33/ AHZÂB SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
2)(Yalnız) Rabbinden sana vahiy yoluyla gelene uy; çünkü (ey insanlar), Allah yaptığınız her şeyden tam haberdardır.
NOT:1) ‘Rabbinden sana vahyedilmiş olana’ ifadesi;Allah’ın bütün vahiylerin kaynağı olduğunu göstermektedir.
4) Allah, hiç kimseye tek bedende iki kalp vermemiştir; ve (aynı şekilde), ‘kendiniz için annelerinizin bedeni kadar haram saydığınız eşlerinizi hiçbir zaman sizin (gerçek ) anneleriniz kılmamış ve evlâtlıklarınızı da (gerçek) çocuklarınız saymamıştır; bunlar ağzınıza doladığınız boş lâflar(ın işaretlerin)den başka bir şey değildir; halbuki Allah (mutlak) doğruyu söyler ve (size) doğru yolu ancak O gösterir.
NOT:2) Tek ve aynı kimseye, insan ilişkileri çerçevesinde iki çelişen rol yüklemenin Allah’ın kontrolündeki tabiat kanunlarına aykırı düştüğünü ve bu nedenle gayriaklî ve gayriahlâki olduğunu ifade eder. (Zemahşerî)
5) (Evlâtlık aldığınız çocuklara gelince), onları (gerçek) babalarının isimleri ile çağırın; bu, Allah nezdinde daha adaletli (bir davranış)tır; eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, onları din kardeşleriniz ve arkadaşlarınız (olarak görün). Ama bu konuda yanılırsanız bir günah işlemiş olmazsınız, (asıl önemli olan) kalplerinizden geçendir, çünkü Allah gerçekten çok bağışlayıcı, rahmet kaynağıdır.
NOT:6)Evlâtlıklarınıza, ilişkinizin bir evlât edinme ilişkisi olduğunu açıklayın ve onların sizin gerçek çocuklarınız olduğu izlenimini vermeyin, böylece onların gerçek kimliklerini koruyun.Onları, sevgiyle ‘oğlum ‘ veya ‘kızım’ diye çağırırsanız günaha girmezsiniz.
17) De ki: ‘Allah size bir zarar vermek isterse, sizi O’ndan kim koruyabilir? Yahut rahmetini bağışlamak isterse(kim mani olabilir?) Allah’tan başka bir yardımcı ve koruyucu bulamayacaklar(ını bilmezler mi?)
24) (İnsan bu tür sınamalara tâbi tutulmaktadır ki) Allah, sadakat gösterenleri sözlerini tutmalarından dolayı ödüllendirsin, iki yüzlüleri de –dilerse- azaba çarptırsın veya (pişmanlık duyarlarsa) tevbelerini kabul etsin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, rahmet Sahibidir.
33) Evlerinizde sessizce oturun, eski câhiliyye günlerindeki gibi cazibenizi sergilemeyin, namazlarınızda dikkatli ve devamlı olun,arındırıcı yükümlülüklerinizi yerine getirin, Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin, ey (Peygamber’in) ev halkı, Allah sizden sadece çirkinlikleri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
NOT:36) Arındırıcı yükümlülük= Zekât Câhiliyye terimi =Bir peygamberin tebliğinin ortadan kalkması ile yeni bir tebliğin başlaması arasında geçen sürede, bir toplumun-veya medeniyetin- ahlâki yozlaşmaya uğraması.
41)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’ı çokça anın,
42)ve sabah akşam O’nun şanını yüceltin.
43) O, size (Kendi mesajlarını taşıyan) melekleriyle nimetlerini bahşeder ki, sizi karanlıktan aydınlığa çıkarsın. Ve O, müminler için rahmet kaynağıdır.
44)O’na kavuşacakları gün ‘Selâm’ hitabıyla karşılanacaklardır ve Allah, onlar için en güzel ödülü hazırlamıştır.
59)Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve (öteki) bütün mümin kadınlara (toplum içine çıktıklarında) dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını söyle; bu, onların (temiz kadınlar olarak) tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. Ama (unutma ki) Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.
NOT:75) Bu ayetin, spesifik ve zamanla kayıtlı ifade tarzı (Hz. Peygamber’in eşlerine ve kızlarına atıfta bulunmasından açıkça bellidir) ve kadınların toplum içine çıktıklarında ‘dış kıyafetlerini üzerlerine almaları’ tavsiyesindeki bilinçli müphemlik, bu ayetin, terimin genel, zaman ve mekân üstü anlamıyla, bir hüküm ifade etmekten çok, zamanın ve sosyal çevrenin sürekli değişmesi karşısında uyulması gerekli ahlâki bir rehber anlamı taşıdığını gösterir.Ayetin sonunda Allah’ın affediciliğine ve rahmetine yapılan atıf da, bu görüşü desteklemektedir.
70)Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve (her zaman) hakkı ve doğruyu konuşun.
NOT:86) Allah’a karşı sorumluluk bilinci = Allah’a kulluk = Takva
Hakkı konuşmak= Dürüst ve insaflı konuşmak
Başkaları hakkında, bütün gizli anlamlardan, îmalardan ve yersiz kuşkulardan arınmış bir şekilde konuşmak ve gerçeği abartmadan ve azaltmadan, olduğu gibi aktarmak.
71) (o zaman) Allah işlerinizi değerli kılar ve günahlarınızı affeder. Ve (bilin ki) kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederse büyük bir zafere erişmiş olur.
72)Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk, ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emaneti) insan yüklendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir.
NOT:88) Ama sonra, sahip olduğu akıldan ve serbest iradeden kaynaklanan ahlâki sorumluluğa lâyık olduğunu gösteremedi. Bu, elbette genel insan türüne özgü olup, ancak, bütün fertlerin mutlaka böyle olduğu anlamına gelmez. Kendi akılların ve vicdanlarının gereğine uygun davranmayan insan, hem bu dünyada hem de öteki dünyada azapla karşılaşacaktır.Bu Allah’ın keyfî bir taktir olmayıp, insanın manevî/ahlâki yozlaşmasının zorunlu bir sonucudur