34/ SEBE' SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

1)Hamd, göklerde ve yerde ne varsa tümünün gerçek maliki olan Allah’a mahsustur; ahirette de hamd O’na mahsus olacaktır. Yalnız O’dur hikmet Sahibi, her şeyden haberdar olan.
2)O toprağa giren ve ondan çıkan her şeyi, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir.O tek başına rahmet kaynağıdır, mağfiret Sahibidir.
NOT:1) Bu tanım,hem maddi hem de manevî oluşumları kapsar.Toprak altında kaybolup sonra yeniden ortaya çıkan sular,tohumun bitkiye ve bitkinin de petrol ve kömüre dönüşmesi, toprak altında kalan eski yapı ve uygarlıkların izleri ve bunların daha sonraki kuşakların bilinçlerinde ve bakışlarında yeniden canlanması, hayvan ve insan cesetlerinin yeni bir hayatın beslenme kaynakları haline gelmesi, topraktaki buharın göklere yükselmesi ve sonra yağmur, kar ve dolu olarak yeniden yere inmesi, insanların özlemleri, ümitleri ve ihtiraslarının zirvelere tırmanması ve ilâhi vahyin insanların zihinlerine inmesi, böylece inancın ve düşüncenin yenilenmesi ve bununla birlikte yeni yapıların, yeteneklerin ve ümitlerin yeşermesi, kısaca, Allah’ın yaratma eylemini karekterize eden doğum,ölüm ve yeniden dirilmenin sonsuz biçimde tekrarlanması.
4)O, böylece , inanan ve iyi işler yapanları ödüllendirir; onlar için bağışlanma ve muhteşem bir rızık vardır.
NOT:İman edip,doğru ve yararlı işler yapanlar hem bağışlanacaklar hem de mükâfatlandırılacaklardır.
6)Bilgi ve kavrayış yeteneği ile donatılmış olanlar, Rabbinden sana indirilen her şeyin hak olduğunu ve kudret Sahibi’nin, her türlü övgüye lâyık Olan’ın yoluna ilettiğini bilirler.
8)……ama ahirete inanmayanlar azaba gark olacak ve büyük bir sapkınlık içinde bulunacaklar.
NOT:5) Sapkınlık= Dalâlet
Öteki dünya ile bağlantılı olarak düşünüldüğünde, insanların mutlak ahlâki değerlere ve bu değerler üzerine bina edilmiş mutlak ilâhi yargılara inançlarını kaybetmelerinin kaçınılmaz bir sonucu olan ahlâki ve sosyal çözülme ve dolayısıyla bireysel ve sosyal kriz bağlamında daha anlaşılır hale gelmektedir.
9)Göğün ve yerin ne kadar az kısmının önlerine serildiğini, ne kadarının da gizlendiğini anlamazlar mı? (yine anlamazlar mı ki) Biz dileseydik onları yerin dibine batırır, yahut göğü başlarına geçirirdik.Bütün bunlarda, (pişmanlık duyarak) O’na yönelen her (Allah’ın) kulu için bir ders vardır.
NOT:6)İnsanın ulaştığı yahut kendisine sunulan bilginin önemsizliği vurgulanmaktadır.O halde, yeniden dirilmenin ve ölümden sonraki hayatın insan tecrübesinin ulaşamayacağı bir fenomen olduğunu, diğer taraftan, evrendeki her şeyin Allah’ın sınırsız yaratma gücünü ispatladığını gördüğü halde, nasıl bu gerçekleri inkâr edecek kadar küstah olabilir?
13)……kullarım arasında (bile) hakkıyla şükredenler azdır.
NOT:19) Yani kendilerini Allah’ın kulu olarak görenler arasında bile. Çünkü, ‘(Allah’a) gerçekten şükredici olan, yalnızca, Allah’a yeterli şükürde bulunamayacağını anlayan kişidir. (Zemahşerî)
21)Halbuki (İblis’in) onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücü yoktu,(zaten İblis’e insanları baştan çıkarma izni vemişsek), ahiretin varlığına (gerçekten) inananları ona şüphe ile bakanlardan kesin bir şekilde ayırd etmek için (vermişizdir); çünkü Rabbin her şeyi görüp gözetendir.
NOT:İblis’in ağzından nakledilen benzer bir ifade ‘Sizin üzerinizde hiçbir nüfûzum yoktu, sizi sadece çağırıyordum, siz de bu çağrıya icabet ediyordunuz’ (14:22)
23)Allah katında, Kendisi’nin izin verdikleri dışında, hiç kimsenin şefaati fayda vermez…..
NOT:33) Şefaat’in Kur’an’i anlamı için bakınız (10:3 not:7 , 19:87 , 20:109)
Yani ,Allah’ın şefaate izin verip vermemesi konusundaki kararı ( ki O’nun söz konusu insanı temize çıkarmayı kabul edip etmemesi ile eş anlamlıdır) mutlak hakikat ve adalet ile uyumlu olacaktır. ( bakınız 19:87 not:74) Azizlerin ve velîlerin, kendileri ile Allah arasında ’aracılık’ yapacakları veya Allah nezdinde kendileri için ‘şefaatçi’ olacakları beklentisi bir kuruntudan başka bir şey değildir.
28) (Ey Muhammed, sana gelince), Biz seni insanlığa ancak bir müjdeci ve uyarıcı olman için gönderdik; fakat insanların çoğu (bunu) anlamazlar.
37)Sizi Bize yaklaştıracak olan, ne zenginliğiniz, ne de çocuklarınızdır; sadece iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar (Bize yakın olabilirler); bu (gibi)leri, yaptıklarından dolayı çeşit çeşit ödüller beklemektedir ve onlar (cennet) köşkler(in)de (huzur ve )güven içinde yaşayacaklardır.
39)De ki:’Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir, dilediğine az ve başkaları için ne harcarsanız yerini (daima) doldurur; çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.’
46) De ki:’Size bir tek öğüdüm var; ister başkalarıyla birlikte iken ister yalnız, Allah’ın huzurunda (bulunduğunuzun bilincinde) olun….
50) De ki:’ Eğer sapkınlığa düşmüş olsaydım (kendi yüzümden ve) kendi aleyhime sapmış olurdum; ama eğer doğru yoldaysam, yalnızca Rabbimin bana vahyi sayesindedir; kuşkusuz O, en yakın olan, her şeyi işitendir.