim de kötülük işlerse, kendi aleyhine işlemiş olur; Allah hiçbir zaman kullarına haksızlık yapmaz.
47)Son Saat’in ne zaman geleceği bilgisi yalnız O’nun katındadır. O’nun bilgisi olmadan ne meyveler kabuklarını çatlatır, ne de bir dişi gebe kalır veya doğurur….
49)İnsan (hayatın) güzel (şeyler)ini isteyip aramaktan asla bıkmaz; kötü bir olayla karşılaşınca da endişeye kapılarak bütün ümitlerini kaybeder.
51)Ne zaman insana nimetlerimizi bağışlasak yan çizer ve (Bizi anmaktan ) uzaklaşır, başına bir kötülük gelince de hemen dualar okumaya başlar.
52)Ya inkâr ettiğiniz bu (vahiy), gerçekten Allah’tan ise (halinizin ne olacağını) hiç düşündünüz mü? Kendisini kötülüğe ve eğriliğe (bu kadar) çok kaptırandan daha sapık kim olabilir?
53)Zamanı geldiğinde, insana mesajlarımızı (evrenin) uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde (bulduklarıyla) tam olarak anlatacağız, ki, bu (vahy(in) tartışılmasız bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu(nu bilmeleri onlara) hâlâ yetmez mi?
NOT:49)Yani, insanın bilinçli bir Yaratıcı’nın varlığına tanıklık eden kendi ruhunun derinliklerini kavraması ve kâinatın ihtişamına daha derin ve kapsamlı bir şekilde bakması suretiyle.
54)Gerçek şu ki, onlar,(Hesap Günü) Rableri ile karşılaşıp karşılaşmayacaklarından tam emin değiller!. Şüphesi O, her şeyi kuşatır.
NOT:51)Yani, O, Kudret Sahibidir ve her şeyi Görür; bu başlı başına , insanın Allah’a karşı sorumluluğunu hatırlatmaya yetecek temel bir hakikattir.