42/ ŞÛRÂ SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

5)En üstteki gökler (O’nun korkusundan) neredeyse parçalanır, melekler Rablerinin sonsuz ihtişamını hamd ile yüceltir ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler.
Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:3) Bütün insanlar – ister inansın ister inanmasınlar – hata yapmaya ve günah işlemeye yatkın olduklarından, Allah ‘işledikleri zulümlere rağmen insanlara karşı hep bağışlayıcıdır.’
(13:6) (10:11)
8)Eğer Allah dileseydi, onları tek bir ümmet yapardı; bununla birlikte O, (kavuşturulmayı) dileyeni rahmetine kavuşturur; halbuki (Hesap Günü) zalimler ne kendilerini koruyacak bir kimse, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
NOT:6) ama tek bir ümmet olmasını dilememiştir. (5:48 , 66-67 ) (16:93) (10:19)
NOT.7) ‘Dileyeni rahmetine kabul eder’ ‘Allah dilediğini doğru yola ulaştırır ve dilediğini şaşırtır’ ‘Allah dileyeni doğru yola ulaştırır, dileyeni şaşırtır.’ Bakınız (14:4 not:4)
İnsanın sapıp da ‘yoldan çıkması’ kelimenin avamî anlamıyla ‘kader’in veya ‘alınyazısı’nın keyfi bir sonucu değil, fakat kesinlikle insanın kendi tutum ve eğilimlerinin bir sonucudur.Zemahşerî şöyle diyor: (Allah bile-isteye) hakkı inkâr yolunu seçip bu (inkârcılığı)nda inat göstereceğini bildiği kimseyi yüzüstü bırakır; ve imanı seçeceğini bildiği kimseye de (bu yolda) yardım ve destek bahşeder.Bu durum, insanın serbest iradesiyle yaptığına bağlıdır.
10) Öyleyse (ey müminler biliniz ki ) ayrılığa düştüğünüz her konuda hüküm Allah’a aittir…..
NOT:8) Bakınız (5:101 not:120) deki açıklamalar.
NOT) (5: not:120) İslâm Hukuku (şeri’at) , bir bütün olarak, Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in emirlerinin gerçek anlamlarından çıkarılan açık kurallardan başka şeyleri kapsamaz.Bu nedenle, bu tür açık ve seçik buyrukların kapsamını kişisel metodlarla genişletmeye izin verilmemiştir.Elbette Müslüman toplumunu, gerekli olduğunda Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in öğretilerinin ruhu ile uyumlu olmak kaydıyla, geçici her türlü düzenlemeyi yapmaktan alıkoymaz.Ama ,açıkça anlaşılmalıdır ki; bu tür ilâve düzenlemeler, İslâm Hukuku’nun esas unsuru olarak kabul edilemezler.
11) (O’dur) gökleri ve yeri (yoktan) var eden. O, nasıl ki hayvanlar arasında eşler (bulunmasını) irade etmişse, size de kendi cinsinizden eşler vermiştir ve sizi böylece çoğaltıp durmaktadır;….
12)Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur; O , dilediğine bol rızık verir, dilediğine az; çünkü O her şeyi bilendir.
NOT:11)Var olan her şey yalnız O’na aittir.İnsanların durumu, genelde ‘mülk’ olarak bilinen şey üzerinde ‘kullanma hakkına sahip’ olmaktan öteye geçmez.14)(Geçmiş vahyin mensuplarına gelince), onlar (hakikati) tanıyıp öğrendikten sonra, aralarındaki kıskançlık ve çekişmelerden dolayı, bütünlükten uzaklaştılar;…
NOT:14) ‘Allah katında tek (hak) din, (insanın) O’na teslimiyetidir’ (Orijinal adıyla İSLÂM) (3:19)
‘kim Allah’a teslimiyetten başka din ararsa bu hiçbir zaman kabul edilmeyecektir.’ (3:85)
‘(Siz ey inanalar), gerçek şu ki, bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir; çünkü hepinizin Rabbi Benim’ (21:92 , 23:52)
Farklı toplumların (zaman içinde değişen) şartlarıyla uyumlu olarak getirilen (özel) durum ve uygulamalar ile ilgili bütün farklılıklara rağmen , bütün dinler ‘TEK ALLAH’ inancına dayanmaktadır.
Tek Allah’a inanan bütün müminlerin, tarihsel kökenleri ne olursa olsun, kendilerini ‘bir tek toplum’ olarak kabul etmelidirler.

17) çünkü indirdiği vahiy ile hakikati ortaya koyan ve (böylece insana, doğru ile eğriyi tartacağı) bir terazi veren O’dur…….
NOT:22) Allah, insana, birbirini izleyen vahiyler yoluyla doğru ile yanlış arasında ayırım yapmasını sağlayan bir ölçü verdiği için, O’nun varlığı ve ahirette yargılaması ile ilgili itirazda bulunmak saçmalık ve haddini bilmezliktir.
20)Kim öteki dünyada kazanç elde etmeyi isterse onun kazancında bir artış sağlarız; bu dünyada bir kazanç isteyene ise ondan bir şeyler ver(ebil)riz, fakat böyle biri, öteki dünya(nın nimetlerin)den hiçbir pay alamayacaktır.
23)…….De ki, (ey Muhammed): ‘bu (mesaj) karşılığında sizden yol arkadaşlarınızı sevmenizden başka bir şey beklemiyorum.’…..
NOT:29) Yani, bir başkasının maddî ve manevî iyiliğini düşünmeyi öngören ahlâki davranışa işaret eden bir ilişki.
27)Eğer Allah (bu dünyada) kullarına bol rızık vermiş olsaydı, yeryüzünde küstahça davranırlardı; halbuki O, (rahmetini) gereği kadar dilediğince ihsan etmektedir; çünkü O, kullarının (ihtiyaçlarından) tamamiyle haberdardır ve onları görmektedir.
NOT:31)İnsan yaratılışı gereği, daima daha fazlasını ister (102:1) , İnsan ne zaman kendisini yeterli görse, çabucak azar. (96:6) . Kur’an, bu eğilimi dengelemek için, Allah’ın iyilere- ve aynı zamanda kötülük yapanlara- vereceği ‘karşılığın’, mutlaka, her şeye rağmen, insan varlığının ilk ve kısa bir safhasını oluşturan bu dünyada değil, ancak öteki dünyada tam olarak ortaya çıkacağını tekrar tekrar vurgulamaktadır.
28) O, (insanların) bütün ümitlerini yitirdikten sonra yağmuru indiren ve (bu suretle) rahmetini sergileyendir; çünkü (insanların) koruyucusu yalnız O’dur, hamd O’na mahsustur.
30)(Hesap Günü) başınıza gelecek her felâket, kendi ellerinizle yapıp-ettiklerinizin bir ürünü olacaktır; bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır.
NOT:34) Ahiret Hayat’ı, yeryüzündeki hayatın organik bir devamı olduğundan,insanın daha sonraki (Ahiret’teki) manevî gelişme ve olgunlaşması yahut tersine bunalımı ve sıkıntısı – sembolik olarak Allah’ın ‘mükâfatı’ ve ‘azab’ı, yahut ‘cennet’ ve ‘cehennem’ olarak tanımlanmıştır- kişinin daha önceden ‘kazandığı’na bağlıdır ve onun bir sonucudur.
35) Ve bilsinler ki, mesajlarımızı sorgulayanlar için kurtuluş yoktur.
NOT:37) Cedete fiili,fi edatı ile kullanıldığında ; Onu sorgulamak = Bir hakikate karşı çıkmak anlamına gelir. (Bakınız 40:35 not:25)
36) (Unutmayın ki), size ne verildiyse, bu dünya hayatından (geçici) bir zevk almanız içindir.Allah katında olan ise daha iyi ve daha kalıcıdır. (Bu ödül), iman eden ve Rablerine güvenenler (içindir);
37) bağışlanmaz günahlardan ve hayasızlıktan kaçınanlar ve öfke bastığında da kolayca affedenler (için);
38) Rablerinin (çağrısına) karşılık verenler ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar (için); ve (bütün ortak meselelerini) aralarında danışma ile karara bağlayanlar (için); ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden başkalarına harcayanlar (için);
39) ve bir zorbalık ile karşılaştıkları zaman kendilerini savunanlar (için).
NOT:40) Kişi kendisini zorbalığa ve baskıya karşı savunurken, saldırganlık yapması kesinlikle yasaklanmıştır. (2:190)
40)Ama (unutma ki), kötülüğü cezalandırma (teşebbüsü) de, bizâtihi bir kötülük olabilir; o halde, kim (düşmanını ) affeder ve barış yaparsa, mükâfatı Allah katındadır, çünkü O, zalimleri sevmez.
41)Zulme uğradıklarında, kendilerini savunanlara gelince; onlara hiçbir suç isnad edilemez;
42) ancak (başka) insanları baskı altına alan ve yeryüzünde gaddarca davranarak, her türlü haksızlığı yapanlar, suç işlemişlerdir; onları şiddetli bir azap beklemektedir.
43)Ama bilin ki, kim sıkıntıya göğüs gerer ve affederse, işte bu, gönülden istenen bir şeydir.(41:35)
48)…….Ve bakın, (Bizim mesajlarımıza yüz çevirmek, insan tabiatının zayıflığı ve kaypaklığından kaynaklanır, böylece), Biz insana rahmetimizi tattırdığımız zaman, onunla övünç duyar, ama kendi eliyle yaptıklarının sonucu olarak başına bir belâ gelirse, o zaman, şükürden ne kadar uzak olduğunu gösterir.
NOT:50) Yani, geçmişteki mutluluğunu şükranla anmak yerine, Allah’ın varlığını sorgulamaya çalışır ve Allah gerçekten var olsaydı (sümmehaşa) bu kadar çok şanssızlığın ve mutsuzluğun yeryüzüne hakim olmasına ‘izin vermezdi’ iddiasında bulunur; bu yanıltıcı/saptırıcı bir itirazdır, çünkü öteki dünya gerçeğini dikkate almamakta ve Allah kavramına sadece beşeri düşünceler ve beklentiler açısından yaklaşmaktadır.
53)…..Gerçek şu ki, her şeyin başı ve sonu Allah’tadır.
NOT:57) yani, her şey asıl kaynağı olan Allah’a geri döner ve girdiği yolda O’nun iradesine tâbi olarak yürür. (Beydâvî)