53/ NECM SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

10) Böylece (Allah), vahyedilmesini uygun gördüğü her şeyi kuluna vahyetmiş oldu.
NOT:6) Bu ayet, en derunî anlamıyla, Allah’ın seçilmiş peygamberlerine bile, varlığın, hayatın ve ölümün gerçek anlamını, evreni yaratmasındaki maksadın ve bizzat evrenin kendisinin gerçek sırlarını tamamen açmadığını gösterir.
13) Ve onu bir kez daha gördü,
NOT:Yani o meleği ‘gerçek şekli ve hüviyeti içinde’ ortaya çıkmış olarak gördü.
14) en uzak noktadaki sidre ağacının yanında,
NOT:10) Yani, sırlarla dolu ‘mi’râc’ tecrübesi sırasında. Râğıb, ‘sidratu’l- muntehâ ifadesinde dile getirilen görüntüyü açıklarken, yapraklarının gölgesinden dolayı sidr (Arabistan’daki hurma ağacı) Kur’an’da ve mi’râc ile ilgili hadislerde, cennetin ‘gölgesi’nin –yani, ruhî sükunet ve esenliğinin- bir sembolü olarak kullanıldığını söyler. El-muntehâ sıfatı (en uzak nokta) ,Nihâye’de işaret edildiği gibi, Allah’ın, yaratılmış varlıkların ulaşabileceği bilgilere bir sınır koyduğu gerçeğinin bir göstergesi olarak alınabilir; bu da, özellikle, ne kadar kapsayıcı ve nüfûz edici olsa da, insan bilgisinin bile – cennette (vaad edilen nimet bahçesi) – Yüce Allah’ın yalnız kendisine sakladığı nihaî gerçekliğin bilgisine asla ulaşamayacağını gösterir.
15)vaad edilen bahçenin yakınında,
16) meçhul bir parlaklığın çevresini sarıp kuşattığı sidre ağacının başında,
17) (Dikkat edin), göz ne kaydı, ne de (başka yöne) çevrildi;
18) ve o, gerçekten de Rabbinin en muhteşem sembollerinden bir kısmını gördü.
NOT:12) Hz. Peygamber’e, nihaî gerçekliğin hepsinin değil, ama bir kısmının gösterildiği (yani anlatıldığı) belirtiliyor.
26) Çünkü, göklerde ne kadar çok melek olsa da, onların şefaati (hiç kimseye) en ufak bir fayda sağlamayacaktır; meğer ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimse için (şefaat) izni vermiş olsun.
NOT:19) Bakınız ,şefaat ile ilgili olarak (10:3 , 10:18)
27) Bakın, (ancak) öteki dünyaya (samimiyetle ) inanmayanlar, melekleri dişi varlıklar olarak görürler.
29) O halde, Bizi anmaktan uzak duran ve bu dünya hayatından başka bir şeye önem vermeyenlere mani ol,
30) ki, bu onlar için bilinmeye değer tek şeydir.Şüphe yok ki, Rabbin, kimin O’nun yolundan saptığını ve kimin O’nun rehberliğine uyduğunu hakkıyla bilir.
31)Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’a aittir. O, kötülük yapanlara yaptıklarının karşılığını verecek ve iyilik yapanları da katıksız iyilikle ödüllendirecektir.
NOT:23)İyi davranışlar, hak ettiklerinin kat kat fazlasıyla ödüllendirilecekleri halde, kötülükler tam karşılıkları kadarıyla cezalandırılacaklardır.
32)Büyük günahlardan ve çirkin fiillerden kaçınanlara gelince, onlar arada bir hataya düşeler de (bilsinler ki) Rabbin bağışlamada cömerttir. O, sizi toz-topraktan var ederken de, annelerinizin rahminde saklı bulunduğunuzda da sizinle ilgili her bilgiye sahiptir; o halde, kendinizi saf ve temiz görmeyin; (çünkü) O, kimin Kendisi’ne karşı sorumluluk bilinci taşıdığını en iyi bilendir.
NOT:24) Samimi bir tevbeden sonra –bir kasıt olmaksızın- günaha giren kimseler ifade ediliyor. ‘İnsan zayıf yaratılmıştır’ (4:28) yani yaratılıştan gelen zayıflık nedeniyle, insan günaha yatkındır. İnsan ‘kendi saflığı konusunda kibirlenmemeli’ , aksine, mütevazi olmalı, unutulmamalıdır ki; ‘Allah, dilediğini temizler/arındırır’ (4:49)
38) ve hiç kimse, kimsenin yükünü taşıyacak değildir.
NOT:31)Bu temel ahlâki kural, Kur’an’da beş kez geçmektedir. Bu kuralın anlam ve sonucu üç aşamalıdır.Birincisi; insanoğlunun doğumundan itibaren yüklendiği ‘ilk günah’ şeklindeki Hristiyan doktrini kesinlikle reddedilmektedir. İkincisi; kişinin günahlarının bir azizin ve peygamberin kendini feda etmesi sayesinde ‘bağışlanabileceği’ fikri reddedilmektedir. (örneğin; Hz. İsa’nın insanlığın günahkârlığı için, vekâleten kendini feda etmesi şeklindeki Hristiyan doktrininde veya insanın Mihtras tarafından vekâleten kurban edilmesi şeklindeki daha eski Pers doktrininde olduğu gibi), üçüncüsü; günahkâr ile Allah arasındaki herhangi bir ‘aracılık’ ihtimali reddedilmektedir.
39) ve insana, uğrunda çaba gösterdiği dışında bir şey verilmeyecektir.
NOT:32) Hz. Peygamber’in sahih rivayetlere dayanan temel bir Hadisi: ‘Eylemler, (onları vücuda getiren) niyetlere göre (değerlendirilecek)tir ve kişinin hesabına sadece bilinçli olarak niyetlendiği (eylemler) kaydedilecektir.’ Yani, her ne yapmışsa, onu yaparken taşıdığı niyetlerdir önemli olan.Vurgulanması gerekir ki, Kur’an’ın ahlâki sisteminde ‘eylem (amel) terimi, iyi veya kötü herhangi bir eylemin kasıtlı olarak tamamlanmasını (ikmalini) kapsadığı gibi, doğru veya yanlış her inancın bilinçli olarak dile getirilmesini de kapsar; kısaca, insanın bilinçli olarak amaçladığı ve sözle ya da eylemle ifade ettiği her şey.
40)ve zamanı geldiğinde, kendisine çabası(nın gerçek anlamı) gösterilecek,
41) ve sonra ona tam karşılığı verilecektir.
42) ve (bütün mevcudatın) başı ve sonu Rabbinin katındadır.
NOT:34) Evrenin hem zaman hem de mekân olarak başlangıç ve bitişini ve her şeyin doğduğu ve varacağı kaynağı gösteren bir tanımlama.
59)Siz bu haberleri tuhaf mı buluyorsunuz?
60)Ağlayacağınıza gülüyorsunuz;
61)ve eğlenip duruyorsunuz.