58/ MÜCÂDELE SÛRESİ

RAHMÂN , RAHÎM ALLAH ADINA

3) o halde, ‘Sen bana annem kadar haramsın’ diyerek hanımlarından ayrılanlara ve sonra söylediklerinden geri dönenlere gelince, (onların kefareti) eşlerin tekrar birbirlerine dokunmadan önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak olacaktır; size (burada) tavsiye edilen budur; çünkü Allah yaptığınız her şeyden tamamiyle haberdardır.
NOT:5) Köleliğin az veya çok ortadan kaybolduğu modern çağlarda, ‘bir kölenin veya tutsağın özgürlüğüne kavuşturulması’ kavramı, Muhammed Esed’e göre, bir insanın büyük bir borç yükünün veya yoksulluğun tutsağı olmaktan kurtarmayı içine alacak şekilde genişletilebilir.
4) Ancak, buna imkânı olmayan , (bunun yerine), birbirlerine dokunmadan önce peş peşe iki ay oruç tutacak; ve buna gücü yetmeyen altmış yoksulu doyuracak; bu, Allah’a ve Elçisi’ne inancınızı ispat etmeniz için (gerekli)dir.
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır;ve hakikâti inkâr edenleri (öteki dünyada) şiddetli bir azap beklemektedir.
NOT:7) ‘Buna gücü yetmeyen/imkânı olmayan ifadesi ise, ya maddî imkânlarının yetersizliğini yahut gerçek veya sembolik kölelikten kurtarabilecek birini bulmanın imkânsızlığını gösterir.Bu ifade, ilk bakışta, ‘köleliğin İslâmî hedeflere uygun olarak ortadan kaldırılacağı ’şartlar ile ilgilidir.
NOT:8) Veya alternatif olarak, bir yoksulu altmış gün süreyle doyuracak, peşpeşe iki ay oruç tutmanın imkânsızlığı ya hastalıktan veya gerçekten engelleyici dış şartlardan olabilir.( örneğin, büyük bir bedenî ve/veya zihnî gayret ve dikkat gerektiren işleri yapma mecburiyeti)
7) Ey insanoğlu), göklerde ve yerde olan her şeyi Allah’ın bildiğinden haberin yok mu? Aralarında gizli gizli konuşan her üç kişinin dördüncüsü mutlaka O’dur, her beş kişinin altıncısı; ister daha az isterse çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar O’nsuz olamazlar…..
11) Siz ey imana ermiş olanlar! Size, ‘Toplumsal hayatınızda birbirinize yer verin!’ denildiğinde yer verin; (karşılığında) Allah da (rahmetinde) size yer verir. Ve ne zaman size, ‘(İyi bir iş için) ayağa kalkın’ denildiğinde ayağa kalkın; (ve) Allah, içinizden iman etmiş olanları ve (hepsinin üstünde), kendilerine (doğru) bilgi tevdî edilenleri (kat kat ) yüceltecektir.Çünkü Allah bütün yapıp-ettiklerinizden haberdardır.
NOT:19) Bu ayet gösteriyor ki, eğer bir kimse, Allah’ın kullarının mutluluğu ve iyiliği için gerekli imkânları arttırırsa, Allah da onun için bu dünyadaki ve öteki dünyadaki bütün iyilikleri arttırır.Bu nedenle, hiçbir akıl sahibi, bu ayet(in maksadını) yalnızca (gerçek) bir toplantıda bir başkasına yer verme ile sınırlayamaz.
NOT:20) ‘Her ne zaman iyi bir iş yapmaya çağrılırsanız, bu çağrıya uyun’ (Katâde’nin sözleri)
NOT:21) Hz. Peygamber’in şu sözü: ‘Bilgin (âlim) bir kişinin (yalnızca) ibadet eden birine (âbid) üstünlüğü, ayın dolunay olduğu gecede bütün öteki yıldızlara üstünlüğüne benzer’ (Îbni Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Neseî, İbni Mâce ve Dârimî)
12) Siz ey imana ermiş olanlar! Elçi’ye ne zaman bir şey danış(maya niyetlen)irseniz, bu danışma vesilesiyle karşılıksız yardımda bulunun; bu sizin yararınıza olacak ve sizin (iç) temizliğinizi sağlayacaktır. Ama buna gücünüz yetmezse (bilin ki) Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
NOT:22) Her mümin, ne zaman kendisini Elçi’nin öğretilerini araştırmaya/öğrenmeye verse, yahut Kur’an’ın tanımladığı gibi, ilâhi kelâmı bize aktaran Elçi’ye ‘danışma’ya niyetlense, ‘karşılıksız yardımda bulunma’sı –bu hem muhtaç bir kişiye maddî yardımda bulunma olabilir, hem de aydınlanmaya muhtaç olan bir kişiyi bilgilendirme ya da zayıf bir insana iltifatta bulunma bile olabilir – tavsiye edilmiştir.
13) (Elçi’ye) danışmanız vesilesiyle kimseye bir yardımda bulunamamaktan dolayı (günah işlemiş olabileceğinizden) korkuyor musunuz? Eğer (imkânlarınızın olmamasından dolayı) bunu yapamazsanız ve Allah size affediciliğini gösterirse, siz de namazlarınızda dikkatli ve devamlı olun ve (sadece) arındırıcı yükümlülüklerinizi yerine getirin ve (böylece) Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
NOT:24) Yani, bir müminin servetini ve gelirini kirinden arındırmayı hedefleyen zorunlu vergiyi (Zekât) bu demektir ki, kişinin karşılıksız yardım olarak daha fazlasını yapma imkânına sahip olmaması bir günah sayılmaz.
22) Allah’a ve Ahiret Günü’ne (gerçekten) inanan, ama (aynı zamanda)- babaları, oğulları, kardeşleri yahut (öteki) akrabaları bile olsa- Allah’a ve Elçisi’ne karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin. (Gerçek müminlere gelince), Allah’ın kalplerine imanı nakşettiği ve ilhamı ile güçlendirdiği kimseler onlardır ve (zamanı gelince) onları içlerinden ırmaklar akan bahçelerde barındıracaktır.Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah’tan.İşte onlar, Allah’tan yana olanlardır. İşte onlar, Allah’tan yana olanlar, mutluluğa ulaşacaklardır.
NOT:29) Bu ayetin kilit ifadesi; ‘Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelenler’ tanımlamasıdır.Yani, Allah’ın mesajına ve Elçisi’nin kişiliğine yahut öğretisine aktif bir düşmanlık besleyenler. İslâm’a aktif olarak düşmanlık yapmayan inkârcılar ile ilişkiler konusunda ise Kur’an, birçok yerde ( meselâ 60:8-9)da, onlara nezaket ve dostluk/yakınlık içinde davranılmasına açıkça izin vermekte ve hatta bunu zımnen emretmektedir