36/ YÂSÎN SÛRESİ

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

6)Ataları uyarılmamış ve bu nedenle kendileri (doğru ile eğrinin ne olduğundan) habersiz kalmış bulunan insanları uyarasın diye (sana indirilmiş olanın) (sayesinde).
NOT:4) ‘Atalar’ bir toplumun kültürel geçmişini anlatan bir mecaz olarak görülebilir; bu sebeple ‘atalar’ının ‘uyarılmamış’ olmalarından (yani Şeytan’a karşı) söz edilmesi, doğru ahlâki değerlerden uzaklaşmış olan halkın devraldığı etik mirasın çürümüşlüğüne işarettir. (bakınız 37:70 not:27)
11)Sen ancak, (ilâhi) uyarıyı can kulağıyla dinleyen ve insan kavrayışının ötesinde bulunmasına rağmen, Rahman’dan korkan kişiyi uyarabilirsin; işte böylelerine (Allah’ın) bağışlamasını ve en güzel ödülü müjdele.!
12)Gerçek şu ki, Biz, ölüyü yeniden hayata döndüreceğiz ve onların gelecek için yaptıkları her türlü (eylemi) ve geride bıraktıkları bütün (iyi ve kötü) izleri kayda geçireceğiz; zira Biz, her şeyin apaçık kaydını tutarız.
33)Onlar, ölü toprağa can vermemizde ve beslenmeleri için topraktan ürünler çıkarmamızda (yaratma ve diriltme gücümüzün) işaretini görürler;
36)Toprağın verdiği her türlü üründe, insanların bizzat kendilerinde ve hakkında (henüz) bilgi sahibi olmadıkları şeylerde karşıt-çiftleri yaratan Allah ne yücedir.
NOT:18)Canlı yada cansız tüm varlıklarda mevcut bulunan çift kutupluluğa bir işarettir.Bu durum insanlar, hayvanlar ve bitkilerdeki iki cinslilik, (tabiatta) aydınlık ve karanlık, sıcak ve soğuk, artı ve eksi çekim ve elektrik gücü, atomun yapısındaki artı ve eksi yükler vb. olduğu gibi,karşıt fakat birbirini tamamlayıcı güçlerin varlığında kendini gösterir.Karşıtı olmayan bir tek Yüce Allah'tır.54)’Bugün hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacak ve (yeryüzünde) yaptıklarınız dışında hiçbir şeyden sorumlu tutulmayacaksınız’
65) O Gün, ağızlarına mühür vuracağız, fakat elleri dile gelecek ve ayakları (hayatta iken) yapmış oldukları her şeye tanıklık edecektir.
NOT:32)İnkârcıların, geçmişteki fiillerini ve tavırlarını savunamamalarının veya mazur gösterememelerinin mecazî bir ifadesi.
67)Eğer (doğru ile yanlış arasında seçim yapma özgürlüğünden yoksun olmalarını) dilemiş olsaydık, onları kesinlikle farklı bir tabiatta yaratırdık ve bulundukları yerde (kökleştirirdik ki) ne ileri gidebilsinler, ne de geri dönebilsinler.
NOT:36) Yani, Allah insanların irade veya ahlâki tercih özgürlüğüne sahip olmamalarını dileseydi, onları başından beri manevî ve ahlâkî olarak durağan bir tabiatta yaratır, içgüdülerinin pençesinde (‘bulundukları yerlerde’) hareket edemez şekilde tutar, kendini geliştirme dürtüsünden yoksun ve olumlu gelişmeler sağlamaktan veya, yanlış yolları terk etmekten aciz bırakırdı.
68)Ama (şunu daima hatırlasınlar ki)Biz bir insanın ömrünü uzatırsak, aynı zamanda onun güç ve yeteneklerinde (yaşlandıkça) bir azalma meydana getiririz; (buna rağmen) hâlâ akıllarını kullanmazlar mı?
NOT:37) Yani insan, ahlâki tercihinin gereğini yapmayı asla ertelememelidir. Çünkü, eğer insanlar doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneğine ve geniş bir irade serbestisine sahip olmalarından dolayı üstün varlıklar ise, o zaman, ‘insanın zayıf yaratıldığını’ (4:28), yaşlılığında daha da çökeceğini ve kalan ömrünün kısalmış olacağını da unutmasınlar.
80)O, yemyeşil ağaçtan sizin için bir ateş çıkarır ve onunla (kendi ateşinizi) yakarsınız.
NOT:47) Eski bir Arap atasözü : ‘Her ağaçta bir ateş vardır’ Bu yeşil yani su içeren bitkilerin, kuruma veya insan tarafından kömürleştirilme ( yapma kömür ) suretiyle, veya yer altında binlerce yıl zarfında petrol veya kömüre ayrışma yoluyla yakıta dönüşmesini anlatır. Mecazî olarak da ‘ateş’, insan aklının Allah vergisi sıcaklığını ve aydınlığını simgeler.